ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
6 Mayıs 2024, Pazartesi 10:44   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...600...684685686687688689690691692693694 695696697698699700701702703704...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >KADIN I Hiç Böyle Anladınız Mı ?>
  19.Ağu.2008 Sal 16:35:42
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d




Kadınların dünyasında günlük hayat, birçok ince ve küçük ayrıntılarla doludur.



Bu durum kadınların hassasiyetinden kaynaklanır.Onların önemsedikleri ayrıntıların erkekler tarafından ihmal edilmesi, hatta önemsenmemesi onları kırar ve kızdırır.




Kadınların dünyasında hisler, ilişkiler, paylaşmak, sevmek çok önemlidir.




Erkeklerin aksine kadınlar bir sorunları olduğunda bunu konuşarak paylaşmak isterler. Böylece rahatlar ve güven hissederler. Eğer karşısındaki
onları dinlemezse rahatsız olurlar.





Kadınların dünyasının birkaç anahtar kelimesi vardır.




Duygu




İletişim




Sevgi




Paylaşmak




-Bir kadın için duygularını ifade etmek çok önemlidir.
Erkeklerde ki amaçlarına ulaşmak, sonuç almak gibi kaygılar öncelikli değildir.





-Kendi duyguları kadar karsışındaki insanın duyguları da önemlidir.Bu nedenle iyi bir dinleyicidirler.




-Kadınlar bir sorunları olduğunda kabuklarına çekilmek yerine (erkeklerde olduğu gibi) iletişime girmeyi tercih
ederler. Çok rahat yardım önerisinde bulunur ve yardım önerilerini kabul
ederler. Hislerine olan güvenleri onları iletişime geçmek konusunda yönlendirir.





-Konuşarak, paylaşarak iletişime geçerler.




-Sevgi, şefkat ve bunların ifade edilmesi son derece önemlidir.
Sevdiklerini söylerler ve sevildiklerini duymak isterler.
Duygularını paylaşmak, sevginin gelişmesi için fırsat
verir. Fikir vermek ve çözüm önerileri sunmak sevgi ifadesidir.





-Kadınlar için sorunlarını paylaşmak son derece doğaldır.
Tüm duyguları potansiyel paylaşım alanıdır. Paylaşarak destek verirler ve destek
ararlar. Böylece kendilerini rahatlamış ve ilişkilerini güçlendirmiş
hissederler. Erkeklerin duygularını ve sorunlarını sıklıkla paylaşmamalarını
anlayamazlar. Hatta yanlış anlarlar. Erkekler kabuklarına çekildiklerinde kendilerini sevmediklerini, ilişkilerinin kötüye gittiğini zannederler.





Kadınlar için varolan duyguların, sevginin, ilişkinin çeşitli yollarla gelişmesi ve sağlamlaşması lazımdır.
Bunu da konuşarak, paylaşarak, öneride bulunarak yapmaya çalışır.





Erkekler içinse ortada düzeltilmesi gereken bir aksaklık yoksa hiçbirşeye dokunmamak esastır.
Kadınların sevgilerini ifade etmek için gösterdikleri tüm çabaların bu yüzden yanlış anlaşılması muhtemeldir.













Her şeyden önce bir Türk kadını eğitimli olmalı..... Eğitim,özellikle kadınların eğitim eksikliği ülkemizin en büyük sorunlarından birisi. Eğitim almış bir kadın iyi ve kültürlü bir eş,eğitici,yaratıcı bir annedir.Aynı zamanda ayakları üzerinde durabilen güçlü bir kadındır O. Bence bir kadın erkeğinin (eşinin)her şeysi olabilmeli.


Eğitim almış ve aynı zamanda çalışan bir kadın işinde başarılı olduğu kadar,evinde de mükemmel olmalı.Anneliğini ve bir kadın (bir eş) olduğunu unutmamalı. ‘’Bende çalışıyorum’’ ‘’Para kazanıyorum’’kadınların görevlerini asla unutturmamalı. Eşine, annesi kadar karşılıksız sevgi ve ilgi gösterebilen,arkadaşı (dostu)kadar vefalı,saygılı; sevgilisi kadar her an sıcacık ve heyecan dolu bir kadın mükemmel kadındır. Erkeğinin varlığına ve yokluğuna kanaat eden, daima eşine destek ve güç veren, sevgi ve saygı dolu,eğitimli çalışan kadın; hele ki evinde zevkle çalışan, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için çabalayan sadık bir eş,önünde şapka çıkartılacak kadındır. Kadın ,Erkek eşitliği bence yoktur.


