ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 23.Ara.2008 Sal 16:40:11 |
| fiogf49gjkf0d HER ŞEYİN BAŞLADIĞI YERDE..
Ben sana sevmenin ne demek olduğunu öğrettim..Sende bana Seni sevmenin ne kadar yanlış olduğunu..Şimdi sırada gitmek var..Yüreğimde kalan emanet sevgimi sana vererek hayatından çıkacağım..Ve nasıl girdiysem yalan gözlerine..Öylece akıp gideceğim..Bir kaç damla gözyaşı ile birlikte,yanaklarından süzülüp,dudaklarında son bulacağım..Hani her şeyin başladığı yerde..
Şimdi sırada susmak var..Bu şiir bitince başlayacak sessizlik..Bir daha duymayacaksın SENİ SEVİYORUM sözünü benden..Bir başkasının söylediği en güzel söz bile titretemez bundan sonra yüreğini..Ve hiç bir şeyin değerini kavrayamaz benliğin..Ben sustukça,suskunluğum çaklıdır ihanetinin suçlusu olan o dilinde..Ben sustukça gülmeyecek senin yüzünde....
Şimdi sırada susmak var..Şiir bitince başlıyacak sessizliğim..Ve bir daha duymayacaksın SENİ SEVİYORUM sözünü benden..Hani bana herşeyim dediğin yani yalanlarınla yaraladığın yerde suskunluğum başlıyacak..Ve sonrasında gülmek olacak sırada..Gözyaşı ile geçen yıllara inat GÜLMEK..Yağmurlarla yarışmaktan vazgeçmek..Ama ben sende unuttum gülüşümü..Girişinde parkı olan şehirlerde kaldı tüm sevinçlerim..Çokça aşk,özlem,isyanlar ve gözyaşı..İşte sana gençliğim..Oysa ki..Herşey güzeldi bir zaman..Adam gibi ağlamak bile koymuyordu bugünki sahte gülüşler kadar..Şimdi sırada isyan var..Sonsuza dek diyen dillere..Aşkın gücüyle açılan yollara..Kollarımda beklerken ellerimde gördüğüm sahte yüreklere..Ve bana hatırla diye bıraktığın gecelere..
İsyan nerde başlar bilirmisin sen..Sevgiyle çarpan kalbin,ihanette durduğu yerde..Şimdi sırada maziyi gömmek var..Sonu hüsranla biten senelerin,hepsi seninle yaşanmıştı..Mevsimlerin bir tadı vardı eskiden..Seni bana sevdiren yüzündeki imkansızlıktı..
Mutluluk mu..Uzun zamandır bana uğramadı..Çünki o uzaktaki bir şehrin tozlu kaldırımlarında kaldı..Şimdi sırada özlemek var..Huzurla geçen yılları..Yalansız,dolansız tüm saflığımla kollarımda uyandığın sabahları..Terminallerde yaşanan burukluğu ve geceleri uyurken yanımda duran sıcaklığını özlemek..Bu sıcaklık şimdi resimlerin hatırlattığı anılarda saklı kaldı..
Şimdi sırada unutmak var..Yaşanan yada yaşanamayan güzel günleri..Büyüsü bozuldu artık bu sevdanın..En iyisi kurutmak hayalleri ve bir daha kurmamak düşünmemek geçmişi..Ve sürdürmemek yalan yüreğinde yarattığım hiç bir geleneği..Bir güzelliktin uzun zaman önce yüreğimde yer eden..Şimdilerde ise çirkin ruhunla birlikte kaybolup giden..
