ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
7 Haziran 2024, Cuma 20:58   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  prensess344> Forum Mesajları
    prensess344'e ait Toplam 237 Forum Mesajı var
<<1...56789101112131415 161718192021222324>>


prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >KİREMİT KIRMAK ÇOK ZOR İŞ !!!>
  21.May.2008 Çar 19:37:01
fiogf49gjkf0d
·ccEditor· :

Başlıklara sık iştirak etmesem de uzun süredir forumu takip ediyorum. Haliyle forumda aktif olanlar daha çok göze çarpıyor. ·prensess344· de önceden  ·prenses344· ve ·xxxVENUSxxx· nickleriyle foruma binlerce mesaj eklemiş, moderatör seçilemedi diye haksızlığa uğradığını iddia edip Chatcity Foruma yazmayı bırakarak başka bir forumda moderatörlük yapmaya başlamıştı. Geçen aylarda ·2DINLE1KONUS· nickiyle son sürat başlık açmaya kaldığı yerden devam etti. Ardından ·KarakterinKaderindir· ve son olarak ·prensess344· nickini foruma katılırken görmekteyiz. Bu kısa önbilgiden sonra kendisine söylemek istediğim bir şeyler var. Şimdiye kadar yaptığı gibi kendisine yöneltilen eleştirileri dikkate almamak veya olgun bir duruş gösterip bir kereliğine kendisiyle yüzleşmeyi denemek tamamen kendi bileceği iş.

Sayın  ·prensess344· şunu önemle belirtmek istiyorum. Amacım size yardımcı olmak. Düşmanınız filan değilim. Müsaadenizle hakkınızdaki gözlemlerimi sizinle paylaşacağım.

Öncelikle durumunuza bakalım:
Kendinizi şartlar ne olursa olsun haklı görüyorsunuz. Karşı taraf sizi eleştirdiği an hemen savunma pozisyonuna geçiyor ve karşınızdakine ağır ithamlarda bulunuyorsunuz. Karşınızdaki saygısızlık olarak nitelenemeyecek tek bir kelime bile kullanmamasına rağmen siz onu saygısızlıkla suçluyor ve ardından aşağılayıcı ifadeler kullanıyor, yani esas saygısızlığı siz yapıyorsunuz. Diğer yandan karşınızdakine alaycı bir dille yaklaşarak olayın ciddiyetinden kendinizi sıyırmaya çalışmanız ve fikirlerden uzaklaşıp kişiye odaklanmanız çaresizliğinizi gösteriyor. Aynı durum girmiş olduğunuz siyasi tartışmalar için de geçerli. Başlığa yorum yazmış, hoşunuza gitmeyen görüş sahiplerini objektif olmamakla suçlarken tek objektif kişinin kendiniz olduğunu iddia edercesine bir tutum alıyorsunuz. Bu sonucu ilgili başlıklarda sık sık aynı vurguyu yapmanızdan çıkarmak mümkün.
 
Uzun lafın kısası: Kendinizi aslında olmadığınız birisi olduğunuza inandırmışsınız. Bu yüzden diğerleri iç dünyanızda yaratmış olduğunuz siz i göremediğinde tepkileriniz ani ve yıkıcı oluyor. Benim tavsiyem kendinizi kontrol edemediğiniz anlarda (böyle anlar yaşadığınızı biliyorum) ekran karşısından uzaklaşın, mümkünse dışarı çıkıp hava alın. Dışarı çıkmak için müsait bir zaman değilse bileklerinize ve yüzünüze soğuk su vurup derin derin nefes alın. Ardından kendinizi başka bir işle meşgul edin.

Psikolojinizdeki bu anomalinin çözümü ise sık sık kendinizle yüzleşmek, aslen kim olduğunuzun, olumlu, ve daha da önemlisi, olumsuz karakteristik özelliklerinizin farkına varmaktır. Bunun yanında, eğer sık yalan söyleyen biriyseniz (öylesiniz demiyorum) biraz daha kontrolü ele almaya çalışmanız ve "Acaba bu yalan ne gibi zararlar getirir?" diye düşünmeniz ve iletişim kurduğunuz insanları anlamak için daha fazla gayret göstermeniz kesinlikle olumlu sonuç verecektir.

