ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 12:40:16 |
| fiogf49gjkf0d Geldiler...
Kâğıda renk, yazıya âhenk katmak üzere geldiler... Altın altın bezediler elyazma sayfalarını ve yaldız yaldız renk kattılar murakka saltanatına. Tezhib, "altınlama" demekti, onlar altın bilezik kabul ettiler sanatı ve toprak boyalarını altın ayarına yükselttiler...
Geldiler...
Zahriyelerden hâtimelere sîmurglar uçurdular salkım saçak. Kanat kanada güvercin gagalarından palmetlerle Rumî desenlerde Anadolu yu; kucak kucağa madalyonlar, rozetler, güldestelerde Ötüken ormanlarının uzak hatırasını anlattılar. Hatâyî tezyinlerde yitik efsanelerin çiçek demetlerinden ıtırlar getirdiler. Kitaptaki serlevhanın adına mihrabiye dediler, okumaya başlamayı ibadet saydıklarından. Sonra o mihrabın kubbeli tacına dokunan mübarek ellerle halkârî çiçekler saçtılar fasıl ve satır başlarına, papatyalardan, sünbüllerden, menekşelerden; kitabı gülistan eylediler. Şeşhâneler, pençbergler, mücevher noktalar... Güller açtı sayfalarında Mushafların. Vakıf gülü, secde gülü, sure gülü...
Geldiler...
Ayetlerin, hadislerin, beyitlerin, sözlerin çevresini aldılar, onları ışıklı bahçelerde görünür kıldılar. Murakkalara cetvel çektiler önce, sonra altın suları akıttılar içinden. Zencirekleri birbirine ulayıp kıvrık dallı tahrirler kondurdular yemenilerine. Elleri gül kokan nazeninler çizdiler bahar ikindilerini; ayrılan ve birleşen neftî yollarda ipek fısıltılarla konuştular. Taş yorganlara uğramış pervane ile mumun sırrını gömdüler renklerin altına ve şahitlerin gözlerine mil çektiler fâş olmasın diye aşk. Çırpınan bahar dallarında birkaç zerre kıvılcım ve yüzyıllara direnen mor menekşeler.
Geldiler...
Ellerinde rapidolar, te cetvelleri, pergel ve milyem taksimatlı ölçümler yoktu belki, belki düz çizgiyi hâlâ ip çekip mıstarlayarak çiziyorlardı; ama öyle Meryem ipleri eğirdiler, öyle milimetrik desenler kıvırdılar ki o nezaketi görebilmek için pertavsızlar mercek üstüne mercek takındılar, hurde tezyinâtı öğrendiler.
Geldiler...
Altın parçalarını tahtadan çekiçleriyle döverek havada uçacak denli ince varaklara dönüştürdüler; ve her zerresini on bin çekiç darbesiyle terbiye ettiler. Kibir ve gururdan sıyrılınca altın, hep tevazu ile yaslamıştır başını âher kokulu sayfaya ve bazan bir kaf, bazan bir vava meftûn, zerkârî çerçeveler içinde dalmıştır en derin uykuya. Altın ki bazan altındadır bir sayfanın, bazan üstünde; ateşte yıkanmış sular misali yağmur yağmur zerefşân olur...
Geldiler...
Tek tüylü kalem fırçalarını gezdirdiler kâğıdın üzerinde ilkin, ardından iğne iğne deldiler bağrını her çizginin ıhlamur tahtalar üzerinde. Kömür tozu silktiler üstüne ve yol yol desenlerden başına tac koydular harflerin. Elvan elvan çiçekler, renk renk demetler, yaprak yaprak çelenkler arasına yatırdılar sonra el bebek, gül bebek. Tek tek altınladılar çiçekleri ve en son akik zermührelerle parlattılar, yaldızlayıp şahmaran saltanatına pesend ettiler.
Geldiler...
Mahviyetkâr tavırlar takındılar ve asla küçük sayfaların dışına taşmadılar. İğne ile kuyular kazarak muhteşem masal yurtlarına girdiler. Resmetmediler, benzettiler. Bıkmadılar, usanmadılar; en yorgun saatlerinde renkten renge geçtiler, maviye şarkılar; pembeye buseler kattılar. Aynı çiçeği, aynı yaprağı sonsuz münhanilerin bir o yanına çizdiler.. bir bu yanına çizdiler... Simetri ve estetiğin adı akantus oldu, şal yaprağı oldu, bahar dalı oldu. Giriftler kapanırken gönlü açıldı insanın; demet bağlanırken çözüldü muammâsı rengin. Yıldız yıldız göz kırparak selamladılar geleceği ve bize hayretler bıraktılar.