Erkekler ve Kadınlar görevlerini bildiği sürece, saygı var olduğu sürece sorunlar azalacak hatta tamamen Ortadan kalkacaktır. Olağan üstü durumlar dışında,(hastalık vs.)erkeklerin kadınların işlerini yapmalarını pekte uygun bulmuyorum.Kendisi istediği,eşiyle mutfakta yada o iş yaparken geçireceği süreyi birlikte geçirmek adına karısına yardım eden erkeklere ne ala.....Ama kadının eğitim almış ve çalışıyor olmasını gerekçe göstererek Erkeğinden ille de yardım beklemesine,hatta kadının görevlerini erkekle paylaşmasını hiç doğru bulmuyorum. Anadolu’daki ve köylerimizdeki kadınlarımız tipik Türk kadını,örnek bir eş ve ideal bir annedir.Vefalı,sadık saygı dolu.......Onların tek eksikliği eğitim alamamış olmalarıdır.Eğitim alma fırsatı tüm kadınlara verildiğinde; İşlerinde, evlerinde mükemmeller yaratan eşler,anneler göreceksiniz. ÇÜNKÜ KADINLAR ÇOK KUTSAL VE SON DERECE FEDAKAR,ÜRETKEN VARLIKLARDIR....!!!














Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye
ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler
kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın
yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin
değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker
batırır iğnelerini yüreğe!



Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının.
Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri
buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte.

Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne
kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden;
önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok!


Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu
ağlatan, orada bıraktığı yaradır. ! O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa
bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz,
ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar
kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu
insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler.
Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan
kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!


Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki!
Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.
Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra.
Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 659x1029 ve 53KB ) Buraya Tıklayın
Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar
sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni
acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler
kendilerine sarılmayı...


Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeç! en kadınlardır aslında. Her
damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça
inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür.. Küçüldükçe değerini
yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar
kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...


İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye;
hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar
ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına
inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki
sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir
çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E o zaman niye sarılsınlar ki!

Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın
olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda
kendilerine sarılırlar çünkü!







Bir kadını tanımak... Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hercailikleri, hayal
kırıklıkları, aşkları, terk edilişleri, başarıları, başarısızlıkları,kurnazlıkları, saflıkları, çocuk ağızları, şirinlikleri, küçük yalanları,büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak... Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır. Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasını
hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Muson yağmurları gibi yağarken, Sahra da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen... Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla anlaşılır, hayatın sırrına ancak aşkla varılacağına. Sevgi arsızıdır kadın. Verdiğinden daha fazlasını isteme bencilliğini gösterecek kadar sevgi arsızı... Bu yanını doyurunca şımaracağından korkanlar, birlikte çoğalacaklarını
bilmeyenlerdir. Bir kadını sevmekle baslar her şey ama, bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aşka inananlara koşar. Hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur kadın. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla çıkılır keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadın, tıpkı kendiyle dalga geçmesini bildiği gibi. Ağız dolusu gülüşlere teslim olur. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla tanık olunur tutkuların
gücüne. Göze alandır kadın. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vazgeçmeyi, karşılık beklememeyi... Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle
gülen... Yüreğini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi... Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne değin??? Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti, kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar.








Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum… Sokakta, vapurda, okulda, kuaförde, orda, burda…


Ama olmuyor hanımlar, olmuyor! Kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki?
Solaryuma girmeye, çıplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl oldu?



Çevremde gördügüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim. Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani şu afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki, peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.


Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini.


Kadının güle benzemesi gerektigine karar verdim sonunda. Kadının hası güle benzer. Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle. Açın televizyonu, bir tane gül görüyor musunuz?

Kadının hası…
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaslı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını verir. Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreginde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.


Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.


Kadının hası nerede, nasıl davranacagini bilir.
İnsanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi, adabıyla, raconuyla istediğini alır.


