ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
7 Mayıs 2024, Salı 20:02   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...297298299300301302303304305306307 308309310311312313314315316317...400...500...600...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Doğanın Tasarımı>
  31.Tem.2009 Cum 21:26:54
Fotoğraflar: Robert Clark



Kutu balığının şeklinde modern tasarım için bir ders gizli. Düşük sürtünme kuvveti sayesinde, saniyede kendi beden uzunluğunun altı katına varan hızlarda yüzüyor; kabuğunun kenarlarındaki, teknelerin karinasına benzeyen çıkıntılarla denge sağlıyor.





Kutu balığının, suyun direncini şaşırtıcı derecede azaltan biçimi Mercedes-Benz in "biyonik" arabasına esin kaynağı oldu. Stuttgart taki bir tesiste rüzgâr tüneli testleri sırasında üzerinden geçen buhar dalgaları, otomobilin -bir litre yakıtla 30 kilometre gitmesini sağlayabilen- aerodinamiğini gözler önüne seriyor.




Kurak Avustralya çölünde yaşayan dikenli şeytan kertenkelesi -pulları arasındaki kanalları kullanarak- bir ayağıyla su içiyor. Bilim insanları, kurak bölgelerde su toplama teknolojileri geliştirmek için bu mekanizmayı taklit etmeye çalışıyor.






1948 de bir yürüyüşten sonra pantolonu ve köpeğinin üzerine yapışan pıtrakları inceleyen İsviçreli mühendis George de Mestral, dikenlerin ucunda minik çengeller olduğunu gördü -ve bu da Velcro nun (cırtbant) icadına yol açtı. Moda tasarımcılarının, bu ürünü hemen uyarlamamaları onda hayal kırıklığı yaratmıştı. Kuzeni Etienne Delessert, "Belki de çıkardığı ses yüzünden," diyor. Ama Velcro daha çarpıcı uygulama alanları buldu. "İlk yapay kalp ameliyatında ve uzay yolculuklarında."





Velcro nun ilk kullanıcılarından biri olan NASA, onu uzay botları ve giysilerinde -1972 de Apollo astronotu John Young un eldiveninde olduğu gibi - Ay a gönderdi. Yerçekimsiz ortamda, havada duran eşyayı tutmak amacıyla ve kaskların içinde burun kaşıyıcı olarak kullanıldı.






Anında yapışan ve çekmeyle birbirinden ayrılan Velcro, fermuar kadar yaygın






Her yerde karşımıza çıkan yapıştırıcı malzeme Velcro neredeyse insanlar kadar Ay a gidip gelmiş bir madde. Mucidinin bir yürüyüşten sonra giysilerinden söktüğü pıtraklardan esinlenerek yarattığı bu kavrayıcı bez, Komutan Alan Shepard ın 1971 deki Apollo 14 Ay yolculuğunda giydiği uzay elbisesinin parçalarını bir arada tuttu. Ayrıca Dünya ya dönüş sırasında uzay aracındaki eşyalarının yerinde durmasını sağladı. Smithsonian Enstitüsü müze uzmanı Amanda Young, "Yerçekimsiz bir ortamda yüzen nesneler ve donanımlar bir yere tutturulmazsa tehlikeli mermilere dönüşebilir" diyor.






Bonn Üniversitesi nde (Almanya) botanikçi olan Wilhelm Barthlott, nilüfer yaprağının, doğal olarak kendini temizleyen ve su-itici bir yüzeyi olduğunu keşfetti. İşin sırrı, suyla temas ettiği anda, suyun cıva gibi boncuk haline gelip akmasını sağlayan, kiri de beraberinde götüren mumsu mikro ve nanoyapılarda.






Barthlott, "Lotus Effect" adıyla patent aldı. Ve bu keşif, biyobenzetim tekniği kullanılan boya "Lotusan" gibi ticari ürünlerde vücut buldu. İçine mikro yumrular aşılanan bu boya, onlarca yıl su tutmuyor ve lekelere karşı dayanıklı kalıyor






Biyomekanikçi Frank Fish, balinanın gücünü rüzgâr gücüne dönüştürmek için, kambur balinanın göğüs yüzgeçlerinden esinlenerek nodüllü rüzgâr türbini kanatlarını tasarladı. Yüzgecin kabarcıklı kenarı, keskin açılı dönüşlerinde kuvvet üretimine yardımcı oluyor.






