ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
4 Mayıs 2024, Cumartesi 09:19   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...600...700...781782783784785786787788789790791 792793794795796797798799800801...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >2008 Tıp Ve Bilim Ödüllü Fotoğrafları>
  26.May.2008 Pzt 17:12:42
fiogf49gjkf0d
Özel ödül kazanan resim:Görsel Projeksiyon Tomografisi ile bir fare embriyosu



Özel Ödül:Oksitlenen C Vitamini Kristalleri



Özel Ödül:Bozulan bir damardan sızan kırmızı kan hücreleri




İnsan ince bağırsağından kılımsı çıkıntılar(villi)



Kutuplaştırılmış ışık altında görülen sıvı kristal



Bir yemekte yayılan kolon kanseri hücreleri



HIV iç yapısı




manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Kalp Krizi Ve Sıcak Su>
  26.May.2008 Pzt 16:34:22
fiogf49gjkf0d
Kalp Krizi ve Sıcak Su





Kalp Krizi ve Sıcak Su
Bu çok güzel bir yazıdır. Sadece öğünlerden sonra
sıcak su içme
konusuna değil kalp krizi risklerine de değinmektedir.
Çinliler ve Japonlar
yemeklerinden sonra soğuk su değil sıcak çay içerler.
Belki biz de yemekten
sonra sıcak bir şeyler içme alışkanlığımızı onlardan edindik.
Eğer yemeklerden sonra soğuk şeyler içiyorsanız
bu yazı size
hitap ediyor. Yemekten sonra soğuk bir şeyler içmek
sizi rahatlatabilir.
Ancak tükettiğiniz soğuk su katılaşarak yağlı bir madde
haline döner ve
yavaş bir şekilde sindirilir. Bu asitli tepkime bozularak
bağırsakta katı
maddelerden daha hızlı bir şekilde emilir. Bir kısmı
bağırsağa yapışır.
Kısa bir süre sonra tamamen yağ haline döner ve
kansere yol açar.
Yemekten sonra sıcak su veya çorba içmek en iyisidir.
Kalp krizi hakkında önemli birkaç bilgi






Kalp krizi belirtisi her zaman
sol kolun uyuşması değildir. Çenedeki şiddetli ağrıların da
farkında olun.
İlk göğüs ağrınız kalp krizi sırasında gerçekleşmez.
(Daha önce mutlaka
göğüs ağrınız olmuştur) Mide bulantısı ve şiddetli
terleme de önemli kalp
krizi belirtilerindendir. Kalp krizi geçiren insanların
%60 ı uyurken ölür.
Göğüsteki ağrılar sizi uykudan uyandırabilir.
Lütfen dikkatli olun ve
olanların farkına varın.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ben Okurken Ağladım (bi bakın)>
  26.May.2008 Pzt 16:26:10
fiogf49gjkf0d

HA BİR DE BOL BOL MADEN SUYU İÇ GAZ ÇIKARIR VE RAHATLARSIN



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ben Okurken Ağladım (bi bakın)>
  26.May.2008 Pzt 16:24:43
fiogf49gjkf0d

SEVGİN SENDE HAZIMSIZLIK VAR (MİDE RAHATSIZLIĞI) BUNLARI YAPMANDA FAYDA VAR BENMide Hastalıkları



Mide asidi

Mide duvarında ve özellikle de midenin alt bölümlerinde minik salgıbezleri vardır. Bu bezler, eti ve albümin maddelerini de ayrıştırabilen mide asidini salgılarlar. Az veya çok mide asidi salgılanması durumunda eğir kökü yardımcı olabilir.

Eğir kökü: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış eğir kökü, bir bardak soğuk suda 10-12 saat bekletildikten sonra ılıklaştırılır ve süzülür. Her öğünden önce ve sonra bir yudum çay içilir. Yani toplam olarak günde 6 yudum eğir kökü çayı içilir ve bu da bir bardağa eşittir. Daha fazla içilmemelidir! Çayın hep sıcak kalabilmesi için, önceden ısıtılmış bir termosta muhafaza edilmesi yararlı olur.

Mide balgamlanması (mukus fazlalığı)

Mide balgamlanması, midedeki kordiya bezlerinin fazla mukus salgılamasından kaynaklanır.

Isırganotu: Mide balgamlanmasına karşı bir ısırganotu kürü önerilebilir. Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 3-4 bardak taze demlenmiş ısırganotu çayı, soğutulmadan yudumlanır.

Çıbanotu: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 3-4 bardak taze demlenmiş bitki çayı soğutulmadan yudumlanır.

Mayıs papatyası: Yarım tatlı kaşığı mayıs papatyası, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-3 bardak taze demlenmiş papatya çayı soğutulmadan yudumlanır.

Ebegümeci: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış taze yaprak, bir bardak soğuk suda 10-12 saat demlendirilir ve ılıklaştırıldıktan sonra süzülür. Gün boyunca 2 bardak sıcak çay yudumlanarak içilir. Bir kerede demlenen çay, önceden ısıtılan bir termosta sıcak olarak muhafaza edilebilir.