Geldiler...
Küçük sayfalarda büyük büyük hayatlar yaşadılar. Bir aşk, işte böyle yaşanır ve hamd edilir!..
ISKENDER PALA
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 12:41:15 |
| fiogf49gjkf0d
Kırk yıl hizmet edip,takdir edilmediğini zanneden ve bunu sonradan fark eden Yunusumu desem..
Bin kere tövbenden dönsende..Gell,gell diyen o deryadan Mevlanadanmı bahsetsem..
Görmediği halde..Çiçeği,böceği ve bütün doğayı bu kadar güzel anlatan Veyselimi anlatsam..
Git..Gitt gittiğin yerlere..Aşk..Aşk..Aşkı anlat diye dört bir yana kök salan,Ahmet yeseviyemi uğrasam..
Düşmanın taşlarındansa..Dostun bir tek gülünden bu denli yaralanan,Pir Sultanımı söylesem..
Hacı bektaşımı desem..erenlerimi..
Böyle güzellikleri..Bu başlık altında yazmak dahada güzel..Yürek gittiği yerde güzel..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 12:42:27 |
| fiogf49gjkf0d
Hayat çetele tutmak değildir. Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın, kiminle evli olduğun demek de değildir. Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın veya kimlerin seni sevdiği de değildir. Hayat ayakkabıların, saçın, derinin rengi, nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir. Aslında hayat, notlar, para, giysiler, girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da, çalıştığın işler de değildir. Hayat çok arkadaş sahibi olmak ya da yalnız olmak, kabul görmek ya da görmemek de değildir. Hayat bunlar degildir. Hayat kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven, mutluluk ve şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Hayat kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir. Neler söylediğin ve ne demek istediğindir, söylediklerinin arkasında durmandır. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir. Her şeyden önemlisi, hayatını başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir. İşte hayat, bu seçimlerden ibarettir.
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 12:43:28 |
| fiogf49gjkf0d
Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 12:44:43 |
| fiogf49gjkf0d
Davranış; kendi imajımızı sergilediğimiz bir aynadır.
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 12:45:52 |
| fiogf49gjkf0d
Rüzgar alabildiğine hırçın, yağmur alabildiğine inatçı, yüreğim ise onlara inat sanki bir liman.. huzurlu ve sakin..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 13:26:55 |
| fiogf49gjkf0d ADI ÖZLEM OLDU..BÜTÜN ÇOCUKLUK ANILARIMIZIN..
Her şey geride kaldı… Adı özlem oldu yaşanan bütün çocukluk anılarının… Çamurdan evler yapmak o kadar cazip gelmiyor şimdilerde… Oysaki tırnaklarımızın aralarının kararmasına umursamadan avuçlardık tozu toprağı… Karıncaların yuvalarına erzak götürme telaşını gözlerimizi kocaman açarak izlerdik… Çocuk kalbi! Yardım etme hevesiyle, minik ekmek parçaları doldururduk yuvalarının üstüne Küçüktük bir zamanlar çocuktuk saftık günahsızdık Ne kadar kolaydı mutlu olmamız… Sıkılmazdık bunalmazdık… Hastalıklarımız bile küçüktü, bizim gibi İki gün burnumuz akar çarçabuk iyileşirdik vişne aromalı şuruplarla… Küsmemizde, barışmamızda oyunlarımız kadar kolaydı Kırılmazdı kalplerimiz. Küstüğümüzde elimizle iki parmağımızı üst üstü koyar, küs işaretini yapar Çok değil iki dakika sonra bu işareti bozar Ya da küstüğümüzü unutur devam ederdik oyunlarımıza. Kan kardeşliği de bilirdik kan akıtmadan… “Sen benim kan kardeşim olur musun?” der oluverirdik oracıkta sözle. Bisikletlerimiz bile küçücüktü Üç tekerlekliydi… Oyunlarımız sürekliydi. Akşamları evlerimize dağılışlarımızın ardından Ertesi günü yine kaldığımız yerden başlardı oyunlarımız. Yalancıydık o zamanlar… Yalanın kötü bir şey olduğunu bilmezdik. Yeminler ederdik inandırmacasına. Sevgililerimizde yoktu o zamanlar, kalbimizi kıranda… Oyunlarımız kolaydı! Saklambaç vazgeçilmezimizdi… Bir küçük çam ağacı bile saklayabilirdi küçücük bedenimizi… O küçücük ellerimize sığdırabileceğimiz küçük taşlar arardık beş taş oyunu için. Sonralarda idrak ettik istop oyununun asıl adının stop olduğunu Uçurtmalarımız vardı, kan ter içinde kalırdık en yükseğe uçurtma çabasında. Birde bulutlara mektup gönderirdik Uçurmalarımızın ipine yazılı bir kâğıt iliştirir, rüzgârında etkisiyle ulaşmasını beklerdik hevesle… “postacı rüzgâr çabuk gönder mektubumuzu” derdik. Postacı rüzgâr derdik postacımızdı rüzgâr. Alel acele bir kiremit bulur seksek oynamak için kabataslak çizimler yapardık en geniş trotuara… Yoktu o zamanlar rekabet, ihanet, nefret! Bize yabancıydı bu tür kelimeler. İsteklerimizde küçüktü bizim gibi… Alınmış bir oyuncak bebek, bir küçük araba yeterdi bizi mutlu etmeye… Sağlıklıydık, saftık, temizdik, günahsızdık… Adı özlem oldu şimdilerde… Özlenmiş bütün çocukluk anlarımızın…
Güzel günler göreceğiz çocuklar..
