ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >ALLAH ı Seviyorum Sanırdım..> 5.Eki.2008 Pzr 23:56:41 | | fiogf49gjkf0d Sevmek cok zor ama bir o kadar da $eerefli bir duygudur. Zordur; cünkü sevmek, sevilenle seven arasinda menfaate dayali olmayan bir ilgiyi gerektirir. Kar$ilikli fedakarligi, vefayi gerektirir. Cefaya kar$i sabri, sert rüzgarlara kar$i dagilmamayi gerektirir. Sevmek, sevileni kirmamayi, ona kar$i yanli$ yapmamayi, kendi isteklerini sevilenin isteklerine tercih etmemeyi gerektirir. Isterseniz cocugunuzu, isterseniz e$inizi, isterseniz bir canliyi, cevreyi veya ba$ka bir $eyi sevin. Sonuc degi$mez. Hayatin zor labirentlerinde bu metaneti yitirmeden yürümeniz $arttir. Biz bugün farkli bir sevgiden bahsedelim... Biz bugün farkli bir sevgiden bahsedelim, belki sevginin esasi olan sevgiden bahsedelim. Yüce Allah a kar$i hissetmemiz gereken sevgiden...
$imdi $öyle bir soru sorsam ve desem ki "Allah i seviyor muyuz?" Inaniyorum ki hepimiz "Elbette Allah i seviyoruz" diyecegiz. "Allah (c.c.) sevilmez mi, O na kurban olalim!" deriz. Bu duygumuzda samimiyiz de. Cünkü hic kimse "Allah i sevmiyorum" demez, diyemez. Hic inanmayan bile böyle bir cümlenin yüküne talip olamaz, olmamalidir da.
O zaman ikinci soruyu soralim ve "O zaman sevgi nedir?" diyelim. Veya bizim sevmemiz yeterli mi? O nu sevmek mi önemli, yoksa O nun tarafindan sevilmek mi?
Ne dersiniz, bütün bu sorulara bir cirpida makul cevaplar verebilecek miyiz?
Dilerseniz gelir Islam tarihinin ölümsüz $ahikalarindan enfes satirlar okuyalim. Bakalim sevgiye nasil bir anlam yüklemi$ büyükler?
Bistamli Beyazid sevgi sanilan bo$ bir kuruntunun, duvarlarin yüzüne carparken unutulmaz bir ders verir:
"Allah i seviyorum sanirdim! Ama anladim ki, esas olan O nun sevmesi imi$. Allah (c.c.) bir kulu severse, onun kalbini kendisi ile me$gul edermi$."
Dogrudur... Bistamli Beyazit in dedigi gibi, sevgi eger sevilenin sevgisini getirmeyecekse, bo$ bir kuruntudur. Allah i o kadar seveceksin ki, neticede O sizi sevmeye ba$layacak. O zaman sizin sevginiz, O nun sevgisine mahkum olur. I$te o zaman O nun gören gözü, i$iten kulagi, yürüyen ayagi olursunuz.
Fudayl bin Iyaz in, sevgiyi tarif eden dokunakli sözleri ruh dünyamizda depremler meydana getirecek kadar derindir. $öyle diyor;
"Allah i seviyormuyuz diye sorarlarsa sus, konu$ma. Evet dersen, tavirlarin evet diyenlerinkine benzemiyor ki! O zaman da münafiklara, sahtekarlara benzersin!"
I$te size Bagdatli Cüneyd in cümleleri, Mevlana nin ufkunu ne kadar da cok hatirlatiyor:
"$u kalp Allah a aittir. O na sakin yabanciyi sokma!"
Sevgide dozu iyi anlamak $arttir. Sevgi teslimiyet ve tam bir tevekkülü gerektirir. Gayrisinden hicret ve fikrat (ayrilik) gerektirir. Ko$mak, ko$mak, ko$mak ve yine ko$mak gerektirir.
Sevginin kapisi hic kapanmaz zira. Kapiyi kapali zannediyorsaniz, sevgiliyi tanimiyorsunuz demektir. Belki de kapisi kapali olan sevgili degildir, sevgili olamaz...