Şimdi sırada teşekkür var sevgili..Sevgili olmayı başardığın zamanlarda yaşattığın mutluluklar için..Pınarlarımı kurutup başkasına ağlamamı engellediğin için..Benliğinde yer eden anıları benimle yaşamayı tercih ettiğin için..Ve en önemlisi bir dilim ekmeği ikiye böldüğün için..Aslında sana o kadar çok teşekkür borçluyum ki..Acıları yüreğime kazıyıp mutluluğumu gölgeleyişin..Çok sevdiğim şarkıları unutuşum..Hepsi senin eserin..Teşekkürler sevgili..Kalabalıklar ortasında yalnızlığı tattırdın..Bakamaz oldum uğruna kırdığım dostlarımın yüzüne..Artık açamıyorum odamın penveesini güneşe olan utancımdan..O çok sevdiğim rüzgar benden uzakta esiyor şimdilerde..Sonbaharda küstü..Yapraklar eskisi kadar güzel sararmıyor..Oysa tek sırdaşımdı seni bana sevdiren kasım yağmuru..
Gençliğimi çöpe attım sayende..Ve yıktın beni ayakta tutan son umudu..Teşekkürler sevgili son kez teşekkürler..Şimdi herkes biliyor..
TEŞEKKÜRLER..
İclal AYDIN..
Kim birini yaralarından sevmeye başlasa böyle olmaz mı zaten.. Acımaz mı sevilenin gözleri.. Acıyan gözler güçlenen yüreğin yüzdeki yansımasıdır aslında.. Çeliğe su vermek gibi.. Birini yarasından sevmek yüreği suya kavuşturmaktır.. Yürek çeliğe işte böyle dönüşür..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Ara.2008 Çar 00:24:22 |
| fiogf49gjkf0d SEN BENİM HİÇ BİR ŞEYİMSİN...!
Yaşamak için mecbur olduğumu bildiğim ama bana çektirdiği acı yüzünden solumak istemediğim, içime her çektiğimde ciğerlerimi kavuran nefes sen değilsin. Yüzümü alev alev yakan, ne kadar çabalasam da engel olamadığım, gözlerimden içime dökülen gözyaşım değilsin. Nereye baksam gördüğüm, neye dokunsam hissettiğim, kiminle konuşsam dinlediğim, “Her şeyimsin” deki gizli öznem sen değilsin. Sen benim hiçbir şeyimsin…
Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Varlığına şükrederken yok olmasını istediğim, bütünüyle benim olmasını dilerken, içimden söküp atmak istediğim, yokluğunda özlemiyle, varlığında varlığıyla beni öldüren, aşkın, sevdanın, acının sözlüğümdeki anlamı sen değilsin. Dokunuşlarıyla yangınlara, susuşlarıyla isyanlara sebep olan, Yüreğime başkaldırtan, içimde depremler yaratan, yalnızlığıma yalnızlıklar katan, varlığıma sebep olan sen değilsin. Sen benim hiçbir şeyimsin…
Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde
İçimdeki gelgitlerin sebebi gelip gitmelerin değil, varlığına alışırken yokluğunu, yokluğuna alışırken varlığını özlediğim sen değilsin. Her gece güneşi beklerken yeni güne sebebim olan, gün boyunca özlemiyle yaşama lanet okutan, mutluluğum, hüznüm, huzurum, telaşım sen değilsin. Sen benim hiçbir şeyimsin…
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok çığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde
Kendimi kendime inkâr ettiren sen değilsin. İnanmamak için kendimi ne kadar zorlasam da varlığına hayran olduğum, yaşama tutunma gücüm, iyi şeylere inanma gücüm, umudum, aşkım, hayallerim değilsin. Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak
Sen benim hiçbir şeyimsin… Hiçbir şey seni anlatacak kadar anlamlı değil yüreğimde.
Atilla İLHAN..
Zamandan kopardığımız her şeyi bir zafer gibi yaşamak için yazmak ve kalemden hayatlar yaratmak için yaşamak gerekti... Aşktan önce söylediğimiz yalanları maskeleyip aşktan sonra söylediğimiz gerçekleri yüreğimizin ortasına işlemek gerekti... Sırtlamak bedelini ödemeye hükmettiğimiz sözleri ve geçmişimizden tek kalan masalları koynumuzda bir yar gibi sarmak... Nedeni var yazılanların.... nedenini bilmek gerek şimdi.....
