ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN> 13.Şub.2009 Cum 02:07:04 | | fiogf49gjkf0d
Yağmur ol, derinden ve sessiz yağ üstüme Serinliğin, bırak işlesin iliklerime Şarkılar biriksin ayaklarımın gölgesine Damla damla aksın coşkun denize
Yüreğim yorgun umutlar biriktiriyor Bir gölge izliyor derinden ve sessiz Bulutlar ihanet safları kurmuş Ağıyor yeryüzüne, ıslanıyorum Aralıksız damlalar vuruyor yüzüme Kan revan gözlerim suda boğuluyor
Sözler diziliyor boğazıma Susuyorum derinden ve sessiz Islıklar karşılıyor dönüşümü Rüzgârın savurduğu bulutlar gibi Savruluyorum şehirden şehire
Şehirler, ıslak bir akşamda Yavru ceylanı bekleyen avcılar gibi Eller tetikte izleniyorum Yağmur yağıyor, ıslanıyorum dolu dolu Bir gölge izliyor derinden ve sessiz Ağlıyorum, ellerim başımda
Ah deniz, bütün suç senin Unuttun beni bir sahilde Bir gölge izliyor derinden ve sessiz Islak bir yağmur zamanı Islanıyorum, damlalar vuruyor yüzüme Kan revan gözlerim suda boğuluyor. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN> 13.Şub.2009 Cum 02:06:19 | | fiogf49gjkf0d
Üzerime devirip dağ gibi hüzünleri Böyle çekip gitmek var mıydı ? Var mıydı böyle bitirmek ? Hani söz vermiştik birbirimize ? Kaç zaman geçti aradan Sen yoksun ! Sana sığındığım geceler Alevleri gökyüzünde Bir kumsal ateşiydi günahları yaktığımız . Ve kan rengi şarapla yıkanmış Bir hasret şimdi göğsümüze taktığımız . Bilirim dönmeyeceksin artık ! Uzun zaman oldu Belki çoktan unuttun . Adın kaldı soğuk duvarlarında odamın Sigara paketlerinde şiirlerin Resimlerin bana gülen , Cüzdanımda saç telin . Bir veda o geceden aklımda kalan Kekremsi bir tat Bir med cezir yüreğimde Ben vurgun yemiş bir yaralı Gemiler bana taşır bütün aşk yorgunlarını Sen yoksun ... Hayatımın ilkbaharında tanısaydım seni Yasak umutlara ve acılara inat Buruk bir şarap tadında olsaydı sevdamız Yıllandıkça güzelleşen Ve sen şiirler okusaydın geceleri Saçlarımı okşarken . Ellerimi tutsaydın ansızın Yüreğim eriseydi gözlerinde Yansaydım ateşinden . Sen ağlasaydın mutluluktan Ben ölseydim Yalnızca beni sevdiğini bilseydim . Seviyorum deseydin Bi kere söyleseydin Yanmazdım Yanmazdım böyle çekip gitmeseydin ... Bir veda o geceden aklımda kalan Bir günah, belki yasak Yanımda olsan şimdi, hiç konuşmasak Ağlasak bin kere pişman olsak Sonra yine bozsak yeminleri Sarılsak sımsıkı Öylece kalsak ... Gittin ... Kimbilir kaç deli sevda sığdırdın yüreğine Işığa üşüşen pervaneler gibi sardılar seni Körkütük aşkların ortasına düştün Yalanların pençesine . Belki birgün, bir gece Dar bir vakitte belki Hiç beklemezken seni gelirsin diye Ben hâlâ burdayım Sen yoksun ! Lanet olsun ...
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN> 13.Şub.2009 Cum 02:05:22 | | fiogf49gjkf0d
Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum Gidiyorum bütün acılarımı vurup sırtıma umutları bırakıp başucuna ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp şiirlerimi sarıp bohçama yüreğimin yangınına gidiyorum hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.
Gidiyorum gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum.
