ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
28 Nisan 2024, Pazar 10:02   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  cctugaycc> Forum Mesajları
    cctugaycc'e ait Toplam 96 Forum Mesajı var
<<1 2345678910>>


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Beşiktaş >şimdi tam QUARESMA olduk.>
  2.Haz.2010 Çar 14:22:40

Beşiktaş, uzun süredir peşinde olduğu Ricardo Quaresma Türkiye`ye gelmek istemeyince transfer görüşmelerini sonlandırdı..

Portekizli futbolcunun Türkiye`de oynamak istemediği, bu nedenle de siyah-beyazlı yöneticilerin bu transferle ilgili girişimlerini sonlandırdığı bildirildi.

Ajansspor

 

Bu formayı artık Yıldırım Demirören giyer 



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Deniz BAYKAL, İstifa Etti, Helâllik İstedi>
  11.May.2010 Sal 22:18:25
İstifası son derece gecikmişti, ama sebep bu olmamalıydı. Bu ülkeye hiçbir şey katmadı, duruşu bile yoktu, giderken bile ağırlığında gidemedi, hala iftira komplo diyor, nasıl komplo onu anlamış değilim, ortaya çıkartılması mı :) çok hayırlı oldu istifanız Baykal. Chp içinde hayırlı oldu. Çekimlerde Mustafa Sarıgül`ün parmağı var gibi...


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Deniz BAYKAL, İstifa Etti, Helâllik İstedi>
  10.May.2010 Pzt 15:04:53
AHLAKSIZLIKMIS BU KASET ASIL AHLAKSIZLIK 70 YAŞINDAKI BIRININ KARISINI EVLI BAŞKA BIR KADINLA ALDATMASIDIR.  BİRAZ GURUR BİRAZ ŞEREFİN VARSA MİLLETTEN ÖZÜR DİLERSİN. Bİ DAHA MİLLETİN KARŞISINA GEÇMEYECEĞİNE SÖZ VERİP BAŞINI ALIP ÇEKİP GİDERSİN.


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Beşiktaş >şimdi tam QUARESMA olduk.>
  4.May.2010 Sal 20:54:28
Bu transferin bjk için doğru olmayacagını düşünüyorum. Elinde zaten Delgado var. Ayrıca fizik olarak çok zayıf olan, portekizli vatandaşı va hocası Jose Morinho bile idare edemezken bjk de sorun oluşturur. Ricardinho, Delgado, Lincoln ve Elano örneklerindeki gibi.. Kısacası ne Alex nede Hagi olamaz. Boş beklentilere umut bağlamayın...


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Ara Sıra Yuhalanmazsanız Adamdan Sayılmazsınız>
  23.Nis.2010 Cum 16:19:00
Edison kendisine "900 denemede yanlış yaptın." diyenlere ise, "901. denemede başarılı olmak için 900 yanlış denemeye ihtiyacı olduğunu" belirtirken ilmi bir hakikati de ortaya dökecekti; "Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece denemekten vazgeçmek vardır."


Stravinsky`nin `The Rite of Spring`inin galası 29 Mayıs 1913 tarihinde Paris`te yapılır. `Savaştan Sonra Müzik` adlı kitabında bu galayı izlemiş olan Carl Vechten yaşananları şöyle anlatır: "İzleyicilerin önemli bir kısmı, daha perde açılır açılmaz, kulaklarını dolduran müziği, müzik sanatını mahvedecek bir küfür olarak gördüler ve ıslıklamaya, yuhalamaya ve nasıl icra edilmesi gerektiği hakkında olur olmaz önerilerde bulunmaya başladılar. Müziği seven ve onu konuşma özgürlüğünün bir parçası sayan diğerleri de anında savunmaya geçti."

