ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
6 Mayıs 2024, Pazartesi 04:25   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...600...685686687688689690691692693694695 696697698699700701702703704705...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Anne Kimdir Nedir?>
  18.Ağu.2008 Pzt 18:34:56
fiogf49gjkf0d
Anne kimdir nedir ?

Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış ..:S

"""ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır. Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir! Ne kadar üzsen de 10 Dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür, yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır, meleğin süt verebilenidir.


Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde üretkendir. Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir, kafayı çocuklarıyla bozmuş, göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir, bulaşık, ütü, vb yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, kadın dırdırı denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir .



Yemek uzmanı, düzen insanı, bilgili, kültürlü her şeyi bilen şahsiyettir, yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir, Dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir, sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, amaaan ben sana daha güzelini bulurum diyebilen komik bir karakterdir. Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni EMI aslan evladım. Şapkasız çıkma o karda.

Kara börülcem benim öptüm annen , şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan bilişim düşmanıdır .. *** AMA ... dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan, harikulade bir varlıktır, olmadık yerlerde iyi ki doğurmuşum Ulen seni! diyen ve benim hatırıma benimle Freddy Mercury dinleyen bir sabır ağacıdır, evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir evde bir yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır.



Mutfakta yasayan, evde Herkesi idare Eden bir tür canlıdır. Sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bir varlıktır !! oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca, çocuğu gol atınca, çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince, dolar yükselince velhasil buna benzer bir sürü şeye ağlayabilen, bu mesajı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen, ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır, son kiiii üç dört; Uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, asla vazgeçilmeyen, dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği, *** ıslak - kuru AMA heeeep duygulu*** en önemlisi; özü sözü doğru tek kadın modelidir...""""



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Dünya nın En Güzel Yüzlü Kadınları>
  18.Ağu.2008 Pzt 17:41:48
fiogf49gjkf0d
ALESSANDRA AMBROSIO










Elisha Cuthbert







KATE BECKINSALE








EVANGELINE LILLY








REIKO AYLESWORTH









JESSICA ALBA








AMANDA SEYFRIED










SIENNA GUILLORY







KIRSTY GALLACHER








ISABEL LUCAS








KATHARINE MCPHEE








NAOMI WATTS








NIGELLA LAWSON









KRISTEN STEWART








SOPHIA BUSH








RACHEL MCADAMS








ROMOLA GARAI








RACHEL BILSON








SCARLETT JOHANSSON







KRISTEN BELL








RACHEL WEISZ








GIOVANNA MEZZOGIORNO








LINDSAY LOHAN








KEIRA KNIGHTLEY







HAYDEN PANETTIERE








K.D. AUBERT






manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >o An Atatürk>
  18.Ağu.2008 Pzt 17:36:36
fiogf49gjkf0d

Krallar ve Atatürk



Yıl: 1928.Türkiye Cumhuriyeti henüz 5 yaşında.Dünyaya meydan okuyan lider.Yeni Türkiye Cumhuriyeti ni saygın bir devlet olarak kabul ettirmesinin haklı gururunu yaşıyor o anda.Çünkü bu masadakiler O nun ve Türkiye nin gücü karşısında saygı duymaktan başka birşey yapamayan dünya liderleri.Bu masada.Yani Atatürk ün masasında o anda tam 32 kral ve 62 cumhurbaşkanı var.


Halkın Lideri




Düşmana diz çöktüren lider. Milletin Efendisidir" dediği köylülerle birlikte memleket meselelerini konuşuyor.Onlardan biri gibi.Onların yanıbaşında.Bir taşın üstünde dikkatle dinliyor onları.Ve bir milleti uyandıran lider, o milletle birlikte yürüyor atiye

Sorunlar Çözülür Onunla




1930 un Kasımında çekilmiş bu o an.Sivas ta bir genç bir sorununu paylaşıyor Ata sıyla.Bir dilekçe yazmış O bizim liderimiz.Bir çözüm bulur diyerek hemen yanına koşmuş.Ve işte o lider.Milletin.Halkın lideri.Çok önemsiyor bu genci.Dilekçesini inceliyor ve yakından ilgileniyor.

Başöğretmen



O sadece bir asker.Bir devlet adamı değildi.O her anlamda bir öğretmendi.Matematik.Geometri.Tarih bilgisiyle yeni nesli Yeni Türkiye Cumhuriyeti ne yetiştirdi.İzmir Atatürk Lisesi nde bir Şubat 1931 de öğrencilerle matematik dersindeydi.Kendine güvenen.Kendinden emin duruşuyla tam bir başöğretmendi.

Sığırtmaç Mustafa



1929 un 15 Eylül günüydü.Mustafa Kemal ve arkadaşları Yalova daydı.Atatürk yolda gördüğü 9 yaşlarındaki bir çocuğa yolu sordu.İşte o çocuk Sığırtmaç Mustafa ydı.Birgün sonra Mustafa yı tekrar buldu ve himayesine aldı.Okuttu.Her iki Mustafa takım elbiseleriyle 15 haziran 1930 da sohbet ederken böyle yansıdı o an a.

Afet İnan la Dansı



Manevi çocuklarından biri de Afet İnan dı Atatürk ün.Ekim 1925’te izmir’e geldiği günlerde bir ilkokulda karşılaşmıştı Afet Hanım la.Afet İnan ın isteği, öğrenimini sürdürmek ve yabancı dil öğrenmekti.Atatürk de O nu İsviçre ye gönderdi.Bu fotoğraf da 27 Ağustos 1934 te İzmir Vapuru nda çekilmiş.Modern.Çağdaş Türkiye nin lideri Afet Hanım la dans ederken.

İçimizden Biri



Her zaman çağdaş.Her zaman şık ve karizmatikti. Ama o hep bizden biriydi.Samimiydi.Cumhuriyet in 10 uncu yılı kutlamaları için sunulan sayfalar dolusu sloğanı okumuş ve birinin altını çizmişti. Bunu beğendim demişti.O slogan şöyleydi: Atatürk, içimizden biri. İşte içimizden biri Atatürk o anda Kızılcahamam da yere bağdaş kurmuş dinleniyordu.

Cumhuriyet in Kadınları



Cumhuriyeti kuran.Devrimleri yapan ve Türk halkının yönünü çağdaş dünyaya çeviren Atatürk sık sık yurt gezileri yapardı.İşte o gezilerden birinde çekilmiş bu o an.Türk kadınına hak ettiği çağdaş değerini kazandıran Atatürk ün çevresi yine o çağdaş türk kadınlarıyla çevrelenmiş.