Salih Mürri, bir gün vaaz ediyor camide. Ümitsizligi kiracak sözler kullaniyor, ümidin kapilarini aciyor. Ümitsizligin yakan bir ate$ oldugunu anlatiyor. Bunu da $öyle formüle ediyor:
"Ümitsizligi yenin. Bir insan Yüce Allah in kapisini israrla calarsa, kapi mutlaka bir gün acilacaktir!"
Sözler böyleydi ve dogruydu da. Ama cemaatin arkasinda bir kadin vardir ve onun dünyasinda ayri, apayri firtinalar kopmaktadir. O, Salih in durdugu yerde degildir. Birden ayaga kalkar ve seslenir:
"Daha ne zamana kadar böyle demeye devam edeceksin? O kapi hic kapanmadi ki acilsin!"
Evet; sevgilinin kapisi hic kapanmaz. Zaten kapisi kapanacak sevgili, sevgili degildir.
Öyle bir sevgili sevin ki, herkesin kapisi kapandiginda bile O nun kapisi acik dursun! | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >İnanmak Ve Yaşamak> 5.Eki.2008 Pzr 23:54:06 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d İnanmak...İnsanın kafasını karıştıran ve allak bullak eden tüm kavramları bertaraf etmek, şüphenin o amansız kıskacından kurtulup, sükun ve huzur dolu bir beldeye sığınmak. Başıboş ve gayesiz sürüklenirken güvenli bir sığınağa ulaşmak. Bütün bilgilerin kaynağını, kendini Yaratan ını bilmek. Nereden gelip nereye gittiğini, nasıl yokluğun karanlıklarından, varlığın sırrına ulaştığını düşünerek, gerçeğin atmosverine yaklaşmak.
İnanmak, ruhun gerçek ihtiyacıdır. Her dönemde insanoğlunun kafasını kurcalamış muammadır. Bu muamma mutlak insanoğlunun aklına bırakılsaydı insan nice yüce Yaratıcı yı bilirdi. Ama O , çözümü kolaylaştırmak için her türlü imkanı sunmuş ve her kolaylığı göstermiştir.
Gerçeği görmemekte ısrarlı gözler ve putlaştırdıkları nesnelerin arkasından yürüyenler ise, bir yerlere varamayarak karanlık anaforlara sürüklenmişlerdir.
İnanmak cesaret işidir. Çünkü inanmakla açılan o aydınlık yoldan yürüyebilmek ve omuzlara yüklenen o büyük mesuliyetin altından kalkabilmek her babayiğidin harcı değildir. Kimileri daha yolun başında tökezleten ve hiçliğin girdabına mahkum eden bu mesuliyetten kaçma duygusudur. İnsan kendi zannı içinde inkara yeltenerek, mesuliyetlerinden kurtulabilme arayışı içine girmiştir. Ama bu yaklaşım insana pahalıya malolmuş ve onu bunalımların kucağına itmekten başka hiç bir işe yaramamıştır.
İnanmak zor ve çetin bir göreve talip olmanın şuurunu da beraberinde getirrmelidir. İnamakla ilk adımını atan insan , inancını yaşamına tatbik etmek zorundadır. Bu şekilde gerçekliğini kanıtlamış olacaktır.
İnanan insan ,hayatının her safhasını inacının doğrultusunda şekillendirmeye çalışacaktır. Bu çok zor ve güç şartlarda gerçekleşebilir . Buna rağmen inanmış kişi için tek alternatif inandığı değerlerin hayatına aktarılması olmalıdır.
İnançlı kişinin elde etttiği dinamizm, onu birçok güklüklere karşı koruyabilecek unsurlarla donatacaktır. Böylece o çevresinde belirginleşen kişiliğiyle inancının somut örneklerini yansıtma imkanı bulacaktır. Karşılatığı meseleler ve çözümünde gösterdiği çabalar onun aktif kişiliğini geliştirecekve kişiliğinin olgunlaşmasında katkıda bulunacaktır. O, çevresinin tesirinde kalan silik bir şahsiyet olmaktan çok çevresine tesir eden canlı bir atmosver pozisyonuna bürünecektir.