Gidiyorum başımda gam, gözlerimde nem bütün hatıraları bırakıp geride usulca çekip kapıyı ardımdan alıp başımı gidiyorum buralardan şafak sökmeden kimseler görmeden yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için.
Hoşça kal suyundan çimdiğim dere kana kana içtiğim pınar say ki yaşamadım bu yerlerde nazlı çiçeklerini okşamadım baharın bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü çekip gidiyorum buralardan.
Gidiyorum bir bilinmeze doğru hem yol, hem yolcu olmaya acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum bütün yıldızları takıp kanatlarıma bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.
Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum.
Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime ne okuyacak bir şiirim gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi bakmadan ardımdaki uçurumlara alıp götürüyorum yüreğimdekileri de hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.
| | | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN> 13.Şub.2009 Cum 02:01:59 | | fiogf49gjkf0d
Şimdi bir rüzgâr geçti buradan Koştum ama yetişemedim, Nerelerde gezmiş tozmuş Öğrenemedim.
Besbelli denizden çıkıp Kıyılar boyunca gitmiştir, Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu Yüreğini allak bullak etmiştir.
Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru Bulutları koyun gibi gütmüştür, Okşayıp otları yaylalarda Büyütmüştür.
Köylere de uğradıysa eğer Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır, Güneş altında çalışanlara İmdat eylemiştir.
Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru, Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz, Kıraçlarda mavi dikenler.. Toz toprak gözlerine gitmiştir.
Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti, Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür, Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra Alıp gitmiştir.
Şimdi bir rüzgâr geçti buradan Koştum ama yetişemedim, Soraydım söylerdi herhalde. Soramadım. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN> 13.Şub.2009 Cum 02:00:34 | | fiogf49gjkf0d
O durmadan kaçıyor; Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman icin Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde Ondan birşeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık sacan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşıyan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin icin Herşeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermiyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için herşeyi, Ama herşeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşıisında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hic sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi, Gercek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile....
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN> 13.Şub.2009 Cum 01:58:50 | | fiogf49gjkf0d
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden Bebekler hayta hayta yürümeden Geleceğim diyorum, geleceğim sana Ne olur kesin bir takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana Geleceğim diyorum, takvim sorma bana Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine değdi Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi? Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden Gemileri yaksalar da geleceğim sana Oniki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız Ey benim alfabemdeki kadim Elif Ne güzellik, ne de tat var baharsız Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman; Ben, güneş gibi gireceğim her dar kapıdan Kimseye uğramam ben, sana uğramadan Kavlime sadıkım, sadıkım sana Takvim sorup hudut çizdirme bana Ben, sana çiçeklerle geleceğim Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. | | | | | | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >TRAFİK CEZASI> 13.Şub.2009 Cum 01:54:15 | | fiogf49gjkf0d
|
|
|
|
Jack yavaşlamadan önce Takometreye baktı: Hız limitinin 50 mil olduğu yerde 73 mil ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi?
Jack arabasını sağa çekti,"İnşallah şu anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer." diye düşünüyordu. Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi. Bob? Bu Polis Kiliseden Bob değil mi? Jack iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Kiliseden tanıdığı bir Polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için.
- "Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç".
- "Merhaba Jack" Bob gülümsemiyordu.
- "Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın".
- Evet öyle" Bob umursamaz görünüyordu.
- "Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun süredir hiç görmedi. Ayrıca Diana bana bu akşam; patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"
- "Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum." diye cevapladı Bob.
- "Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli" diye düşündü Jack. "Beni kaç ile giderken yakaladın?"
- "Yetmiş. Lütfen arabana girer misin?" dedi Bob.
- "Ah Bob, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda takometreye baktım. Sadece 65 mil ile gidiyordum."
- "Lütfen Jack, arabana gir" diye üsteledi Bob.
Jack canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Bob not defterine bir şeyler yazıyordu.
- "Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatımı istemiyor ki" diye düşündü Jack. Ne olursa olsun, bundan sonra kilisede bu adamın yanına oturmaktansa, birkaç pazar kiliseye gitmeyecekti Jack.