Renkli Yolculuk



Ölümünden önceki yıllardı.Hastaydı.Ama durup dinlenmeden çalışmaya devam ediyordu.Türkiye Cumhuriyeti nin geldiği yeri yeterli bulmuyor.Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak istiyordu.Yorgundu.Ama biliyordu.Bu işte yorulmak yoktu.Zira O nun yolundan devam edecek bir nesil düşlüyordu.Siyah-beyaz bir ülkeyi.Karanlıklar içindeki bir ulusu işte böyle renkli bir hale getirmişti.Yola devam etmek gerekirdi


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Kendinizi Kötü Hissetiğinizde Bu Sözleri Hatırlayın>
  18.Ağu.2008 Pzt 17:34:20
fiogf49gjkf0d

Kendinizi Kötü Hissetiğinizde Bu Sözleri Hatırlayın

1. Dünyada en az iki kişi sizi uğrunuzda ölecek kadar seviyordur.
2 . Dünyada en az 15 kişi uğrunuzda ölmesede sizi seviyordur.
3. Biri sizin gibi olamadığı için size imreniyordur...
4. Sizin bir gülümsemeniz size bakan birçok yüzü aydınlatıyor...
5. Her gece birisi mutlaka uykuya dalmadan önce aklından sizi geçiriyordur...
6. Birisi için dünyalara bedelsiniz...
7. Siz olmadan yaşayamayan en az 1 kişi var...
8. Siz sahip olduğunuz bütün özelliklerinizle kendinize özel ve eşsiniz...
9. Varlığından haberiniz bile olmayanbiri,sizi seviyordur...
10 . Dünyanın en büyük hatasını bile yapsanız,mutlaka bundan size yarayacak birşey çıkar...
11. Bütün dünyanın size sırt döndüğünü düşündüğünüzde,etrafınıza bir bakın... belki de sırtınızı dönen sizsiniz...?
12. Birşeyi elde edemeyeceğinizi düşünürseniz ona asla sahip olamazsınız.Ama kendinize inanırsanız er yada geç isteğinizi elde edersiniz.
13. insanların sadece iltifatlarını aklınızda tutun,kabalıkları unutun... biraz da olsa kendinizi iyi hissediyor musunuz?
Bu son Sözüde eklmeden edemıcem
"KALBİNİZDEN SEVGİYİ HİÇ EKSİK ETMEYİN,
ÇÜNKÜ SEVGİ HER ŞEYİN ANAHTARIDIR VE PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR" Barış AKARSU



(alıntıdır


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >İki Ucu Keskin Bıçaktır Özlemim!>
  18.Ağu.2008 Pzt 17:27:24
fiogf49gjkf0d






Özlemek denince ilk aklıma gelen kolalı jelibonlar olur hep “Bir pakette sonsuz jelibon olsa” derdim küçükken Ağzıma atınca patlayan sakızlar… Deli gibi sağa sola koşarak yakar top oynamak İkinci dondurmada fırça yemek anne babadan Yazlıkta bir grup “küçük” olarak defalarca ev-bakkal arası koşturduğumuz anlar

Sonra kışın bahçeye çıkamayınca pencerenin arkasından bakıp da yazı özlemek “Bir an önce yaz gelsin” deyip de bisiklete bineceğim anı hayal etmek Akşam mahallede yarım saat daha fazla kalabilmek için karın ağrısı çekmek Sevdiğimiz dersi özlemek Uzaktayken kavuşmayı özlemek Köfte-patates ikilisini özlemek

Özlemek çocukken hep güzelliklerle ve heyecanlarla dolu olmuş

Yıllar geçtikçe özlem yük katmış anlamına Daha mantıklı daha ağır duygular girince hayatımıza özlemek bir iç geçirişe kadar gelmiş Hafta içi günlerde Cuma’yı beklemek ve hafta sonuna özlem duymak olmuş

Özlem duygularla daha iz bırakır olmuş sonralarda Paylaşılan güzel zamanların, heyecanların ve ardında iz bırakan tüm anların bir bütünü gibi büyür olmuş özelden genele Özlem denince aklıma balonlar gelir bir de

Bazen özlemlerimiz bir balonu ipinden tutarak bakmaktır ona aşağıdan İpini bırakınca elimizden uçup gider ve gitgide yükselir Yükseldikçe uzaklaşır ama uzaklaştıkça küçük gelmeye başlar gözümüze Ve koskoca gökyüzünde birkaç dakika sonra göremeyiz bile artık ne rengini ne kendisini



Kavuşmak varsa sonunda özlemin, ona ulaşana kadar geçeceğimiz basamaklardan daha hızlı çıkmak isteriz Biri olsa da arkadan ittirircesine hız katsa bize Özlediğimiz şeye olan kavuşma inancımızdandır koşarkenki hızımızın artışı Bazen ise içimizden öyle çok şey götürür ki, ertesi sabah uyandığımızda birkaç yük birden ağırlaştığımız bile olur

İki ucu keskin bıçaktır benim özlemim Güldüğüm bir an sanki sırtıma bıçak saplanırcasına varlığını kafama vurur “Unutma” der Zaten unutamam ki !!!

Bir akşam sahilde yürümektir özlemim sana sımsıkı elele Akşam olsa da sesini duysam diye zamanın akışını istememdir “Yatıcaz-kalkıcaz-yarın olacak-buluşacaz” diye heyecanlanmaktır Yanımda olduğunda “yakındaki uzak” oluşundur Ortak kurulan bir hayali paylaşmaktır manzaralı bir yolda arabayla giderken “Canım” kelimesidir yüreğimden çıkarcasına “Sana bir şey olursa yaşayamam ben” demektir

Arkandan bakmaktır el sallamak için Gözlerine bakmak değil içine akmaktır çoğu zaman Bir an kapalı olsa da gözüm açtığımda yanımda görmektir seni

Işığı kapatıp kahvenin fincanda köpürmesini beklemektir beraber Elime yapışan sakızı çıkarmaktır İçine sıcak suyu koyduğunda rengi değişen bardağında beni hatırlayacağını düşünmemdir

Ve benim sana olan özlemim: “Asıl ben seni çok özlemişim” deyişinin yanına o hayali çiçeği eklememdir Biraz senden biraz benden Bugün seni özlüyorsam bil ki asıl olan içimdeki sestir

İnsanı mum gibi içine eriten özlemler de yaşanmak içinse, o mum bitip mecburen sönene kadar yaşanacak demektir


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Gizemli Eller>
  18.Ağu.2008 Pzt 17:17:24
fiogf49gjkf0d
İnsanoğlu gizemlidir ya... Eller de bir o kadar gizemli... Eller çok şey anlatır... Bazen bir el paylaşmaktır.. Sevgiyi,dostluğu,acıyı,sevinci..BİR HAYATI BERABER YAŞAMAKTIR...
Bir el tutmaktır...Ve bir daha hiç bırakmamak..


Bir el,çaresizliktir..Ne yapacağını bilememektir bazen..BEKLEMEKTİR bir el..Özlemle,hasretle,Belki de gelmeyeceğini bile bile beklemek..


Bir el düşünmektir çoğu zaman..Yaptıklarını,yapacaklarını,Yapamadıklarını düşünmek...Geçmişin pişmanlığını yaşamaktır...

Bir el KEŞKEDİR..Hayatın en acımasız olduğu zamanlardaDerinden bir of çekmektir..


Bir el,karar vermektir..Herşeye rağmen yaşamaya,yaşatmayaKarar vermektir..her türlü tehlikeyi göze alabilmektir bir el...Ve bir el...HERŞEYE RAĞMEN YAŞAMAKTIR...



