ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
6 Mayıs 2024, Pazartesi 03:33   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...600...694695696697698699700701702703704 705706707708709710711712713714...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Sokrates Üç Filitre Testi>
  14.Ağu.2008 Per 16:51:44
fiogf49gjkf0d
Bir gün bir tanıdık, büyük filozofa rastladı ve dedi ki;

-Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?

-Bir dakika bekle diye cevap verdi Sokrat.
-Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna "Üçlü Filtre Testi" deniyor.

-Üçlü Filtre?

-Doğru, diye devam etti Sokrat.

-Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup
ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.

-Birinci filtre Gerçek Filtresi Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek oldugundan eminmisin?
-Hayır, dedi adam Aslında bunu sadece duydum ve ....
-Tamam, dedi Sokrat. Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını da bilmiyorsun.

-Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, İyilik Filtresi Arkadaşım hakkında bana
söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?
-Hayır, tam tersi...
-Öyleyse, diye devam etti Sokrat. Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.

-"İşe Yararlılık Filtresi Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim de işime yarar mı?
-Hayır, gercekten değil.

-İyi, diye tamamladı Sokrat. Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki ?


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Neden Sadece Savcılara Cumhuriyet Savcısı Denilir?>
  14.Ağu.2008 Per 16:44:26
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Lozan da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından Hukuk Reformu yapmakla görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için Cumhuriyet Savcısı unvanının isim babasıdır.
Ata nın huzurunda Hukuk Reformu için fikir fırtınası yapılırken, Bozkurt çok tepki alır ve sıkıştırılır:

Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı denilir?
Cumhuriyet Başbakanı,
Cumhuriyet Bakanı,
Cumhuriyet Müsteşarı,
Cumhuriyet Valisi,
Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da,
Neden Cumhuriyet Savcısı?
Savcılara neden bu imtiyaz?

Atatürk, Bozkurt a Ne diyorsun? diye sorar.
Bozkurt un cevabı çok net olur:
Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı dır.

Atatürk, gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder. Devam et Bozkurt der.
Cumhuriyet Savcısının bu cumhuriyeti korumak ve kollamak yetkisi hukuk reformuna ve Atatürk ün yorumuna kadar uzanır.
Bugün Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde şimşekler çaktırılırken, bu anının bir kez daha yazılması gerekliydi.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Beni Kimseler Anlamasın>
  14.Ağu.2008 Per 16:16:27
fiogf49gjkf0d
Kimseler anlamasın beni!
Züleyha nın zindanında Yusuf anlasın,
Leyla nın çöllerinde Mecnun anlasın,
Şirin in dağlarında Ferhat anlasın,
Aslı nın yüreğinde Kerem anlasın,
Sen anla!

Aşk, ayrılığa düştüğünden beri kazanılmış sınavları görmeyen benliğimiz, kaybolmuş aşkların izinde sarsıntılı yürüyüşler yapıyor. Pencerelere perdeleri çekerek sokakları yalnızlaştıran insan, aşk adını verdiği kendi yalnızlığının derin kuyularında uzanacak elleri bekleyen çaresizliğe teslim olurken, içeride soluduğu hava, kendini esir ettiği dört duvar ve masasının üzerinde su vermeye bile gerek duymayacağı naylondan sunî çiçeklerle günbegün solgunlaşıp, baharlarda kendine gülümseyen papatyalardan da mahrum kalıyor. Her yitirilen sevdanın ardında derinleşen boşluk girdabında acı çeken masum duygular, yeni bir günü aydınlatacak kızıl bir güneşin getireceği yeni müjdelerinde olmadığını düşünüyor. Arabesk fanteziler üzerine acılı hayatlar kurgulayan gençlik, çözüm bulmak yerine sorunlarını daha da kalabalıklaştırıyor. Hem de mutsuzlaştıkça, mutlu olduğunu zannederek büyük bir yanılgı bataklığına saplanıyor.
Aşk yitik, yitirilen benlik, acı çekense hep hayat oluyor. Oysa ben aşkı, seslerden bir ses değil; bütün sesleri susturan bir çığlık yapmak için arıyorum. Onu bulana kadar bu kalabalık sokaklarda payıma sessizliğin düştüğüne inanıyorum. Sen de inan!