Yazımda size yöneltilmiş hiçbir hakaret veya aşağılayıcı cümle bulunmamakta. Sadece konuya hakim biri olarak yardımcı olmak istedim. Umarım siz de ciddiye alır ve "Dost acı söyler." atasözünü göz önünde bulundurarak savunma pozisyonuna geçmezsiniz. Çünkü bir saldırı mevcut değil :)

Sevgiler...

Güldürmeyin beni bu mesajınızla... Mod luk teklifi almıstım sayın moderatörlerimizden zamanında ben prenses344 nikimle....Bunu moderatörleirimiz biliyorlar... Benim uygun bir anıma denk gelmedi teklif zamanı sadece...... Yani mod luk benim için çok ulaşılamayacak bir şey olmadı hiç olmayacakta ......

Her neyse uslup meselesine gelince etki - tepki prensibini bilirsiniz fizikte....Fizik kanunları  temel kanunlar arasındadırve tüm canlılarda bir şekilde etkilidir bu kanunların çoğu....Bu tepkilerimin bir öncesi MUHAKKAK oluyor...Durduk yere ağır uslup takınmam ben.....

İçimde büyüttüğüm bene gelince......Bir ben var bende benden öte.... (Yahu neysee yorumum yok buna....)

Yalan meselesine geince (ha biliyorum onu bana demediniz sadece varsayımdı ama yinede bilin insanların aklına herşey gelebiliyor bu devirde bilyosunuz) ben yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar.....

"Benim tavsiyem kendinizi kontrol edemediğiniz anlarda (böyle anlar yaşadığınızı biliyorum) ekran karşısından uzaklaşın, mümkünse dışarı çıkıp hava alın. Dışarı çıkmak için müsait bir zaman değilse bileklerinize ve yüzünüze soğuk su vurup derin derin nefes alın. Ardından kendinizi başka bir işle meşgul edin."

Bak bu sözün doğru..Buradaki paylaşım ve yorum anlayısı beni çok yıpratıyor....Bunu dikkate alıcam emin ol.....

"Karşınızdaki saygısızlık olarak nitelenemeyecek tek bir kelime bile kullanmamasına rağmen siz onu saygısızlıkla suçluyor ve ardından aşağılayıcı ifadeler kullanıyor, yani esas saygısızlığı siz yapıyorsunuz."

Yukarıdaki ifadene ben bir mailimin kopyasıyla  cevap vermek istiyorum sana ...... 

 

(info@chatcity.cc adresine yollanmıs bir mail....)

 

Benim bir maruzatım sebebiyle sizi rahatsız ediyorum.....Benim bir başlığımın (emekli bir öğretmenin istiklal marşını unutması hakkında bir başlık tı) altına bir mesaj yazılmıs ·justerixx· nikli kişi tarafından bana aşağıdakine benzer hakaretler söylenmişti....(şimdi ne onun mesajını ne de benimkini bulamiliyorum silinmiş yok edilmiş)

Bende ona cevaben şunu yazmıstım hatırladıklarım kadarıyla......

"Öncelikle olgunlaş adabınla fikir beyan etmesini bir öğren ve bir öğretmenle yazıstığını unutma sakın....Herkesin özgürse paylaşım yapabildiğine inandığım bir platformda paylaşım yaptım ben bu kuyruğuna basılmıs kedi hırlaması posizyonlarından bıktım artık...Birileri zize cevap vermiyosa cevap vermediğinden deil bu o kişinin ASALETİNDENDİR"

 

Bu mesajı yazdım ve bir iki dakika sonra bana cc ye 2 saat girmeme cezası geldi.....

Bu konuda merak ettiklerim şunlar....