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Ara.2008 Çar 11:24:06 |
| fiogf49gjkf0d
Bir çağlayan gibi kaynayan ruhlardan sızılıp gelir bakışlardaki o hüznün gölgeleri. Ve hep küllenmiş acıların izlerini taşırlar. Bazen sessiz hıçkırıklara yoldaşlık eder hüzün, bazen de ağız dolusu kahkahalara. İnsanı insan yapan seçilmiş yalnızlıklardır biraz da hüzün. Hüzün isyan olur bazen de. Çakmak çakmak gözlerden çıkar, yardım ve yataklık eder kavgası olanlara. Hesap sormaktır hayattan bazen hüzün, karşılığı ödenmeyeni istemektir bakışlarla. Ölüme teslim olmamaktır hüzün bazen, daha yapılacak çok şeyin olduğunu haykırmaktır. Zıpkın gibi bir delikanlıdır hüzün ve olması gereken yere en hızlı koşandır. Kaybedilenlerin ardından gelip dudakların biraz üstünde konaklayan bir damla gözyaşıdır bazen hüzün. Bazen de hiç akmayacak gibi bir yerlerde saklanan ve sıradan bakışların uzanamayacağı ıslaklık. Bazen kalbin sert ve ani bir isyanıdır hüzün yaşanamayanlara. Bazen de yaşananların bıraktığı ayak izleridir. Sol kolda yaşanan korkutucu uyuşmalar da olur hüznün adı. Nedensiz mide kasılmaları, kapanan göz kapakları, bazen de boş bakışlardır. Yüz hatlarında silinmesi olanaksız bir damga gibidir hüzün, kartvizitidir yaşamla kavgası olanların. Daha güzel yarınlar için Azrail’le boğaz boğaza gelmektir hüzün. Ve daha güzel günlere yolculuğu kışkırtan bir kasırga aynı zamanda. Türkülere yuvasını kurar hüzün bazen, saza siner, söze gizlenir. Eşsiz melodiler eşliğinde ılık ılık akar ruhlara. Talana, yalana, üçkağıtçıya, soysuza, hırsıza, insan olmayana en sert mesajlardan biridir hüzün. Üzgün ve hafifçe büzülen bir dudağa konuk olur hüzün, çıkıp geldiğinde. Acınası hayatlara hayat diyenlere yönelmiş bir bakıştır hüzün. Büyük yüreklerin yoldaşıdır hüzün ve hayata bakışın adı. Sevinçlerin, tasaların, ayrılıkların, kavuşmaların, korkuların, acıların bir görünüp bir kaybolan ama her dem varlığını sürdüren yoldaşıdır hüzün. Yaratmanın, üretmenin, ” bir şeyler deme” nin perde arkasındaki en ağır işçilerinden biridir. Hayatın gizlerine doğru çıkılan ve kuşaktan kuşağa aktarılması gereken bir yolculuktur hüzün…
HALİM BAHADIR
İnsan en çok sustuğunda ağLar asLında.SözcükLer döküLürken kaLemden kağıtLara,gözyaşLarı da seL oLur akar mısraLara...
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Ara.2008 Çar 12:00:45 |
| fiogf49gjkf0d ŞARKILAR SENİ SÖYLER DİLLERDE NAĞME ADIN..
