Bedenin yerlere düşmüş bir uzvu gibi görünse de aslında baş tacıdır. Sağlam nasıl basılır? Hayata karşı nasıl dik durulur onsuz!
Emektardır, bütün yük üstündedir. Hep aşağıdan bakar yükseklere.. Aklın bütün hatalarını zavallılar çeker.. Ömrü beynine hizmet etmekte geçer.. Kalk, yürü, koş, dur der sahibi.
Dizginleri hiç elinde olmaz ki.. O kadar çok adım atar ki yaşam boyunca.. Özgeçmişi desteksiz day day durmayla başlar. Kucak kucak sözlerine ilk adımlarını attığında buna ilk sevinendir ana ve babası..
Başlar artık serüveni kim tutar onları.. Bazen tabana kuvvet yol alırken su toplar, acır canı.. Hele ki değmemişse acıya karşı verdiği çabalar, bir daha değil adım atmak, insan içine çıkmak istemez. Ayak bileklerinden prangalara mahkum olmak ister..
Bazen üzüntüsü birlikte yol aldığı arkadaşındandır. Söz vermiştir beraber yürümeye ama bir bakar ki yanında diğer adım arkadaşı yoktur. Kahrolur dönse dönemez, yol alsa alamaz.. Titrer bacakları, yıkıldı yıkılacak haldedir.
Sarp ve geçilmez yollardan yüreğinin güzergahını takip eder. Doğru istikamettedir ama nedense adrese ulaşamaz. Ya da kapalı kapılarla karşılaşır nedenini bilemez. Oysa ki karga da değildir kılavuzu. Kendi yüreğidir ama aldanmıştır yine..
Hep üşür garibin ki.. İrice hava deliği açılmıştır ona giydirilen ayakkabının tabanından.. Öyle zenginler için düşünülmüş ayak hava alsın ya da mantar olmasın amaçlı bir tasarım değildir bu! Yokluktur bunun düpedüz adı.. Eskinin yerine yeniyi koyamamaktır. Herşeyin antikası değer bulur ama ayakkabının ki değer kaybettirir hep sahibine..
Bir sürü ayakkabı yan yana dizilir otobüslerde. Yan yan bakar yanındakilere…Kiminin ki rugan, kiminin ki hakiki deri, kiminin ki yüksek topuklu kiminin ki de gıcır gıcır markalı spor ayakkabılarıdır. Bir de kendininkine bakar yırtık, pırtık, emektar haliyle yerdeyken yerin daha da dibine girir. Saklanmak ister. Ama ayan beyan ortadadır ayaklar yine nereye saklayacaktır ki..
Kah iş arar hizmet ettiğine, yol kateder kilometrelerce, nasılsa bedavadır ya yürümek…Bulamadığı her günün akşamı ağır ağır evine yürür. Başındaki avucunu yalamıştır, kendi ise kirli asfaltları…
Kimi çaresizliğine volta atar.. Umudunu yitirmemeye çalışır. Diker duvarlara şişen ayaklarını yeni güne hazırlamak için..Lastiğinin bakımını yapan şoförler gibi..
Ömründe eline sürmemişken kremi, topuklarına sürenleri duyar. Kendine mi acısın, sahibine mi bilemez.. Çekilir bir köşeye diğer eşinin yanına..
Bir gün ağır aksak adım atarken yanından geçen tekerlekli sandalyeli birini görür. Sızlar içi, şükreder ayakkabısızlığına çıplak da olsa basıyordur ya yere..
Tekerlekli sandalyede olan ise felçli olmadığına sevinir. Yarabbim der bir odaya hapis değilim ya onun da huzur dolar içi..
Hele bir de bayramsa ve o ayakların sahibi çocuksa daha da içler acısıdır. İstemez hiç bayram gelsin.. Şekerden önce acıyı tatmıştır çünkü.. Yeni bayramlıklarıyla dolaşanların yanından geçmemek için yolunu değiştirir. Gözyaşlarını kah içine, kah yastığına akıtır. Büyüyünce zengin olmak ister. Tek amacı; ayakkabı almak ya da oynayamadığı bir oyuncağı oyun çağı geçse de başucuna koymak içindir.
Hayatımız boyunca pek çok adım atacağız. Sön söz olarak derim ki: Adımlar; pişmanlığa götürmesin hiç.. Acı habere değil sevinçlere koştursun.. Başarısızlık değil başarılara yol aldırsın.. Şeref ve namus, başı hiç utandırmasın… Ayaklar sürünsün isterse ama gururumuz, onurumuz düşmesin yerlere..
Attığınız her adım mutluluğunuz, sevdanız ve başarılarınıza ulaştırsın.
Sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Alın tı |
Kıroların İyi Yanları: Hayatın vazgeçilmezidir kırolar…Dertte sevinçte hep yanımızdadırlar. Bazen derdin kendisidirler, bazen figüranı… Hüzünlensek, bir iki kıro arkadaşımızı çağırır meyhanede kafa dağıtırız. Çünkü en iyi onlar anlar efkar dağıtmaktan. Siz “ah” ettikçe, onlar iki misli “ahhh ahhhhh” ederler. Batsın bu dünya dersiniz, “batsın ulan” diye haykırırlar. Büyüklenmez, ahkam kesmezler. Hiçbir zaman uygulamadıkları mutluluk reçetelerini size kasmaya kalkmazlar. Doğaldırlar. Yağcılık, diye tabir ettiğimiz aşırı iltifat şekli, onların hayat felsefesidir. _Allah’ına kurban abim… _Var mı alemde senden harbisi? _Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, rastlamak mümkün mü senin gibisine…
GENEL OLARAK KIROLUK
Sinirlidirler… Genelde kalın kaşlı olan bu tipler, kaşlarının ortasındaki kaz ayağı diye adlandırılan bölgede saklarlar öfkelerini. Öfke biriktikçe daha bir belirginleşir kaz ayağı. Eser gürlerler…Racon keserler. Tespihlerinde hayatın raconunu çekerler de, yüksek görünmek için yumurta topuk giymekten çekinmezler.
Omuzlarında nüzül var sanırsınız. Hep dengesiz dururlar zira. Adaleti eğri olan düzenin, omuzları eğri belirtileridirler. Bir omuz, ceket askılığı niyetine kullanılırken, diğeri tespih savurmak için yaratılmıştır sanki. Kadınlarla duygusal anlamda ilişkileri pek olmaz. Meşguldürler, ağırdırlar çünkü.
Romantik kıroların takım elbiselerinde kadın tavlamaya yönelik desenler hakimdir. Yılın modasına göre değişirler.
Kendilerine has edebiyatları vardır. Belirgin özneleri aşırı kollestrol ve testesteron içeren iltifatlar olsa da, ikili ilişkilerde kendilerine özel bir naiflik sergilerler. Kıro Dili ve Edebiyatı bölümü açılsa, birincilikle bitirecekleri kesindir. (Ama, Kıro edebiyatı dalında Nobel Ödülü verilmediğini duyunca ne yaparlar, kestirmek kabil değil. Ayrıca, Fen Edebiyat Fakültelerine verilen öğretmenlik hakkının kendilerine de nasip edilmesi için nasıl bir eylem yaparlar, hayal gücüm tasavvur edemiyor. YÖK’e böyle bir bölüm açmadığı için toplum olarak ne kadar teşekkür etsek azdır.) Ayrıca Kıro Dili ve Edebiyatı diye bir site bile vardır. (Bkz. Facebook.)
Beyaz çorap içinde sigara paketi taşıyanlar, toplumun en Yeşilaycı kırolarıdır. Zira, gavur reklamı yapmayı, kendilerine haram bilirler. Cebinde paket taşıyarak çoluk çocuğa kötü örnek olmaktan haya ederler.
En sevdikleri araç kamyon olmakla beraber, Mercedes’e binen çeşitlerine de rastlanılmıştır.
Kadınlar onların gözünde ikiye ayrılır: Bacı, avrat…
Tükürmek konusunda kayda geçmemiş dünya rekorları mevcuttur.
Toplumumuzda , sanılanın aksine, yükseköğrenim görmüş kırolar sayıca daha fazladır. Hatta düzgün bir meslek sahibi olanları da mevcuttur. Bunlardaki kıroluk oranı, ancak adli tıp tetkikleriyle kanıtlanabilir.
Babalarına “peder” diye hitap ederek, dinler arası kaynaşmaya katkıda bulunurlar. Kız kardeşlerine hemşire derken, sağlığa verdikleri önemi, analarına valide diye hitap ederken, Osmanlı kültürüne verdikleri önemi vurgularlar.
Kıroların, çirkef dalında ihtisas yapmışlarına “şehir magandası” denir. Magandalar ise kendi aralarında, silahlı ve silahsız olmak üzere ikiye ayrılır. Silahlı magandalar genel olarak arabadan sarkıp havaya ateş etmekle meşhurdurlar. Bilinen en büyük zevkleri, tuttukları takımın her maçından sonra, sonuç her ne olursa olsun, eski model otomobillere doluşup, korna sesleriyle gaza gelerek, balkonda olan biteni ürkek gözlerle izleyen bebelere ateş etmektir. Uluslararası Kıroları İnceleme Derneğine göre, bu kıro çeşidi, racon kesen çeşitten daha tehlikelidir. Zira pek çoğu, kıro olduğunu kendisi dahi bilmemektedir. Dolayısıyla toplum içinde patlamaya hazır bomba gibi dolaşırlar.