Beni kimseler anlamasın!
Gözyaşlarını yüreğinde biriktiren ‘hüzün’ anlasın,
Yaprakları sararmış ‘hazan’ anlasın,
Karanlıkları örten ‘güneş’ anlasın,
Güneşe örtü olan ‘gece’ anlasın,
Sen anla!

Çölleşen ruhumun bağrından fışkırıp avuçlarımda biriken masum damlacıklarım. Ey benliğimi kirlerinden arındıran bengisu pınarlarım! “Gözyaşlarım, sizi bana en iyi ne anlatır? Yazdığım şiirlere, sığındığım cümlelere, yaşadığım sokaklara yabancılaşan aynadaki yüzüm mü? Bütün beklentilerimin içinde yer edinen sınırsız korkularım ve sonsuz ümidim mi? Kayıp adreslerde sahiplerini bulamadan geriye dönen pulsuz mektuplarım mı? Nisanı ve kırkikindi yağmurlarını bekleyen susuz kalmış hazanım mı? Güneşe, gökkuşağının el değmemiş dallarından rengârenk elbiseler giydiren vakitsiz bulutlarım mı? Hiçbir zaman acımı hissettiremediğim veda sözcüklerimi? Geceyi derin uykusundan aniden uyandıran ölüm suskunluğumu? Ölümün hep unutulduğu bir yaşama uğraşımı? Ey vakitsiz sıkıntılarıma derman olan göz pınarlarım. Sahi, rahatlatır mısınız? Yaşama hüzünden ve gamdan yeni kaleler mi kurarsınız? Vedasız kanatlanan, ölümün kıyılarına habersiz düşen bir martının dalgalara bıraktığı matemlerden habersiz misiniz? Sessiz misiniz? Mavi misiniz?






Beni kimseler anlamasın!
Sessizliğin içinde saklı ‘sesler’ anlasın,
Acılarla ağırlaşan ‘hayat’ anlasın,
Yenilgilere alışmış ‘kalbim’ anlasın,
Sen anla!
Ey Rabbim! Gözyaşlarımda umutlarımı büyüten kalbimin tek sahibi!
Aklımı koru!
Izdıraplarımızı hafiflet!
Ellerimizden tut!
Düşüncelerimizi anlamlı kıl!





Beni kimseler anlamasın!
Martılara hasret ‘deniz’ anlasın,
Baharına hasret ‘çiçek’ anlasın,
Ölümüne hasret ‘hayat’ anlasın,
Sen anla!


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Beni Kimseler Anlamasın>
  14.Ağu.2008 Per 16:15:31
fiogf49gjkf0d
Kimseler anlamasın beni!
Züleyha nın zindanında Yusuf anlasın,
Leyla nın çöllerinde Mecnun anlasın,
Şirin in dağlarında Ferhat anlasın,
Aslı nın yüreğinde Kerem anlasın,
Sen anla!

Aşk, ayrılığa düştüğünden beri kazanılmış sınavları görmeyen benliğimiz, kaybolmuş aşkların izinde sarsıntılı yürüyüşler yapıyor. Pencerelere perdeleri çekerek sokakları yalnızlaştıran insan, aşk adını verdiği kendi yalnızlığının derin kuyularında uzanacak elleri bekleyen çaresizliğe teslim olurken, içeride soluduğu hava, kendini esir ettiği dört duvar ve masasının üzerinde su vermeye bile gerek duymayacağı naylondan sunî çiçeklerle günbegün solgunlaşıp, baharlarda kendine gülümseyen papatyalardan da mahrum kalıyor. Her yitirilen sevdanın ardında derinleşen boşluk girdabında acı çeken masum duygular, yeni bir günü aydınlatacak kızıl bir güneşin getireceği yeni müjdelerinde olmadığını düşünüyor. Arabesk fanteziler üzerine acılı hayatlar kurgulayan gençlik, çözüm bulmak yerine sorunlarını daha da kalabalıklaştırıyor. Hem de mutsuzlaştıkça, mutlu olduğunu zannederek büyük bir yanılgı bataklığına saplanıyor.
Aşk yitik, yitirilen benlik, acı çekense hep hayat oluyor. Oysa ben aşkı, seslerden bir ses değil; bütün sesleri susturan bir çığlık yapmak için arıyorum. Onu bulana kadar bu kalabalık sokaklarda payıma sessizliğin düştüğüne inanıyorum. Sen de inan!