Düşler ülkesinin prensesi olacaktım.. Eteklerimi savurunca.. gül tohumları düşecekti.. Dikensiz güller büyüyecekti ardından ve siyah simsiyah... Sonra... bir bakışım geceyi sökecekti yerinden. Yedi diyarda namım yüricekti. "yüzü güneşten güzel, saçları geceden siyah" Dokununca lalelere yedi veren olacaklardı birden.. Ne hazineler sunulacaktı.. Ne yakutlar, ne elmaslar... Ben geçince ormandan mevsim şaşırıp çiçek verecekti dallar.. gözyaşı görmicekti yanaklarım.. Mor giyisiler içinde merdivenleri yavaş yavaş inecektim. Bir atım olacaktı.. Kardan beyaz... Rüzgâr yalnız benim saçlarımı savurmak için esecekti. "Acı" çoktan vurulmuş olacaktı. Nilüferlerim olacaktı saçlarıma taktığım... eteğimi biraz kaldırıp denizlerden yürüyecektim. İşte bu kadın diyeceklerdi "parmakları gül dalı gibi, ellerinden belli olur bir kadın, bir nar çiçeğini eziyor gibi" diceklerdi.. Mecnun bana âşık olacaktı. Kerem benim için kül olacaktı... Ferhat benim için dağları delecekti..ve şimdi ne masallar okuyacaktın.. Adım Zünnun olacaktı.. Gözlerim siyah olacaktı.. siyah benim gözlerimden sonra siyah olacaktı.. Anka kuşu benim olacaktı. Siyah inci benim.. Mor mürekkep benim olacaktı... Şeffaf aynalardan kendime bakacaktım.. Ne savaşlar çıkacaktı ülkemde.. benim için.. İpekten mor elbiseler... beyaz tüller takacaktım.. Yağmurlar seyredecektim kaf dağına düşen.. Pencerem dağlara, denizlere, ağaçlara, gökkuşağına açılacaktı.. kokacaktı... Gül yağıyla yıkanacaktı tenim.. Çilek kokacaktı ellerim.. Saçlarım yeni açmış iğde çiçeği kokacaktı... o kokunun hayaliyle yaşayacaktı niceleri... Bir gülümsememe cihan değişilecekti... "Hayır" dedim "hayır" "Bana bi kalem verin bir kağıt.. Gözyaşımı Ben bulurum..
Hayatın tadı tuzuydun..
Sanki kınalı kuzuydun..
Menekşelerin kızıydın..
Adın baharmıydı senin..
Vazgeçilmez bir tutkuydun..
Gönül bahçemin ufkuydun..
Gittinde kimlere uydun..
Adın sevdamıydı senin..
Yokluğun ateşten gömlek..
Dayanamaz buna yürek..
Unuttum istemeyerek..
Adın hasretmiydi senin..
Her nefeste seni aldım..
Her gece uykusuz kaldım..
Sanki çölde susuz kaldım..
Adın leylamıydı senin..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Ara.2008 Çar 13:22:31 |
| fiogf49gjkf0d GİTME BU KEZ..
Şimdi sen şiir yazıyorsun ya ben parmaklarımınn ucuna basarak kaçıyorum usulca... Ne zaman konuşmalı insan ya da ne zaman susmalı... veya ne zaman haykırmalı. İstanbul İstanbul olalı kaç sevda gördü gerçekten geberiyorum aşkından diyen ne kadar geberdi sahiden Kaç kucak boşluğa dayanabildi Kaç yürek gerçek gözyaşı döktü nerdeyiz biz Sevdaların ortasında mı sevdasızlıkların zamansızlıklarında mı Bitirtmeli miyiz umutları Terketmelimiyiz yüreklerimizi Kapanıp kapılar arkasına görmezden mi gelmeliyiz Mutluluk bu mu? Böyle mi yaşamalıyız Yaşanan "an"... diye bir türkü tutturmuşuz işte peki var mı sence o türküye gönül gözüyle eşlik edip "an"ı "anlayan... Önce bozulan neydi? Ekmekler mi? Yok be güzelim... Ekmeği yapan eller ekmekleri bozanlar! Şimdi sen şiir yazıyorsun ya... ben usulca gidiyorum parmaklarımın ucunda. Sen şiirlerini yaz...