Silahsız magandalara da bir iki cümleyle değinmekte fayda var. Bu grup, genel olarak toplu halde gezen fazlasıyla sosyal bireylerden oluşur. Laf atmak, küfür etmek, kadınlara sırnaşmak bu çeşidin önemli belirtilerindendir. Sloganları, alayına isyan, olmakla beraber, içlerinde vatanseverler de bulunur. En büyük vatanseverlik örneğini, milli takımın maçlarında, yabancı tarafın oyuncu ve taraftarına küfrederek gösterirler.
Aynı anda birkaç işi birden yapabilirler. Örneğin, çay içerken kadınları dikizlemek akabinde laf atmak gibi…
Çağımızda bilgisayar kullanan kıroların sayısı küçümsenemeyecek kadar fazladır. Veli Efendiyi netten takip etmek, kültür sitelerinde bayan üyelere arkadaşlık teklif etmek, bu çeşidin bilgisayar kullanmasındaki belli başlı amaçlardan bir kaçıdır.
İbadeti gösteriş belleyen kırolar da vardır. Bunlar topluma açık yerlerde, örneğin alışveriş merkezleri, resmi daireler bazen de sokaklarda olmak üzere, pantolon paçalarını dizlerine kadar sıvayıp, takunyalarla abdest almaya giderler. Abdest dönüşü, ıslaklıktan kılları tenlerine yapışıp acayip şekiller almış bacaklarını sergilemekten de hiç çekinmezler.
Kıroluğun tarihçesi henüz araştırma aşamasında olmakla beraber, bilinen en eski kıronun bir maymun olduğu tespit edilmiştir. Maymunlardan insanlara hangi yolla bulaştığı, günümüz teknolojisine rağmen hala gizemini korumaktadır.
KIROLUĞUN TEŞHİS VE TEDAVİSİ
Teşhis: Laboratuar testlerinde erkeklik hormonu normalin üzerinde çıksa da, kıroluğun belirli bir kimyasal tanısı yoktur. Hastalık ancak kişisel gözlem yoluyla teşhis edilebilir. Örneğin, hastanın karşısına mini etekli bir kadın resmi konur. Kişinin resme karşı verdiği reaksiyon incelenir. Eğer kişi, resme bakıp bıyıklarını buruyor ve “yavrum baban nereli, seni doğuran ana olsun bana kaynana, yavrum sen karıysan evdeki ne” gibi cümleler kuruyorsa…En sevdiğiniz veciz söz nedir sorusuna, “ Kamyon çeker bir iki ton, canım çeker Paris Hilton” gibi, kamyon edebiyatından örnekler veriyorsa…Ellerini yıkayınca ne yaparsın sorusuna, “pantolonuma silerim” diye cevap veriyorsa…Çocuğunda en gurur duyduğu davranışın sağa sola küfretmesi olduğunu düşünüyorsa , aile meclislerinde “ söv amcana oğlum” diyerek çocuğun bu yönde gelişimine katkıda bulunuyorsa… Ne yazık ki hastaya “kıro” tanısı konur.
Tedavi: maalesef hastalığın klinik bir tedavisi bulunamamıştır.
Korunma Yolları: Korunma yolları iki alt başlıkta incelenebilir. 1-Hastalardan korunma yolları 2-Hastalıktan korunma yolları
Hastalardan korunma yoları da kendi içinde ikiye ayrılır: a) Kadınlar b) Erkekler
a) Kadınlar: Mümkün olduğunca pencere ve balkonlara çıkmamak, dar pantolon ve mini etek giymemek, saçları ense hizasında topuz yapıp, yedi numara gözlük kullanmak, makyaj ürünlerinden olabildiğince uzak durmak. Tatil sırasında havuza uzun kollu gömlek ve pijamayla girmek, aslında mümkünse sokağa çıkmamak, illa sokağa çıkmak icap ederse de birinci derecede bir erkek akrabayla çıkmak, genel olarak kadınları kıro hastalarından korur. b) Erkekler: Tacizde hedef olmadıkları için ( üçüncü cinsten değillerse tabi) fiziksel bir önleme gerek yoktur. Erkeklerin kırolardan korunması hakkında bilinen en etkili önlem, onlardan uzak durmalarıdır. Bazı kaynaklar, Cevşen taşımalarını da kuvvetli bir önlem olarak tavsiye etmektedir. 2- Hastalıktan Korunma Yolları : Bol bol kitap okumak, küfretme isteği geldiğinde içinden yediye kadar saymak…Çocuklara erkek olduğu bilincini küfrettirerek değil, uygun yöntemlerle izah ederek anlatmak da, toplumun kıroluk hastalığından korunması için çok önemli bir yöntemdir.
Bu yazı yan tarafımıza taşınan kırolara ithafen yazılmıştır.
Herkese kırosuz günler…
Aynur Engindeniz
Alıntı |