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Çok Hoş Bir Hikaye>
  18.Ağu.2008 Pzt 17:07:21
fiogf49gjkf0d
Bu hikayede yasanan her olay, bire bir benim basımdan geçmistir... kişileri korumak adına sadece isimler degiştirilmistir...

askerden geldiğim 2003 yılının subat ayıydı..
herşey arkadaşım hakanı ın sizi bizimle basket oynamaya davet etmesiyle başlamıştı..

izmir kış ayının son günlerini yaşıyordu..ama sanki yaz mevsiminden bir gün gibi hava günlük güneşlik ve sıcaktı..
hakanla ikimiz basket sahasında potaya atış yapıyorduk..

diğer potanın orda ise parkın serserileri futbol oynuyordu..biz hakan la pek konuşmazdık onlarla.. aramızda gizliden gizliye hep bir rekabet olurdu çünki..

yazları, onlar parkta 15-20 kişi birleşir futbol oynardı.. ve gelip geçen kızlara laf atardı.. biz ise parktaki hemen her kızı tanır.. 2-3 erkek en az 5-6 kız bir gurup olusturur muhabbet ederdik.. top oynardık.. tabi onların "onlarca" bu ezik hali sürekli bize karsı kin gütmelerine yol acardı..

sonra siz geldiniz parka.. arkadasın nazan la.. sen siyah saçlı hafif kilolu ama çok sevimli bir kızdın.. küçüçük ellerin vardı.. ve çok derin bakışların..

bizim pota dolu olduğu için mecburen diğer potada atış yapmaya başladınız.. sürekli futbol oynuyan çocukların size laf çakması ve arada bilerek topu size atmaları sizi rahatsız ediyordu.. ben hakan a "sunları davet edelim, birlikte oynayalım" dedim.. oda sizin yanınıza gelip,
"arkadaşlar isterseniz birlikte maç yapalım nedersiniz" dedi?
sen "hiç davet etmiceksiniz sanmıştım" dedin..ve gülümsedin.. gülüşünü ilk ozaman görmüştüm..
bende hemen lafa girip "aslında sizi daha önce davet edicektim ama yanlış anlarsınız diye bişi demek istemedim" dedim..
daha sonra çok güzel bir maç yaptık ben seninle hakanda nazanla takım olmuştuk.. tabi biz yendik
sonra bakkaldan kola alıp geldik ikimiz.. çok susamıştık.. biraz muhabbet ettik.. aynı yerde oturdugumuz halde seni ilk kez görüyorum.. oysa sen beni daha önceden tanıyormussun.. lise 2ye gittiginide o gün ögrendim..
sonra vedalaşıp ayrıldık..

ertesi gün biz yine aynı parkta aynı potada hakan la maç yapıyorduk.. yanımızda bir kaç kız arkadasımız daha vardı.. ama ben sürekli senin apatmana bakıyordum.. acaba gelirmisin diye..
bir saat kadar sonra sen geldin.. yanında çağla isminde arkadaşınla.. karşıki banka oturdunuz.. sürekli beni izliyor bir yandanda arkadasınla bana bakıp bakıp gülümsüyordunuz.. neyseki maç bitti ve ben hemen yanınıza geldim.. kısa bir selamdan sonra maç yapalım dedim.. ve yine senle ikimiz, hakanla çagla takım olduk.. tabi yine biz kazandık.. yine çok güzel bir gündü ve hava güneşli ışıl ışıldı..
veda zamanı geldiğinde ben telefon numaranı istedim..
bahanemde hazırdı;
"parka çıkarken beni çaldırırsınız.. bize geliriz.."

böylece 2 yıl sürecek aşkımızın ilk tohumları atılmıs oldu..

o akşam sabaha kadar seninle çağrılastık mesajlaştık.. hiç durmadı telefonum..
benden çok hoşlanığını anlamıştım..

daha fazla uzatmanın pek anlamı yok diye düşündüm..

ve sana bir mesaj çektim..

k= "sanırım ikimizde aynı şeyi düşünüyoruz.. aslına gerek vamı bilmem ama ben yinede prosedür gereği sormak istiyorum..senden çok hoşlandım.. benimle çıkarmısın..?"

ve cevap;

b= "seni henüz tanımıyorum yeni bir ilişkiden çıktım ve kalbim çok kırık.. üzgünüm arkadas kalalım.."

şok olmustum.. kendimden okadar emindim ki.. ilk kez biri beni reddediyordu.. telefonumu kapatıp ogece bir daha açmadım..

ertesi gün öğleye dogru uyandım.. hala sana kızgındım.. bunu neden yaptığını anlayamamıştım.. belkide ilk kez reddelilmiş olmanın verdiği bir kızgınlıktı..

akşam üstü sen yine çagrı attın ve bizi baskete çagırdın..15 dakka sonra hakanla geldik.. yanında yine çağla vardı..seninle pek fazla konuşmadım.. sürekli çağlayla uğraştım maç boyunca..

çağla uzun boylu, balık eti esmer ve çok güzel bir kızdı.. ve senin en yakın arkadaşın..

maçtan sonra vedalaşıp evlerimize döndük..akşam yine telefonum hiç susmadı bir yandan sen bir yandan çağla çagrı atıp duruyordunuz.. sonra seninle mesajlaşmaya başladık yine..

b= "bugün parktaki halin neydi.."

k= "hiç"

b= "bana kızgınmısın"

k= "hayır. belki biraz kırgın.. hakkım var mı?"

b= "çok yanlış bir zamanda karşıma çıktın aytaç.."

k= "peki benden daha ne istiyorsun ozaman.."

b= "hiç.."

tabi bu arada mesajı zar zor yazabiliyordum.. çünki sen sürekli hiç durmadan çağrı atıyordun.. ben meşkule çevirip bir kelime yazıyordum sonra yine sen çagrı atıyordun.. mesajı gönderdikten sonra bu sefer ben sürekli seni arıyordum ve sen meşküle çeviriyordun.. bana cevap yazıyordun..

k= " benden hoşlanmıyormusun beyza..?"

b= " sen safmısın aytaç? ordan nasıl gözüküyo?"

k= ": )"

k= "o halde çıkıyoruz.."

b= "çıkıyoruz : )"

böylece
sen hayatının en acı,
ben ise en garip aşkına başlamış olduk..
aynı gece arkadaşım nazım la onların bakkalda oturup muhabbet ediyorduk..senden ve çağla dan bahsettik.. nazım la çağla aynı apattımanda oturuyorlardı.. parktaki her erkek gibi nazım nda gözü çağladaydı.. nazım çağladan çok hoşlandığını ve ona teklif edeceğini söyledi.. ben "ne bekliyorsun ozaman.. isitiyorsan hemen bas teklifi.. olursa olur" dedim.. ama konturu yoktu.. ben kendi telefonumu uzattım.. al dedim burdan çek.. nazım ne yazacağını bilemiyordu..
"peki" dedim "ver telefonu ben hallederim..."

k= "slm çağla ben nazım, belki çok şaşıracaksın ama senden uzun zamandır hoşlanıyorum.. benimle çıkarmısın?"