 

* Bu cezayı kim verdiyse neden bana haber verilmedi ve nedeni hakkında bilgilendirme yapılmadı

*Kim verdi bunu da merak ediyorum

* Ayrıca ceza deil amaç bir sn olsun isterseb bir haksızlık bence bu olayda justerixx de aynı mualmeleye tabi tutuldumu

* Yoksa herkes kendi emellerine mi alet ediyo yarası olan herkes istediği tarz da hareket edebiliyomu bu sitede....

 

 Alt taraftaki mesaj bile benim yazdıklarımdan daha daha daha ağır onalardan forumda bisürü .....N esiliniolar ne de ceza yiyolar...Bu bir haksızlık bilgilendirilmek isiyorum ....Gereğini bilgilerinize ars ederim.....

 


·V0LkyBeyAw·



Mesaj Gönder
arkadaşları
Forum Mesajları
Forum Başlıkları

     15.May.2008 Per 19:49:41

   Ya çok afedersiniz de forumda zıtlıklar olsun diye mi bu 2 yıl öncesine ait olan tekzibi buraya kopyalıyorsunuz :))) Ben de yedim :)) Tayyip Erdoğan ın "Ya Müslüman olacaksın,Ya Laik!!! İkisi birden olmaz!!!" lafıyla ilgili bi başlık da açalım o zaman prenses hanım... Eğitim neferiymiş :))))

 Külahımı unutmuşum,birazdan getireyim de ona anlat :))))

  Ayrıca bunla ilgili diğer bir başlıkta bunun söylenildiğine inandığımı belirtmiştim..Hala da inanıyorum :))) O zaman Erbakan tayfasında olup da; laikliğe sonuna kadar inanan bir insan evladı varmıydı ? Varsa onu orda barındırırlar mıydı? Hee eğer o  düşünce yanlıştı şimdi değiştiler bak gibi bir söylem içine girerseniz;size külah yetiştirmekte zorlanacağımı hissediyorum :)))

 

Bakın bu mesaj bile benimkinden kat kat  ağırdır...Ama ne silinior ne de cezası var.....  

(Word e aktarmıstım mailin kopyası kalsın diye aynen sizle paylaşıyorum.....)

(Emin ol benim kullandığım onlarınkinin yanında devede kulak kalıyor ve benim sabrımın son damlasına rast geliyor....)

 



prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >KİREMİT KIRMAK ÇOK ZOR İŞ !!!>
  21.May.2008 Çar 15:28:06
fiogf49gjkf0d
NoturdaminKamburu :

Bu paylaşımı daha önce başka bir sitede okumuştum. Hem de aynı kalem anlatımıyla! Erdal Demirkıran ın bu kitabını, Necip Güven anlatımı ve tavsiyesi ile değil de, siz okuduğunuz için bizlere önermenizi isterdik! Şayet bahsi geçen kitabı okumuşluğunuz var ise, açıklamalı paylaşımınız kendi cümlelerinizle olmalıydı! "Yazı zaten alıntıdır" diyecek olursanız, fikir belirtmenin alıntısı olmaz! Çünkü; fikir-düşünce her kişiye has bir niteliktir. 

Açıklama içerikli italik yazı ve fikir beyanı sizin cümleleriniz değil, Necip Güven imzalıdır. Necip Güven in şahsi fikirleridir!

Forumda sizi tartışmalara sürükleyen; anlamadan, içeriğini bilmeden, başkalarının yorumlarıyla bezenmiş yazıları, yine foruma copy paste etmenizdir. Geçmişte açmış olduğunuz "Tapşırmak" başlığında da yine, kendinize ait olmayan cümleler ve anlamadan yaptığınız yorumlar yüzünden sıkıntı yaşamıştınız. Yukarıdaki açmış olduğunuz başlık da, buna küçük ve zararsız bir örtnektir. Ancak; herkesin kendi iradesi ile tavsiyelerde bulunup, kendi fikirleri doğrultusunda başlıklar açması daha makbul değil midir?