1913`teki Stravinsky`nin sansasyonel galasıyla ilgili müzik tarihçisi Milton Cross`un gözlemleri ise şöyledir: "Konser daha yeni başlamıştı ki Camile Saint-Saens yerinden fırlayıp müziğe ağır bir eleştiri yöneltti ve öfkeyle salondan ayrıldı. Eleştirmen Andre Capu, avazı çıktığı kadar haykırarak müziğin korkunç bir sahtekârlık olduğunu söyledi. Avusturya Büyükelçisi alaycı kahkahalar atıyordu. Pourtales Prensesi, `Altmışıma geldim, bugüne kadar hiç kimse beni böylesine aptal yerine koymaya cüret etmemişti.` diyerek locasını terk etti. Kibar bir hanım locasından sarkarak, yuhalayan bir adamı tokatladı; işe yanındaki erkek de karışınca, kartlar alınıp verilerek düello talebine kadar olay uzadı. Sosyeteden bir hanımefendi görkemli bir biçimde yerinden doğrularak göstericilerden birini yumruklayıverdi. Bütün bunlar olup biterken, Ravel olanca sesiyle `Deha!` diye bağırıyor; bir diğer Fransız besteci ve eleştirmen Roland Manuel ise müziği savunurken kopartılan yakasını sanki o anın değerli bir anısıymışçasına sımsıkı tutarak ayakta kalmaya çalışıyordu. Yüzü solmuş ve dehşet içindeki Debussy ise kendisini kuşatanlara, sakin olmaları ve müziği dinlemeleri için yalvarmaktaydı. Sahnenin arkasında ise Stravinsky, çılgına dönmüş göstericilerle dövüşmek için aşağı atlamaya kalkışanları zapt etmeye çalışıyordu…"

1913 yılının Paris`inde neredeyse kıyamet kopmuş, müzisyenler ağır hakaretlere maruz kalarak aşağılanmış ve bol miktarda da yuhalanmışlardır. Oysa günümüzün uluslararası müzik otoritelerinin hepsi; Stravinsky, Ravel ve Debusy gibi `yenilikçilerin`, yirminci yüzyıl müziğinin özünü şekillendirdiklerine hemfikirdir.

Gerçeklerin Mahkum Olduğu 3 Aşama

Tarih boyunca yenilikçi insanlar, yenilik için cüret ettiklerinde hep aynı şeyler başlarına gelmiştir; aşağılanma, küçümsenme, alaya alınma, yuhalanma…

"Bütün gerçekler," diyor Schopenhauer, "üç aşamadan geçer. Birincisi aşağılanma. İkincisi, şiddetle karşı çıkılma. Üçüncüsü, sanki kendi kendine kanıtlanmışçasına kabullenilme!"

Ya da Mark Twain`in dediği gibi; "Yeni bir fikri olan herkes, o fikir başarıya ulaşıncaya kadar çıkıntının tekidir."

"Budalaca!", "Saçma!", "Koca bir hiç!" Bütün bu sözcükler Edison ampulü icat etmeye karar verdiğinde, o günlerin elektrik dehaları(!) Sir William Preece, John Sprague ve Profesör Silvanus Thomson`un görüşlerini açıkladıkları sözcüklerdir. Edison ise onlara dünyayı aydınlatarak cevap verecek, insanoğluna da "Dehanın yüzde 1`i ilham, yüzde 99`u alın teridir." diyerek başarının formülünü sunacaktı. 901. denemesinde başarılı olan Edison kendisine "900 denemede yanlış yaptın." diyenlere ise, "901. denemede başarılı olmak için 900 yanlış denemeye ihtiyacı olduğunu" belirtirken ilmi bir hakikati de ortaya dökecekti; "Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece denemekten vazgeçmek vardır."

J.K. Rowling, bebeğiyle yalnız yaşayan sıradan bir anne, sosyal yardım parasıyla geçinmeye çalışan yoksul bir öğretmendi. Bir gün, tren yolculuğu sırasında aklına gelen kitap fikrini bir kafede kağıda dökmeye karar verdi. Aynı masada saatlerce oturdu, durmadan yazdı. Diğer müşteriler onu garipseyerek izliyordu. Oysa o yayıncılık tarihinde, `en kısa sürede en çok satan kitap` unvanını kazanacak `Harry Potter` serisiyle, dünyanın en güçlü kadınlarından biri olacaktı.