çağla dan o gece hiç cevap gelmedi..

ertesi gün ben biraz erken çıktım parka.. seni beklemek için.. birazda nazım ım aceleci tavri nedeniyle..

parktaki potaların tam karşınında her zaman otuurduğumuz bankta çağla tek başına oturuyordu.. hemen nazım la yanına gittik.. selamlaştık..

ben hemen dünki mesajımı alıp almadığını sordum çağlaya.. "aldım" dedi "ama eksik geldi..şimdi hanginiz teklif ediyor bana..?senmi? nazım mı?"

ben, tabiki nazım dedim, ve seninle çıkmaya başladığımızı söyledim.. suratı bir anda değişti.. "bana ismailde teklif etti dün gece" dedi..
ben "peki kalbin kimden yana" diye sordum..
gözleri "senden yana" desede,
dili "ismailden yana" olduğunu söyledi..
böylece o ismail le ben ise senle dolu dizgin bir aşk yaşamaya başladık..
kaç kez kavga ettik kaç kez yanlış anladık birbirimizi, kaç kez kıskandık ve kaç kez tekrar tekrar aşık olduk bilemiyorum..

ailen çok sıkı olduğundan dolayı karşıyaka da yada her hangi bir yerde gezemiyorduk.. sadece parkta..
tam iki ay böyle geçti.. her anı seninle her anı tutkuyla dolu iki ay.. bir kez bile seni öpmeme izin vermediğin iki ay.. sadece elini tutuyordum ve biliyormusun bu bile bana yetiyordu..

karşıyaka maçlarına gidiyordum.. o hafta eski şehir deplasmanı vardı.. çarşıdan otobüs kaldırıyordu kulüb.. bizim eküri yine tam kadro o maça gidecektik..

akşam üstü seninle parkta buluştuk..bankta oturduk ve sarıldık birbirimize.. sana eskişehir e gideceğimi söyledim.. sen çok kızıdın ve göndermek istemedin.. "bir kaç gün bile olsa senden ayrı kalmak istemiyorum" demiştin..

kavga etmeye başladık..
ben gidecektim..
gitmeliydim..
çünkü arkadaşlarıma söz vermistim..
"gidicem" diye bağırdım..!
sende "gitmiceksin" diye bağırdın..
sonra birden sustuk.. ilkez birbirimizi bu kadar kırıyorduk.. hemde sudan bir sebepten..

gözüm basket sahasında maç yapan çocuklara takıldı.. bir süre hiç konuşmadan onları izledim.. o sırada yanımızdan bir adam geçmişti.. ben olayın pek farkında değildim..
sen hiç bir şey söylemeden yanımdan kalktın ve yürümekte olan adama doğru koşar adımlarla gittin.. bir şeyler konuştunuz ve sen koşarak evine doğru çıktın.. ben bankta öylece kalakalmıştım..
o akşam telefonunu hiç açmadın..
yolculuk boyunca onlarca kez seni aradım, ama bir türlü ulaşamamıştım..ertesi gün ben Eskişehir den geri dönüyordum..
telefonuma senden bir mesaj geldi...

"üzgünüm ama herşey buraya kadarmış.. bana hiç bir sey sorma.. ayrılmalıyız gülgüzeli.."

bana hep "gülgüzeli" derdin.. neden bunu söylerdin yada "güzgüzeli" ne demekti o zmanlar hiç anlamazdım.. ama hoşuma giderdi..

çok sonraları benim için yaptığın bir cd de leman sam ın gül güzeli şarkısını dinlediğimde anlamıştım..

"Elini son defa yanağıma koy İstemiyorsan giderim giderim..
Serin bir sonbahar akşamında söz İsmini unutur silerim silerim..
Tuttuğun kalem olsa yüreğinin elleri
Bir defa daha yazsa bebeğim bebeğim bebeğim..

Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli tılsımını kaybetti..

Uğruna döktüğüm gözyaşlarım için Yağmurdan özür dilerim dilerim
Kuruttuğum kızıl gülleri alıp Senin için senden geçerim geçerim.."

"ne kadarda anlamlı bir şarkı yazmış, leman sam..
sanki bu aşk için, senin bu aşk için döktüğün gözyaşları için yazmış.."

mesajı okuduktan sonra ki halimi sanırım tahmin edersin.. yine yarım kalmış bir aşk, yine kırık kalbim, yine hayal kırıklığı..
hiç aramadım seni o mesajdan sonra..
ama her anım yine senle geçti.. gözüm hep telefondaydı.. o gecelerce bitmek bilmeyen mesajlarını çağrılarını çok özlemiştim..

bana çektiğin o mesajdan tam iki hafta sonraydı.. telefonum çalmaya başladı.. arayan sendin.. içimde bir çok şey öldü seni unuttum sanarken yine içimde ince bir sızı başladı.. ama bir yandanda yediremiyordum bu açıklama yapmadan ve ani terkedilişi kendime.. açmadım telefonu. defalarca aradın ben meşkule çevirdim, defalarca mesaj çektin ben cevap yazmadım.. ama en sonunda dayanamadım ve bir mesaj çektim..

k= "bunca zamandan sonra aramazsın sanıyordum.. gitmen için sebep neydi ve ne değiştiki şimdi burdasın..?"

b= "seni unutmak için kendimle çok mücadele ettim.. imkansız bir aşk bu.. sonumuz yok.. ama her parkta gördüğümde içim cız etti.. dayanamadım affet.."

k= "inanmıyorum sana, sen hiç bir zaman sevmemişsin beni.. sevsen bu kadar çabuk bitirebilirmiydin.. defol git arama bir daha.."

son mesajım çok sertti ve amacına ulaşmıştı.. seni ne kadar sevsemde artık unutmak isitiyordum.. başarıyordumda belki..

ama kader işte ben herşey bitti derken aslında herşey dönülmez ve içinden çıkılmaz bir olaya bizi sürüklüyormuş..
bilmiyordum..

o mesajdan sonra beni bir daha aramadın..

mevsim ilkbahardı, insanlar kırlarda mangal yapıyor, çocuklar parklarda neşeyle oyunlar oynuyordu.. bense hakan ların evinin balkonundan karşıyaka yı seyrediyordum..
karşı sahildeki yanıp sönen binlerce ışıkta seni arıyordum..bir gözümde telefonumda, "nasılsa dayanamaz ararsın" diye bekliyordum..

evet aradın..
ama beni değil hakan ı..
ben şaşkın şaşkın hakan ın yüzüne bakarken hakan yüzüme gülümsüyordu..sana en son çektiğim mesajdan beri sürekli hakan ı arıyormusun..
işte bunu öğrendiğim an beynimden vuruldum.. beni kıskandırmak için en yakın arkadaşımı kullanıyordun..

ilk hakan la kavga ettim.. neden aramana izin verdiğini sordum.. sana mesaj çekmiş ama sen tınmamışsın bile. aramaya devam etmişsin..

hemen sana kendi telefonumdan bir mesaj çektim..

k= "sen ne yapmaya çalışıyorsun..? benden ve arkadaşlarımdan uzak dur.."

cevap vermedin.. sadece bir çağrı..

tekrar bir mesaj çektim..

k= " sana benden uzak dur dedim.. .......
.......
......"

ne cevap verdin, ne çağrı..

ertesi gün ben yine aynı parktaydım.. güneş henüz batmamıştı ve park cıvıl cıvıldı.. o kalabalıkta gözlerim seni aradı.. ama sen yoktun..
potalarda atış yapmaya başladım.. yanıma parktan tanıdığım kızlardan ikisi geldi.. birinin adı cansu ydu..

cansu hafif çekik gözlü siyah saçlı uzun boylu zayıf ve güzel bir kızdı..hemen her fırsatta bana olan ilgisini belli ederdi.. ama o gün başka türlü gelmişti sanki parka..

