ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
6 Mayıs 2024, Pazartesi 12:40   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...600...682683684685686687688689690691692 693694695696697698699700701702...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Işıltılı Şehrin Gizemi>
  20.Ağu.2008 Çar 23:44:15
fiogf49gjkf0d














manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Evlilik>
  20.Ağu.2008 Çar 23:41:02
fiogf49gjkf0d
Önce: Seninle rüyada gibiyim...

Sonra: Bu evlilik tam bir kabus...

Önce: Çiskeyk,kapuçino,ekspresso...

Sonra: Çay,simit,ayran,soğanla-söğen...

Önce: Boğazda balık, Etilerde ıstakoz...

Sonra: Evde hamsi buğalama, balkonda köfte mangal...

Önce: Para su gibi akar...

Sonra: Damlaya damlaya göl olur...

Önce: Aşkım gözü kördür,kör...

Sonra: Kocam bakarkör, karım nankör

Önce: Nefis kesicisin hayatım...

Sonra: Yeter artık boğma beni...

Önce: Fısıldanan Cemal Süreyya şiirleri...

Sonra: Gürültülü, kahkahalı müstehcen fıkralar...

Önce: Mırıldanan romantik melodiler...

Sonra: Hiç kısılmayan TV sesi...

Önce: Tutkulu Cumartesi Gecesi Ateşi...

Sonra: Bol küfürlü Pazartesi Futbol Gecesi...

Önce: Vİctoria s Secret iç çamaşırları

Sonra: Ulus pazarından gecelik,eşofman,tumman...

Önce: Durma Aşkım...

Sonra: Yine başlama hayatım...

Önce: Saten çarşaf,kuş tüyü yastık,pirinç karyola...

Sonra: Kanepe,yastık,battaniye...

Önce: Aşkından mideme sancılar giriyor...

Sonra: Bu gece olmaz başım ağrıyor...

Önce: Seninle herşeye varım...

Sonra: Haftasonu piknik mi? Ben yokum...

Önce: Lavaboya kadar sana eşlik edeyim hayatım...

Sonra: Çok sıkıştım, önce ben girecem...

Önce: Dünyayı ayaklarının altına sereceğim...

Sonra: Bu evlilik hiçbir yere gitmiyor...

Önce: Senin için herşeyi yaparım...

Sonra: Şu salatayı yapıver...

Önce: Tabii ki annen istediği zaman gelebilir...