Farklı zamanlarda, Floransa morgundan kaçırdığı cansız bedenler atölyesinde bulunduğunda, Leonardo da Vinci için "deli" denildi. Oysa büyük ressam, mucit, matematik ve geometri dehası, gözlemlerinin ışığında ortaya çıkardığı iskelet ve kas sistemi çizimleri ile tıp tarihine geçmeye hazırlanıyordu.

Müzik öğretmeni Beethoven`a; "Besteci olman imkansız!" demişti. Oysa o, insanlık tarihinin en büyük bestecilerinden biri olurken, bestelediği senfonileri asırlara meydan okuyacaktı.

Walt Disney, bir gazetenin yazı işleri müdürü tarafından, işe yarar fikirleri olmadığı gerekçesiyle kovulmuştu ama Disney kahramanlarını da sonradan o bulmuştu.

Müzik yapımcıları Elvis Presley`e şöyle demişlerdi: "Hiçbir işe yaramazsın, en iyisi kamyon şoförlüğüne geri dönmen." O ise yaptığı müziklerle dünyayı coşturdu.

Charles Dickens yüzlerce kapıdan; "Senden yazar olmaz!" denilerek çevrilmişti. Sonrasında dünyada kitapları en fazla dile çevrilen ve en fazla satan yazarlardan biri oldu.

Yeniliklere Yönelik İlk Eleştiriler
Şimdi de tarihe geçmiş icatlar-yenilikler hakkında yapılan yorumlardan birkaç örnekle devam edelim:

- "Radyonun geleceği yok!" Lord Kelvin (İskoçyalı Bilimadamı)
- "Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilecek her şey icat edildi." Charles Duell (ABD Patent Dairesi Başkanı - 1899)
- "Denizaltıların savaşta ne işe yarayabileceğini anlayamadım. Olsa olsa mürettebatın boğularak ölmesine neden olabilir." H.G. Wells (Yazar - 1901)
- "Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir." Henry Ford`un kredi talebi üzerine, otomotiv sektörü ile ilgili rapor veren banka müdürü (1903)
- "Güzel fakat ne işe yarayacak?" IBM`den bir mühendisin `mikroçip` için yorumu (1968)
- "Uçaklar hoş oyuncaklar, fakat askeri bir değerleri yok." Mareşal Ferdinand Foch (I. Dünya Savaşı Fransız Ordusu Başkomutanı - 1911)
- "Artistlerin sesini kim duymak ister ki?" H. M. Warner (Film yapımcısı. O zaman yeni icat edilen sesli film hakkında - 1927)
- "Televizyon en geç altı ay içinde piyasadan silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir kutuya bakmak istemez." D. F. Zanuck (Twentieth Century Fox Başkanı - 1944)
- "Bilgisayarlar gelecekte 1,5 ton ağırlığında olacak." Popular Mechanics Dergisi (1949)
- "Soundlarını beğenmedim ayrıca gitar gruplarının modası geçti." Decca Records Yöneticisi (Beatles hakkında - 1962)
- "İnsanların evlerinde bilgisayar bulundurmaları için bir neden yok." Kenneth Olsen (Digital Equipment Corp. Bilgilsayar Şirketi Başkanı - 1977)
- "Bu çok ilginç ve iyi tasarlanmış bir fikir, fakat C`den daha yüksek not alabilmesi için uygulanabilir de olması gerekirdi." YALE Üniversitesi`nden bir yönetim profesörünün Fred Smith adlı öğrencisinin `güvenilir gecelik dağıtım` öneren ödevi için yorumu. (Fred Smith daha sonraki yıllarda FedEx`i kurdu.)

Son söz, müzik dünyasının bir başka öncüsü Bob Dylan`dan: "Miles Davis bir zamanlar yuhalandı. Hank Wiliams bir zamanlar yuhalandı. Stravinsky bir zamanlar yuhalandı.