Bob kapıyı tıklatıyordu. Jack arabasının penceresini 5 cm kadar açtı. Bob Jack a bir kağıt verdi ve gitti.
- "Ceza değil bu" diye kendi kendine söylendi Jack. Bir anda sevinmişti. Kağıtta şunlar yazıyordu:
"Sevgili Jack, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. 3 yıl hapishane cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben... Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kere de başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hâlâ kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et Jack, bir tek oğlum kaldı..."
Jack, 15 dakika kadar bir süre yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı. Bob u şimdi daha iyi anlayabiliyordu.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Çirkin Postacı> 13.Şub.2009 Cum 01:49:59 | | fiogf49gjkf0d
Çirkin Postacı
Dünyanın bana zindan olduğu günlerdi. Sanırım birkaç defasında da evden ağlayarak dışarı çıkmıştım... Hayatım kararmıştı da bir ışık bekliyordum sanki ama yoktu. İşte böyle düşündüğüm günlerde daire kapıma sıkıştırılmış bir Mektup buldum. Hayretle baktım üzerinde göndericisi yazmayan zarfa. Sonra odama girip açtım...
"Acıları paylaşmak insanların vazifesidir" diyordu. "Senin geçtiğin sokakta ben de vardım. Ama bir sokakta ya ben olmamalıydım veya paylaşılmamış acılarını içinde gezdiren bir insan!..."
Mektubun sonunda da isim yazmıyordu. Peki kimdi bu? Kimdi, neden yazmıştı bu notu ve neden bana yazmıştı? Aslında hoş sözlerdi...Ve aslında bir mektuba da deliler gibi ihtiyacım vardı. Acaba dediğini yapacak mıydı, yazacak mıydı her gün?.. Bunu zaman gösterecekti. İlk gün kafam karıştı. Hem kendi problemlerimi hem dün gelen mektubu, hem de yeni mektupların gelip gelmeyeceğini düşünüyordum. Sonraki gün posta kutumda beyaz bir zarf buldum. Kalbimin çarptığını hissettim... Yazı aynıydı, odama girip okumaya başladım mektubu.
Bu inanılmazdı.. Bir bardak su içercesine bitiverdi mektup. Doymadım! Bir bardak su daha almış gibi kendime ve susuzluğumu kandırır gibi yeniden okudum altı sayfayı... Sanki tanıyordu beni, sanki yıllardır dertleşiyordum onunla... Altıncı sayfanın sonunda diyordu ki; "Yarın yine yazacağım..." Yarın yine yazdı, öbür gün yine..Ve sonraki günler yine yazdı...
Her mektubunun sonunda, yarın yine yazacağına ait not vardı ve her gün de dediğini yapıyordu. Her gün işyerinden dönerken kalbim çarpıyordu heyecanla... Her gün görüyordum posta kutumun bugün de boş olmadığını ve gariptir; artık yapayalnız olmadığımı, kalbimin boş olmadığını hissediyordum. Bu mektuplar yüreğime giriyor sıkıntılarımı eritiyor ve beni yarınlara doğru itiyordu. Zannediyordum ki; bunlar olmadan yaşayamayacağım. Öylesine alışmıştım ki onlara, olmasalar sanki nefes alamayacağım!... Vakit buldukça oturup eski mektupları bile yeniden okuyordum. Zaman geçti ve zamanla beraber sıkıntılarımda geçti. O günlerden geriye sadece eski mektuplar kaldı. Bir gün içimde karşı koyamadığım bir merak peydahlandı; kimdi bu? Nasıl biriydi? Onunla ilgili her şeyi merak etmeye başladım. O her gün yazıyordu ve nasılsa her gün yazmaya devam edecekti. Bundan emin olduğum için de, yazılarında anlattıklarından çok nasıl bir kalemle yazdığına, neden bu kağıdı seçtiğine, yazı stiline aklımı takmaya başladım... Yazıları öylesine deva olmuştu ki bana, onunla ilgili her şey de mükemmel olmalıydı. Ama her şey...
