ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
BohemianRhapsody> Forum Mesajları | | BohemianRhapsody'e ait Toplam 1505 Forum Mesajı var
|
|
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Git Gide Alışıyorum Sana ...> 10.Ağu.2008 Pzr 13:42:32 | | fiogf49gjkf0d
Git Gide Alışıyorum Sana
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan... Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim... Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır... Fakat şimdi sana alışıyorum... Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. Yalnız içimde garip bir korku var. Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum... Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum... Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...
Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı... Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni... Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz. Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim... "Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün... Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin, o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!
İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum... Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi. Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım. Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum. Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor... Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa seni görecekler içimde... Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun? Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz. İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan. Her yerde iki olduğumuz için bir bütün haline geliyoruz durmadan...
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni... Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden... Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor... Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri... Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum... Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...
Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.... Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum... Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun. Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde... Uzun süren bir baygınlık sonrasının o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim... Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman seninle vardığım yüksekliğe erişemez...
Açılmış bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil... Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi. Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz. Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde. Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu. Alev almayan bir yerimiz kalmadı. Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor. Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık. Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum. Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek. Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız... Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde bizden güçlüsü olmayacak! En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle... Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır. Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık .
Ümit Yaşar Oğuzcan | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Şiir Köşesi...> 9.Ağu.2008 Cmt 22:58:14 | | fiogf49gjkf0d AŞKIN BİLANÇOSU
I Gidersin; yağmurlarda kırık kalır mızrabım gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider
Gidersin; her şey gider gidersin; kalbimde bir tabur ayaklanır ilgilenmez ordular, hükümetler
Gidersin; ne rezil bir an’dır bu yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat gidersin; bir hazin dramdır bu
/kanmadım aynalara sana kandığım kadar içimde bir boşluk sana yandığım kadar…/
II Bugün hasretin kırlarında dolaştım senin adınla aşkın adıyla savrulup aktım o ırmaklardan; ırmakları çöllerle çölleri denizlerle denizleri düşlerle buluşturdum sustum kaldım sonra böyle günleri savuşturdum...
/ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?/
III Sen olmayınca sesin de yoktu, gözlerin de bu yüzden odama resmini yaptım söküp kalbimi yanına astım sensiz kalan yılları da ben buruşturdum kalbim hasretinde asılı kaldı yetim kalmış anıları ben tokuşturdum…
IV Daha bu solgun günlerde aşk, yaşanır sözde!
Kalp, yitik bedende; yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente yağıyor ömrüme senin yerine…
/kanmadım aynalara sana kandığım kadar içimde bir boşluk sana yandığım kadar…/
YILMAZ ODABAŞI
| |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Hayatı Dolu Dolu Yaşamak ...> 8.Ağu.2008 Cum 14:27:36 | | fiogf49gjkf0d
(1950’lerden kalmış bir oda. Duvarda eski fotoğraflar, eski mobilyalar. Uzun yıllar değiştirilmemiş, değiştirilememiş bir yaşamın dantelle kaplı tüm eşyaları ve izleri...Yaşamın gözlemlenebildiği bir perncere, pencere önünde (illa sallanan) bir koltuk, pencere pervazında eski konserve kutusundan bir saksı içinde çiçek açmış bir çiçek...Ortalıkta dolanan bir kedi...Gündelik bir kıyafetle oda içinde dolaşan bir kadın... Umarsız, umutsuz, yorgun ama vakur bir tavır ile)
Fırlatılan taşların geri dönmediği zamanlar… Bu hapsolmuşluk duygusu, bu 3-5 metrekare yaşam ve bu, her ne yana gitsen eğeleyemediğin yalnızlığın.
Gecikenlerin… Geç kalanların… Toprakla randevuyu bekleyenlerin, dünyaya sığıntı olanların bildik kaderi…
Geçmiş zaman muhabbetlerinde tüketildi(mi) tüm kelimeler… Artık ne sır dolu bakışlar kaldı, ne de yeniden bir araya getirilebilecek notalar. Bakışlar eskidi, yüzler soldu, güfteler unutuldu…
Artık tanıdık olmayan ayak sesleri, hiç çalmayan kapılar.
Şaşırmamayı ama yetinmeyi öğretti yıllar. Yutkunmayı, hoş görmeyi, boş vermeyi ama beklemeyi… Ama beklemeyi…
Sabah ezanları rutinliği çağırıyor artık… Ismarlanmamış yalnızlıklar, şafakla uyanan hüzünler kaldı geriye… “Keşke” ler “tüh” ler arasında yaşanmamış yaşanmışlıklar… Unutulmayanlar duvarlara kiracı, anılar odalara…
Azalan gözlerime inat kaybolan yeşil, susan kulaklarıma rağmen gürültü…
Ne eskilerden kalma bir damla renk, ne de az şekerli kahve tadında bir dostluk.