Adaçayı: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış adaçayı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Hindiba: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış hindiba kökü, bir bardak soğuk suda 10-12 saat bekletildikten sonra ılıklaştırılır ve süzülür. Gün boyuna yayılarak 2 bardak çay yudumlanarak içilir. Bir kerede demlenen 2 bardak çay, önceden ısıtılan termosta sıcak olarak muhafaza edilebilir.

Mide basıncı

Mayıs papatyası: Yarım tatlı kaşığı mayıs papatyası, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak iki dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Civanperçemi: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Sabahları ve akşamları birer bardak taze demlenmiş civanperçemi çayı soğutulmadan yudumlanır.

Mide büyümesi

Fazla doldurulan veya içinde besinlerin çok uzun süre beklediği mide büyür ve aşağı doğru sarkmaya başlar. Mide kapısındaki bir darlık da mide büyümesine yol açabilir.

Koyunotu (Agrimonia euphatoria): Sıkıştırıcı-büzüştürücü etkisi sayesinde koyunotu çayı mide büyümesine karşı başarıyla kullanılabilir. Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Mide kanaması

Karakafesotu kökü: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir bardak soğuk suda 10-12 saat bekletildikten sonra ılıklaştırılır ve süzülür. Gün boyuna yayarak 2-3 bardak ılık çay yudumlanarak içilir. Kullanım kolaylığı açısından, ılık çay, önceden ısıtılmış bir termosta muhafaza edilebilir.

Çobançantası: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Civanperçemi: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Mide kanseri

Bitki karışımı: Mide kanserinde günde 6-8 bardak ısırganotu-aynısafa eşit karışımının çayı içilmelidir. İnce kıyılmış bu bitki karışımından yarım tatlı kaşığı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Önerilen çay miktarı gün boyuna yayılarak (örneğin 15-20 dakikada 1-2 yudum), soğutulmadan yudumlanır.

Özsu karışımı: Taze toplanan ısırganotu ve sinirliot yaprakları iyice yıkanıp ince kıyıldıktan sonra uygun bir meyve sıkacağına atılarak özsuları elde edilir. Bu özsu karışımından saatte 1 yemek kaşığı, aynı miktarda suyla inceltilerek alınır. Mevsim nedeniyle herhangi bir bitki bulunamıyorsa, bulunabilen bitkilerin özsuyu kullanılmalıdır.

Ekşi yonca özsuyu (Oxalis acetosella): Başlangıçta önerilen çay karışımının her bir bardağına (eğer kanser başlangıç aşamasında ise), taze sıkılmış ekşi yonca özsuyundan 3-5 damla eklenir. Taze toplanan bitki yıkanır ve hemen meyve sıkma robotuna atılır.

İsveç Şurubu kompresi: Her gün 4 saat süreli bir İsveç Şurubu kompresi mide bölgesine uygulanır. İsveç Şurubunun içeriğindeki alkolün deriyi kurutmasını önlemek için, kompres bölgesi önceden aynısafa merhemi ile iyice nemlendirilir. Sonra yeterli büyüklükte bir pamuk parçası İsveç Şurubuyla nemlendirilir ve mide bölgesine yatırılır. Kompresin üstüne bir tabaka kuru pamuk koyulur ve hepsi, ısıyı korumak ve çamaşırların lekelenmesini önlemek için, bir plastik parçasıyla örtülür. En sonunda, büyük bir kumaşla kompres iyice tespit edilir.

Aynısafa merhemi: Bir İsveç Şurubu kompresinden önce deriye sürülmesi gereken aynısafa merheminin hazırlanışı: Bir tavanın veya tencerenin içinde kızdırılan 250g saf domuz yağına (kaz yağı veya tereyağı da olabilir) 2 avuç dolusu ince kıyılmış taze aynısafa bitkisi (çiçek, yaprak, sap) eklenir. Kızartma yapar gibi, 2-3 dakika boyunca kabın içindekiler karıştırılır ve ocaktan indirilerek, üstü kapalı biçimde ertesi güne kadar serin bir ortamda bekletilir. Ertesi gün kap yeniden ocağa koyulur ve yağ iyice akışkan hale gelene kadar ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür ve kapaklı temiz merhem kaplarına aktarılır.

(Çevirenin notu: Süzme sırasında posalar sıkılacak olursa, bitkinin özsuyu yağın dibine çöker ve küf oluşturur. Bu tür merhemlerin buzdolabında muhafaza edilmesi gerekir.)

Atkuyruğu buğu kompresi: Bu hastalıkta, günde iki kere 2 saat süreli atkuyruğu buğu kompreslerinin mide bölgesine uygulanması önerilir. İki avuç dolusu ince kıyılmış atkuyruğu(taze bitki daha etkilidir), içinde su kaynayan bir tencerenin üstüne oturtulmuş olan süzgece koyulur ve tencerenin üstü örtülür. Buhar bitkileri ısıtır ve yumuşatır. Yumuşayan sıcak bitkiler temiz bir tülbendin üstüne yayılır ve tülbent kapatılarak mide bölgesine yatırılır. Isıyı tutucu büyücek bir bezle kompres tespit edilir ve sıkıca örtülür. Kompresin etki süresi boyunca (en az 2 saat) hasta sıcak yatağında kalır ve sıkıca örtünür. Atkuyruğu buğu kompresi, eğer hasta rahatsız olmuyorsa, gece boyunca da etkilemeye bırakılabilir.