İçindeki o boşluğu hiç bir zaman dolduramadım ben. Buna gücüm yetmezdi. Sense bıraktığın yerden, benimle birlikte yeniden yaşamaya devam edebileceğini düşünüp, ömrünü tamamlamaya çalışıyordun. O yarım kalmış, o bir daha tamamlanamayacak olan ömrünü... Ömrünü tamamlamak isterken, yaralarını sarmak istiyordun. O peşini bırakmayan, nereye gitsen seninle birlikte gelen, hiç bir zaman kurtulamadığın yaralarını. Onları tamamen sarıp iyileştirdiğinde bu hayattan kaçıp gitmeyi düşünüyordun. Hani benden önce ölecektin ya...
Şımarık bir çocuktu sevgin, seni seven herkesten hayatını isteyen. Yıllardır öyle susuz öyle yalnız bırakmıştın ki onu, yalnızca kendine sevgili olabilmiştin ancak. Kendini sevmekten yorulduğunda başka sevgilere karışmak isterdin. Uzaklara çok uzaklara gitmek isterdin hep... Gittiğin yerlerde seni tanımadan sevsinler, hayatındaki hiç bir ayrıntıyı bilmeden sevsinler diye... Nasıl olsa geri dönecektin yine, evine, kalp ağrısı odana, o sonsuz yalnızlığına... Her zaman yaptığın gibi sevgini şımartacak, ona aldığın hediyeleri gösterecektin. Çünkü; hayat senin için tek başına yaşanılmayacak kadar zor, bir başkasını sevdirmeyecek kadar da acımasız dı.
Yaşadıklarını tüketip, heyecanın geçtiğinde beni hatırlardın. Hiç bir şey yaşamamış, hiç sevilmemiş gibi arardın beni. Benim de sevgim senin ki gibi yalnızdı çünkü. Sahipsizdi..
Sana bakarken yüzünün derinliğine batardım. Yüzünden belli belirsiz anılar, yarım kalmış zamanlar, eksik sevdalar geçerdi.
İnsanlar benim neden genç kaldığımı bilmiyorlar çünkü ben bir yerde donmuştum, demiştin bana.
Kaç gündür deli gibi seni düşündüm durdum hep. Her an... Yokluğuna beş günden fazla dayanamadım, çıktım geldim. İşte şu an yanımdasın, kendimi istediğim herşeye sahip olmuşum gibi hissediyorum. Ama yine gidiyorum... Gitmem gerek... Bilmediğin zorunluluklarım var, sakın yanında olmak istemediğimi sanma. Yanında kalmayı senin beni istediğinden daha çok istiyorum. Ama gitmeliyim. Beni anladığını biliyorum... Çok yakında yine yanında olacağım, belki yarın. Seni çok seviyorum, deyip gittin...
Oysa böyle değildi eskiden. Sen gittiğinde arkandan gülümseyerek bakardım. Düşünmezdim bile gittiğini. Sadece giderdin ve nasıl olsa gelirdin bir zaman sonra... Uzun uzun konuşurduk seninle, büyük bir hazla anlatırdın hayatını. Büyük bir acıyla çalkalanırdı için kardeşini özlerken, derin bir yalnızlıkla burkulurdu dudakların annenin ismini anarken... Susar dinlerdim seni, susar gülümserdim, hayatla alay eder gibi birbirimize bakıp gülümserdik...Sonra durduk yerde sarılırdın bana. Bütün sevdiklerine sarılır gibi sarılırdın. Seni böyle susuz bırakan, seni senden koparan, seni sana düşman eden geçmişine sarılır gibi sarılırdın bana... Seni umursamayalara karşı içinde beslediğin umutsuz sevginle sarılırdın... Kısa bir süreliğine bile olsa yaşantınla ilgili bütün bağlarını koparıp sarılırdın bana. Seni böyle anlarda sonsuz bir aşkla sevmek geçerdi içimden, büyük bir tutkuyla sevmek... Beni duymuyor musun, bu aşk için her şeyden vazgeçebileceğimi görmüyor musun? Neden sürekli çok yalnızım diyorsun bana? Neden sürekli bir boşluğa bakar gibi bakıyorsun. Bırak, seni sahip olduğun herşeyin uzağına iten, bilmediğim zorunluluklarını bir kenara bırak... Hem ne olabilir ki onlar? Sana hiç bir faydası dokunmuyorsa neden kurtulmuyorsun ki onlardan? Yanında ben varım artık. Gitme, benimle kal, bu aşkı birlikte yaşayalım, sevgim ikimize de yeter, diye bağırmak geçerdi içimden... Yapamazdım bunu sana... Seni çektiğin acıdan koparamazdım. Yanımda kalmanı istemek, acılarını soluksuz bırakmak demekti benim için.