Balinadan ilham alınarak üretilen rüzgâr türbini kanatlarının, daha düşük hızlarda geleneksel kanatlara göre daha fazla güç üretip üretmediği Kanada Rüzgâr Enerjisi Enstitüsü nde test ediliyor.







Bir elektron mikrografi görüntüsü, köpekbaligi derisi ve hiz arasindaki iliskinin sirrini açikliyor: Dermal disçikler denilen dis benzeri pullar. Köpekbaligi arastirmacisi George Burgess, suyun "mikro-oluklar arasindan türbülans yaratmadan" geçerek sürtünmeyi azalttigini söylüyor. "Çok hizli hareket eden bir nehir akintisina karsi sig bir akarsuyun türbülansli akisi gibi." Bu arada, deri üzerindeki pullar yosunlarin yapismasini engelliyor.








Olimpiyatlarda 10 kez madalya kazanmis yüzücü Gary Hall, Jr., Florida Yüzme Kulübü nde antrenman yaparken, "Hiçbir köpekbaligi beni kendi cinsinden biriyle karistirmaz" diyor. Ama köpekbaligi derisindeki disçikler, Speedo nun -sürtünmeyi azaltip hizi artiran- "Fastskin (Hizli Deri)" mayosunun tasariminin esin kaynagi






Karasinekler, kanatlarini U seklinde karmasik bir hareketle çirpar







Bu mikromekanik uçan böceğin çırpınışı, karasineğin hareketine henüz ulaşamıyor. Ama bu robot yakında kendi kendine uçabilir. Robotun yanlarındaki, enerji sağlayan elektrikli hareketlendiriciler, kırılgan kanatlarını saniyede 275 kez -ona ilham kaynağı olan sinekten bile hızlı- çırpmasını sağlıyor. Kaliforniya Üniversitesi nden (Berkeley, ABD) Ron Fearing, "Gerçek bir sineğin kanadı olağanüstüdür, her çırpmada döner," diyor. "Burada aşmamız gereken zorluk, bir kağıt atacının yirmide biri ağırlıkta olan bir cihazda çalışan bir mekanizma yapmak."








Bir tokay gekosunun parmakları üzerinde, yüzeye moleküler düzeyde yapışan, spatula uçlu kıllar bulunuyor (her parmak üzerinde yaklaşık 6,5 milyon kıl). Ve bu da gekonun duvarda ve hatta tavanda çevik bir şekilde yürümesini sağlıyor.








Stanford Üniversitesi ndeki Stickybot da (Yapışkan robot) benzer bir arazide yürüyor. Ucu kıllı parmakları yüzeyi tutuyor ve bırakıyor. Ve robotun üyeleri gekonun anatomisini taklit ediyor. Ama şimdilik yalnızca bir salyangoz hızında hareket ediyor. Tasarımcıları onun günün birinde arama kurtarma çalışmalarında kullanılabileceğini umuyor.




Kaliforniya Üniversitesi nden (Berkeley) Ron Fearing ve meslektaşlarının tasarladığı bir biyobenzetim yapıştırıcısının bu taramalı elektron mikrografı, bir gekonun parmaklarındaki kıllardan esinlenilerek yapılmış. Yumuşak bir yüzeye bastırıldığında, lifler geko kıllarının molekül çekimi aracılığıyla "yapışma" yeteneğini aynen sergiliyor. Santimetrekare başına düşen 40 milyonu aşkın mikro lif olağanüstü bir kavrama gücü oluşturuyor: Bu malzemeyle kaplı bir eldiven giyen insan cam bir duvarda asılı kalabilir






Spatula uçlu milyonlarca ufak kıl, gekonun parmaklarına güçlü bir "yapışkanlık" kazandırır. Gekonun tutunduğu yeri çabucak bırakabilmesi de aynı ölçüde hayranlık uyandırıcıdır. Bir tokay gekosu vücudunu baş aşağı tutmak için sadece 2500 parmak kılına gerek duyar. Oregon daki Lewis ve Clark Yüksekokulu biyologlarından Kellar Autumn şunu belirtiyor: "Eğer 6,5 milyon kılın hepsi aynı anda tutunursa, 130 kilogram kaldırabilir. Ancak bu hayvanlar belirgin bir kuvvet olmadığında ayaklarını milisaniyeler içinde çekmeyi başarabilir." Bu olgu ayağın kalkışı sırasında kılların yaklaşık 30 derecelik bir açı yapmasıyla bağlantılıdır.