Sonra: Bıktım şu cadaloz annenden, ben annemin evine gidiyorum...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >70 Model Aşklar (Can Dündar)>
  20.Ağu.2008 Çar 23:13:49
fiogf49gjkf0d
Bir süre senaryo danışmanlığını yaptığım “Hatırla Sevgili” dizisinin son bölümünü ekiple birlikte izledim.
Dizinin senaristi Nilgün Öneş’in “Belki hâlâ umut vardır” diyen son sözleriyle ilk gençliğime gittim.
Nicedir açmayan bir çiçeği koklamış gibi oldum yeniden…
* * *
Dizinin genç oyuncularının yaşadığı çağ ile canlandırdığı çağ ne kadar da farklıydı birbirinden…
Onların tarih diye anlattığı şey, bizim gençliğimizdi.
Ve onların gençliği, bizim tarihimizin mahşer yeri…
Dizi boyunca birbirine uzanıp kavuşamayan bütün o ellerde, “içinde demir bir yumruk gibi gezdirilen” hislerde, altında tutkuyla beklenen pencerelerde, uzun sessizliklerde, sevip diyememelerde, ayrılıp vazgeçememelerde, 70’liler için çok tanıdık bir hissiyat gizliydi; ki o hissiyatın hatırlatılması, dizinin siyasal hafızaya katkısı kadar önemliydi.
* * *
Söylenememiş iki sözcük yüzünden heba olup gitmiş aşkların mezarlığıdır 70’ler…
Oysa bugün aynı iki sözcüğün enflasyonundan tıklım tıkış, aşkın kabristanı…
Sevda uğruna dünyayı yıkacak kadar cüretkâr, ama iş, o sevdayı itiraf etmeye gelince dünyası yıkılan çocuklardık.
O yüzden çoğumuz sevgimizi hayat boyu “sinede bir yare” gibi sakladık. İlk yavuklumuzla hiç uyuyamadıysak da hep onun hayaliyle sabahladık.
Ve o aşklar, bir türlü vuslata erip hakkıyla yaşanamadığından, eskimeyip her daim taze kaldılar.
* * *
Kaç kırık aynada ilan-ı aşk provalarımızın izi vardır kim bilir; kaç lise kitabı, kurutulmuş güllerimizin döşeğidir.
Kaç park bankında, kaç yaz kampında mahcup “arkadaşlık” tekliflerimizin ergen sesi gizlidir.
Kaç plağın kapağında, kaç hatıra defterinin “kalbin kadar temiz sayfalarında” anlaşılmayı bekleyen imalı mısralarımız vardır.
Hele mektuplar!
Bizler ki son nesliyiz mektup denilen itirafnamenin… kaç mektup “Gece ve Müzik” eşliğinde karalanmış, kaçı “Örnek Aşk Mektupları” kitabından ya da cep fotoromanından araklanmış, kaçı gizlice yavuklu cebine saklanmış ve ümitle cevap kollanmıştır.
* * *
“Aşk” demek cüretti zaten; “arkadaş”tık biz… “O en güzel, o en sıcak duygu”ydu çünkü…
“Çıkma” değil, hele “yatma” hiç değil, “konuşma” teklif edilirdi en kabadayısı…
“Konuşma” teklifi bile “Arkadaş kalalım” diye reddedilirdi.
Arkadaşlık, o kadar değerliydi.
Bir kez söz verildi mi de, o söz, illa ki “kıyamete kadar” giden bir yemindi.
El ele tutuşmaya cüret edebilenler uzun kır yürüyüşlerinde uzun uzun susarlardı. Şiirler, şarkılar derdi, onların diyemediğini…
Devrimciler “En güzel günlerimiz/ henüz yaşamadıklarımız”ı okurdu Nâzım Usta’dan; lümpenler “Biz görmesek de görecekler var/ bitecek dertlerimiz”i söylerdi Orhan Baba’dan…
Umut, katığıydı yarın düşlerinin…
Ve “ben” demek ayıptı, “biz” varken…
* * *
Yalnızlık, lügatinde yoktu 70’lerin; onca vuslatsızlığa rağmen bunca dile düşmemişti.
Kavuşmak kolaylaştıkça arttı ıssızlık edebiyatı da… Sanki ete kemiğe büründükçe etten ve kemikten ibaret kaldı ilişkiler de…
Nostaljik bir mazi güzellemesi yapmak istemem. Çünkü giderek zindana dönüşen, koyu bir karanlıktı aynı zamanda 70’ler…
Ama aşkın ha babam ertelendiği o kanlı karanlıkta bile, en dayanışmacı ve masum yanları saklıydı insanoğlunun…
Ayşegül Devecioğlu, “Kuş Diline Öykünen” romanında bir kahramanına o masumiyeti şöyle söyletir:
“Ben hiçbir zaman o kadar iyiliği bir arada görmemiştim. İnsanların en iyi halleri sanki saklanıp gizlendikleri kuytulardan çıkmış ortada salınıyorlar(dı).”
* * *
Şimdi bakıyorum da umursamaz kalabalıklarda metruk bir yalnızlık yaşıyor neslim…
“’En güzel günlerimiz/ dün yaşadıklarımız’ mıydı acep” diye sorguluyor.
Canlandırdığı rolle yaşadığı hayat arasında bocalayan, o yılların hesapsız aşklarını kıskanan, ilişki bolluğu içinde tenhalıktan yakınan genç dizi oyuncularıyla bunları konuştuk.
Gecenin sonunda “Belki hâlâ umut vardır” dedim onlara…
70’lerden kalma bir alışkanlıkla…
Can Dündar