İnancın insana yüklediği mesuliyeti kavramış kişi için günlük hayatın problemleri dert olmaktan çıkacak: sağlıklı bakış açısıyla en gerçekçi çözümleri bulacaktır. Çünkü o hayatın gayesini bilen ve hayatını en güzel şekilde yönlendiren konumda bulunacaktır.
Allah ın kendisine bahşettiği nimetlerin şuurunda olarak inanmış insan mesuliyetinin idrakinde, hem dünyasını hemde ahıretini en iyi şekilde tanzim etme kaygıları taşıyacak ve davranışlarını bu duygularının tesiriyle ayarlayacaktır. Böylece hem kendi, hem çevresi içini en iyiyi, en güzeli ve en doğruyu yapabilmek başlıca hedefleri arasında yer alacaktır. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Bir Zamanlar Neydik> 5.Eki.2008 Pzr 23:51:26 | | fiogf49gjkf0d BİR ZAMANLAR
Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
Dürüsttük: Bir zamanlar Londra Ticaret Odası nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asiliydi: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın."
İtibarlıydık: Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası nın toplantılarında oylar eşit çıkınca Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.
Temizdik: Yere bile tükürmezdik. Hatta Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa ya tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarımızı söyle eleştiriyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kasları, sakalları dökülür."
Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için saçak altlarına kus sarayları yapardık. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik: Fransız müellif Motray, 1700 lerdeki halimizi söyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."
Medeni idik: İngiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740 larin Türkiye si için şunları soyluyor: "Gerek İstanbul da, gerekse imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm suren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır."
Dosdoğruyduk: Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, su hükmü veriyor: "Haksizlik, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür... Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."
Hırsızlık nedir bilmezdik: Fransız müellif Dr. Brayer, 1830 larin İstanbul unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının söyle böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden acık bırakıldığı İstanbul da her sene azami beş-altı hırsızlık vakası görülür."
Ubicini Dr. Brayer i söyle doğruluyor: "Bu muazzam payitahtta dükkâncılar, namaz saatlerinde dükkânlarını acık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vakası bile olmaz. Ahalisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu nda ise hırsızlık ve cinayet vak aları olmadan gün geçmez."
Naziktik: Edmondo de Amicis isimli İtalyan gezgini, yine 1880 lerin "biz"ini anlatıyor bize: "İstanbul Türk halkı Avrupa nın en nazik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan işitilir. O kadar müsamahakârdırlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz."
Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnamesi yle meşhur Du Loir un 1650 lerdeki hükmü söyle: "hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayati bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir." Şefkatimiz yalnızca insana yönelik değildi, hayvanları, hatta bitkileri bile kapsıyordu.
Hayata karsı saygılıydık: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus u dinleyelim, bize 1880 lerdeki halimizi anlatsın: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanları dahi kucaklamıştır. Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır... Türklerle Rumların karışık olarak yasadığı köylerde ise bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)
Hayırseverdik: Comte de Marsigli yi tekrar dinleyelim: "Yazın İstanbul dan Sofya ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin yolculara bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum." Aynı müellif, ceddimizin hayırseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir. Söyle diyor: "Fakat sunu da itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. İyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teşmil ederler."
Bu tespiti, İslâm ve Türk düşmanı avukat Guer misillendiriyor: "Türk şefkati hayvanlara bile şamildir" dedikten sonra su örneği zikrediyor: "hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır. Bu adamlar sokak baslarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar... Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür..."
"Kaçık"lığın kaynağını da veriyor adam: "Birçokları da sırf azat etmek için kuşbazlardan kus satın alırlar. Bunu yapan bir Türk e bir gün yaptığı isin neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve su cevabi verdi: Allah ın rızasını tahsile yarar."
Galiba geçmişimizden uzaklaşmak bize çok pahalıya patladı.
Yahya Kemal Beyatlı nın bir tespitini dinleyelim;
"Eski Türklerin bir dini hayatları vardı, dini hayatları olduğu için de çok şeyleri vardı; Yeni Türklerin de dini hayatları olduğunda çok şeyleri olacak." | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:37:39 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:36:44 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:35:54 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:35:11 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:34:26 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:33:39 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >MASAL DÜNYASINDAN> 5.Eki.2008 Pzr 23:32:44 | | fiogf49gjkf0d
| |
| |