Beni kimseler anlamasın!
Gözyaşlarını yüreğinde biriktiren ‘hüzün’ anlasın,
Yaprakları sararmış ‘hazan’ anlasın,
Karanlıkları örten ‘güneş’ anlasın,
Güneşe örtü olan ‘gece’ anlasın,
Sen anla!

Çölleşen ruhumun bağrından fışkırıp avuçlarımda biriken masum damlacıklarım. Ey benliğimi kirlerinden arındıran bengisu pınarlarım! “Gözyaşlarım, sizi bana en iyi ne anlatır? Yazdığım şiirlere, sığındığım cümlelere, yaşadığım sokaklara yabancılaşan aynadaki yüzüm mü? Bütün beklentilerimin içinde yer edinen sınırsız korkularım ve sonsuz ümidim mi? Kayıp adreslerde sahiplerini bulamadan geriye dönen pulsuz mektuplarım mı? Nisanı ve kırkikindi yağmurlarını bekleyen susuz kalmış hazanım mı? Güneşe, gökkuşağının el değmemiş dallarından rengârenk elbiseler giydiren vakitsiz bulutlarım mı? Hiçbir zaman acımı hissettiremediğim veda sözcüklerimi? Geceyi derin uykusundan aniden uyandıran ölüm suskunluğumu? Ölümün hep unutulduğu bir yaşama uğraşımı? Ey vakitsiz sıkıntılarıma derman olan göz pınarlarım. Sahi, rahatlatır mısınız? Yaşama hüzünden ve gamdan yeni kaleler mi kurarsınız? Vedasız kanatlanan, ölümün kıyılarına habersiz düşen bir martının dalgalara bıraktığı matemlerden habersiz misiniz? Sessiz misiniz? Mavi misiniz?






Beni kimseler anlamasın!
Sessizliğin içinde saklı ‘sesler’ anlasın,
Acılarla ağırlaşan ‘hayat’ anlasın,
Yenilgilere alışmış ‘kalbim’ anlasın,
Sen anla!
Ey Rabbim! Gözyaşlarımda umutlarımı büyüten kalbimin tek sahibi!
Aklımı koru!
Izdıraplarımızı hafiflet!
Ellerimizden tut!
Düşüncelerimizi anlamlı kıl!





Beni kimseler anlamasın!
Martılara hasret ‘deniz’ anlasın,
Baharına hasret ‘çiçek’ anlasın,
Ölümüne hasret ‘hayat’ anlasın,
Sen anla!


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Yurdum İnsanı Birbirinden Mükemmel Manzaralarıyla>
  14.Ağu.2008 Per 16:00:54
fiogf49gjkf0d

FERDİ NİN KAYSERİ ŞUBESİ
Sesinin Ferdi Tayfur a benzediği bilimsel çalışmalarla kanıtlanan (!) yerel sanatçı, işyerine başlıkta gördüğünüz ismi verdi...



KURUMSAL BOYACI
Adana da Modern Boyacı olarak tanınan İsmail Çifteli, Ramazan a hazır. Bastırdığı imsakiyeleri büyük bir mutlulukla müşterilerine dağıtıyor. Hem reklam yapıyor, hem de müşteri memnuniyetini yakalıyor




TELE-FAL REVAÇTA!
Amasya da şu günlerde Gülşen Hanım telefonda bir muhabbet bir muhabbet yapıyor ki sormayın! Gülşen hanım gevezelik yapmıyor, telefonla fal bakıyor! Çalıştığı kafeye gelemeyen müşteriler, yorumları Gülşen Hanım dan telefonla alıyor...