Ve biterken herkes en çok kendisidir. Ve biterken herkes bir yudum dost arar. Ve biterken herkes en çok yalnızlığı yaşar…
(Sokakta yürüyen, hırpani giysiler içinde, kirli sakallı, bilge bir serseri, pencereden bakan yaşlı kadını görür ve...)
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok! "Fast live", "fast food", "fast music", "fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerlerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi…
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar : Size sesleniyorum…
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten, ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini ? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını ? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz mail arkadaşlarınıza ? Sevgiyi tuşlarla mı yaşarsınız ? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir ?
Ya da “Geri dönüşüm kutusunda” saklanabilir mi kaybolan zaman…
Doğayı ekranlarına döşeyenler; neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını ? Ya da “ıslak toprak kokusu” var mıdır dosyalarınız arasında ?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda ?..
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Hayat ıskalamayı affetmez… “Keşke”lerle, “tüh”lerle baş başa kalmadan önce…
Yıldız ve Müşfik Kenter
| |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >XXXX SUSTUKLARIM BÜYÜR İÇİMDE XXXX> 6.Ağu.2008 Çar 23:06:46 | | fiogf49gjkf0d Bir Gün Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri, Bir türlü sabah olmayı bilmez, Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında. Ne çarşaf halden anlar, ne yastık, Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın, Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine, Sevmek neymiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu, Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için, Vurursun başını soğuk taş duvarlara Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın Duyarsın. Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın Sevmek neymiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin, Niçin yaratıldığını, Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini, Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın Dolar gözlerin, için burkulur, Sevmek neymiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın sevilen dudakların, Sevilen gözlerin erişilmezliğini, O hiç beklenmeyen saat geldi mi, Düşer saçların önüne ama bembeyaz Uzanır gökyüzüne ellerin, Ama çaresiz Ama yorgun Ama bitkin Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın, Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı, Sevmek neymiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın hayal kurmayı, Beklemeyi, Ümit etmeyi, Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir, Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi. Lanet edersin yaşadığına Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın, O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Seni sevdiğimi bir gün anlarsın.
Ümit Yaşar Oğuzcan
| |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >Şu Anda Hangi Parçayı Dinliyorsunuz ?> 6.Ağu.2008 Çar 22:56:49 | | fiogf49gjkf0d Ferhat Göçer - Son Aşkım
Sensiz yalnızlığı,anlamsızlığı Tadı olmadan ömrün,umutsuzluğumu gördüm. Dokunduğum hiçbir tende kokun yok, Aradığım mutluluğu gözlerinde buldum.
Yaralarım artık uzakta bir yerde, Sessizce küllenip savruluyor.
Sen son aşkım,son ümidim olacaksın kalbimde her zaman tek kalacaksın, Ruhum dudaklarında hayat buluyor, Yaşadığım en büyük aşk sen olacaksın.
| |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Şehir İnsanları ...> 6.Ağu.2008 Çar 15:07:50 | | fiogf49gjkf0d
Havaların sürekli kapalı gittiği günlerdeydik. Kış bitmiyor, bahar bir türlü kendini göstermiyordu. Karamsarlık ve iç sıkıntısı sanki havayla birlikte insanların yüreğine de çöküyordu.
O gün öğleden sonra, güneş sıcak yüzünü gösterir gibi oldu. Hastane ortamından kaçma isteğiyle, işlerimi toparlayıp yakınımızdaki parka yöneldim. Boş banklardan birine oturup, koltuğumun altındaki gazetenin sayfalarını çevirmeye başladım.
Yaşlıca bir bey, izin isteyerek, bankın diğer ucuna oturdu.
Cebinden çıkardığı ekmeği ufalayarak sağa sola atmaya başladı.
Serçelerin, coşkuyla sunulan ekmeği ufalama çabaları o kadar güzeldi ki, ürkütmemek için kafamı gazeteme gömdüm.
Göz ucuyla da bakıyorum.
Bir süre sonra adamın kuşlara bir şeyler söylediğini, daha doğrusu konuşmaya çabaladığını fark edince ilgisiz kalamadım. Mırıl mırıl bir şeyler anlatıyordu.
Cebimdeki bisküvilerden birini ufalayıp ben de kuşların ziyafetine katkıda bulunmak istedim.