Mide krampları

Bu rahatsızlık, önemli mide ve bağırsak hastalıklarının bir belirtisi olabilir.

Kurtpençesi(Kibritotu) yastığı: Bir küçük yastık kılıfına 100-200g kurtpençesi bitkisi doldurulur ve mide bölgesine uygulanır.

Isırganotu: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu yaprağı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Aynısafa: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış çiçek yaprağı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Her gün sabah ve akşam saatlerinde birer bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Civanperçemi: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Kekik: Yarım tatlı kaşığı kekik, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Kekik yastığı: Dıştan kullanım için kurutulmuş kekik dalları ve çiçekleriyle doldurulmuş bir yastık kılıfı çok elverişlidir. Küçük bir yastık kılıfı bitkiyle doldurulur ve mide bölgesine uygulanır.

Atkuyruğu buğu kompresi: Ağrılı mide krampları atkuyruğu buğu kompresleriyle kısa sürede yatıştırılabilir. İçinde su kaynayan bir tencerenin üstüne oturtulmuş süzgecin içine iki avuç dolusu (taze bitki daha etkilidir) ince kıyılmış atkuyruğu koyulur. Bitkiler kesinlikle kaynayan suyun içine atılmaz! Tencereden yükselen buharlar bitkiyi ısıtır ve yumuşatır. Sonunda sıcak bitkiler bir tülbendin üstüne yayılır ve tülbendin uçları birbirinin üstüne atılarak bir kompres paketi oluşturulur. Bu kompres mide bölgesine yatırılır, irice bir örtüyle iyice tespit edilir ve birkaç saat veya bütün gece boyunca etkilemeye bırakılır. Atkuyruğu buğu kompresinin etkisinden yararlanmak için mutlaka sıcak tutacak biçimde sıkı giyinilmelidir. Böylece, kompresin sıcaklığı yitirilmemiş olur.

İsveç Şurubu: Mide krampı başladığında hemen 1 yemek kaşığı dolusu İsveç Şurubu biraz suyla veya bitki çayıyla inceltilerek içilir. Krampların derecesine göre, günde 3 yemek kaşığına kadar İsveç Şurubu alınabilir.

Mide rahatsızlıkları (Gastrit bölümüne bakın)

Ebegümeci: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış taze ebegümeci, bir bardak soğuk suda 10-12 saat demlendirildikten sonra ılıklaştırılır ve süzülür. Günde 2 bardak çay içilir. Kullanımı kolaylaştırmak için, günlük çay miktarı, önceden ısıtılmış temiz bir termosta muhafaza edilebilir.

Eğir kökü: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış eğir kökü, bir bardak soğuk suda 10-12 saat demlendirildikten sonra ılıklaştırılır ve süzülür. Her öğünden yarım saat önce ve sonra bir yudum içilir. Daha fazla içilmemelidir! Kullanım kolaylığı açısından, ılık çay, önceden ısıtılmış temiz bir termosta muhafaza edilebilir.

Mayıs papatyası: Yarım tatlı kaşığı mayıs papatyası, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

İsveç Şurubu: Yukarıda adı geçen, örneğin papatya çayına karıştırılarak, rahatsızlığın derecesine göre, günde 3 çay kaşığı, 3 tatlı kaşığı veya 3 yemek kaşığı dolusu şurup alınabilir. Yarısı yemeklerden önce ve öteki yarısı da yemeklerden sonra içilecek olan bitki çayına 1 kaşık İsveç Şurubu eklenir(herhangi bir kaşık).

Mide şişkinliği (Şişkinlik bölümüne de bakın)

Mayıs papatyası: Yarım tatlı kaşığı mayıs papatyası, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır. Her bardak çaya yarım veya bir tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenebilir.

Eğir kökü: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış eğir kökü, bir bardak soğuk suda 10-12 saat demlendirildikten sonra ılıklaştırılır ve süzülür. Her öğünden önce ve sonra birer yudum olmak üzere, günde 6 yudum eğir kökü çayı içilir. Kullanım kolaylığı açısından, sıcak çay, önceden ısıtılmış bir termosta muhafaza edilebilir.