Sevgimi sana belli etmediğim zamanlarda alınganlıklarına kaçardın. Önce yüzünü asardın, donardı gözlerindeki ışık, içten içe kızardın. Şaşırır, yaptığın şeye anlam veremezdim. Ama anlardım; sevgini yurtsuz bir toprak gibi görürdün benimleyken. Onu sürekli şımartmamı, göklere çıkarmamı, senin beni sahiplendiğin gibi benim de seni sonsuz bir istekle sahiplenmemi, yalnızca sana ait olmamı beklerdin. önce öfkelenir sonra öfkeni yatıştırmamı isterdin benden. O an düşündüğüm, uğraştığım ne varsa bir kenara bırakıp seninle ilgilenmemi isterdin. Merak ederdim hep; nerede eksik bırakılmıştın, neyi yarım yaşamıştın. Saplanıp kaldığın bayağılıktan,sıradanlıktan, oynadığın aşk oyunlarından neden kurtulamıyordun.
Gittin...
Yokluğunu farkettiğim anda hissetim o büyük yalnızlığımı... Hayatın sıkıcılığını... Meğer sensizlikmiş benim bu hayattaki tek eksikliğim. Sensizlikmiş yüreğimi acıtan tek belirsizlik, sensizlikmiş durmadan sigaraya sarılan ellerimideki tedirginliğin nedeni... Gecenin bir yarısı ansızın uyanıp yeter gel artık diye haykırışlarım sanaymış...
Gittin...
Seni özlemek,kalbin kalbimin yanında çarparken, ellerin avuç içlerimin teriyle ıslanırken, saçlarının o sarhoş edici kokusunu içime çekerken, birbirimize sırılsıklam sarılırken, gideceğim dediğinde gözlerindeki hüzünlü bakışlara daha fazla dayanamayıp, telaşlı ve kaçamak cümlelerle biraz daha yanımda kalmanı sağlamak için senin de bildiğin bahanelerle seni avutmaya çalışmaktı.
Seni özlemek, içimi kanata acıta gitmene razı olmaktı. İçimi acıtan tuhaf, akılalmaz düşünceler içinde zor da olsa gitmeye mecbur olduğunu kendime kabullendirmek, çocuksu duygularla Tanrı` dan hayatındaki bütün olumsuzlukları yok etmesini dilenmekti.
Beni bir kez öldürdüğün bu hayatta....
Kendini atese atıyorsun ama yanmakta istemiyorsun... Hep gitmelere gidememelere mahkum senin yüreğin... ve gidişlerin döüşlerin oluyor aslında farkında mısın? İçinde ki boşluğu dolduramadım ben. İzin vermedin ki... Gitme bu kez... sadece bir kez...
Hiç bir şey sürüp gitmez..Dertlerde erir biter günü geldiğinde..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Ara.2008 Çar 19:35:32 |
| fiogf49gjkf0d İÇİMİZİN KARANLIK ODALARI..