Tapşırmak: 1. lsmarlamak. 2.Emanet etmek. 3. Söylemek, ad söylemek. Benim geçmişteki başlığımda da eski kelimelerimizin güneme getirilmesinden bahsedilmişti...Bu başlıktaki kitabı okumadım ben okurken tüm herkedsin de aynı anda okumasını istedim kitap hakkındaki yorum alıntıdır.....Kitabı okuduğumda şahsi yorumumu da emin olun yapıcam.....

Bu şekilde hareket edenleri ve yorum yapıyorum sananları görünce önce bir gülümsüyorum sessizce ve diyorum ki AFERİN ONLARA DEMEK Kİ BU KADAR ÇOK İYİ BİLİYOLAR...Ama bir bakıyorum ki sadece eleştirmekten laftan öteye gitmemiş, ilerlememiş hiçbişey ....O başlığı açtığımdada  aynı tepkin vardı şimdi de....Aynı tas (kafatası) aynı hamam (beyin)....

NOT:

KENDINIZI AZICIK TECDIT EDIN NOLURSUNUZ .....TAHAYYUM DUYGULARIM YERLE BIR OLUYOR BU DURUMA .....



prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >GİTMEK ..>
  21.May.2008 Çar 03:16:04
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Eğer bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir ve gitmek gerekir..... 


prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >.....HAYAT ve KURSUN KALEM.....>
  21.May.2008 Çar 02:45:35
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Hayat ve Kurşun Kalem


Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu :

"Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun ? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı ? "

Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi :

"Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin."

Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi.

"İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki ! "

"Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun."

"Birinci özellik : Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir."

"İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar."

"Üçüncü özellik : Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir."

"Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın."

"Beşinci ve son özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın."

Paulo Coelho

 

 

kiz.gif


     



prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >TARİHTEN ACI GERÇEKLER...>
  21.May.2008 Çar 02:42:44
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Türkler nasıl yok edilir?

"Vatana ihanet suçuyla 1821 yılında idam edilen Fener Patriki Gregorios tarafından Rus Çarı Aleksandr a yazılan mektup"

Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir.

Çünkü Türkler, sabırlı, mukavemetli(dayanıklı), mağrur(gururlu), ve izzeti-i nefisli insanlardır.

Bu hasletleri(özellikleri), dinlerine bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, anânelerinin kuvvetinden ve âmirlerine itaat duygusundan ileri gelmektedir.

Bu sebeple, Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve mânevî bağları koparmak, dini metanetlerini zaafa uğratmak gerekir.

Mânevîyatları sarsıldığı gün, Türkleri zaferlere götüren asıl kudretlerinden sıyıracak ve onları maddi kuvvetlerle yenmek mümkün olacaktır.

Osmanlı Devleti ni tasfiye için mücerret(soyut, yalın, çıplak) olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bu tahribi tamamlamaktır.



prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >HERSEY IÇIN ÇOK GEÇ OLMADAN.....>
  21.May.2008 Çar 02:38:42
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Çin düşünürü Lao Tzu´nun çok sevdiği bir öyküdür...

...Bu hafta bu öyküye kafayı takalım arkadaşlar! Hayatın küçük
bir parçasına bakıp bütünü hakkında karar vermemek için mutlaka
okumalısınız:

Bir köyde ihtiyar bir adam varmış.. Çok fakirmiş ama dillere
destan bir beyaz atı yüzünden kral bile onu kıskanırmış.. Kral at için
ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya
yanaşmamış..

- Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu
satar mı? dermiş hep..

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına
toplanmış

- Seni ihtiyar bunak.. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları
belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.
Şimdi ne paran var, ne de atın demişler..

İhtiyar:

- Karar vermek için acele etmeyin. Sadece ´At kayıp´ deyin.
Çünkü gerçek bu..Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.
Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz
bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl
geleceğini kimse bilemez.. demiş.

Köylüler ihtiyar adama kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün
geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Dağlara gitmiş kendi kendine.
Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Köylüler,
ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..

- Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil
adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var..