Mide ülseri

Mide ülseri, kadınlara kıyasla erkeklerde dört kat fazla görülür. Çünkü, mide ülserine yol açabilecek etkenlerle, erkekler kadınlara kıyasla daha çok karşı karşıya gelirler. Bu etkenler, stres(hızlı yaşam biçimi, ruhsal baskılar, çatışmalar), sigara alışkanlığı, yapısal nedenler (ince yapılı olmak), kronik karaciğer veya akciğer hastalıkları, kronik açlık ve hormonsal etkenler. Ülserin oluşumu, mide mukozasının herhangi bir noktasının mide asitlerine direnç gösterememesiyle başlar. Midenin kendi kendini sindirdiği bir dönem başlamıştır artık. Üst karında basınç ve doygunluk duygusu, mide ağrısı, mide bulantısı, kusma, ekşime ve geğirme gibi belirtiler oluşmaya başlar. Midenin asit üretimini özellikle uyaran, baharatlı ve bol yağlı yemekler, kaba sebzeler ve hayvansal yağlar, alkol ve kahve, hasta mideyi özellikle rahatsız edenlerin başlıcalarıdır. Mide ülseri çeken kişinin, midesini korumak ve rahatlatmak için, uygun bir beslenme diyetine kesinlikle uyması gerekir.

Ayrıca şu noktalara da dikkat edilmelidir: Besinler çok iyi çiğnenmeli, daha sık ve az miktarlarda yemek yenmeli, yemek sırasında sakin ve rahat olunmalı; yemek ısılarının normal ölçülerde olmasına dikkat edilmeli; alkol, sigara ve kahveden uzak durulmalıdır. Mide ülseri çeken kişilerin önemli bir bölümü, sıkıntıları ve problemleri içine atmaya yatkındır. Rahatsızlıklarını ani patlamalarla dışa vuran kişiler değil, daha çok sessizce acı çeken kişilerdir genellikle. Yalnızca problemleri halletme biçimi nedeniyle, bu hastalığın oluşabilmesi için gerekli ortam yaratılmış olur çoğunlukla. Bu nedenle, her hasta kişi, kendisi için zararlı olan bu tür problemlerin kaynaklandığı çalışma ortamını ve özel yaşamını kontrol altına almaya çalışmalıdır.

Isırganotu: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş ısırganotu çayı, haftalar boyunca sürekli içilebileceği için, uzun süreli tedavi kürlerine çok uygun bir bitkidir.

Ebegümeci: Mide ülserinde, taze ebegümeci yaprakları ve kaba öğütülmüş arpa ile hazırlanan bir çorba çok yararlıdır. Önce arpa çorbası pişirilir ve sonra, ince kıyılmış taze ebegümeci yaprakları çorbanın üstüne serpiştirilir.

Aynısafa: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış çiçek yaprağı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.



Kuşekmeği(Polygonum aviculare): Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Bitki karışımı: 100g karakafesotu kökü, 50g aynısafa çiçeği ve 50g kuşekmeği, ince kıyılmış olarak harmanlanır. Yarım tatlı kaşığı bitki karışımı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Mide yanması

Mide yanması, normalde mide sıvısındaki asit oranının yüksekliğinden kaynaklanır. Mideden ağza yükselen yakıcı, kramp benzeri bir duygudur. Çok ender oluşan mide yanmaları soda (natron) kullanımı ile yatıştırılabilir.

Ama bu durum sıklıkla yineleniyorsa, nedeninin bir uzman tarafından teşhis edilmesi gerekir. Genellikle, beslenmede yapılan bazı değişiklikler rahatlatıcı olabilir. Bu durumda, şekerli besinlerden, acılı ve baharatlı yemeklerden ve öncelikle yağda kızartılmış tüm besinlerden uzak durmak gerekir.

Aynısafa: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış çiçek yaprağı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Ekşi yonca(Oxalis acetosella): Bir yemek kaşığı dolusu ince kıyılmış taze yaprak, yarım litre kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Çayın soğuması beklenir ve günde 2 bardak yudumlanarak içilir.

Civanperçemi: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

Mide zayıflığı

Kullanılan tanımlama mide zayıflığı, mide mukoza iltihabına yatkınlığı karakterize eder. Mide zayıflığı çeken kişiler, akut veya kronik gastrite yakalanmamak için, midelerine gereken özeni göstermelidirler.

Ceviz tentürü: Haziran ortasında 20-25 adet henüz tam olgunlaşmamış ceviz meyvesi dış kabuğu ile birlikte dörde bölünerek bir kavanoza doldurulur ve üstüne 1 litre kanyak veya votka eklenir. Sıvı cevizlerin üstüne çıkmalıdır. Kapağı iyice kapanan kavanoz en az üç hafta sıcak bir ortamda bekletilirken arada bir çalkalanır. Süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür ve koyu renkli şişelerde muhafaza edilir
CE



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Gülün Mucizeleri>
  26.May.2008 Pzt 16:10:19
fiogf49gjkf0d





Tıp dünyası gül mucizesini yeni keşfetti. Oysa Osmanlı ve islam dünyasında gülün sağlık alanındaki kullanımı çok yaygındı.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, gül yağı, gül suyu, gül şerbeti, gül reçelinin, binlerce yıl çeşitli hastalıkların tedavisinde ilaç olarak kullanıldığını aktardı. 5 yıldır bu alanda araştırma yapan Altıntaş, gülün faydalarını sıraladı.

Gül suyu;
-Ciltteki yaralanmalarda ve cilt hastalıklarının iyileştirilmesinde büyük etkiye sahip.
-Serinletici ve ateş düşürücü özelliği bulunmakta.
-Kırışıklıklara karşı ve yaşlanma etkilerini geciktirici özelliği var.