"seni dün rüyamda gördüm" dedi.. bende "nasıl gördün" dedim.. sadece gülümsedi..
"bu gece yine gir rüyama."
"tamam giricem ve sana bir soru sorucam.." yarın cevabını parkta verirsin ok?"
"ok"..

onlar gitti çok geçmeden çağla geldi.. üzgündü.. ismail le ayrılmışlardı.. ismail benden 1-2 yaş ufaktı.. ve çok korkak bir adamdı.. parkın seserileri haber yollamış çağla dan ayrıl.. biz çıkıcaz onunla..

tabi bu haber ismail in kulağına gider gitmez dizleri titremeye başlamış.. ve hemen terketmiş çağlayı.. bir iki saat kadar bankta oturup dertleştik.. çok başka bir kızdı çağla.. devrimciydi..
che den bahsettik..
siyaset yaptık..
sistemin çocukları zorladığı ezberci zihniyetten..
Amerika nın ırak a yaptığı zulümden..

o gece sabaha kadar çağlayı ve seni düşündüm.. hakan lardaydım.. ve sen hala onca lafa rağmen hakan ı ısrarla arıyordun.. bu canımı çok yakıyordu.. seninde canın yanmalıydı..
yaktımda..

ertesi gün hakan ında gazıyla çağlaya bir mesaj çektim..
tarih 4 nisan..

k= "mrb çağla.. ben düşündüm taşındım ve sana bu mesajı çekmeye karar verdim..sana karşı olan hislerimi bil istedim.. senden çok hoşnalıyorum gördüğüm ilk günden beri.."

biraz yalan biraz gerçek yolladım mesajı..

yanıt:

ç= "aytaç sen ciddimisin yoksa bu şakamı..?"

k= "hiç bu kadar ciddi olmamıştım..cevabını öğrenebilirmiyim?"

ç= "o halde bunu yüz yüze konuşalım akşam üstü parkta.."

k= "tamam saat 4 te basket potalarının orda.."

saat 2 gibi parktaydım..
cansu geldi.. yanında yine o şişman arkadaşı vardı, hani senin hiç sevmediğin..
azımı aramaya başladı yine..
tabi benim gözüm artık çağla daydı..
benden olumlu bir yanıt alamayınca öfkeyle gitti..

o gittikten 10 dakika sonra çağla geldi.. üzerinde mor badisi..
hani tam göğsünde kocaman 83 yazan.. altında ise herzaman ki gri eşofmanı..
yanıma oturdu..
sohbet etmeye başladık..
nerden çıktığını sordu bu fikrin..

biraz yalan.. biraz hikaye..
amacıma ulaşmak için onun duymak istediklerini söylüyordum..
aslında ilk ondan hoşlandığımı..
arada nazım olduğu için sana teklif ettiğimi..
falan filan..

kafası çok karışmıştı..
şimdi teklif edersem kabul etmeyeceğini yada süre isteyeceğini biliyordum..
bu geçen zaman içinde ismail e aşık olmuştu çünki.. hatta konuşmamız sırasında ben sana hiç o gözle bakmadım demesi ortamı buz gibi etmişti..

geri adım attım.. tamam dedim üzülme bende artık seni arkadaşca sevicem..
bir süre hiç konuşmadım.. sadece onu seyrettim.. kıvır kıvır esmer saçlarını, toprak rengi gözlerini izledim..
kafaya koymuştum.. ne yapıp edip ayarlıyacaktım onu..

havadan sudan konuşmaya başladım..
ağaçlardan.. doğadan.. insandan.. dosttan düşmandan.. yaradandan.. yaratılandan..
anlıyacağın altından girdim üstünden çıktım..

konuşmamın sonuna doğru ağladığını farkettim.. elimle göz yaşlarını sildim.. "tamam" dedim "üzülme artık.."

sonra yanından kalktım biraz basket oynadım.. o sürekli beni izliyordu..
dayanamadım ve tekrar yanına gittim..
"eskisi gibi arkadas olalım" dedim..
"seni şimdiden arkadaş olarak görmeye başladım bile.."

"ama şimdide ben seni arkadaş olarak göremiyorum" dedi.. "bu iş tamam" dedim kendimce..ama hiç üstelemedim.. o gün oradan arkadas olarak ayrıldık..

ertesi gün yine parkta çağla yı beklerken cansu geldi yanıma..
çağlaya teklif etmekte çok kararsızdım..
kafam allak bulaktı.. daha nasıl olduğunu bile anlamadan cansu yla çıkmaya başladık..
telefon numaralarımızı verdik.. bol bol çağrılaştık, araştık..

çağladan ses seda yoktu hiç..

bir iki gün çağladan haber yoktu.. cansuyla parka oturup müzik diniyorduk, abisiyle ve erkek kardeşiyle tanıştım hatta.. babası polisti.. ve en kısa zamanda onunlada tanışacaktım..

2-3 gün sonra yine bir akşam üstü cansu yla parkta otururken çağla geldi parka.. üzerinde askılı siyah beyaz çizgili bir badi.. cansu yla bizi o şekilde görünce bozuldu ve yan banka oturdu.. ben cansudan izin alıp çağlanın yanına gittim.. henüz çok samimi olmadığımız için bir şey diyemedi cansu..

çağla nın yanına oturdum.. kaç gündür nerdesin diye sordum..
"demek yokluğumun farkına varabildin" dedi.. sitemkar bir şekilde, bir gözüylede cansu yu işaret ederek..

ben onunla çıkmak üzere olduğumuzu söyledim..
"iyi sevindim" diyebildi.. ama benim gözüm çağla daydı artık..
"sen hala beni ne gözle görüyorsun" dedim..
"arkadasca görmüyorum" dedi.. "ama cansu olduğu sürece başka gözlede göremem.."
mesaj alınmıştı..

hemen cansu nun yanına gittim..cansu sinirliydi.. ne konustuğumuzu sordu.. "ben nasıl başlıcağımı bilemiyorum cansu" dedim..

"çağla ya senden önce teklif etmiştim ve bugün bana evet dedi.. üzgünüm ama benim hoşlandığım kız o.."

çok üzüldü gözleri dolu dolu mutluluklar dileyip, evine doğru koşar adımlarla yürüdü..
cansu defteri o günden sonra bir daha açılmıyacaktı..
çünkü benden nefret edecek ve bir kaç gün sonrada en yakın arkadaşım hakan la çıkacaktı..
tabi ben buna kızacağıma daha çok mutlu olacaktım..

cansu gittikten sonra ben hemen çağlanın yanına gittim..hafta sonu için saat 12 de karşıyaka da, osman bey parkının tam karşısındaki otobüs durağında randevulaştık..

biraz ordan burdan bahsederken sen geldin parka.. yanımızdan hızla geçip yan banka oturdun.. ben çağla ya neden selam vermedin, yoksa öğrendinmi diye düşünürken, cevap çağla dan geldi..

"biz beyza ile küsüs.." "ben ismaille çıkarken beyzanın babası bizi parka sarmaş dolaş görünce "o kızla arkaslık etmeni istemiyorum" demiş.. bende kızdım ve küstük.." dedi..

biz bunları konusurken telefonum çaldı.. arayan sendin.. sürekli çaldırıp duruyordun.. çağladan izin alıp senin yanına geldim..