- Karar vermek için gene acele ediyorsunuz. Sadece atın geri
döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne
getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.. Birinci cümlenin
birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir
yürütebilirsiniz?..

Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama,
içlerinden

- Bu herif sahiden bunamış.. diye geçirmişler..

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan
ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin
eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler
ihtiyara..

- Bir kez daha haklı çıktın. Bu atlar yüzünden tek oğlun
bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok..
Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın demişler..

İhtiyar:

- Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. O kadar acele
etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiğiniz
karar. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde
gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez..

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile
saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere
çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında
bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın
kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp
köle diye satılacağını herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara
gelmişler..

- Gene haklı olduğun kanıtlandı. Oğlunun bacağı kırık, ama hiç
değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler.
Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..

- Siz erken karar vermeye devam edin. Oysa ne olacağını kimseler
bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler
askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu
sadece Allah biliyor. demiş.

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlarmış:

Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız
kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar
vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi,
akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl
insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir
ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken
yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe
ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu
görürsünüz.


prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Mevlana Köşesi.....(Onu Anlayabilmek)>
  21.May.2008 Çar 02:37:16
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünür gülistan olursun,
Diken düşünür dikenlik olursun.

Mevlana

Sende o nur, o cevher var,
Fakat insanlığın yok
İnsanlık dile;
İstenilen budur,
Geriye kalan sözü uzatmaktan başka bir şey değildir

Mevlana

Mevlana’ya göre ‘İnsan fikirden, düşünceden ibarettir, geri kalanı kemik ve sinirdir.’ Varlık Birliği düşüncesinin bu temel anlayışından hareket eder ve İnsanın bir hayvani yanı, birde insani yanı olduğunu, bunların da sürekli iç mücadele içinde olduğunu söyler.

İnsanın görevi hayvan tarafını köreltmek, insan tarafını yüceltmek, olgunlaşmak, kendisi de dâhil her şeyin Tanrı’nın görümünden başka bir şey olmadığını, evrenin Tanrı’dan ayrı bir varlığa sahip olmadığını anlamaktır. İnsan Tanrı’nın bir aynasıdır. İnsanın görevi o aynanın kirini, pasını, temizleyip, parlatmaktır. Tam kemale erip mükemmel bir insan olmasa bile, hiç değilse sıradan bir insan olmaz.

Mevlana ve Şems

Mevlana, Şemsi tanıyınca, Tanrı’yı kitaplarda, bilgide, ilimde değil, kendi gönlünde aramaya başlar. Şems kendisine aynadır. Gönlünde bulduğu Tanrı’yı Şems’te görür. Şems’te bulduğu aşk budur. Şems Tanrıyla bütünleşmiş, O’nun sevgilisi olma mertebesine ulaşmış kâmil insandır. Mevlana’da bu mertebeye ulaşmak için çaba harcar.

Bakarsın bugün sever bu yürek,
Yarın sevilir bakarsın
Yüreğimin özünde başka yarınlar var

Diyerek, ‘Başka Yarınlarda’ umut arar

Mevlana’nın Şems’le birlikte geçirdiği değişim, özü bakımından, Tanrı’ya varmada izlenecek yol veya yöntem değişikliğidir. Şems’in olağanüstü yetkin bir temsilcisi olduğu anlaşılan bu tasavvuf yoluna göre, insanın Tanrı’ya ulaşmasının tek yolu aşk ve cezbedir. Bu yolda ne şeyh vardır ne mürit, sadece seven ve sevilen vardır.

Mevlana ve Hoşgörü

Her düşünceye hitap eden, herkesin kendisinde bir şey bulduğu, evrensel bir düşünce sisteminin sahibidir Mevlana.
Yeni bir görüş başlangıcı, yeni bir dünya kapısının açılmasıdır. Onun yüzyıllar önce kalplerde açmış olduğu hoşgörü kapısı sımsıkı kapanmış çoktandır. Bundan haberdar bile değiliz.
Hoşgörü ne yazık ki mesnevide ve sözlüklerde kaldı.