Dırdır etmez. Çok konusup, baskı yapıp erkeği bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası.

Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.


Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine saygısı, güveni vardir. Erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi bilir. Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın.


Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına. Hülyali bakışları da olsa, zihni uyanik olur.


Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur. Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 650x846 ve 263KB ) Buraya Tıklayın


Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu… arada bir pencereye yaslar başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.


Olgunluguyla şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine şaşırtır onu.


Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla. İçmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason


kokulu tüter sofrasının sıcağı. İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır. Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın. Kibirli olmaz.

Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır.
Kişiliklidir. Beceriklidir.


Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.


Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındakı kızlara benzemez.


Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır. Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı. Ne kadar örtünecegini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir. Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez. Uzun saçları vardır Kadının. Yumuşak olur, güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir.

Kadına yaraşmaz sorhoşluk. Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.


Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar. Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.


Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki, onun nazını erkek zevkle çeker.


Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Çocukları Küçük Kurşunlarla Mı Vururlar Anne?>
  19.Ağu.2008 Sal 16:01:02
fiogf49gjkf0d


Buyumek istemiyorum anne
hedef secmektense hedef olmayi kursunlara
vurmaktansa vurulmayi seciyorum .
Dogdum ve irkildim buyuklugu karsisinda dunyanin
Gordum ve sasirdim acgozlulugune insanlarin.
Insan insanin dusmani midir?
Kim kirar go¤¤¤¤eri
korkmaz mi ve bilmez mi insan
bir gonul kiran onmayacaktir
ve vurdugu silah er gec donecektir kendine
Ve insan vurdugu kadar vurulur bilmez mi?
Nedameti olmayana merhamet degil lanet edilir ancak

Cocuklari anne
Kucuk kursunlarla mi vururlar



Oysa cocuk merhamet demektir biraz
Inanmaktir bir ucurtmanin degerli olduguna bir fuzeden.
Butun bilyalarimi versem resimlerimi topacimi
Yetmez mi anne yok etmeye yeryuzunden butun silahlari
Butun oyunlarda ebe olmaya raziyim yeter ki bolmesin bir bomba ruyalarimi.

Madem savas en cok bir cocugun annesiz ya da babasiz olmasi demektir
ebelenmek ve bir daha oyuna girememektir madem
yakiyorum tahta atimi ve tabancami.
Oyunlarda ne askerim bundan sonra ne de pilot
Soz kullanmayacagim bundan sonra sapanimi.
Siginaklara gitmek istemiyorum anne.
oynamak istemiyorum sonunda ‘elma dersem cik’ olmayan hicbir saklambaci.


Buyumek istemiyorum anne
hedef secmektense hedef olmayi kursunlara
vurmaktansa vurulmayi seciyorum .
Dogdum ve irkildim buyuklugu karsisinda dunyanin
Gordum ve sasirdim acgozlulugune insanlarin.
Insan insanin dusmani midir?
Kim kirar go¤¤¤¤eri
korkmaz mi ve bilmez mi insan
bir gonul kiran onmayacaktir
ve vurdugu silah er gec donecektir kendine
Ve insan vurdugu kadar vurulur bilmez mi?
Nedameti olmayana merhamet degil lanet edilir ancak

Cocuklari anne
Kucuk kursunlarla mi vururlar

Oysa cocuk merhamet demektir biraz
Inanmaktir bir ucurtmanin degerli olduguna bir fuzeden.
Butun bilyalarimi versem resimlerimi topacimi
Yetmez mi anne yok etmeye yeryuzunden butun silahlari
Butun oyunlarda ebe olmaya raziyim yeter ki bolmesin bir bomba ruyalarim
Madem savas en cok bir cocugun annesiz ya da babasiz olmasi demektir
ebelenmek ve bir daha oyuna girememektir madem

yakiyorum tahta atimi ve tabancami.
Oyunlarda ne askerim bundan sonra ne de pilot
Soz kullanmayacagim bundan sonra sapanimi.
Siginaklara gitmek istemiyorum anne.
oynamak istemiyorum sonunda ‘elma dersem cik’ olmayan hicbir saklambaci.
Cocuklari kucuk kursunlarla mi vururlar anne



Akar mi onlarin da kanlari?