Motorları maviliklere süreceğiz..
Güzel günler göreceğiz çocuklar..
Çocuklar inanın inanın çocuklar..
Güzel günler göreceğiz güneşli günler..
Hani şimdi bize..Cumaları,pazarları çiçekli bahçeler vardır..Yalnız cumaları,yalnız pazarları..Hani şimdi biz,bir peri masalı dinler gibi..Seyrederiz ışıklı caddelerde mağazaları..Hani onlar Yetmiş Yedi katlı yekpare camdan mağazalardı..Hani şimdi biz haykırırız..Cevap!Açılır kara kaplı bir kitap,zindan,kayış kapar kolumuzu,kırılan kemik, kan..Hani şimdi bizim soframıza haftada bir et gelir..Ve çocuklarımız işten,eve sapsarı iskelet gelir..Hani şimdi biz inanın güzel günler göreceğiz çocuklar..Güneşli günler göreceğiz,motorları maviliklere süreceğiz çocuklar..Işıklı maviliklere süreceğiz..
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 13:53:08 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Ne Giysek Yakışmıyor Hüzünden Başka
Yüzümüzü sulara bıraktık hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara sardıkça yangınlar içimizi yoksul bir yaşamın cenderesinde yaralarımız üşüdü... Önce miydi, sonra mıydı, kar mıydı? yağmur muydu? bilemedik? üşüdükçe içimize çöktü sis...
Hep sancısını çektik kahreden hayatın ne giysek yakışmıyor hüzünden başka eğilip bakmaya korktuğumuz, sahipsiz mezarlara döndü içimiz. her akşam tanımadığımız bir hicran görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...
Kalbimizi bir vefasız, ömrümüzü bir hayırsız aldı hayatın çıkmazında hep teselli aradık buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can? kime ne verebiliriz ki, gönül mü? ömür mü? can mı? mal mı? yok, yok yüreğimizden başka servetimiz
Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü hançerini sapladı her tuttuğumuz el hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor. nereye gidebiliriz ki ah! Can, yüreğimizden başka sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde, kahretsin...
Çıktığımız her yolculukta düştüğümüz her kalabalıkta ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz yetim bir ruh, nemli gözlerle her gece sarılıp bir hayale, yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...
kırgındık mevsimlerin koynunda, yaralıydık acılarla yattık, acılarla kalktık, bir ömür acılara acılar kattık kurudu gözpınarlarımız, karanlığı siper edip gözlerimize yüreğimizle ağladık.
Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi kayıp mezarlara gömdük, yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı ardında el açıp aşka ve acıya ağladık...
Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi, gözlerimizde, yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk... gökyüzünü doldurup soluğumuza isyanımızı kilometrelere zincirleyip kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...
Gidenler dönmedi ah! Can solgun bir güz bahçesi renginde, boynu bükülü gelincikler gibi kaldık yaralı uçurumları birer birer koşarak boş yere yollara baktık, türküler yaktık kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık.
Yaralı bir ülkeyiz şimdi, terkedilmiş bir şehir nehir nehir acılar damlıyor bedenimize önümüzde dağ dağ uçurumlar ardımızda ölümün ayak sesleri nasılda acıyor hayatımız ahh! Can
Gurbet ki, kahreden yanımız acılara gömdüğümüz isyanımız derdimizi kime nasıl anlatırız, kimimiz var ki, lime lime yüreğimiz, ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka…
Hasret ki, göçmen kuşların kanadında taşıdığı gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize... buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can? kime ne anlatabiliriz ki, ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi....