Hoşgörü sözlüklerde ‘Her şeyi anlayışla karşılayarak, olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha’ olarak tanımlanır.
İnsanlara bakıyorum da kaç kişimiz hoşgörülüyüz? Sözlüklerde mi kaldı anlamı?
Uygulamalar her zaman güç gelir insanlara.

Öfke gelir göz kızarır
Öfke gider yüz kızarır
Mevlana

Mevlana verdiği derslerle, yüzyıllardan bu yana sevgiyi unutmuş, çatlamış, kurumuş topraklara dönen yüreklerimize ‘içine dön, kendi kendine muhakemeni yap. İnsan olduğunu, bu dünyada baki olmadığını ve ne ekersen onu biçersin sözünü unutmaman gerektiğini’ hatırlat demektedir.

 

kiz.gif


     



prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Babamın İçindeki Küçük Babama.....>
  21.May.2008 Çar 02:32:11
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

"Ben bitirdim kırgınlarımı. Ben bağışladım seni babam. Sen ne zaman bağışlayacaksın kendini. Çok yalnız kaldın biliyorum. Sevilmeyi hak etmediğini düşünüyorsun biliyorum. Hala ağlıyorsun biliyorum. Küçük babam uzat elini.

Babamın içindeki küçük babam. Hadi uzat elini. Bazen hayat gerçekten çok acı biliyorum. İnsanlar acıtırlar biliyorum. Çok yalnız kaldın biliyorum. Sevilmeyi hak etmediğini düşünüyorsun biliyorum. Hala ağlıyorsun biliyorum. Küçük babam uzat elini.

Baba, ne kadar telaffuzu zor olda da söyleyebileceğim başka bir kelime yok senin için. Her ne kadar biyolojik olsa da genlerim senin genlerinden geliyor. Bu değiştiremeyeceğim bir gerçek. Ne yapalım o halde kabul edeceğiz.

Seni anlamaya çalışıyorum. Biliyorum ki öfken bana değil. Biliyorum ki seni sevgisiz yapan ben değilim. Sen her ne kadar desen ki hangi parmağını kessen acımaz, sen her ne kadar desen ki insan evladını sever, ben biliyorum ki evladı bile olsa, kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Ara sıra küçük bir çocukken yaşadıklarını hatırlıyorum. Mutluluğa olan hasretini, anneni yedi yaşında kayıp edişini, annenin seni doğuracağıma taş doğursaydım diye haykırışlarını anlatırken nasıl da canının yandığını, babanın seni küçük yaşlarda çalıştırmaya başladığını, yaramaz bir çocuk olduğun düşünülüp (ki aslında çok zeki) sürekli itilip kakıldığını ve bunların sende nasıl tahribatlar yaptığını anlamaya çalışıyorum. Sana demek istiyorum ki canım babam artık hepsi geçti. Sen artık büyüdün. Kimse seni itip kakamaz. Kendini korumak için ördüğün duvarlar artık işe yaramaz. Sana demek istiyorum ki canım babam artık geçti. Senin babanın sana yaptıklarının suçlusu çocukların değil. Babana duyduğun nefreti biz sana duymuyoruz. Bizler sadece seni yanımızda istiyoruz. Keşke içindeki küçük çocuğa ulaşabilsek. Keşke onun elinden tutup kucaklayabilsek. En uzağındaki insanlara gösterdiğin alakanın çok küçük bir kısmını bize gösterebilmiş olsaydın, ama keşke değil mi bu cümlenin başı. Ve biz keşkeleri imkansız olan şeyler için kullanırız. O halde keşkeli cümleler kurmayalım.