Ara sıra yuhalanmazsanız, adamdan sayılmazsınız!"


"Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece denemekten vazgeçmek vardır."
 
Serkan BİLGE


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Kaybeden Takımda Kazanan Oyuncu Yoktur !>
  23.Nis.2010 Cum 16:12:20

Başarılı bir şirket, takımların takımı olarak tanımlanabilir. Bir şirketin başarısı şirketteki her takımın başarısına, takımların işbirliği yapma ve birbirlerini destekleme yeteneğine bağlıdır. Herhangi bir takımın başarısı ise takım üyesi bireylerin başarısına, birbirleriyle işbirliği yapma ve birbirlerini destekleme yetenekleri üzerine inşa edilir.

Başarılı takımlarda gerçek bir takımdaşlık vardır. Gerçek bir takımdaşlık; “kendini adama, sahiplenme” gibi olguların olgunlaşmasının yanı sıra bunun güçlü bir “vizyon” ile bütünleşerek, çalışanların “ben” merkezinden çıkıp “biz” eksenine dahil olmalarıyla sağlanır ve performans ödülleriyle de desteklenir.
Genellikle takımdaşlık ruhunu günümüzde iyi mücadele eden ve galip gelen futbol takımlarında görebiliyorken, maalesef şirket takımlarında çok fazla görememekteyiz. Dolayısıyla takımdaşlık kavramına futbol takımlarından esinlenerek tespitler getirirken, şirket takımları hakkındaki teşhislerimizi de ona nispetle ortaya koyabiliriz.


KENDİNİ ADAMIŞLIK ve SAHİPLENME


Futbolda “Kendini Adamışlık”


Futbolda ve diğer takım sporlarında tüm oyuncuların kendini adamışlığı apaçıktır. Her oyuncu her maçta tüm kalbiyle elinden gelenin en iyisini yapmaya hazırlıklı ve isteklidir. Oradaki kendini adamışlık dünyadaki en doğal şeydir, oyuncuların ve diğer herkesin tam anlamıyla kendilerini içtenlikle vermesi beklenir.

Taraftarlar, antrenör, takım arkadaşları, seyirciler, sponsorlar ve basın her oyuncunun hem kendisinin hem de takımın kazanması için oynama becerisini ve istekliliğini göstermesini talep eder. Her oyuncu diğerlerinin bu beklenti ve taleplerini kabul eder ve bunları karşılamak için en iyisini yapar.

Fiziksel ve ruhsal olarak en üst seviyeye gelmek ve orada kalmak için her oyuncu çok çalışır. Antrenör ve oyuncular her maçtan önce birlikte en iyi stratejiyi hazırlar. Her maçtan sonra bütün takım, nelerin iyi gittiğini ve gelecekte nasıl daha iyi olabileceklerini analiz ederler.

Şirketlerde “Kendini Adamışlık”

Şirketlerin yaşamını sürdürmesi ve gelişmesi için her gün elinden gelenin en iyisini yapacak insanlara ihtiyaç vardır. Şirketler, çalışanlarından futbol kulüplerinin çalışanlarından talep ettiklerini ve beklediklerini istemelidirler. Birçok iş sahibi ve yöneticinin rüyası tüm çalışanların mutlu olduğu ve en iyi performansını gösterdiği bir şirket yaratmaktır fakat maalesef bu sadece genellikle bir rüya olarak kalır. Birçok şirkette kendini adama açığı vardır. İnsanların mevcut durumda yaptıkları ile ellerinden gelenin en iyisini ortaya koyduklarında yapabilecekleri arasında büyük bir fark vardır. Kendisinden beklenen profesyonel taleplere yanıt veremeyen ve elinden gelenin en iyisini yapmaya da istekli olmayan bir insan, şirket takımlarına açık ya da gizli zararlar verebilir.