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 13:54:25 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Geldi hazân, Yine hüzün, Yine gam
Cümbüş kırık, neyzen suskun, ney suskun geldi hazân, yine hüzün, yine gam şarkı suskun, meyhan suskun, mey suskun geldi hazân, yine hüzün, yine gam gönüllere elem konuk her akşam ...
Hicran dilsiz, yaş gözsüz, mevsimler güz şair suskun, şiir suskun, tar sözsüz yine boyun büktü akşamlar öksüz geldi hazan, yine efkar, yine ah-u zar yine hasret, yine gurbet ah leyli yar bir ince sızı düşer sineye her akşam
Bülbülü bir güle zar eylemişler dünyayı sevene dar eylemişler sevdayı göğsüme nar eylemişler geldi hazân, yine hüsran, yine figan yine hicran, yine giryan, yine efgân bir ince sızıdır nereye baksam
Rüzgar hicran inler gönül secdede nağmeler aşkı kanar her hecede ay küser bir efkâr basar gecede geldi hazan, yine hüsran, yine efgân yine sürgün, yine firgat, yine figan bir kara dumandır iner her akşam
Felek ki, demirden örmüş ağını ceylanlar aşk için yakmış dağını gazeller savurmuş gönül bağını geldi hazân, yine hüzün,yine giryan yan ey gönül dermansız derdine yan
bak yine çöktü efkar her yer karardı bahçe gazel döktü yaprak sarardı her sokak başını bir elem sardı geldi hazân, yine hüzün, yine gam yine sürgün, yine giryan, yine hicran bir ince sızıdır nereye baksam
Tipi bize, boran bize, kar bize feryat bize, figan bize, zar bize hicran bize, fizan bize, har bize yine firgat, yine gurbet, yine hasret ey Ozan dinmez bir sızıdır yüreğinde ne yapsan gönüllere elem konuk her akşam
Bahçe mahsun, gül mahsun, gönül hicran bülbül zar-ı figan, zar-ı fizan, zar-ı efgân ey vah yine hicrân, yine giryân, yine hüsran, yine gam ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman yan ey gönül dermansız derdine yan
Geldi hazân, yine hicran,yine hüsran, yine giryân bana düştü ah!.. yine firgat, yine hasret,yine figan, yine efgân cana düştü ah!.... attı felek, her birimiz bir yana düştü ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman yan ey gönül yan, şimdi dermansız derdine yan
hüzünlere yazılmış bir ömür bizimkisi neylersin ah! leyli yar... kış geldi , yine tipi, yine boran, yine duman yine her gece kalbimize yağıyor kar...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Ara.2008 Per 13:57:34 |
| fiogf49gjkf0d
Gülümse Güneşe Umut Yeşersin
Türküler söyle dost yüreğine gülümse güneşe umut yeşersin yarına güneş doğacak diye bir ümidin varsa her sabah yeniden merhaba diyerek yaşama
.../ Kır çiçekleri kırılmasın kirpiklerinde saçlarını savuran bu rüzgar esmesin şafaklar umut açmıyorsa yastığında yaslandığın gecelerin yak kül olsun, seni üzen ne varsa gönlünün ocağında…
Ser önüne yoz akşamları küflü gurbet gecelerini de al yanına tutuşturalım bir ucundan içimize batan bu hayatı
Ömürki, nazlı bir bahçedir kınalıkuş kimi gün çicek açar, kimi gün yaprak döker unut geçen sonbaharları, yeni baharları selamla her bahar say ki, sen de varsın bu dünyada bırak uyusun kollarında nilüferler baharlar tadında kalsın sarmalında umut bir sonbahar yaprağına da yazılı olsa adın sende oyna hayatını acılar karşısında
Bırak dönsün dünya sende dokun bir ucundan hayata aldırma sedası sarsık keman iniltilerine mutluluk dediğimiz ulaşılmaz bir dağ da olsa demirden bir kale de olsa içimizi kuşatan aşk hiç bir kervan geçmese de düştüğümüz kuyunun kenarından aldırma, herkesin hayatında acının solduramadığı günlerde vardır elbet
bırak hayatın hangi burgacında dalgalanıyorsa kalbin dalgalansın bir kelebeğin ömrü kadar da olsa ömrün bir sarmaşık tutkusuyla sarıl yaşama hangi uçurumun kıyısında olursan ol her zaman heybende biraz umut yedeğinde sevgi kırıntıları bulunsun
| |
| |