Gül yağı:
-Çağımızın hastalığı strese karşı iyi geliyor.
-Osmanlılar da gül yağı psikolojik tedavilerde kullanılmış.
-Gül yağı ile baş ovulduğunda baş ağrılarına iyi geldiği gözlenmiş.

Gül reçeli, şurubu ve şerbeti ise mide için bire bir. Hazımsızlıkta, karaciğer hastalıklarında gül reçelinin tedavi etkisi büyük

Gülün şifası yaprakları, dalları taze yada gölgede kurutulan yapraklarındandır.

* Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir.
* Suda bekletilmiş çiçeklerinden oluşan gargara, ağız yaralarını iyileştirir.
* Gülün hafifçe kaynatılmasıyla yapılan çay, bulantıyı keser, öksürüğü dindirir.
* Gül suyu vazelinle karıştırıldığında çatlakları giderir. Elleri güzelleştirir


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Uçarak Gelen Hastalıklar>
  26.May.2008 Pzt 15:02:05
fiogf49gjkf0d

Yaz geldi ve her tarafı sivrisinek sardı. Nerde olursam olayım gelip beni buluyor ve sokuyorlar. Diyelim ki AIDS li bir hastayı soktu sivrisinek ve geldi sizi ısırdı... Size ne gibi tehlikeler bekliyor. Aile Hekimliği Uzmanı, Clinica Gayrettepe Tıbbi Direktörü Dr. Eren Eroğlu, Mynet okurları için yazdı.

AIDS IN BULAŞMA YOLLARI
Sivrisinek sokması ile AIDS e sebep olan HIV virüsü bulaşmaz. HIV in insanlara bulaşması başlıca;
1. Cinsel ilişki ile
2. Vücudunda HIV bulunan birinin kanı bulaşan enjektör yada cerrahi aletin tekrar kullanılması yada batması ile
3. HIV taşıyıcısı anneden doğan bebeğe hamilelik veya doğum sırasında veya emzirme ile
4. Kontrolü yapılmamış mikroplu kan ve kan ürünleri verilmesi ile olur.
5. Kanamaya sebep olabilecek kuvvetli öpüşmeler de bulaşma yollarından biridir.
Buna karşın günlük normal el sıkma, aynı tuvaleti kullanma, ayni bardaktan su içme, hapşırma ve öksürme ile hastalık insandan insan geçmez.
Bir hastalığın sivrisinek aracılığı ile bulaşabilmesi için o hastalığa sebep olan mikrobun sivrisineğin vücudunda gelişimini sürdürüyor olması yada yaşamını devam ettirebilmek için uygun ortamı bulması gerekir. HIV bu mikroplardan biri değildir; fakat sivrisinek kanalı ile dünya üzerinde yayılan ve çok önemli sağlık sorunlarına sebep olan birçok hastalık vardır.


SİVRİSİNEK İLE GEÇEN EN ÖNEMLİ HASTALIK, “SITMA”
Ülkemiz için bu hastalıkların en önemlisi sıtmadır. Sıtma paraziti sivrisineğin vücudunda gelişimini tamamlayarak başka insanları hasta edebilecek yeteneği kazanır. Özellikle Güneydoğu Anadolu ve Güney Anadolu bölgelerimiz sıtmanın sık görüldüğü bölgelerdir.
Bunun yanında Afrika ve Güney Amerika nın tropikal bölgelerinde önemli ölçülerde hastalığa ve ölüme sebep olan sarı humma da sivrisinek yolu ile insanlara bulaşan bir hastalıktır Bu hastalığın kontrolü için Dünya Sağlık Örgütü tarafından sıkı kurallar konulmuştur. Aşı olmayan hiç kimse hastalığın hüküm sürdüğü ülkelere seyahat edemez.
Sıtma ve Sarı Humma dan başka Dang Humması, Rift Valley Humması, Chikungunya Hastalığı, Japon Ensefaliti, Batı Nil Humması, Lenfatik Filariazis de sivrisinek aracılığı ile yayılan hastalıklar arasında sayılır. Bu hastalıkların adları bizde çok bilinmese de dünya üzerinde önemli sağlık sorunlarına sebep olurlar.



ÇÖZÜM SİVRİSİNEK YATAKLARINI TEMİZLEMEKTE
Tüm bu hastalıklara engel olma yollarının başında sivrisinek yataklarını yok etmek gelir. Bu konuda ne kadar etkili olunabileceği şüphe götürür; ama en azından yerleşim bölgelerine yakın durgun su birikintilerinin giderilmesi ve uygun ilaçlamalar ile insanların yoğun yaşadığı yerlerdeki sinek yoğunluğunun azaltılması önemli bir başlangıç sayılır.
Böyle çalışmaların yapılmadığı kırsal bölgelerde ise korunma kişinin kendi sorumluluğuna düşer. Açık mekanlarda cibinlik, sivrisinek kovucu losyonlar en etkili metotlardır. Kapalı alanlarda ise böcek öldürücü haşere ilaçları başarı ile kullanılabilir. Sağlıkla kalın