çok garip duygular içindeydim.. sana ne kadar kızsamda ne kadar bir başkasıylada çıkıyo olsamda hala seni seviyordum.. yanına gelirken kalbim sanki gögsümden dışarı fırlıcaktı..

ne istediğini sordum.. çağla ile kavga ettiğini söyledin.. ve bana bir mektup yazmışsın onu verdin.. bizi izleyen çağla senden mektup aldığımı görünce hızla kalkıp evine gitti.. seninle baş başa kalmıştık parkta..

mektubu sen gittikten sonra okumamı söyledin.. içinde merak ettiğim herşey varmış..
on dakika bile durmadın ve evine gittin..
ben bankta oturup heyecanla mektubu açtım..

mektupta; en son görüşmemizde yanımızdan geçen adamdan bahsediyordun...babanmış.. bizi birlikte görünce sana çok kızmış..
telefonuna iki hafta el koymuşlar..
parka çıkmanı yasaklamışlar..
beni unutturmak için ellerinden ne gelirse yapmışlar..

ama keşke bana veda mesajı çekmek yerine bunları yazmış olsaydın.. ozaman belkide ben senden ümidi kesmek yerine seninle br olup ailenle ve bize karşı olan herşeyle mücadele ederdim.. en yakın arkadasına gönlümde meğil vermezdi belki..

evet ben intikam hesapları yaparken bu arada çağladan hoşlanmaya başlamıştım.. ve bir anda herşey değişmişti.. sendende nefret etmem için bir sebep kalmamıştı..

ama şimdi daha zor bir durumdaydım.. çağla dan hoşlanıyordum ve senide seviyordum.. hakan ın baskısıyla bir süre bu şekilde devam etmeye karar verdim..

çağlayla ertesi gün karşıyaka da buluştuk.. önce bir cafeye giittik.. iki kola söyledik.. ve o arada teklif ettim.. oda kabul etti.. sonra biraz sahilde yürümek istedim.. el ele sahilde bir müddet yürüdük.. sonra sahildeki banklardan birine oturduk.. gelecek için hiç bir planımız yoktu.. sadece anı yaşamaya kara verdik.. ve ilk adımı ben attım.. küçük masum bir öpüücük kondurdum dudağının kenarına.. o gözlerini kapadı.. bu sefer daha büyük bir öpücük... karşılık verdi..

çağlayla ilişkimiz bu ilk çıktığımız gün gibi sahillerde parklarda bizim evde okuldan kaçtığı, eve dönmeden önce bize uğradığı her an delice sevişmekle geçti..

tabi bu sırada seninle sabahlara kadar mesajlar mektuplar.. sonunu bilmediğim bir yere doğru gidiyordu herşey.. kendimi bırakmıştım olayların akışına..

sana hiç dokunamıyordum.. çok fazla görüşemiyorduk.. sadece hafta sonu dersane çıkışına geliyordum alsancağa.. birlikte cafelere veya karşıyaka maçına gidiyorduk..oda topu topu haftada bir gün ve bir iki saat..

bir gün yine maç çıkışı alsancaktaki iskelede otururken yanımıza 6-7 tane göz tepeli geldi.. ve boynumdaki karşıyaka atkısını görünce almak istediler.. tabi ben vermedim.. baya bir bağrıştık.. tam kavga edecekken araya başka insanlar girdi.. ben atkımı vermemiştim ve sende ilkkez beni bu kadar sinirli görmüştün..

aylar ayları, yıllar yılları kovaladı..
bu geçen zaman içinde kaç kez beni çağla yla yaklalamıştın..
her defasında beni çağlaya bırakmamak için sustun..
yuttun sana yaptığım tüm haksızlıkları..
aşkın için..
bitmek tükenmek bilmeyen acılara attın kendini..
defalarca söz verdim onunla bir daha görüşmeyeceğime..
ve başımızdan geçen bir olaydan sonrada kesin kararlıydım..
hatırlıyormusun o olayı..

sana bugün parka çıkma dediğim günü..?
evet çıkmamıştın.. bende çağlayla buluşmuş sarmaş dolaş bankta otururken
karşı komsun bizi görmüş,
sana telefon açıp bildirmişti..
biz bankta öpüşürken sen öfkeyle yanımıza geldin..
ne diyeceğimi bilememiştim..
çünkü çağlayada seninle görüşmediğimi söylemiştim..
öfkeden deliye dönmüştün, karşıma geçip, "evet" dedin.. bir açıklama bekliyordun..
çağla bana bakıyordu..
bütün park bana bakıyordu..
"ne eveti" diyebildim..
bankın boş olan yerini işaret edip "otur " dedim..
"allah belanı versin" diyerek parkın bana en uzak olan
bölümündeki komşunun yanına doğru koştun ağlayarak..

çağla bana bakıyordu.. hiç birşey diyemedim..
oda ilkkez olayların farkına varmıştı sanırım..
ama onunla sadece anın tadını çıkarıyorduk..
zaten ankara ya gidecekti.. üniversite sınavlarına hazırlanıyordu..
radyo televizyonculuk okumak istiyordu..

ben durumu kurtarmaya çalışırken, sen parkın öbür ucunda başını dizlerinin
arasına almış ağlıyordun..
ilkkez kendimi bir pislik gibi hissettim..
sen kendini yerlere atmış, tozun toprağın içinde çırpınıyordun..
sinir kırizi geçiiriyordun..
"neden" "neden" diye bağırıp duruyordun..
dayanamadım yanına geldim.. beni iterek defol git dedin..
gitmedim.. elinden tutup ayağa kaldırdım.. sımsıkı sarıldım sana..
sende bana sımsıkı sarıldın ve "neden bunu bana yaşatıyorsun" dedin..
hiç bir şey diyemedim..
sonra beni itip evine doğru ağlayarak koştun..

o olaydan sonra çok savaştım kendimle..

çağlaya ondan ayrılmak istediğimi söyledim defalarca.. ve kaç kezde senin için terkekttim..
ama hiç benden vazgeçmedi..
hep aradı..
bir defasında seninle bostanlı son duragında otobüs beklerken yine telefonum çalmıştı..
arıyan yine oydu..
sen çılğına döndün yine.. ve elinden çantanı ve öğrenci kimliklerini yere fırlatıp
ağlayarak sahile doğru koşmaya başladın..
denize atacaktın kendini o sogukta.. tam sahilin ucunda seni yakaladım..
yağmur yağıyordu.. ağlayarak isyan etmeye başladın..
sakinleştirmeye çalıştım..
beni iktiriyordun..
yumrukluyordun..
bagırıp ağlıyordun..
sırılsıklam olmuştuk..
herkez bizi izliyordu..
sana sarıldım..
ve sakinleştirdim..
benim onu aramağıdımı onun sürekli beni aradığını söyledim..
telefonumu istedin..
onun telefonunu sildin..
ve "birdaha görüşmücem" diye söz verdirdin..

ama birtürlü vazgeçemiyordum..
ne ondan ne senden..
hergün parktaki serserilerden ondan ayrılmam için tehtitler geliyordu..
kulak asmıyordum..
ama senide kaybediyordum..
ikinizin birden elimden kayıp gideceğini bilmiyordum..