Kimse girmesin oralara … Kapıları ağır büyük ve kilitli olsun … Kimse görmesin o zavallı ;korku ve endişe yüklü büyümemiş ,erken yaşlanmış yüzümüzü … Eskimiş ,sararmış ,solmuş , üzeri eski çarşaflarla örtülmüş utançları … Hataları yalanları pişmanlıkları ,zamansızlıkları ,zaafları … Ortalama olma ,ortalama yaşama ,uzlaşma kaygılarımız … Vazgeçişlerimizi ,kaçışlarımızı ,kaçırdıklarımızı … Yok saydıklarımızı,görmezden geldiklerimizi ,es geç tiklerimizi… Kimse ! kimse görmesin bütün bunları . Anlatılmayan ,anlatılmayacak olan ,suskunlukla boyanmış bütün anıları … Bir gün gelip ansızın açılıveren ,o kimsenin onaramayacağı yaraları … Bir kederi… Hiç kimsenin orda olduğunu ,orda öylece kala kaldığını hiçbir zaman anlayamayacağı … Bir kalbin açıklanması güç ,çözümü imkansız tek başınalığını… Bir durum ki su vermeyi unutmuş birileri … Bir hal ki , istasyonun birinde hep “gelecek “treni bekleme ses isliği … Kimse görmesin o içimizdeki karanlık odaları … yok saysınlar içimizdeki o çaresiz gölgeyi … kapıları kilitli kalsın hep … Kapıları büyük olsun hep … Zamanın durduğu hatırlamanın koca bir çığı yerinden kopardığı … Bütün bir ömrün en zavallı “toplamı”… Karanlık odaları dört duvarın hapsedilmiş bir “unutkanlık”…uykular arasında bir şarkının ortasında,aynada bir yağmurlu bir öğle sonrasında …”oradayım ben bıraktığın yerde ,o karanlıkta “diye fısıldayan … Ah ,kimse bilmesin o odalara bıraktıklarımızı… yüzleşmektir aslında en zoru ,birinin o odanın kapısını açmasından sonrası … Ne çokmuş meğer bir ömrün saklanan kısmı …eğer herkesin varsa bir karanlık odası ,o odanın aşkına bir dakikalık saygı duruşuna susmalı … susmalı Bir başka karanlık odaya karşı …
Sana güzel bir yaz günü gelmiştim. Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber Beş mevsim bir "iç denizi" karartmaya yetti. İşte böyle sevgili... Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi... Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi."
Beklemediğim anda karşıma çıkan ayrılıkları Aniden bastıran kışı, Aynaya her baktığımda değişen kadını Mevsimlerden mutlaka bir sewinç getiren yaz ı Görünce yüzleri bayram yeri olanları, "Geçecek"diyerek yarama üfleyenleri, Okuduğunu anlayanları, Anlayıp da susanları, Cesur olanları, Yeniden başlayanları Geride kalanları VE Hayatın mutlak çoşkusunu, Sizi, Seni Her şeye rağmen üstelik "GÖRDÜĞÜME SEWİNDİM!"
Büyük kararlardan önce mutlaka bi gece beklemeli eğer sabah aynıysa herşeyi o zaman düşünmeli, bitirmeyi bi hikayeyi.. HAYAT İKİ SEÇENEK SUNUYOR.YA PAYINA DÜŞEN KEDERİ PARLATICAKSIN.YADA ÖMRÜNLE İYİ GEÇİNMEYE BAKICAKSIN.İKİNCİSİNİ TERCİH EDERSİN UMARIM..DİLERİM DÜNYAYA GELİŞ NEDENİNİ SEN ÇABUK BULURSUN...Küçükken bi tek ince hastalıktan ölünür sanırdım dilini ve yönlerini bilmediğim bü ülkede metroların rüzgarlarında anladım hasretttende ölünebilineceğini...
...::: İCLÂL AYDIN :::...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Ara.2008 Çar 23:25:54 |
| fiogf49gjkf0d
Mavi düş tarlamda açan beyaz çimenlerde gezinirken, siz sadece bakarsınız bana. Küçük bir can çarpar karşınızda ve hep şunu dersiniz kendinize ya da bizi gösterenlere;
- Merak etme O’nlar üşümez….
Bilemezsiniz pencerenizin önünden size bakarken üşüyen bir yanım olduğunu..