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ben Okurken Ağladım (bi bakın)>
  26.May.2008 Pzt 12:24:50
fiogf49gjkf0d
Teşekkür Ederim


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ben Okurken Ağladım (bi bakın)>
  26.May.2008 Pzt 02:13:28
fiogf49gjkf0d
kalbimin hiç tanımadığı duyguları
daha yeni yeni hissetmeye başladığı dönemlerdi
çevremde arkadaşlarım çoktu
ama bir gariplik vardı bende
mutlu değildim
sanki aradığım başka birşeydi
her akşam eve gelir odama çekilir ağlardım
noluyordu bana anlayamıyordum
birgün yine arkadaşlarla beraberdim
beraberdim derken nasıl bir beraberlik
onlar bir araya toplanıp gülüp eğlenirlerken
bense bir kenara çekilmiş
her zamanki gibi içimdeki fırtınaları dinliyordum
artık arkadaşlarımda alışmıştı bu durumuma
yanıma gelip oturduğunu hiç farketmemişim
daldığım düşüncelerin derinliklerindeyken
bir SELAM sesini duyana kadar
selam dedim bende
neden yalnız oturuyosun dedi
bilmiyorum dedim
kimse seni anlamıyor
hatta kendin bile kendini anlamıyorsun değilmi dedi
evet dedim,sen nerden biliyorsunki
bende bu yüzden yanına geldim zaten dedi
bende aynı durumdayım
seni arkadaşlarından ayrı derin düşüncelere dalmış görünce
işte benim gibi biri daha dedim diyince
yüzüne baktım ve gözgöze geldik
o anda kalbim durdu sanki
donup kalmıştım
ne zaman ayrıldık eve nasıl geldim bilmiyorum
o gün sürekli onu düşündüm
sanki aradığım şey buydu hissedebiliyordum bunu
o günden sonra hergün buluşmaya başladık
evleri iki mahalle kadar uzaktaydı
bizim mahallede akrabaları varmış
ilk tanıştığımız gün onlara gelmişler
böylece aylar geçti
artık ailelerimizde biliyordu
ya ben onlara gidiyordum yada o bize geliyordu
yani her günümüzü birlikte geçiriyorduk
zaman geçtikçe anlayamadığımız garip duyguların farkına vardık
birşeyler vardı
birbirimizi çok seviyorduk
görmeden yapamıyorduk
ama arkadaşlık değildi bu
diğer arkadaşlarımızıda seviyorduk
bu çok farklı bişeydi
kimseyede soramıyorduk
nasıl soralımki
biz bile bilmiyorduk ne olduğunu
bu çok yoğun duyguların etkisiyle
bazen mutluluktan bulutlara çıkıyor
bazende o küçücük kalplerimize sığdıramadığımız
ve bir türlü anlayamadığımız hisler dünyasında
sebepsiz yere ağlıyor
gözyaşlarımızı birbirimize hediye ediyorduk
belki size saçma gelecek ama
birbirimizi ilk gördüğümüz günü anlatmıştım
ondan sonraki ilk buluşmamızda
biraz konuştuktan sonra bir ara gözgöze gelmiştik
ve daha ne olduğunu anlamadan
ikimizde sebepsiz yere birden ağlamaya başlamıştık
hemde ne ağlama
sanki hiç bitmeyecek gibiydi göz yaşlarımız
işte o günden sonra
bir daha biribirimizin yüzüne uzun süre bakamadık
hatta çoğu zaman sırtlarımız birbirimize dönük otururduk
bi gören olsa bize gülerdi heralde
elimizde değildiki bakamıyorduk işte
ama ne olursa olsun çok mutluyduk
artık ne güneşin doğuşunun
ne çiçeklerin kokusunun
nede kuşların aşk şarkılarının farkındaydık
biz birbirimizde kaybolmuştuk
taki o akşam bizim evin zili uzun uzun çalana kadar
kapıyı annem açtı
gelen onun teyzesinin kızıydı
hem ağlıyor,hemde annem e birşeyler söylüyordu
annemde hemen babamla konuşup
banada sen evden ayrılma
biz hemen geliyoruz diyerek aceleyle çıktılar
bende arkalarından çıktım
hava kararmıştı
beni görmesinler diye onları uzaktan takip ettim
biraz gittikten sonra bizim evin ilerisinde market vardı
orada bi kalabalık gördüm
kalabalığın olduğu yere gidiyorlardı
biraz daha yaklaşınca babam koşmaya başladı