2005 yılının temmuz ayıydı..
çağla tam istediği bölümü ankara radyo/televizyonculuk bölümünü kazanmıştı..
sevinçten çılgına döndü..
ben üzülsemde en azından seninle teselli buluyordum..
çünkü bana kendin söylemiştin izmirden başka bir yere tercih yapmıycam diye..
edebiyat öğretmeni olmak istiyordun..

sevginden bana olan balılığından o kadar emindim ki..
ona güvenerek hesapsız bağlandım sana..
ben artık uslu durunca
bir daha seni üzmeyince çok mutlu oluruz sandım..
artık çağlada yoktu çünkü..
zaten bu karmaşadan çok sıkılmıştım..

içinde açtığım yaradan, kırılılan bunca seyden sonra
bizim için hala bir umut vardır diye düşünüyordum..
yokmuş..

ogün seni yine bostanlıya çağırdım..
üniversiteyi kazanıp kazanmadığını henüz bilmiyordum..
ama önemlide degildi..
nasılsa izmirdeydin..
benimleydin..

kuyumcuya gittim..
iki söz yüzüğü aldım..
bir demette kırmızı gül alıp sahilde seni beklemeye başladım..
çok geçmeden sen göründün uzaktan..
içim heyecanla dolmutu..
banka oturduk..
sana seninle sözlenmek istediğimi söyledim..
bundan sonra çok değiştiğimi ve artık bir tek senin olacağını söyledim..
söylediklerime hiç bir tepki vermeden, "sana birsey söylemem gerekiyor" dedin..
"ben gidiyorum"..

nereye gidiyordun..
neden gidiyordun..
nasıl gidiyordun..

"ankarayı kazandım" dedin..
artık ankarada okuyacagım..
seni terkediyorum gülgüzeli.."
elimde yüzüklerle kalakalmıştım..
sanırım "gül güzeli" de o gün tılsımını kaybetmişti..

bana hayatımın en büyük dersini vermiştin..
bu seninle son görüşmemiz oldu...



alInTıDıR...!!!


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >En Çirkin 10 Otomobil>
  17.Ağu.2008 Pzr 21:30:00
fiogf49gjkf0d
En çirkin 10 otomobil


Pontiac Aztek

Askmen dergisinin oluşturduğu geçmişten bugüne üretilen en çirkin otomobiller listesinde Pontiac Aztek birinci sırada yer alıyor. Otomobil performans sınavlarını başarıyla geçse de tasarımının zevksizliği ve belirsizliğinin onu listenin en başına taşıdığı belirtiliyor.





En çirkin 10 otomobil


Citroen 2CV

Dünya çapında bir ikon haline gelen serinin bir çok olumlu özelliğine karşın dergi, objektif bir estetik bakışla değerlendirildiğinde bu modelin de listede olması gerektiğini belirtiyor. Özellikle tekerlek aksamı eleştirilen konuların başında geliyor



En çirkin 10 otomobil


Dodge Rampage

Piyasada uzun ömürlü olamayan Dodge Rampage sadece 1982 ile 84 arasında üretildi. Fakat tasarımdaki kaba çizgilerle oluşan hantal görünümü ve vasat performansıyla çirkin otomobiller listesindeki ömrünün uzun olacağı ön görülüyor.














En çirkin 10 otomobil


Suzuki X-90

1996 ile 98 arasında beklenen satışı gösteremeyen modelin sorununun tasarımındaki belirsizlik olduğu belirtiliyor. Suzuki X-90 ın reklam kampanyasında kullanılan Onda ne görüyorsunuz? sloganına hala net bir cevap bulunamadığı esprisiyle tasarımındaki kararsızlıklar eleştiriliyor.








En çirkin 10 otomobil


Chevrolet Lumina APV
Her amaca uygun araç misyonuyla piyasaya sürülen Chevrolet Lumina APV, 90 lı yılların başında popüler bir model olmasına rağmen diğer markaların ürettiği minivanlarla karşılaştırıldığında tasarımının yeterli bulunmadığı belirtiliyor.









En çirkin 10 otomobil


Subaru Baja

Subaru Baja 1993 yılına kadar üretilen Subaru BRAT’ın devamı olarak üretildi. Araçta modernleştirme adına yapılan değişimlerle ortaya çıkan görüntü bir yıldızın çöküşüne benzetiliyor.










En çirkin 10 otomobil


AMC Eagle

1980 ile 88 arasında üretilen bu otomobili oluşturan parçaların zevksiz seçimler olduğu belirtiliyor ve ortaya çıkan görünüm sevimsiz bulunuyor.







En çirkin 10 otomobil


AMC Eagle

1980 ile 88 arasında üretilen bu otomobili oluşturan parçaların zevksiz seçimler olduğu belirtiliyor ve ortaya çıkan görünüm sevimsiz bulunuyor.




En çirkin 10 otomobil


Datsun B210

Aynı markanın 240Z modeli güzel otomobiller listesinde yer bulurken bu model çirkinler listesinde yer alıyor. Modelin görünümü için biçimsiz tabiri kullanılıyor.




En çirkin 10 otomobil


Chrysler PT Cruiser Convertible

Üstü açık otomobiller genelde havalı kabul edilse de bu modelin görünümü sepete benzetilerek eleştiriliyor. Güvenliği ve sağlamlığı artırsa da kapı kenarında sepet sapına benzeyen parça da çirkin otomobiller listesine alınmasının bir diğer nedeni...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Geleceğin Antikaları>
  17.Ağu.2008 Pzr 21:27:22
fiogf49gjkf0d
Geleceğin antikaları...
Tasarım anlayışıyla çağdaş ve geleneksel tarzları biraraya getiren Decorium, camda şaheserler yaratıyor. Özel tasarımlarıyla yurtiçi ve dışında bilinen bir marka olan Decorium, ürün grubuna yeni markalar da ekliyor.

1985 yılında kurulan Decorium bugün işlenmiş cam denildiğinde akla gelen şirketlerin başında geliyor. Piyasaya girmesiyle birlikte cam sektörüne kalite ve çeşitlilik kazandıran Decorium, 1990 lı yıllardan itibaren yurt içinde ve yurt dışında tanınan bir marka haline geldi.

Türkiye genelinde, neredeyse her ilde bir mağaza ya da bayi sahibi olan Decorium, Osmanlı ve Türk motifleri ağırlıklı ürünler ürettiği gibi, ihracat yaptığı ülkelere göre Earklı modeller ve desenler de çalışıyor. Decorium un fabrikasında görüştüğümüz Genel Müdürü Süleyman Sırrı Şahin ile markanın yeni koleksiyonlarını, tasarım çalışmalarını ve yurtdışı hedeflerini konuştuk.

Decorium kısa zamanda pek çok ülkenin pazarına girdi. Bu ülkeler hangileri?
Uzakdoğu, Ortadoğu, Avrupa ve İskandinav ülkeleri olmak üzere toplam 35 ülkeye ihracat yapıyoruz. Rusya da şimdilik bir çalışmamız yok. Önümüzdeki günler de Çin de bir fuara katılacağız. Onlar da yurt dışından kaliteli ürün almak istiyor. Çin e gittiğinizde dünyada tanınan hemen hemen pek çok markayı görürsünüz. Bu nedenle Çin, mal satmak için önemli ve büyük bir pazar.