Futbolda “Sahiplenme”

Futbolda tüm takım üyeleri “patron” gibi davranır. Herkes başarıya ve başarısızlığa sahip çıkar. Her oyuncu takımla özdeşleşir. Her oyuncu gibi antrenörde takımın başarısından veya başarısızlığından sorumluluk duyar. Normal olarak bir maçtan sonra her oyuncu ve antrenör şöyle düşünür ve söyler: “Kazandık!” veya “Kaybettik!” Her oyuncudan medya, aile, arkadaşlar, iş arkadaşları ve taraftarlar ile olan ilişkilerinde takımlarına sadık olmaları beklenir yoksa takımdan ayrılmaları istenir.

Futbolda her oyuncu her zaman herhangi bir durumu olumlu olarak etkilemek üzere inisiyatif alır. Eğer bir tehlike ya da fırsat çıkarsa, oyuncular maçtan önce üzerinde fikir birliğine varılan stratejilere uygun olarak harekete geçerler. Durum hakkında konuşmak yerine bir şeyler yaparlar. Maç esnasında oyuncular kendi kararlarını kendileri verirler, başka birinin onlara neyi, ne zaman, nasıl yapacaklarını söylemesini beklemezler, sadece yaparlar.

Şirketlerde “Sahiplenme”

Tüm çalışanlar kendilerini şirketin varlığını sürdürmesine ve gelişmesine adadıklarında şirkette bir “kurumdaşlık kültürü”nden bahsedilebilir. Bu, bütün takımlardaki takım üyelerinin sahip gibi davrandığı anlamına gelir. “Sahipler” kendilerinin ve takımlarının başarısından ve başarısızlığından sorumluluk duyarlar.
“Sahipler” takımlarına sadıktır. Takım başarılı olduğunda mutlu olurlar, takım tehlikede ise harekete geçerler ve takımı korurlar. Takımın bir parçası olmaktan gurur duyarlar ve takım hakkında olumlu bir şekilde konuşurlar. Eleştirileri yapıcıdır ve takım içinde kalır. Şirketlerde çalışanların iş yerini sahiplenmesi başarının önemli anahtarlarındandır.

Lakin; “sahiplik” ve “kurumdaşlık” duygularına şirketlerde spor takımlarında olduğundan daha az rastlanır. Sadece küçük bir grup günlük çalışmalarda elinden gelenin en iyisini yapar. Genellikle yöneticilerin tek başlarına iyiden ve kötüden sorumlu oldukları kabul edilir. Her hatanın sorumluluğunu tek başlarına taşımaları ve buna karşılık her başarıdaki primi de tek başlarına toplamaları beklenir.
Genellikle çalışanlar takımlarına sadık değildir. İnsanlar birbirleri hakkında konuşurlar ama birbirleriyle konuşmazlar. İnisiyatif alma ve uygulama yetersizliklerine sık sık rastlanır. Çok fazla fikir ve çok az eylem vardır. Niyetler genellikle davranışlara dönüşmez.

Unutulmamalıdır ki sadece herkes elinden gelenin en iyisini yaptığında kazanılır. Takımların başarması gereken “sahiplenme açığını” kapatmaktır.

VİZYON

Futbolda “Vizyon”

Vizyon; belirli bir zamanda başarılması arzu edilen, önemli, değerli, cüretkâr ve açıkça tanımlanmış bir hedeftir. Milli takımların ve kulüp takımlarının çoğunun vizyonu vardır. Bu yıl birinci lige yükselmek, gelecek yıl şampiyon olmak, gelecek yıl UEFA kupasını katılmak, önümüzdeki beş yıl içinde Şampiyonlar Ligi’ne katılmak, Dünya Kupası’nı kazanmak vs. Takımdaki herkes için bu vizyon çok nettir ve herkes vizyonla özdeştir.