yerde yatan biri vardı
bende biraz daha yaklaştım
babam yerde yatan kişiyi kucağına almıştı
birkaç adım daha yaklaştım
o anda kalbime binlerce ok birden saplandı sanki
yerde yatan benim meleğimdi
oda beni gördü
eliyle bana gelme diye işaret yaptı
bana birşeyler söylemeye çalışırken
ağzından kan boşaldığını gördüm
yanına gittim
o güzel başını babamın kucağından kendi kucağıma aldım
hafifçe gülümsedi
onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek
bak dedi napmışsın yeni gömleğine
iki hafta önce doğum günümde o almıştı
ve birden başını kazanın olduğu tarafa çevirip
tüh yaa dedi
bende baktım ama karanlıkta birşey göremedim
ne demek istediğini anlamamıştım
başını tekrar çevirdiğimde ölmüştü
ondan sonrasını hatırlamıyorum
gözümü evde açtım
beni doktora götürmüşler sakinleştirici filan yapmışlar
uzun süre baygın halde yatmışım
kendime gelir gelmez ağlamaya başladım
kimse müdahale etmedi
doktor ağlarsa müdahale etmeyin demiş
tekrar kendimden geçene kadar ağlamışım
ondan sonraki günlerde gözyaşım hiç dinmedi
aradan iki ay filan geçmişti
birgün anneme onlara gitmek istediğimi söyledim
annem önce kabul etmedi
ama yalvarmalarıma dayanamayıp bi şartla kabul etti
gideriz ama orada ağlayıp annesini üzmeyeceğine söz verirsen dedi
bende söz verdim ve gittik
bir süre oturduk
ben kendimi zor tutuyordum ağlamamak için
bak oğlum dedi annesi
birbirinizi ne kadar çok sevdiğinizi hepimiz biliyoruz
ne kadar üzüldüğünüde biliyorum
ama senden bir ricam var
kızım son nefesini senin kucağında vermiş
bana son anlarını anlatmanı istiyorum dedi
şaşırdım,nasıl anlatabilirdimki
anneme baktım,boynunu büktü
bende onu üzmeyecek şekilde anlattım
ama karanlıkta benim göremediğim bir yere bakıp
tüh yaa dediğini anlamadığımı söyleyince
annesi bana sarılıp öyle bi ağlamaya başladıki
bende zaten zor tutuyordum kendimi
ikimizde uzun süre ağladık
biraz sakinleştikten sonra
artık bu dünyada yaşamam için
hiç bir sebebin kalmadığına karar vermeme sebep olan şeyi anlattı
ogün annesi evlerinde benim çok sevdiğim bir yemeği yapmış
anne demiş bu yemeği ayhan çok sever
bizim yiyeceğimiz kadarını ver ben ayhan lara gidip
onunla beraber yiyeceğim demiş
anneside yalnız göndermemek için
yakınlarında oturan teyzesinin kızıyla bize göndermiş
yolda gelirlerken teyzesinin kızı
sen biraz bekle bende marketten içecek birşeyler alayım demiş
kaldırımda beklerken bir araba vurup kaçmış
bizim eve yakın oldukları için
teyzesinin kızı hemen bize haber vermeye gelmiş
işte o akşam
karanlığa bakıpta tüh yaa demesinin sebebide
bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzüldüğü içinmiş
son anlarını yaşayan birisinin
canından daha çok
bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzülecek kadar
seven bir kalp daha varmıdır şu lanet dünyada
başkasını sevebilirmiyim artık
aşık olabilirmiyim başkasına
tahammül edebilirmiyim artık
saçma sapan şeylerin adını aşk koymalarına
bizim yaşadıklarımız
bilemesekte gerçek aşktı
bunu şimdi biliyorum
ama o bilmiyor
birgün birbirimize bir söz vermiştik
hangimiz önce ölürsek
diğerimizi cennetin kapısında bekleyecekti
şimdi bende
bilmeden yaşadığımız
o tarif edilmez duygunun gerçek aşk olduğunu
o aşkı sonsuza kadar yaşayacağımız
cennetin kapısında beni bekleyen meleğime anlatmak için
gelmesi için hergün yalvarıp dua ettiğim
beni ona kavuşturacak kişiyi bekliyorum
AZRAİLİ