Adam, ellerimi tutarak engel oldu.
- Onlar şekerli bisküvi değil mi?
- Evet.
- Şekerli bisküvi verme kuşlara !
- Niçin ? Onlara zarar mı verir ?
- Anlatması uzun sürer şimdi. Kuşlara iyilik yapmak istiyorsan, şekerli bisküvi verme, o kadar ...
Şaşırmıştım.
Sert, hatta biraz kaba bir üslupla söylenen bu sözler merakımı uyandırmıştı.
- " Minicik kuşlara zararlıysa, bizler de mi yemesek bu bisküvileri acaba ? " diyecek oldum.
Baştan aşağıya dikkatlice süzdükten sonra beni, dedi ki:
- Şehirde doğmuş büyümüş birine benziyorsun. Sen yiyebilirsin. Sana zarar vermez !
" Çattık " dedim içimden. " Adam biraz kaçık " diye düşünmeye başlamıştım ki:
- " Beyim " dedi. Ben köyde büyüdüm. Şehirden hep uzak durdum. Ne zaman ki, torunum dünyaya geldi, onun hatırına kışları şehre, torunumun yanına gelmeye başladım. Ama şehirden nefret ediyorum. Alışamadım. Biraz güneş çıktığında hemen kendimi parka atıyorum. Şu ileride, salıncakta sallanan kırmızılı kız da benim torunum ...
- Allah bağışlasın. Kaç yaşında ?
- Dört. Seneye yuvaya gidecek inşallah. O zaman, ben de onun başını beklemekten kurtulup, kaçacağım bu şehirden ...
- Nedir sizi bu kadar rahatsız eden ? Neden kaçıyorsunuz? Burada her şey var !
- Tam da bu yüzden kaçmak istiyorum ya ! Şu kuşlara bir bak hele. Ekmek kırıntılarıyla karınlarını doyururlar. Onlara şekerli bisküvi verirsen, daha da severek yerler. Ne var ki, bisküvinin tadını alan kuşlar kuru ekmeğe bakmamaya başlar. Sonra da aç kalırlar. Dahası, şekerli bisküvi iştahlarını açar. Doysalar bile, yemeğe devam ederler. Çatlayıncaya kadar yerler. İşte o yüzden engel oldum onlara bisküvi vermene ...
- Ben tam olarak anlayamadım sizi !
- İnsanlar da böyle. Şehirde her şeyden bol bol var. Şehre ve modern hayata alışan, bu kuşlar gibi oluyor. Ne yese doymuyor ! Şehir bozuyor insanları. Ben de bu şehir insanları gibi olmadan, bir an önce köye dönmek istiyorum ...
Hiç sesimi çıkarmadım.
- " Bilir misin " diye sürdürdü konuşmasını. Çiçeğe ihtiyacından fazla su verirsen, boğulduğunu anlamadan yaşar ama yavaş yavaş kökleri çürür, şehir insanları da böyle ...
Derin bir iç çekti.
Cebinde kalan son ekmek kırıntılarını da serptikten sonra ayağa kalktı, kaygılı gözlerle salıncakta sallanan torununa baktı ve ...
- " Şehirliye anlatması zor ! " dedi.
Sonra da yürüdü gitti ...
ALINTI. | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Önyargısız Hayat ...> 6.Ağu.2008 Çar 14:57:03 | | fiogf49gjkf0d
Bir zamanlar, 4 oğlu olan bir adam, çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek ister.
Her birini, uzak bir yerde duran ağacın yanına gidip, ona bakmaları için gönderir.
İlk oğlan, kışın gider denilen yere, ikincisi ilkbaharda, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda ...
Geri döndüklerinde, hepsini bir araya çağırır baba ve ne gördüklerini sorar.
İlk oğlan çok çirkin, yaşlı ve kupkuru bir ağaç gördüğünü söyler.
İkinci oğlan itiraz eder , " Hayır ağaç yeşillikle doluydu ve canlıydı."
Üçüncü oğlan, " Öyle değil " der. " Ağacın çiçekleri vardı, kokusuyla ve görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
Sonuncu oğlan, hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtir.
Yaşlı adam oğullarına, hepsinin haklı olduğunu söyler. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmiştir.
Baba, onlara, bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalışmıştır.
Gerçekleri ancak sonunda, 4 mevsimi izledikten sonra görürsünüz.
Eğer kıştan vazgeçerseniz, ilkbaharın nimetinden olursunuz, yazın güzelliğinden ve sonbaharın bütünlüğünden de ...
Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin.
Hayatınızı bir mevsim (bir dönem) yüzünden yargılamayın.
İnsanları da, yapılan hatalar yüzünden ...
Hayat acısıyla tatlısıyla, insan doğrusuyla yanlışıyla anlamlı zira ...
ALINTI. | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Türkiye Gerçeği Üzerine Bir Yazı ...> 6.Ağu.2008 Çar 14:39:10 | | fiogf49gjkf0d RestlessOblivon , çok güzel yakaladınız ... | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Türkiye Gerçeği Üzerine Bir Yazı ...> 6.Ağu.2008 Çar 14:14:42 | | fiogf49gjkf0d
"...Çocuğumuz düşüp kafasını masaya çarpınca biz hemen masayı döveriz, " Ehh masa ehhhh sen niye orada duruyorsun ! " diye. Çocuk masa orada durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur. Malum ...
Mesela, bizim Balkan harbinden kalma, dandik vagonlara 160 kilometre hız yaptırdılar. İlk virajda sizlere ömür ... Kimin üstüne kaldı? Makinistin ...
Mersin de bayrağımız yakıldı, yırtıldı. Askere taş attılar, panzere molotof ... Memleket ayağa kalktı. Kimin yüzündenmiş ? İki velet ...
Gelene geçene ayran, tost falan satan, kendi halinde sakin bir kasabaydı, Susurluk ... İçişleri Bakanlığı, MİT, Jitem, generaller, özel tim polisleri, kumarhaneciler, bakanlar, milletvekilleri, işadamları ... 1000 kişi falan yargılandı. Her şey kimin başının altından çıkmış ? Yeşil in ...
Deprem oldu ... 7 vilayette 50 bin kişi öldü. Binlerce bina yıkıldı, on binleri ağır hasarlı ... Hepsinin sorumlusu olarak kimi kulağından tutup hapse tıktık ? Veli Göçer i ...
Edirne de bebeler şakır şakır öldü ... Hiç utanmadan biskuvi kolilerine koyup, gömdüler. " Araştırdık, ihmal yok " dediler. Peki neden öldü bu yavrular ? Klima dan ... Dikkat isterim, klimacı bile değil, klima.
Rakıdan öldük. O gün ile bu gün arasında ne değişti ? Kapağın rengi ...
Sanal sorumlumuz bile var ... Yollarda her gün 20 insanımız heba oluyor. Trafik Canavarı ndan ...
Dolar patlarsa? Enflasyon Canavarı ndan ...
Hatta " sorumlu olmayan sorumlumuz " da var ... Milli takım oynayıp yeniliyor. Suçlusu kim ? Takıma alınmayan Hakan ...
Domatesleri Ruslara kakalayamıyoruz ... Sinekten ...
Deli dana geliyor. İnekten...
Millet hormonlu diye tavuk yemiyor. Erman Toroğlu ndan ...
Evleri su basıyor. Yağmurdan ...
Ormanlar yanıyor. Sigaradan ...
Gemi batıyor. Dalgadan ...
İyi de kardeşim, uçak neden düşüyor? Rahmetli pilottan ...
Peki bu şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarıyoruz? Allah tan ...
YILMAZ ÖZDİL | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >18 Küçük Kız> 6.Ağu.2008 Çar 14:04:22 | | fiogf49gjkf0d Yukarıda beyan edilen görüşlere katılmakla birlikte aklıma Türkiye gerçeğini anlatan bir fıkra geldi.
Onu sizinle paylaşmak istiyorum.
______________________________________________________________
Bir gün melekler telaş içinde Allah ın yanına çıkmış, yerlerinde duramaz bir şekilde
Melekler - Allahım Allahım, Amerikaa ile ingilizler savaşa girdi yardım yapmalıyız.
Allah - AA dert etmeyin onlar işlerini bilirler bırakın kendi hallerine demiş.
Aradan bir iki gün geçmiş melekler yine telaşla gelmiş ve
Melekler - Allahım bu seferde Fransa savaşa katıldı hemen müdahale etmeliyiz..
Allah - Karışmayınnn onlar işlerini bilirler - demiş.
Aradan bir iki gün geçince yine melekler apar topar soluğu Allah!ın katında almışlar ve
Melekler - Aman Allahım, bu seferde Türkler savaşa katıldı.
Allah - Olamaz hemen bana tüm silahlarımı getirin kuşanmalıyız, onlar herseyi bana havale ederler....
| |
| |