ESPRİ YİNE KARADENİZ DEN...
Arda arda alınan kötü sonuçlara isyan eden bir Trabzonspor taarftarı yerel gazeteye verdiği ilanla Kazanma Ruhu nu arıyor! İlan tepkilere neden olsa da Karadenizli nin ince esprisinin göstergesi...




YURDUM İNSANI, YURDUM ARACINDA!
Fotoğraftaki araç hayli ilginç. Kendisi için ne traktör demek mümkün, ne de basit sınıftan bir pat pat . Dört tekerine bakıp cip desek abartmış oluruz. Kasadaki kalabalığın, bu ilginç araçla minik bir turu merak ettikleri için orada olduklarını düşünüyoruz. Umarız yanılmıyoruzdur




GEÇMEDEN AMAN DİKKAT!
Trabzon un Akçaabat İlçesi ne bağlı Sancak Köyü ndeki asma köprünün diğerlerinden bir farkı var. Köprünün mimarları, kullanım şartını da yazarak önlem almışlar: Lütfen sallamayın. Azami 5 kişi




YUFKA HEYECAN YARATTI!
Zonguldaklı kadınların başına gelen herkesin başına gelecek cinsten değil. Ramazan hazırlığı içindeki kadınlar pişirdikleri yufkanın üzerinde Arapça Allah yazısının yazdığını görünce, soluğu müftülükte almışlar. Müftü Yiyebilirsiniz, dinen caizdir deyince derin bir oh çekmişler. Yufkanın kime nasip olduğunu öğrenemedik ama yiyene afiyet olsun.




UMARIZ YOLUNUZA ÇIKMAZ
İşte cevval bir yurdum gencinin motor şovu!.. Başında kaskı bile olmayan gencimiz, dört tekerlekli motosikletini iki tekeri üzerinde kullanıyor. Görenlerin yüreğini ağzına getiren şov , kazasız belasız bitti...




ŞAKA SANDILAR!
Yaya geçitleri veya üst geçitler yerine refüj ve demirlerin üstünden geçmek en büyük zevklerimizden. Samsun da bu davranışı tekrarlayan yayalar, polisten 45 er YTL ceza yedi. Vatandaşlar, cezayı kamera şakası sandı ama trafik ekiplerinin hiç şakası yoktu!




ŞAPKA YAKIŞMIŞ DOĞRUSU!



AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR!
Yurdum İnsanı nda bir fotoğraf çekme yarışıdır gidiyor. Konser, defile neresi olursa olsun... Öyle ki cep telefonuyla fotoğraf çekme yaşı 11 - 12 yaş grubuna kadar düştü! Çocuklar konserde, örnek aldıkları abileri de defilede en iyi açıyı yakalamaya çalışıyor!




BİLDİĞİNİZ MISIRLARDAN DEĞİL
Mısır fiyatlarını protesto etmek için Aydın dan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı na kargo ile gönderilen mısır koçanı, genel kurul toplantısına bile katılamadan 9 gün sonra geri geldi!




GÜZEL AMA KAPRİSLİ
Bursa da düzenlenen İnek Güzellik Yarışması nda podyuma çıkartılan ineklerden bazıları kalabalıktan ürküp izleyicilerin arasına dalınca manzara yukarıdaki gibi oldu...




YORUMSUZ



BU DA DÜRÜM TIR
Girişimcilikte sınır tanımayan yurdum insanı; kamyonet, minibüsü bir kenara attı, TIR a terfi etti. Eskişehir artık dürümlerini orada yiyor...




ÖĞRENCİ HERŞEYİ BİLECEK!
Hatay ın Reyhanlı İlçesi Bağlık Tayfur Sökmek Köyü nde öğrenci olmak için sadece ders çalışmak yetmiyor. Dere üzerindeki sulama borusundan cambaz gibi geçebilmek de gerekli şartlardan! Köydeki 60 öğrenci bu şartlarda hergün komşu köye okumaya gidiyor.