O ÖLDÜKTEN SONRA

bu gün hafta sonu
aşkımla buluşacağız
en güzel elbiselerimi giymeliyim
hangi gömleği giysem acaba
yanakları gibi kırmızı olanımı
yoksa gözleri gibi kapkara olanımı
yada kazanın olduğu gün
kanıyla üzerine çiçekler yaptığı gömleğimi
ne kazası ne kanı yaa nerden çıktı şimdi offf
ben en iyisi son buluşmamızda
başını omuzuma koyduğu o kokan gömleği giyeyim
evet evet bu daha iyi
anne ben çıkıyorum
onamı
tabiki anne ya
her hafta sonu kiminle buluşurum ben
iyide neden ağlıyosunki
şimdi gidip annesindende izin almalıyım
günaydın
müsade ederseniz kızınızla gezeceğiz biraz
tabi oğlum
ona iyi bak olurmu
bak buda ağlıyor
noluyor bunlara anlamıyorum
koşar adımlarla gidiyorum aşkıma
bu yolda ne kadar uzun
her zamanki gibi bekçi amca karşılıyor beni
hoşgeldin oğlum,oda seni bekliyordu
biliyorum amca biliyorum
günaydın aşkım ben geldim
bak hala yatıyor
hemde bembeyaz gelinliğiyle
yanaklarına küçük bir öpücük kondurup uyandırıyorum onu
her zamanki gibi toprak kokuyor meleğim
uzatıyor kollarını yattığı yerden
tutuyorum ellerinden
tüy kadar hafif
ne kadarda güzel meleğim benim
hoşçakal bekçi amca
bak koskoca adamda ağlıyor
iyi eğlenin olurmu diyor kirli sakallarından süzülen yaşları silerek
onun en sevdiği yerleri geziyoruz elele
allahım onunla olunca o kadar mutluyumki
bir ara yine gözgöze geliyoruz
bakmamalıydık
yine ağlayacağız
ne kadar ağladığımızı akşam ezanını duyunca anlıyorum
bu günde bitti işte
gitmeliyiz
bekçi amca kızar sonra
hoşgeldiniz
iyi eğlendinizmi bari
neler yaptınız bakalım
biz yine ağladık bekçi amca
her zamanki gibi ha
evet,herzamanki gibi
yavaşça yerine yatırıyorum bitanemi
birgün diyorum
birgün bende
bembeyaz damatlıklarımı giyip geleceğim yanına
keskin bir tırpandan çıkacak kıvılcım aydınlatacak
sana gelen yolumu
kapkara gözlerini açarak yalvarırcasına
çabuk gel olurmu diyor
yakında meleğim çok yakında
iyi geceler öpücüğüm olmadan uyuyamazki bi tanem
yanaklarına bi öpücük konduruyorum
yine o toprak kokusu
geldim anne
hoşgeldin oğlum
ÖLDÜR BENİ ANNE BENDE TOPRAK KOKMAK İSTİYORUM


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Geleneksel Tombak Sanatı - Osmanlı Maden Sanatı>
  25.May.2008 Pzr 21:13:22
fiogf49gjkf0d


Tombak

18. yüzyılda ekonomik nedenlerle altın ve gümüş eserlerin yapımının azalması, altın görünümlü tombakların çoğalmasına neden olmuştur. Tombak, altın-civa karışımı ile kaplanmış bakır ve bakır alaşımı eşyanın genel adıdır. Osmanlı maden sanatında bakır ve bakır alaşımı pirinç, günlük yaşamda ve dinsel yapılarda kullanılan eşyalarda, askeri techizatta, mimari süsleme elemanlarında yaygın kullanım alanı bulmuştur. Osmanlı maden sanatının erken dönemine ait örnekler askeri teçhizattır. 15. yüzyılda form ve süslemelerde Memlûk etkisi görülürken, 16. yüzyıl başlarında klasik Osmanlı üslubu şekillenmiştir.



Bakırların üzerinde çeşitli damga ve kitabelere de rastlanmaktadır. Topkapı Sarayı silâhhanesinde yapılan miğfer, at alın zırhı, kalkan gibi askeri techizat üzerinde Osmanlıların mensubu olduğu Kayı boyu silâh damgası kullanılmıştır. Özellikle saray mutfağında kullanılan kap-kacak üzerine kime ait olduğunu gösteren şahıs kitabeleri, cami ve türbelere vakfedilen eşya üzerine de çoğunlukla tuğra biçiminde vakıf kitabeleri yazılmıştır. Bazı tombak eserlerde de sahtekârlığı önlemek amacı ile vurulan "tonbak" damgasına rastlanmaktadır.




Tombaklama tekniği

Altın ve gümüşün bir özelliği de civa içinde çözülebilmeleri yani sıvılaşabilmeleridir. Bu, civa ile altın karışımı sıvıya amalgam denir. Bu özellikten yararlanılarak gerçekleştirilen yıldızlama ya da Osmanlıca adıyla tombaklama tekniği ile çok sağlam ve düzgün bir kaplama elde edildiği için günümüze kadar kullanılmıştır.



Tombaklama yapmak için "cam veya porselen bir kabın içinde" civa ve çok ince kıyılmış 24 ayar altın karıştırılır. Bu karışım "ahşap bir çubukla" karıştırılarak, altının civa içinde tümüyle çözülmesi yani sıvılaşması sağlanır. Daha sonra ince bir tülbentle süzülen sıvı alaşım yani amalgam kullanıma hazır hale gelmiştir. Altın kaplanacak eşyanın yüzeyi bütün oksit ve kirlerden temizlenip kurutulur. Tombak yapılacak yüzeye bir fırça, mantar parçası veya bez tampon ile amalgam yedirilerek sürülür. Tombaklanmış eşya, "küllenmekte olan odun kömürü ateşi" üzerine konularak veya düşük ısıda fırınlanarak civanın uçması sağlanır. (Bu safhada buharlaşan civanın solunması son derece tehlikelidir ve geçmişte bu mesleği yapan kişilerde hayati sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle ustalık işteyen ve incelikleri olan bir sanattır) Geriye kalan altın yüzeye iyice sızmış ve yapışmış olduğundan, kaplama oldukça kalitelidir. Civa içinde 1000 ayar saf gümüş çözülerek gümüş tombaklama da yapılabilir.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Kutnu Sanatı>
  25.May.2008 Pzr 21:09:18
fiogf49gjkf0d

<<1...100...200...300...400...500...600...700...781782783784785786787788789790791 792793794795796797798799800801...900...983>>