Dünyaya sahipmiş gibi gezinirken aslında yaslanacak bir dal ararım yorgun düşlerime. Bakmayın kalabalıklarda süzülüşüme, içinizde ki çocuk gibi kırılgan, ürkek ve yalnızım.
Kış kelebeğiyim, beyazlıklar arasında küçük hayat kırıntılarımı toplarken. Sessizce şarkımı söylerim.. Siz neşeden zannedersiniz, oysa ki açlığımı kusarım. Kaç kişi döker ki o bereket kırıntılarını bizi düşünerek beyaz örtüye. Elinizden düşen bir lokma ekmektir bazan yaşam ya da beğenmeyip bir kenara bıraktığınız can’simidimdir.
Tekbaşıma’lık sıksa da canımı, acıtsa da geceler uykusuzluğumu değiştiremeyeceğim kaderdir yalnızlık. Birkaç arkadaş vardır belki etrafımda gezinirken ama tutamazlar, uzanamazlar boş ellerime. En güzel tüylerini, renklerini, seslerini bağışlasalarda, önümde ki tablo hep aynı karartı ve aynı sükunet.
Sizden özgür göründüğümü biliyorum, sizin bilmediğinizse özgürlüğe tutsak olduğum. Çünkü başka şans tanımıyor hayat bana. Sadece uçuyorum ve yaşamak için rastlantıları birbirine bağlayıp, şans yumağımı sarıyorum. Hani ileride bir yuva kurarsam ucunu bulayım diye geçmişimin..
Ve sonra yükseklerde olmak zorunda olduğu için canpazarım uzaklarda bir dal buluyorum. Soğuk ve sert.. Yuvamı kuruyorum, yeni canlar getiriyorum sessiz dünyanıza…
Aslında onlarıda terkediyorum benim kaderime, size güzel şarkılar gibi geliyor sesleri, doğada bulunmam gerektiği için mi bilmem, pencerenizi, dallarınızı, maviliklerinizi süslemeye devam ediyorum.
İsyan etmeyin halinize… Siz istediğiniz zaman yürür, istediğinizde koşar, yüzer, uçar durursunuz. Bizse sadece uçarız, yoruluncada seker dururuz küçük ayaklarımızla. Mevsimsizce geçer kısa ömrümüz.
Yükseklerde başlayan hayatım, düşen bir bedende son bulur.
Ve karışır gider toprağa bir avuç bedenim, küçük ve yalnız serçe yüreğim...
Mehmet Coşkundeniz
İhanetin adı göçmen bir kuşa verilmiş,
sadakatin adı ise bir serçeye.
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.Ara.2008 Per 11:43:50 |
| fiogf49gjkf0d HAYATA DAİR..
Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu; Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani; Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu, İçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini. Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir, Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla, Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir; Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda; Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla, En çok şimdi seviyorum seni, diyemez miyim; Aşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda, Geleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim. Aşk bir bebek olduğuna göre, hayır, bunu diyemem, Büyümesini sürdüren şeyi, büyümüş gibi göremem.. |
|
William Shakespeare
Bütün mesele hazır olmakta… Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin!.. Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz… Bütün mesele hazır olmakta…
Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, Erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun…
Shakespeare..
| | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.Ara.2008 Per 12:10:42 |
| fiogf49gjkf0d
YaLIn kaLmak Bir Benzerinin oLmamasIdIr, Yada oLupta Seni AnLamamasIdIr . Birisinin yüzLerce tanIdIqI oLsa , 1 tanesi biLe anLamIyorsa , O Insan Sigara KüLü Kadar yaLnIzdIr . Yatmadan önce kimseyi dü$ünmeden yatmak YaLnIzLIktIr. MiLyonLarca DamLanIn IcInde SusamaktIr yaLnIzLIk ! .. Sessizce , AmaçsIzca , Yasamaya , Nefes aLmaya çaLI$mak ... | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.Ara.2008 Per 13:05:08 |
| fiogf49gjkf0d | |
| |