BU GEYİK BİR HABER DEĞİL
Konya nın Akşehir İlçesi nde kaçan geyik ile onu yakalamak isteyen Jandarma ekipleri arasındaki mücadele nefes kesti. Geyik, kendisini yakalamak isteyen çok sayıda kişiden zıplayarak kaçtı ama zafer yine insanoğlunun oldu...




MEĞER BALEYİ NE ÇOK SEVİYORMUŞUZ
Ülke Türkiye, il Van, ilçe Erciş... Eylül 2005... Aşık Emrah ile Selvihan’ın aşklarını konu alan bale gösterisi hınca hınç doldu. İzleyemeyen kalabalık ise dışarıda kaldı. Ve bu bir kamera şakası değil...




ENDİŞELENMEYİN, ŞARKI SÖYLÜYOR
Yıldız Tilbe, Adana’daki konserinde hem ağlattı hem de bayılttı. Bir şarkısını sırt üstü yere uzanarak söyleyen Tilbe nin hayranları, sanatçının duygusal şarkılarında gözyaşlarına hakim olamazken, 18 yaşındaki bir seyirci ise göbek atarken yorgunluktan bayıldı.




HERŞEY REKOR İÇİN!
Guiness Rekorlar Kitabı na girme girişimleri her zaman Yurdum İnsanı nın onur misafiri olmuştur. Ama Burdur da 20 bin 328 kişiyle gerçekleştirilen Teke Zortlatması oyunu bu köşe için bile bir zirve oldu!




KOYNUMUZDA YILAN BESLEMİŞİZ!
Mehmet Bey, bir gün bahçesinde yılan gördü sanki. Yılanı taşlamaya başlayan Mehmet Bey, yılanın kıpırdamamasından şüphelendi. Gerçek ortaya çıktı: O yılan değil kendin bahçesinde yetiştirdiği kabaktı...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Eski Çocukların Güzel Oyunları>
  14.Ağu.2008 Per 14:00:29
fiogf49gjkf0d




























































manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Şirinlerin Masum Dünyası>
  14.Ağu.2008 Per 13:44:14
fiogf49gjkf0d
































manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sen Hiç Sevdin Mi Senin Olmayan Birini>
  13.Ağu.2008 Çar 23:28:20
fiogf49gjkf0d
Sevgiliye sunulacak romantik resimler, aşkı anlatan romantik resim, aşk resimleri, duyguları anlatacak resimler,web sitesi için resimler, e kart yapmak için resimler, gif resimleri, aşkı anlatan güller, romantizmi anlatan resimler, romantik kalpler, kalpleri anlatan resimler, aşkınızı güllerle anlatın, kırmızı gül gifleri, sevgilinizi mutlu edecek resimlerSen hiç duydun mu baska bir yüregi kendi gögsünde atar gibi...
Üzüldün mü, yanaklarindan süzüldü mü hiç bir baskasinin gözyaslari...
Yabanci hıçkırıklar gelip düğümlendi mi göğsünde...
Düşündün mü geceleri... senin olmayan rüyalar gördün mü...
senin olmayan birini sevdin mi?
Gökyüzüne baktin mi , yıldızlar düştü mü güneş doğdu mu her gecenin sonunda ?
Uyandın mi başka birinin sabahına?
Hiç sevdin mi sen,
Duydun mu baska bir yüreği kendi göğsünde atar gibi...
Gülümseyişini hissettin mi belli belirsiz
senin dudaklarındaymışcasına yakın... Sıcak...
Hiç sevdin mi senin olmayan birini?
Senin olmayan bir şehirde, bir gecede, bir bedende yaşadın mı hiç?
Sen hiç gerçekten sevdin mi senin olmayan birini .... 


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Haydi Kalbim Şimdi Sen Düşün>
  13.Ağu.2008 Çar 23:22:58
fiogf49gjkf0d
Her an bir yenilik daha. Her yenilik bir tebessüm, her tebessüm bir güneş gününe, her güneşli gün bir umut yarınına ver her umut bir başarı avucunda. Aynada gördüğün yüzden başka birşeymi ki hayat dediğin muamma ve sen zannediyor musun ki, yüzündeki tebessüm senin ve sadece sana hizmet etmekte.