Vizyon, hemen hemen imkansız bir rüya olarak da tanımlanabilir. Bu rüya ancak herkesin iyi tanımlanmış bir zaman diliminde, elinden gelenin en iyisini yapmasıyla gerçekleşebilir. Vizyon gerçekleştiğinde tüm oyuncular için birçok şey getirir. Herkes vizyona tutkundur, günlük kararlarında ve hareketlerinde herkesi yönlendiren ve ilham veren vizyondur. Her maç rüyanın gerçekleşmesine yönelik bir adım olarak görülür.

Şirketlerde “Vizyon”

Tüm takım üyelerinin ellerinden gelenin en iyisini yapmaları için takımın bir vizyonu olması gerekir. Vizyon herkes tarafından bilinmeli ve kabul edilmelidir, çünkü vizyon açıkça bir yön gösterir. Vizyon takımın tüm üyeleri için anlamlı ve mücadeleye değer olmasının yanı sıra onların hem kalbine hem de beynine hitap etmelidir. Gerçek bir vizyon takım üyelerinin pozitif bir enerjiyi harekete geçirmeleri için esin kaynağıdır.
Fakat maalesef birçok şirketin ve takımın bir vizyonu yoktur. Ortada ifade edilmiş bir vizyon olsa da genellikle gerçek bir vizyon değildir; ya yeterince cüretkâr değildir ya da fazlasıyla cüretkârdır. Arzu edilen durumların açık tanımları yoktur, ulaşılacak zaman birimleri belli değildir. Takım üyeleri için bir anlam ifade etmeyebilir. Yaratılması ve sözcüklere dökülmesi bir yıla yakın zaman alan vizyon genellikle beş dakikalık bir konuşmada tanıtılır ya da şirket dergisinde hatta elektronik posta ile iletilir.

Bu zayıf tanıtım çabasının ardından birçok yönetici takım üyelerinin vizyonla özdeşleştiğini varsayarak geleceklerini bunun üzerine kurarlar. Takımların başarması gereken, herkesin olumlu enerjisini harekete geçirecek ve ortak noktaya odaklayacak bir vizyon yaratmaktır.


Serkan Bilge


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Uygurlar - Turgun Almas / Kitap Tanıtımı>
  23.Nis.2010 Cum 14:50:19



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Google`dan çok özel bir 23 Nisan logosu!>
  23.Nis.2010 Cum 09:09:56
 
Google yine yaptı: İşte internet devinin 23 Nisan için tasarladığı çok özel logo...
 

 

Google Türkiye, geçtiğimiz yıllarda tüm önemli günlerde olduğu gibi, 2010 yılında da 23 Nisan`ı özel bir logo tasarımıyla kutluyor. Logoda 3 sevimli çocuk yer alıyor ve çocuklardan biri Türk bayrağını dalgalandırıyor. Logoya tıklandığında ise "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" aramasının sonuçları listeleniyor.

Chip Online



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Uygurlar - Turgun Almas / Kitap Tanıtımı>
  22.Nis.2010 Per 23:40:31



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Yüreğinle Git>
  22.Nis.2010 Per 22:50:34

Hasret yürüyeceksin hasret
Yüreğinde tomurcuklanacak umutlar..
Suyun yüzünde değil, çölün içinde bile
Sen ağlamadan su verecek bulutlar…

Alıp götürdüğün yüreğin
Uzansa da sonsuzluğa..
Yalnızlık denizinde bağır da bağır…
Küçük bir taka gibi düşmüşsen dalgalara
Dilinde türkün olsun
Bir şeyler çağır…



Bitmek tükenmek bilmez duyguların olsun
İyiliğe, güzelliğe uzanan..
Ne zaman senin gibi düşünen görürsen
Ona doğru dümen kır..
Acıyı paylaşır aynı acıyla yanan…
Acıda olsa gerçekleri haykır…

Yaptığın güzellikler içini aksettirir
İnsanlık ruhunda erdemse
Ruhları dans ettirir..
Yüreğinle git her zaman
Benliğini taşısın..
Yüreksiz iş, iş değil
Belki çıbanbaşısın..


Mehmet Cebe

<<1 2345678910>>