Fotoğraf : Robert Clark

Kehribar içinde sıkışmış bir sineğin yer aldığı, müzedeki bu örnek, doğanın mühendislik ustalığının bir örneğini sunuyor. Biyolog Andrew Parker benzer biçimde günümüze ulaşan bir sineğin gözüne elektron mikroskobuyla yakından bakınca, yüzeydeki ışık yansımasını azaltıyormuş gibi görünen ince yivleri merak etti. Optik mühendisleriyle birlikte çalışarak, yansımaya karşı başka tasarımları saptamak üzere müzedeki koleksiyonları taradı. Böcekten esinlenen bu teknoloji günümüzde bilgisayar monitörlerindeki ve güneş enerjisi panolarındaki yansımayı azaltmaya uyarlandı.









Fotoğraf : Robert Clark

1960 larda güvenin gözünü nano ölçekte inceleyen uzmanlar, gözün çok yüzcüklü yüzeyinin yansıtmayı azaltacak yapıya sahip olduğunu keşfetti. Freiburg (Almanya) Holotools taki mühendisler, ışığa duyarlı cila üzerinde, lazer kullanarak benzer yüzcükler oluşturmaya çalışıyor. Milimetrekareye yaklaşık 16 milyon "nokta"nın düştüğü dokusu, bilgisayar monitörünün sağ tarafında parlamayı neredeyse yok etmiş. Bu, 40 yıldır geliştirilmekte olan -ve çağlar boyunca evrimin geliştirdiği- ileri biyobenzetim teknolojisinin bir ürünü.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Omzunu Yaslayabileceğin Bir Dost Gibisi Yok>
  31.Tem.2009 Cum 21:21:28


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Omzunu Yaslayabileceğin Bir Dost Gibisi Yok>
  31.Tem.2009 Cum 21:20:48






















manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Son Süpürgeciler>
  31.Tem.2009 Cum 21:14:06


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Son Süpürgeciler>
  31.Tem.2009 Cum 21:12:33
Bir zamanlar hayatımızda çok önemli bir yeri vardı. Kapılarımızın hemen arkasında dururlardı.


Evimizin, eşiğimizin bir parçasıydılar sanki…





Onlarla temizliğimizi yapardık, odalarımız onlarla temizlenirdi, kapımızın önü de…


Önce “Gırgır” dediğimiz basitleri kuma olarak girdi hayatlarına… Sonra diğerleri…



Artık ninelerimizin ve annelerimizin vefakar iş ortağı süpürgeler yerlerini bilmem kaç voltluk süper emici rakiplerine bırakmıştı.



Onlar belki yine kapı arkasındaydılar ama yüzlerine artık bakılmıyordu.



Kumalık zor işti elbette, hele her gün yeni ve çok fonksiyonlu rakipleri işin içine girdikçe.



Zaman geçti, süpürgelerle yaptığımız işler bir nostalji olarak hafızalarımızın kıvrımlarında kaldı ama evlerimizin baş köşelerini artık zarif, alımlı, güçlü ve rengarenk makinelere bıraktı.



Üstelik bu rakipleri sadece süpürmüyorlardı, emiyorlardı, yıkıyorlardı ve hatta kurutuyorlardı.



Annelerimizin süpürgesi bu rekabete dayanamadı, küstü ve çekildi hayatımızdan…





Tıpkı şu an Edirne’de varlığını devam ettirmeye çalışan süpürge ustaları gibi…


Onlar da büyük bir mücadelenin yenik, ama mağrur birer kahramanları gibi, geleneksel süpürgemizi yaşatmaya çalışıyorlar…



Ama her geçen gün bir kaçı daha küserek çekiliyor hayatımızdan.