Hiçbir soruna cevap bulamadığın bir gün göreceksin ki; gülümsemek yetmiyor mutlu olmaya. Herşey güzelken de uykusuz geçebiliyor geceler. Anlamsızca! Anlamlandıramadığın herşey için kaçıyor uykun ve istemediğin kadar uykusuz gözlerin. Oysa ömrün boyunca istemiştin ki, uykunun esiri olmayasın da herkesten daha fazla yaşayasın gününü. İşte şimdi gün seninken bu başındaki ağrı niye?

Ne istedin? Herşeye hükmedebilmeyi mi? Büyüyünce sözün dinlenir mi zannettin? Hep dışında biryerlerde olduğun çemberin içinde olmak mıydı bütün çaban! Hani uraştığın kadar uzağında olduğun çemberin.

Haydi söyle bana, hiç dışında kalmak gelmedi mi aklına? Olduğun yerde yaşamak. Senin olanlarla kendini bulmak. Niye düşünmedin ki; aslında çemberin dışındaki güneş seni ısıtan, işte o yağmur kuruyan dudaklarını ıslatan, sen bile şimdi sensin, tam bu halinle, tanımsız bir geleceğin beyhude vehmiyle telaşlanmadan ufukla suyun birleştiği iddiasız ama kesin çizginin yüreğindeki sonsuz güveni hareketlendirdiği ve o sonsuz güvenin kalbinden akıp yüzünü nurlandırdığı umutlu kişisin.

Ne zannetmiştin ki, korkup kaçarak mutlu olunduğunu mu? Yağmurun sen istediğin zaman yağacağını mı? Sen istedin ama yağmadı yağmur. Kaçmadın ve hiçte aklında olmayanlar girdi hayatına. Ama baksana beklemediğin halde başına gelenler isteyipte yapamadıklarını getirdiler sana. Al haydi senin onlar, sadece senin hakkın.

Hep istediklerini doğru bilip, tüm benliğini ona bağlayıpta olmayışlarının ardından hüsranla yürürken sen, bu umutsuz yoldan yüreğine serpilen umut tomurcuklarıyla her yeşerişinde güneş yine aydınlattı gününü, her defasında bıkmadan yine ısıttı seni. Hiç sordun mu ki; kimsin sen? Ben onu senden daha çok sevipte zarar görmüşken senin sevgindi beni yeşerten. Öyleyse söyle bana kimsin sen?

Anladın ki; Kar tanelerinin herşeyin üzerine beyaz bir örtü serdiği anda o örtüyü yırtıpta dışarıya çıkan bir kardelen çiçeği kadar cesur, O çiçeğin renkleri kadar neşeli ve o beyaz örtüyle birlikte yaşamayı bilecek kadar sevgili ve güven vericiydi umut ki, zaten yüreğinin bir köşesinde hep vardı, farkedilmeyi bekleyen mahçup küçük bir çocuk edasıyla. Senin yapman gereken büyümüş olmanın kibirine yenilmeden o küçük zannettiğin çocuğun (yüreğinin) peşine takılıp şu yaşına rağmen görmediklerini öğrenmenin gerekliliğiyle yola çıkmaktı sadece...

Ruhun bedenini terketmeden hissetmeyi öğrenmelisin ondan. Kanın damarlarında dolanmaktan vazgeçene kadar koşmalısın yorulmak nedir bilmeden. Gözlerin, baktığın kadarını görecektir çünki, kulakların, ne söylüyorsan onları duymaya mahkum. Ayakların, nereye yürüyorsan sadece o yoldan, hep aynı yerden varacak günün bittiği yere ve aklın ne biliyorsa onları anlayacak istemediğin sürece.

Kalbinin her atışında hissettiğin farklılık renklendirecek seni. Ve onu her dinleyişinde farklı yerlerden de biten güne yüründüğünü göreceksin. Bu kez heybende daha çok yaşanmışlık olacak, bilmediklerin, hiç görmemiş oldukların.....