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Çin de Geri Dönüşüm>
  20.Ağu.2008 Çar 19:32:59
fiogf49gjkf0d



















































manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >AY TUTULUYOR BAKIN HEMEN>
  20.Ağu.2008 Çar 17:52:01
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

sana bir ömür verdim ben

yıldızların kucağında sonsuz bir gülüş

güneşin terk ettiğini sandığımız

aslında gölgesiyle aydınlattığı,

koca bir dünya.

ışığında güneşi gizleyen geceyi…

bir damla ay getirdim avuçlarımda…

18 MAYIS 2007

R.NİLAY BÜYÜMEZ




manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Sevdiğin Kadar Sevilirsin>
  20.Ağu.2008 Çar 15:51:46
fiogf49gjkf0d

 



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >lllperiKIZllll doğum gunun kutlu olsun..!!!>
  20.Ağu.2008 Çar 15:40:08
fiogf49gjkf0d






manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >Sezen Aksu .Homini,Pufidi,Tumba>
  20.Ağu.2008 Çar 13:44:06
fiogf49gjkf0d




Sana ne dünya halinden
Sen az, kudur habire coş

Homini de gırtlak pufidi kandil tumba yatak

Konuşalım arkadaşlar
Mangalda kül kalmasın
Atalım tutalım biraz
Ya tutarlar ya tutarsın

Sallayalım arkadaşlar
Ki duyanlar şaşakalsın


Yalandan kim ölmüş sanki
Mevlam seni çayıra salsın

Homini de gırtlak pufidi kandil tumba yatak

Ağlayalım arkadaşlar


Arada bir rahat batsın


Dört yanımız tavernalar
cıs ta ta takk cıs tata tak


İki çalkalar rahatlarsın

Homini de gırtlak pufidi kandil tumba yatak


Homini de gırtlak pufidi kandil tumba yatak


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Bir Türk Gencinin Ata ya Hitabesi>
  20.Ağu.2008 Çar 13:27:25
fiogf49gjkf0d
BİR TÜRK GENCİNİN ATA YA HİTABESİ


Sevgili Atam;