Canım babam, keşkeden vazgeçtim. İyi ki diyebileceğim bir şeyler arıyorum seninle olan ilişkimde. İyi ki şöyle oldu. İyi ki böyle oldu. Aaa evet buldum bir tane. İyi ki okulun karşısında sigara içme cüretini gösterdiğimde yanımdaydın ve beni korudun. İyi ki o küçük kasabadan bizleri çıkartıp ufkumuzu genişlettin. İyi ki bir an bile koltuk değneğim olmadın babam. İyi ki sırtımı sana hiç yaslamadım. İyi ki düşersem kimse kaldırmaz düşmemeliyim dedim. Ama düştüm babam. Ellerim parçalandı, dizlerim kanadı. İstediğimse sadece “kızım canın mı yandı ?” yı duymaktı. Şimdi sen bana diyorsun ki eski sayfaları açma. Şimdi ben sana diyorum ki eski sayfaları açmayalım. Kapatalım üstünü onların. Birbirimizden uzak duralım. Birbirimize sevgisizliğimizi hatırlatmayalım. Unutalım canımızın yandığı o hazin günleri. Sanki zehirlenmişim gibi halbuki. Halbuki yüzleşebilsek geçmişimizle. Kavga etsek.. Kussak bütün öfkemizi birbirimize. Atsak içimizdeki yarım kalmışlıkları. Ve sonra sımsıkı sarılsak birbirimize. Ama olmaz ki. İnsan geçemiyor işte kendinden. Kurtulamıyor kahrolası beninden. Seni gördüğümde boynuna sarılmak isteyişim hep içimde kalıyor. Biliyorum ki sen sarılmazsın. İçime sokmak istiyorum içindeki o kırılmış çocuğu. Ama biliyorum ki yaklaştırmazsın. Beni sevmediğin için kendine kızma babam. Sevgisizliği öğreniyor insan hayatı boyunca. İnanmıyorum ben anne babalar çocuklarını sever diyenlere. Her anne baba çoğunu sevmez çünkü. Belki seviyormuş gibi yapar. Görevi olduğunu düşünür çocuklarını sevmeyi. Ama görevle olmuyor ki sevgi babam. Hoş artık biliyorum kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Artık biliyorum sen beni sevmek zorunda değilsin. Ama acıdı babam. Her yalnız kalışımın hesabını, her damla gözyaşımın hesabını, yaşadığım tarifsiz güvensizlik duygusunun hesabını sormak istiyorum sana. Sonra kimden neyin hesabını soracağım diyorum. Arabasını çocuğundan üstün tutan bencil bir adamdan mı? Yoksa hala içindeki kırgın çocuğun yaralarını onarmaya çalışan bir enkazdan mı? Kimden hesap soracaksın diyorum. Kime ödeteceksin kimsesizliğin sıktığı, yüreğinin bedelini.

Bazen düşünüyorum. Acaba sana kızgın mıyım diye. Kızamıyor ki insan yaşananları bile bile. Kabul etmek en doğrusu galiba olup bitenleri. Geçmişi geçmişe teslim etmek gerek. Ben yapabiliyorum artık bunları. Peki sen babam. Ben bitirdim içimdeki yangını. Ben bitirdim kırgınlarımı. Ben bağışladım seni babam. Sen ne zaman bağışlayacaksın kendini. Babamın içindeki küçük babam. Hadi uzat elini. Bazen hayat gerçekten çok acı biliyorum. İnsanlar acıtırlar biliyorum. Çok yalnız kaldın biliyorum. Sevilmeyi hak etmediğini düşünüyorsun biliyorum. Hala ağlıyorsun biliyorum. Küçük babam uzat elini. Çıkabiliriz biz o dipsiz kuyudan. Çıkabiliriz bu karanlıktan. Biliyorum ki sevmiyorsun kendini. Biliyorum ki ne kadar paran var o kadar değerlisin kendi gözünde. Babamın içindeki küçük babam, paran olmasa da seviyorum seni. Babamın içindeki küçük babam, kendini sevmesen de seviyorum seni.........."

kiz.gif


     