Biz onlara Zındanaltı’nın küçücük ara sokaklarında rastlıyoruz. Artık süpürge hanları yerlerini küçük ve özensiz dükkanlara bırakmış.


Beşer, onar kişinin çalıştığı atölyeler, iki üç kişilik kulübelere dönmüş.

Her geçen gün daha azalıyorlar.

Ömürlerinin tükenmesine adeta gün sayıyorlar ve beş on yıl sonra bu mesleğin artık tarihin raflarına tamamen kalkacağına inanıyor, hüzünleniyorlar…


Edirne süpürgeciliğin ana vatanı. Süpürge otu, daha çok sulak alanları seviyor. Adesa adı verilen dünyanın en kaliteli süpürge otu Edirne’nin nemli toprağında yetişiyor. Edirne’de Meriç ve Tunca havzası geniş sulak alanlar oluşturuyor. Çeltik gibi süpürge otu da çok üretiliyor. Özellikle Tatarköy, Bosnaköy ve Menekşesofular köyü süpürge otunun merkezi. Edirne’nin Kirişhane semti, bir zamanlar süpürge otunun en çok yetiştirildiği yerdi.

SÜPÜRGENİN YAPILIŞI

Tel süpürgenin tohumun tarlada buluşmasıyla başlayan ve kapımızın arkasına kadar uzanan serüveni, otun tarladan toplanıp eşit uzunlukta kesilmesi ile başlıyor. Süpürge tohumu ayrıca para ediyor ve yem sanayinde kullanılan bu tohumlar ayrıca toplanıp satışa çıkarılıyor. Otlar ise süpürge dükkanlarının yolunu tutuyor.


Süpürge ustaları kendilerine gelen bu otları, havuzlarda ıslatıp, kapalı odalarda kükürt tütsüsünden geçirirler. Kükürtün etkisi ile sararan süpürge otlarının değeri böylece arttırılmış olur.



Sarartılan süpürge otları, ayıklayıcı tarafından bıçakla ayıklanır. Kalın ve dolgun olanlar süpürgenin tepeliği, ince cılız tellerde işlik olarak kullanılır. Kısa, kırık ve düzgün olmayan teller ise ayrılarak küçük el süpürgeleri ya da top süpürge yapımında kullanılır.


Ayıklayıcının ardından süpürge telleri ‘sarıcı’ ya gider. Sarıcılar süpürge tellerini bir araya getirerek küçük demetler yapar, Bunların ikisini birleştirerek pamuk ipliği ile bağlar ve süpürge taslağı oluşturur.

Süpürge taslağının sapına 4-5 tel yerleştirerek, tepelik yapılır. Bu işlemi yapanlara bağlayıcı denir. Tepelikli taslaklar, ‘ayakcak’ denilen ayak mengenesinden yararlanılarak sap bölümü birkaç yerden sıkıca telle bağlanır. Süpürge taslağına el mengenesi yardımıyla süpürge biçimi verilir. Tokmaklanarak biçim pekiştirilir. Bu işlemden sonra ‘dikici’ devreye girer. Bitmiş haldeki süpürgeyi çuvaldızla dikerek satışa hazır hale getirir. Paketçiler de süpürgeleri demetler halinde bir araya getirip piyasaya verilecek hale getirirler.


Üretimin her aşamasında çıraklar ustalarına yardım eder. Geleceğin süpürge ustaları olacak olan bu çıraklara ‘meydancı’ adı verilir.

Süpürgenin ortalama ömrü 4-5 ay kadardır. Bu dayanıklılığı süpürge otunun kalitesine ve ustasının maharetine bağlı olarak bir yıla kadar uzayabilir.


Yaklaşık 500- 600 gram süpürge otundan bir süpürge yapılır.

Edirne süpürgesinin özelliği saplarının yumuşak, renginin ise sarı olmasıdır.