“Ne cok yorulduk buyumekten
soluklanalim biraz.”

Akar mi onlarin da kanlari?
“Ne cok yorulduk buyumekten
soluklanalim biraz.”


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Dazlak KIızlar .. Muhteşemler>
  19.Ağu.2008 Sal 01:59:12
fiogf49gjkf0d











manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Konuşmaya Zaman Yok>
  19.Ağu.2008 Sal 01:49:50
fiogf49gjkf0d

Uyku arası yaşamak...


ne kadar kısaldı günler ve geceler
ne kadar azaldı


kamçılanıp dört nala koşan atlara benziyor soluk soluğa
döngüsü dört mevsimin ve ayların
ve kayarak yok olan yıldızlar gibi akan yılların


ve boyun eğdiğimiz maskeli süvari
sırtımızda tüm ağırlığıyla hiç durmaksızın
kamçılayıp koşturuyor bizi çığlık çığlığa
yorgun ve yaralı
ve nalları kopmuş ve ayakları kanayan
atlar gibi tükenen tükenen zamanın ardından


ve düşler yıldızlar kadar uzak olsa da halâ
bir zamanlar ufku bile seçilmeyen o meçhûl kıyılar şimdi
bir adım ötede sanki
eller uzansa tutacak
ve tükeniş kadar yakın


bilinç özgürlüğe aşık
duygu yaşama tutsak
duygu özgürlük istiyor
bilinç yaşamın kölesi
ve benlerle savaşını seyrediyor onların
benlerin en büyüğü hükmeden efendi
yılların akışında gizlenmiş mağrur ve sinsi
ve korkak ve zavallı ve hiçliğe tutsak


ne kadar küçüldü dünya
öğütür gibi yaşamı
hızlı trenler raylarda
ve daralmış zamanlar gibi
daracık sokaklarda sıkışmış
ve daralmış içimizle nefessiz
tıklım tıklım bir kaosta koşmaca


uçaklar ses üstü uçuyor
uzayı fethedecek
ve bir kuzuyla tanışmamış
ve bahar sabahları yeşillik üstündeki çığa yabancı
multimedya çocuklarımızın olacak
hızlanan döngü ve çıldırtan kaosta
umut vaat ettiğimiz gelecek


ve dijital saatler sayıyor zamanını
parça parça un ufak
ve robot ve yalnız
iki uyku arasında sıkışmış
sayısal yaşamlarımızın


sırtımızı güneşe dönüp yürüdüğümüzde
rehberimiz olur önümüzde gölgemiz gözleri olmayan
korkularımızı gizler ışıktan kimse görmesin diye
ve çıplaklığımızı
güvende hissettirir kendimizi böylece
ve iyi gelir bize
böyle yaşamak


oysa hiç fark etmediğimiz bir gölge
ve adını yok saydığımız
son hamleyi o yapacak
ve dijitaller sonsuza dek duracak
ve kim biliyor söyler misiniz
geriye ne kalacak
o “zaman”


-tekerrürden ibaret olduğu söylenen tarih
hiç değişmeden çünkü hep böyle yazıldı-


ne kadar kısaldı günler ve geceler
ve ne kadar azaldı


değil sevmeye şimdi
konuşmaya zaman yok…


alıntı


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Hamallığın Öyküsü>
  19.Ağu.2008 Sal 01:37:11
fiogf49gjkf0d



Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol…Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen, ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun! Bunu düşünüyordum. Yanımdaki hamalla yola çıktık. İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği… Diyordum ki içimden “Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!..”

Nitekim, çok geçmeden dedi ki: “Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!..

”Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!..”

Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini “Sen de dinlen hadi” dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe. Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında… “Yükünü indirip sen de dinlen”, demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım… Sonra yine durdu. Bana da “dinlenmemi” söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra “dinlenelim mi” diye sordu, aksi aksi başımı salladım… Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım… Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek;

“Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz.” Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana. “Ben yılların hamalıyım, dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda…

Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait…Halbuki bir yükü “taşımak” bizim işimiz,”altında ezilmek” değil!.

Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem. Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma… Akşamları bırak ve hafifle…

Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var…

Okumanız bitince işi-gücü bırakın ve 10-15 saniye düşünün; bu kadar çırpınmanın sonunda çevremizde bir kişiyi dahi mutlu edemiyorsak bir sorun var demektir. Bazen bize küçük gelen ayrıntılar; karşımızdakini ömrünün sonuna kadar mutlu edebiliyor…


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Hasan (·Thorses·) Doğum günün kutlu olsun.>
  19.Ağu.2008 Sal 01:20:26
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Herşey Sende Gizli>
  18.Ağu.2008 Pzt 20:11:47
fiogf49gjkf0d

 

HERSEY SENDE GiZLi

Yerin seni cektigi kadar agirsin 
Kanatlarin cirpindigi kadar hafif.. 
Kalbinin attigi kadar canlisin
Gozlerinin uzagi gordugu kadar genc... 
Sevdiklerin kadar iyisin 
Nefret ettiklerin kadar kotu.. 
Ne renk olursa olsun kasin gozun
Karsindakinin gordugudur rengin.. 
Yasadiklarini kar sayma: 
Yasadigin kadar yakinsin sonuna; 
Ne kadar yasarsan yasa, 
Sevdigin kadardir omrun.. 
Gulebildigin kadar mutlusun 
Uzulme bil ki agladigin kadar guleceksin 
Sakin bitti sanma her seyi,sevdigin kadar 
sevileceksin. 
Gunesin dogusundadir doganin sana verdigi deger 
ve karsindakine deger verdigin kadar insansin 
Bir gun yalan soyleyeceksen eger 
Birak karsindaki sana guvendigi kadar inansin. 
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret 
ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin 
Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin 
Günesin seni isittigi kadar sicak. 
Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin
ve guclu hissettigin kadar guclu.
Kendini guzel hissettigin kadar guzelsin.. iste budur 
hayat! 
Iste budur yasamak bunu hatirladigin kadar yasarsin 
Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar usursun
ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun 
Cicek sulandigikadar guzeldir 
Kuslar otebildigi kadar sevimli 
Bebek agladigi kadar bebektir 
ve herseyi ögrendigin kadar bilirsin bunu da ogren,
SEVDIGIN KADAR SEVILIRSIN

CAN YUCEL 



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Çaresizsen Çare Sensin>
  18.Ağu.2008 Pzt 18:46:53
fiogf49gjkf0d


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Unutma!>
  18.Ağu.2008 Pzt 18:43:17
fiogf49gjkf0d
Unutma!

Kendini sevilebilecek bir insan haline getirmeyi ve ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı unutma.



Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve her zaman nemli kalsın göz pınarların bunu sakın unutma.



Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından biri olduğuna inan. Acılarının ve felaketlerinin ancak onun koynunda uyuyabileceğini unutma.



Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihin ayrıntılarından biri olmaya mahkum olacağını unutma. Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek.
Açık tut gönlünü tüm güzelliklere. Aydedenin sihrini gönderdiği gecelerde, uyuyarak çalma hayatından saatlerini. Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma.



İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol, her zaman yirmibeş yaşında kalman gerektiğini unutma. Seni sen yapan yanlarından asla taviz verme. Onunla bir yaşam sürebilmen için, şartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma.



İçindeki seni katletmeye kalkma sakın.
Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma.
Korkma mahallenin delisi olmaktan. Doğrucular ne kadar çoğalırsa, hayat mutlaka daha iyiye gidecektir, unutma.



Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım diye de ziyan etme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan bir insan, hayatta yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir. Korkma insanca korkularından ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.



Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların. Ve hep ileriye taşısın seni. Kendin ile kavgalara attığın adımlardan korkma.



Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışların.
Küçücük lukların görkemine inandır kendini ve gülümse.
Umutların bitmesin asla izin verme.



Ve şairin şu sözlerine kulak ver;
"Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi unutma."


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >İki Ucu Keskin Bıçaktır Özlemim!>
  18.Ağu.2008 Pzt 18:39:03
fiogf49gjkf0d
Teşekkür Ederim
<<1...100...200...300...400...500...600...684685686687688689690691692693694 695696697698699700701702703704...800...900...983>>