Sana bu hitabeyi 33 yaşına girmiş,
Gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmiş,
Temel eğitimini tamamlamış,
Ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan,
Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.
Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.
İlkokul birdim. Miniciktim. Elimde beslenme çantam, önlüğümün cebinde annemin sevgisi, sınıfımda bilim öğrenecektim.
Karatahtanın dört parmak üzerine ortalanmış çerçevenin içinden bana bakıyordun.
Bakışların keskindi.
ABC den sonra ilk öğrendiğimdin; Mustafa Kemal din. Çocuktum... Bana, bize, tüm dünya çocuklarına bayram armağan etmiştin. Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol, Sol-sağ-sol Kutladık... Kaçımızın ayağı su toplamıştı, kaçımız bayılmıştık...
Biz bayramlarda ağlayan çocuklardık.
(Ne zaman salıncakta sallanan fotoğrafını görsem, geçen 23 Nisan lara yanarım.)
Ortaokul ve lisede hep seni anlattılar bana...
Dünyaya ancak yüz yılda bir gelen dahiydin...
Şahin bakışların vardı,hürriyete aşıktın...
En azılı düşmanlarına karşı bile merhametliydin,
Ama savaş meydanlarında karşında kimse duramazdı.
Aslandın, kaplandın, kartaldın, panterdin...
Özgür geleceklere açılan pencereydin.
Sözün özü benim sevgili atam;
Kodumu oturtan milli eğiticiler böyle anlatmışlardı.
Beni milli bir şekilde eğitenler,
Failatün, failatün, failatün, failün ölçü sistemini,
Niagara Şelalesi nin yükseklik ve debisini,
Yes, it is a pencil demesini,
Deli İbrahim in küpesini;
Bir bir kafama yerleştirdiler de;
Bana senin insan yönünü anlatmadılar.
Sigara tiryakisi olduğunu,
Rakı içtiğini,
Aşık olduğunu,
Evlendiğini,
Boşandığını,
Kim bilir kaç geceler savaş meydanlarında cesetlere bakıp, için için ağladığını,
Özlemlerini, hasretlerini,
Geleceği kazanmaya dair fikirlerini
Anlatmadılar.
Bana, bize, tüm dünya gençlerine bayram armağan etmiştin.
Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol, sol-sağ-sol Kutladık...
Kaçımızın ayağı su toplamıştı.
Kaçımız kıçına yediği sopa yüzünden altına işemiştik.
Biz bayramlarda bunalan gençlerdik.
(Ne zaman baloda smokinli fotoğrafını görsem, 19MMayıs lara yanarım.)
Bir yandan;
Heykellerini diktik
Dağa-taşa siluetlerini çizdik,
Her kitaba, her yazıya
Mutlaka senden alıntılar yerleştirdik.
Bir yandan;
Her işin kolayına kaçtık,
Ticarette kazık attık,
Üretim yerine kopyaladık,
Bilim adamlarını sindirdik,
Aydınları yargıladık,
Yoktan yere nice vatan hainleri ürettik,
Çoktan yere nice amaçsız gençler yetiştirdik.
Zeki, çevik ve aynı zamanda düzenciydik.
Eğitimi siyasete kurban verdik,
Ekonomiyi siyasete kurban verdik,
Aydınlık olması gereken gelecekleri siyasete kurban verdik.
Varlığımız siyasi emellere armağan oldu...
Benim biricik Atam;
Biz Demokles in kılıcını sapından değil
Keskin yanından tutmayı marifet bildik.
Senin ruhunu gıdım gıdım içtik,
Tükettik...
Tükettik...
Tükettik...
Dedemden babama, babamdan bana
Politikacı tabiriyle enkaz devralmış bulunmaktayız.
Bu gidişle biz, çocuklarımıza devredecek
Enkaz bile bulamayacağız...
Türk tük, doğruyduk, çalışkanlığımız şüpheli;
Birinci vazifemiz; Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti ni ilelebet
muhafaza ve müdafaa etmek,
Ülkümüz;
Yükselmek, ileri gitmekti...
Uzun bir yoldu...
Yorucu ve yıpratıcıydı....
Adidas larımız eskidi,
McDonalds ta mola verdik.
Belki de Bir Türk dünyaya bedeldir deyişini
Biz Her Türk dünyaya bedeldir anladığımız için emanetini,
1 milyon beş yüzseksen bin kat küçültmeyi becerdik...
Verdiğin en önemli görev:
Bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifem
Türk istiklalini ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir,bilirim.
Muhtaç olduğum kudretin,
Sana güvenimde mevcut olduğunu belirtir, ellerinden hasretle öperim...

Baştan sonuna kadar okuyanlara teşekkürler sizler gerçek bir Atatürkçüsünüz bence


alıntıdır...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >TÜRK GENÇLİĞİNE>
  20.Ağu.2008 Çar 12:41:48
fiogf49gjkf0d
Adalar Denizinden Altayların daha
ötesine kadar bütün Türk gençliğine....

Yer bulmasin gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlik ederekten gökte güneşle, ayla
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kursunla gider “Hayat” dediğin;
“Tanrı Yolu” uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazik, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını Paris`e, Moskova`ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatin gel beraber gülelim
Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çagında.
Savaş..... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanin sırrını bilmiyorsan git, ara
“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı`nda...

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsin bütün ömrünce bir an nasip olmasin
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar aglamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çıg gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasinda yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...




H.Nihal ATSIZ
<<1...100...200...300...400...500...600...682683684685686687688689690691692 693694695696697698699700701702...800...900...983>>