SON USTALAR

Süpürgecilik Edirne için yüzyıllardır önemli bir geçim kaynağı. Bundan 50 yıl önce 360 atölyenin varlığı ve her atölyede 25-30 kişinin çalıştığı biliniyor. Yine bu yıllarda ve öncesinde Süpürgeciliği daha çok Yahudiler yaparlardı. Onların Edirne’yi terk etmesiyle bu meslek onların çıraklıklarını yapan Türklere kalmış.


1985 yılının Edirne Ticaret ve Sanayi Odası verilerine göre, odaya kayıtlı 118 işyeri varmış. Bu sayı 1996 da 60 a, 2003 yılında ise 19’a düşmüş. Bu yıllarda ise 10 civarında süpürge atölyesi faaliyetini gösteriyor. Onlar da 3 er, 4 er kişi ile çalışıyor. Hele son yıllarda turizmin parlayan yıldızı ‘aynalı süpürge’de olmasa bu sayıda kalmayacak gibi.

AYNALI SÜPÜRGE

Edirne’ye gidenlerin, buradan alacakları hediyelik eşyaların başında aynalı süpürge geliyor. Eski bir Edirne geleneği olan bu süpürgenin diğerlerinden farkı biraz daha yöresel renklerle süslü olması ve ortasında bir aynanın bulunmasıdır. Bu süpürge eskiden sadece sipariş üzerine yapılırdı. Şimdi ise hediyelik eşya satan dükkanların vitrinlerini süslüyor. Turizm Edirne’de daha çok gelişir ve aynalı süpürge satışları artar da, süpürgecilik biraz daha varlığını sürdürür mü bilinmez.


Gelinlik kızların çeyiz sandığına konan, bakımlı olmayı ve temizliği simgeleyen aynalı süpürge’nin farklı anlamları da vardır.

Sapına ‘kabara’ denilen iri başlı bir çivi çakılan aynalı süpürge kullananın bakire olduğu anlaşılır. Eğer aynalı süpürge kapı dışına asılmışsa, evde evlenecek çağda genç kızın olduğuna işaret eder.


(Yararlanılan kaynak: Behiç Günalan Edirne Dergisi Valilik Yayını sayı:11)


Enver ŞENGÜL


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Yılın Çapkını>
  31.Tem.2009 Cum 21:01:26



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Irmak Kümesi>
  31.Tem.2009 Cum 20:59:08


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Irmak Kümesi>
  31.Tem.2009 Cum 20:58:17
Irmak Kümesi, uzaklığı yaklaşık olarak 85 MIy olan ve güney yarımkürede yer alan çok ünlü bir gökada kümesi. Ocak kümesi ile birlikte bu iki kümenin etrafına saçılmış birçok başka gökada grupları vardır ve bu gruplar toplu olarak sık sık "Ocak Üstkümesi" veya "Güney Üstkümesi" olarak adlandırılırlar. Bu küme, Ocak Kümesi ne kıyasla, biraz gökadaların daha geniş bir alana yayılmış olmasından, biraz da kümenin daha uzak ve bu nedenle de Ocak Kümesi nden daha sönük olmasından dolayı, daha az şaşırtıcıdır. Irmak Kümesi kabaca iki parçaya ayrılmıştır. Bunlar, NGC 1407 çevresindeki kuzey alt grubu ve NGC 1395 çevresindeki güney alt grubudur. Kümenin bilinen diğer adı Ocak II Kümesidir.



Irmak kümesi haritası
Kaynak: Richard Powell


NGC 1300 büyük bir çubuklu sarmal gökadadır. NGC 1371 ve NGC 1385, merkezin güneyinde iki sarmal gökadadır ve büyük bir ihtimalle yakın bir çifttirler. NGC 1395, kümenin güney yarısındaki en büyük eliptik gökadadır. NGC 1398, kümenin güney kenarında büyük bir sarmal gökadadır. NGC 1407, kümenin kuzey yarısındaki en büyük eliptik gökadadır. Bir diğer gökada ise NGC 1232 dir. Kümenin sağ tarafında yer alan bu gökada, gruptaki birçok sarmal gökadadan biridir. Bu gökada, çok sayıdaki sarmal kolları nedeniyle, kümedeki en güzel gökadalardan da biridir.