O gün evde kalmıştım. Kahvaltı yapmış ve bu harika mektupların en azından nasıl birisi tarafından getirildiğini görmeyi koymuştum kafama... Öğle vaktine doğru sokağa giren postacıyı gördüm. Koşarak aşağı indim. Mektubumu kutuya bırakmıştı, eli henüz havadaydı...Göz göze geldik. Aman Allahım... Aman Allahım, bu ne kadar çirkin bir adamdı böyle! Dondum kaldım... O da başını eğdi döndü ve gitti. Orda öylesine bekliyordum şimdi... Kutuyu açıp mektubu bile alamıyordum. Bunca zaman, bunca güzel bir mektubu, bu kadar çirkin biri mi taşımıştı? O öptüğüm, kokladığım, göğsüme bastırdığım, yastığımın üzerine koyduğum mektuplarıma benden önce bu adamın mı eli değmişti? Saçmaladığımı biliyordum ama böylesine güzel duygularıma bu çirkin yaratık karıştı diye az önce getirdiği zarfı alamıyordum. Kapıyı açtım, dışarı çıkıp bir adım attım. Çoktan gitmişti. Neye olduğunu bilmiyordum ama çok kızgındım. Zarfa dokunmadan çıktım yukarıya. Odama girdim, eski mektuplarıma baktım. Biliyordum, onlar benim en zor günlerimle bugünüm arasında köprü olmuşlardı, ama onlara da dokunamadım. Bu güzelliğe bu çirkinliği yakıştıramıyordum!
Ertesi gün iş dönüşü baktım ki, kutuda hâlâ o aynı kirli mektup var! Almadım. Sonraki gün baktım; aynı mektup yine yapayalnız beklemekte. Bir kaç gün sonra ise kutuya bile dönüp bakmamaya başladım... Altı yedi hafta sonra dünya yine karanlık gelmeye başladı bana. Bir dosta, bir morale ölürcesine ihtiyaç duymaya başladım... Her şey çok ağırlaşmıştı yeniden. Uyku bile uyuyamıyordum. Mektup aklıma geldiğinde gece yarısını geçiyordu. Tereddüt bile etmeden aşağı indim, kutumu açtım ve mektubu aldım.
Bir saat içinde üç defa okumuş, özlemiş olarak göğsüme bastırmış ve uzun zamandır ilk defa böylesine huzur içinde uyuyabilmiştim. Bunlar benim ilacımdı biliyordum. En çok o gün merak etmiştim, bir daha ne zaman yeni bir mektup geleceğini... Ve o akşam gözlerime inanamadım; kutumda mektup vardı. Yazı aynıydı, zarfta yine isim yoktu. Üstelik bunda postanenin damgası da yoktu...
Açtım zarfı;içindeki kısacık mektupta şunlar yazıyordu; "Sana gelmiş bir mektubu kırk sekiz gün okumamakla ne kazandığını bilmiyorum... Ama artık benim sana yazmaya vaktim olmayacak. Çünkü tayinim çıktı ve bugün başka bir şehre gidiyorum. Hoşçakal!
Çirkin Postacı..."
Donmuş kalmıştım şimdi... Derin bir pişmanlık düğümlendi boğazıma, hıçkırarak eve girdim. Çantamı açtım; tarakların,rujların ve diğer karışıklığın arasında bulduğum mavi göz kalemiyle, bir kağıda; "Lütfen bana tekrar yaz" yazıp posta kutuma koydum.
Bir daha hiç kilitlemediğim kutuda, aynı notum iki yıldır yapayalnız bekliyor...
| | | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Greak - Doğum Günün Kutlu Olsun> 13.Şub.2009 Cum 01:42:39 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Greak - Doğum Günün Kutlu Olsun> 13.Şub.2009 Cum 01:39:50 | | fiogf49gjkf0d | |
| |