 



prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Bavulları Hep Toplu Durmalı İnsanın>
  21.May.2008 Çar 02:23:38
fiogf49gjkf0d
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde..
Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda,hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"...
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum...
Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye ediliyordu...
Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an...
Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim...
Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...
Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız...
O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...
Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...
Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların
yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...
Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...
Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım...
Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm
çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine...
Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...
Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı...
Görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...
Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu per perişan...
Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla...
Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını...
Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı oğluna.." diyordu acıyan ses tonlarıyla...
Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı...
Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu...
Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını
okumadan kitabın...
Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.." demek istedim hayal olduğunu unutup...
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...
Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar...
Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...
Almam gereken dersi ve mesajı almıştım...
Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum...
Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum...
Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik...
Biraz kendime geldikten sonra devam ettim hayatımın en zor hayaline...
Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde neler söyleyecekleri vardı..
Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında...
Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek
ben konuşturacaktım hayalimde...
İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak...
Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım...
Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin...
Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu...
Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti..
Ağlayacaktı aklına geldikçe...
Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları...
Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu...
"hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni...
Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik seninle...
Bak mezuniyet törenimde de babasızdım...
Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine...
Diyecek canı yanarak bir köşede...
Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum...
Nasıl dayanır bensizliğe?...
O ki, benim için her şeyini feda edip koşmuştu bana...
Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı...
Bir daha " Seni seviyorum " diyemeyecekti...
Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı...
Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne...
Her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün...
Tek cümlesi takıldı o an içime;
" Oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..."
Babam-annem,o bugüne kadar evlat olarak mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla kahrolduğum güzel insanlar...
Helaldi şüphesiz hakları...
Bilerek hiç kırmamıştım onları...
Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....
Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak...
Herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir
anlardan olsa gerek...
Diğerlerine geçmiyorum...
Bu yazıyı şu an yazıp sizlerle paylaştığıma göre
"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz...
Düşünün, bir gün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza "ölmüş“ diye...
Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız...
Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...
Oysa ki yazarın amacı "Yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini" göstermekti...
Benim de öyle...
Lafı çok uzattım farkındayım...
Ama dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili çıkıntılı...
Ben o gün kurduğum o hayalle,canımın tüm yanmasına rağmen
YENİDEN DOĞDUM...
Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...
Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim...
Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş,
oyun perde demişti...
Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı...
Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını
getirirseniz buna değer bence...
İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı...
Ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim...
Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...
Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın...
LÜTFEN ARADA BİR, BURADAN ALDIKLARINIZI TARTIN, DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN...
Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah tan başka bilen yok...
İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin...
Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın...
Bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin... Ve en önemlisi;
VERDİĞİ-VERMEDİĞİ, ALDIĞI-ALMADIĞI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN A



CAN DÜNDAR...


prensess344

prensess344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >CAN YÜCEL Köşesi....(Sevdiğimle Yaşlanmak İstiyorum)>
  21.May.2008 Çar 02:19:30
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Sevdiğimle Yaşlanmak İstiyorum

Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğu kadar dostlarının, dostalarının olduğu kadar benim ol
istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım. Yaşayalım ki,
öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında
ağlamalıyız.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı
bizi.
Güzel günlerimizi, evimizde bir şişe şarap ve pijamalarımızla
kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece
yaşamalıyız işte. Sonra çocuğumuz olmalı, Düşünsene senin ve benim olan
bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın ve ben söylenerek almalıyım sıranı. Yorgun olduğum için yemek
yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize
sıkıca sarılıp yatmalıyız. Zaman su gibi akıp giderken, herşey
yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız
birbirimizden Mutluda olsa, kötüde olsa, yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar, yada gidince aklar, çocukları
güvence altına alıp gitmeli bu şehirden. Kavgasız, her sabah cinayetle
uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi
seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip benden kahve
istemelisin. Çocuklar gelmeli ziyaretimize, geçmişteki hareketli
günlerimizi anımsamalıyız. Ben, "Bey" demeliyim sana, sende "Hanım".
Öylesevmelisin ki beni bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Birgün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde. Birbirimizi sevmenin gururu olmalı herşeyde...

CAN YÜCEL

 

kiz.gif


     


<<1...56789101112131415 161718192021222324>>