Çubuklu sarmal gökada NGC 1300




NGC 1407, DSS2 fotoğrafı. Sağ altta görülen gökada, bu altgrup içindeki NGC 1400 dır.

NGC 1232, Irmak takımyıldızı bölgesinde bulunan bir eliptik gökada.
Frederick William Herschel tarafından 6 Ekim1785 yılında keşfedilmiştir. Irmak kümesi içinde kuzey altgrubunda bulunur ve bu bölgedeki en büyük eliptik erken tip gökadadır.



NGC 1395, DSS2 fotoğrafı
Kaynak: WikiSky

NGC 1232, Irmak takımyıldızı bölgesinde bulunan eliptik gökada.
Frederick William Herschel tarafından 17 Kasım 1784 yılında keşfedilmiştir. Irmak kümesi içinde güney altgrubunda bulunur ve yaklaşık olarak 85 milyon ışık yılı uzaklıkta olduğu hesaplanmaktadır.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Evrenin Haritası>
  31.Tem.2009 Cum 20:52:59


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Evrenin Haritası>
  31.Tem.2009 Cum 20:52:20


Güneş ten 12,5 Işıkyılı
En Yakın YıldızlarGüneş e en yakın yıldız, güneş sistemimizin kenarına olan uzaklığın yalnızca 7000 katı uzaklıktadır. Bu harita, bizden 12,5 ışıkyılı uzaklığa kadar olan yıldız sistemlerini gösterir.




Güneş ten 250 Işıkyılı
Güneşimizin KomşularıÇıplak gözle görülebilen yıldızların büyük bir kısmı 250 ışıkyılı içerisindedir. Bu harita Güneşimizi çevreleyen bu küçük kısmı gösterir.



Güneş ten 5 Bin Işıkyılı
Avcı KoluGökadamızın yerel kolu Avcı Kolu olarak adlandırılır. Burada, yıldızlararası gaz bulutlarının arasına serpiştirilmiş milyonlarca yıldız olarak gösterilmiştir.




Güneş ten 50 Bin Işıkyılı
Samanyolu GökadasıGökadamız, 200 milyar yıldızın yoğun bir merkezin etrafında döndüğü gevşek bir sarmal disk şeklindedir. Bu çizim, gökadamızın başlıca özelliklerini gösterir.



Güneş ten 500 Bin Işıkyılı
Uydu GökadalarSamanyolu, çevresinde milyarlarca yıllık yavaş yörüngelerde yavaşça dönen birçok cüce gökada ile çevrelenmiştir. Bu harita, bahsedilen uydu gökadaların en yakındakilerini gösterir.



Güneş ten 5 Milyon Işıkyılı
Yerel GrupSamanyolu, yerçekimsel olarak iki büyük sarmal gökada ve düzinelerce cüce gökadaya bağlıdır. Bu Yerel Grup gökadaları burada resmedilmiştir.




Güneş ten 100 Milyon Işıkyılı
Başak ÜstkümesiYerel gökada grubumuz, büyük Başak Kümesi etrafında toplanmış birçok kümeden biridir. Bütün bu grup ve kümeler, topluca Başak Üstkümesi olarak anılır ve tümü burada gösterilmiştir.




Güneş ten 1 Milyar Işıkyılı
Komşu ÜstkümelerEvrendeki gökadaların dağılımı düzenli olmaktan uzaktır. Genelde çok büyük üstküme oluşumları halinde bir araya gelme eğilimindedirler. Bu haritada, 1 milyar ışıkyılı içerisindeki üstkümelerin çoğu gösterilmiştir.



Güneş ten 14 Milyar Işıkyılı
Görünür EvrenEvrenin geniş ölçekli yapısı hakkında bilgimiz eksik olsa da, birçok büyük ve küçük ölçekli özelliklerin çoğu, görünür evrenin en kenarına kadar gözlenebilmektedir. Evrenin bütünü, bu haritanın da gösterdiği gibi oldukça tekdüzedir.
<<1...100...200...297298299300301302303304305306307 308309310311312313314315316317...400...500...600...700...800...900...983>>