Ve zaman geldiğinde o küçük sır öğretilecek sana. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Korkup geriye attığın her adım bir ateş olup yakacak seni ve anlayacaksın ki, "gelecek" asıl yürümen gereken yer. Korkmadan, keşfederek. Ve ileriye atamadığın her adımda, tıpkı geriye attığında yandığın gibi, göreceksin ki; geçmişini kabullenmeden geleceğine asla yürüyemeyeceksin. İstediğin halde sebeplere bağlayıp yapamadığın herşey sebep olup dolaşacak ayaklarına...

Ertelemenin rahatlatıcı yanılgısını öğrendiğin an bir şeyle daha tanışacaksın, kalbin aklının eşi!!! Kalbin hayalleriyle canlı ve sen kalbin kadar canlısın!!! Şimdi sen sus, aklın görüp kalbine gösterecek. Ve dinle, kalbin ne söyleyecek, artık düşün, bakalım aklın ne diyecek. Sıra sende yürü, tek şart cesaret. Zamanı geldiğinde, cesaretin inancınla yoğrulup doğruyu yaptıracak. Bırak bilmeyen yanlış zannetsin. Ama sen sabret ki kalbiyle o da düşünebilsin.

Sen sev, bilmese de öğrensin. Sen gül, ağlıyorsa yüreği çiçeklensin. Sen bekle, sabretmeye özensin. Sen anla, anahtarı olasın. Sen konuş, dinlemek rahatlatsın. Sen bak, kaçmamayı anlasın. Sen hisset, hislerine dokunsun. Sen yürü, beklerken yorulmasın. Sen uğraş, ümitsiz yaşamasın. Ve iste, imkansızı tüketsin...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >7 Yaşındaki Kurt Kızın Dramı>
  13.Ağu.2008 Çar 23:05:17
fiogf49gjkf0d

Bangkok da, Supatra Sasuphan, sokaktaki insanların ilgisini ve bakışlarını çekiyor.

Diğer insanlar onu kurt kız olarak çağırabilirler ancak okulda ve evde, ailesi ile arkadaşları onu lakabı olan "Nat" ile çağırıyorlar.

Yeni bitmiş anaokulu eğitiminin ardından, gururla diplomasını gösteriyor ve kepini ve cübbesini giyiyor.
7 yaşındaki Nat, sırtında ve yüzünde tüy yumağı oluşmasına sebep olan ve Ambras sendromu olarak da bilinen, benzersiz bir genetik bozukluğa sahip

Hastalık, milyarda bir insanı etkiliyor ve 1648 yılında ilk defa tespit edildiğinden beri dünyada toplam 50 kişide görülmüş.

Ancak Nat, bu durumu insanları kurt adamlara inandırmak için kullanan diğer hastalar gibi kullanmıyor.

Kendi yaşındaki herhangi bir çocuk gibi, Nat da oynamayı, gülmeyi ve kardeşleriyle gezmeyi seviyor

Nat ın anne ve babası kızlarıyla gurur duyuyorlar ve onun gerçekleştirdiklerinden dolayı oldukça mutlular.

Hamileyken ultrasona girdiğimde doktor küçük kızımın çok kıllı göründüğünü söylemişti.Ancak biz bunun normal saç olduğunu düşünmüştük, şeklinde konuşuyor.

Sezaryen oldum ve doktor onu ellerime verdiğinde gerçekten şoka girdim.Önce ağladım ancak daha sonra onun benim bebeğim olduğunu ve kendimmiş gibi kabul etmem gerektiğini fark ettim, diyor küçük kızın annesi.

Nat çok küçükken, ailesi onu doktora götürmüş ve kıllardan kurtulmak için lazer tedavisini denemişler.Seans geçici olarak işe yaramış, derisini yeşil ve şişkin bir hale getirmiş.Ancak daha sonra kıllar yeniden uzamış.
<<1...100...200...300...400...500...600...694695696697698699700701702703704 705706707708709710711712713714...800...900...983>>