Türk camının yurtdışında satış şansı nasıl?
Cam bir kültür... Günlük kullanılmasından ziyade, ürünlerimiz el yapımı olduğundan değeri de yüksek oluyor. Tasarım önemli. Hangi ülkeye hangi modelde ürün gideceğini doğru şekilde saptamalısınız. Avrupalıya Şark kültürüne ait ürün veremezsin. Kendi tazına, yaşam şekline ve zevkine uygun ürün almak ister. Biz de ona göre koleksiyonlar oluşturuyoruz.

Ülkenin konumu ve halkın yaşam şekline göre üretim yapıp, o pazarlara girmeye çalışıyoruz. Bu da daha iyi ve daha çok ürün satılmasına neden oluyor. Katıldığımız fuarlarda sergilediğimiz ürünler çok beğeniliyor ve Türkiye de yapıldığını duyunca şaşırıyorlar.

Tasarım çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Decorium; sektörün önünde olduğundan araştırmak ve yenilikleri bulmak zorunda. Bunları yaparken alışılmışın dışında formlar yakalamaya çalışıyoruz. üç kişilik bir tasarımcı grubumuz var ve tasarımmcılarımız değişik formlar üretmek için çalışıyor. Bu çalışmalar modern ürünlerde, Osmanlı da ya da Şark etkileri taşıyan ürünlerde farklılaşabiliyor.

Tabii sürekli ülkeye formlarla oynamak maliyeti artıran bir etken. Çünkü her form için ayrı kalıp alınması gerekir. Form üretildikten sonra üzerindeki işlemeler çalışılıyor ve yılın moda renkleriyle renklendiriyor. Esinlendiğimiz kültür; Osmanlı ve Anadolu kültürü.

Osmanlı izini takip eden işlerin dışında bütünüyle Decorıum a ait çizgiler taşıyan işler üretiyoruz. Osmanlı büyük bir kültür ve yararlanırken tabii ki kendi yorumumuzu katıyoruz. Osmanlı izleğini takip eden ürünler, sadece birer kopya değil. Bu ürünler, Decorium un çalışmalarıyla şekilleniyor, güncelleniyor.

Decorium veya Paşabahçe de satılan Osmanlı ile piyasada adına Osmanlı denen ürünler arasında çok fark var. Decorium un ürettiği Osmanlı tarzı ürünlerin üzerinde ciddi anlamda bir sanat çalışması yapıldığını söyleyebilirim. Bu da ürün fiyatına yansıyor. Ürünlerimiz 3-4 kere fırınlanıyor, dolayısıyla ürünün dayanıklılığı ve kalitesini piyasadaki diğer ürünlerden çok daha farklı bir yere taşıyor.

Günümüzde her şey kısa sürede tüketiliyor. Ürünlerinizin dayanıklılığı onlara nasıl bir avantaj sağlayacak?
Kaliteli bir ürün aldığınız zaman geleceğe değerli bir obje olarak kalabilir. Yani işlemelerin camın içine tam olarak nüfuz etmesi zaman içinde aşınmayı önler. Bu da objenin uzun yıllar ilk günkü gibi kalmasını sağlar. Osmanlı koleksiyonumuz, 50 yıl sonra tarihi eser özelliğine sahip olacak, iyi korunurlarsa bu ürünlerin geleceğe yönelik güzel bir hazine olduğunu düşünüyorum.

Üretimdeki kalite kontrol nasıl yapılıyor?
Tüketicinin istek ve arzularına cevap veriyor, tüketiciyi düşünerek adım atıyoruz. Ürün kadar ambalajına da önem veriyor ve belirli bir kalitede sunuyoruz. Ürünler, el imalatı olduğu için gözü rahatsız eden noktalar olabildiğinden, kalite kontrol camdan başlar. Çünkü bir sonraki aşamada yapılacak olan işçilik çok daha farklıdır. Cam hazırsa işlemelere geçilir.

Üretimin her aşamasında kalite kontrol edilir ve biz buna kademeli kalite kontrol deriz. Hatayı minimuma indiren bir çalışma biçimidir. Tüm bu aşamalardaki kontrol işlemi için ciddi bir zaman ve mesai harcanır.

Satış sonrası da destek devam ediyor mu?
Mutlaka. Tüketici artık bilinçlendi. Para verip sonra pişman olmak kötü bir durum. Satın alınan ürün hatalı çıktığında hemen değiştiriyoruz ya da aldığı bir ürünün kenarı kırıldığında fabrikada düzeltip, tamir edebiliyoruz. Müşterilerimiz kalitede bize güvenirler. Şimdiye kadar ciddi bir şikâyetle karşılaşmadık.

Decorium da yeni ürünler neler?
Artık günümüzde, tek markanın satıldığı mağazalar azaldı. Konsept
değişti. Çarşılarda kiraların yüksek olması, işleri daha da zorlaştırıyor. Mağazaya bir müşteri girdiğinde cam yerine porselen alabileceğini düşünerek hem kendi mağazalarımız, hem de satış yaptığımız diğer mağazaları düşünerek farklı ürün grupları oluşturduk.

Mesela Avrupa dan finn kaplan getirdik. Bunları De Silva markası altında satışa sunduk. Porselen yemek takımı için bir Polonya firmasıyla anlaştık. Porselen skalamızda Uzakdoğu dan getirdiğimiz ürünler de var.

Çok zarifler, ince ve beyaz bu ürünlerin bütün kimyasal tahlilleri de tamamlanmış, kontrolleri yapılmıştır. Orada markalaşmış ve dünyaya ürün satan markaları, burada Decuard porselen markası olarak geliştirdik.

Son olarak ürünlerimizin arasına çatal-bıçak takımlannı da kattık. Belçikalı bir marka olan ve 75 yıldır üretim yapan Gembloux u, Eternum ismiyle ithal ettik. Dışarıdan aldığımız ürünün kalitesi ve fiyatına çok önem veriyoruz çünkü müşterimize karşı sorumluluk duyuyoruz ve onu rahatsız edecek her türlü durum için azami dikkat gösteriyoruz.

Yurtdışında yatırım yapıyor musunuz?
1992 de Dubai de bir mağaza açtık ve bir süre sonra devrettik. 1992 de Romanya ya yaptığımız yatırımlara başladık. O yıllarda farklı bir alana girip, gıda sektörüyle ilgili yatırım yaptık. 2000 li yıllarda ise Bükreş te 2 bin 500 m2 lik alan üzerinde kurduğumuz tesisimizi açtık. Bu nedenle ihracatımızın bir kısmım da Bükreş teki fabrikadan gerçekleştiriyoruz. Bütün Romanya ya toptan sahş yapıyoruz. Yurtdışı hedeflerimizi, yönetim kurulunda aldığımız kararlar doğrultusunda belirtiyoruz.



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >ChatCity nin Biricik Bebekleri :)>
  17.Ağu.2008 Pzr 02:03:10
fiogf49gjkf0d
Çok Güzel Olmuş Emeğine Sağlık
<<1...100...200...300...400...500...600...685686687688689690691692693694695 696697698699700701702703704705...800...900...983>>