|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >ccAHU değerli sevilen insan DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN> 1.Ağu.2009 Cmt 22:51:52 | |
Ahu gözlüm senin için ben, Yıllara meydan okudum. Acıyı içtim gözlerinden, Yollara verdim gençliğimi.
Ahu gözlüm senin için ben, Yılmadım zorluklardan, Ezdirmedim, kimseye kendimi. Bahar geldiği zaman ben, karanlıklardaydım, Baharı sen yaptım, ahu gözlüm, senide bahar
Ahu gözlüm senin için ben, üşümedim. Soğuk İstanbul gecelerinde. Sıcak nefesini güneşim yaptım. Martıların, kanat çırpışlarında duydum kahkahanı Isındım...
Ahu gözlüm senin için ben, Eyüp’ü gezdim dün, kuşlara yem verdim. Ezanın rahatlatan sesini dinledim. Seni aradım, ahu gözlüm, ahu gözlerde seni |
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Adı Olmayan Kadınlar> 31.Tem.2009 Cum 23:04:38 | |
Baktığı yeri görmüyordu… ………………Gözyaşlarından Aslında kendiside bilmiyordu… Neden ağladığını… Ama… ……Gözünden akan her damla yaşın Ayrı bir adı vardı… Kiminin ki kader… Kiminin ki keder… Kiminin ki aşk… Kiminin ki riya… Kiminin ki açlık… …………………. İşte bu hep böyle gidiyordu… Döktüğü her damla yaş… Aslında bahtının… Kara yazgılarına… İsyanını oynuyordu… Adı olmayan kadınlar
Ömrü hep çilelerle geçmişti… Sordu… Kendi kendine… Suçum kadın olmak mı diye… Duymuştu anasından… Kız evladı doğduğunda… “Evlerin saçakları ağlarmış” Anası öyle derdi… Şimdi anlıyordu… Anasının… Ne demek istediğini… Kadınlar doğarken daha… Kadın olduklarından dolayı… Hayatın tokadını yiyorlardı… Peki, ama neden? Oysaki… Her türlü sıkıntıyı çeken… Her türlü fedakârlığı yapan… Çocuk doğururken… Azrail’le mukavele imzalayan… Onlar değilmiydi… Öyleyse… ………..Öyleyse Neden… ……….Neden Herkes kişiliğinden bir şeyler götürüyor… Bir et parçası olan beden… Satın alınıyor… Emeklerinin karşılığı… Hiçe sayılıyor… En önemlisi… ….Neden onlara da yaşam hakkı tanınmıyor …………..NEDEN Kendi kendine… Böyle konuşup dururken… Gözünden akan son damla yaşın… Adının …. ……….Adı olmayan kadınların Çileleri olduğunu gördü. ……..PEKİ AMA NEDEN? |
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >SeVDiM SeVDiM HeP YeNiLDiM> 31.Tem.2009 Cum 22:55:45 | |
sevdim sevdim hep yenildim bu aşk uğruna hep eğildim ben böyle baş eğecek biri değildim bir sevdaya kapıldı yüreğim
hayatımda hep sen varsın sen damarımdaki kansın sen yüreğimde atan deli bozuk sevdamsın
vazgeçmek gelmiyor elimden bu aşktan sevda bu, git denince gitmiyorki baştan geçilmiyor yürekteki aşktan yüreğime yazılmış haktan
alıntıdır
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Gel> 31.Tem.2009 Cum 22:46:42 | |
Gel seril yüregimin kiyiliklarina Ser kendini Icimdeki sevdaya Saril bana Saril askima Düsüyorsun yüregime Tane,tane yine bu gece
Gel hadi, tut ellerinden sevdami Düsmesin,gece karanligindan Bilinmezliklerine düslerin Bas kaldirislarimiz olsun Su kara gecelere
Uyanalim birlikte Sevdanin en dibine Oksasin dogan günes Icimizdeki sevgiyi Kokusu duvarlarimizin Mutluluk olsun...
alıntıdır
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >KeLeBeK> 31.Tem.2009 Cum 22:43:55 | |
Ben bir tirtildim Ellerinde kelebek oldum Uctum sevda bahcesinde Ciceklerine kondum,adım adım yürüdüm Papatyalarinda kalbinin Sense binbir cicek olup,kendini bana açıyordun
Gün boyunca dolastim,oradan oraya koştum Ah nasilda bir hostum Aski ictim elinden,sarhoştum Durdum,yürüdüm,kostum Costum,costukca costum Kendimi yüreginde buldum
Aksam oldu birden Bir soguk rüzgar esiyordu Kelebegin ömrü bitiyordu Geldi son bir umutla,yüreğine kondu Yüreginde solmus ses cikmiyordu Kelebek agliyor,can çekişiyordu Umutla yüregine sariliyordu
Hic duymadin sesini,arkanı dönüp gidiverdin Sanki tüm cicekleri Yüregime seren sen degildin Son bir cabayla kelebek Sevdigini söyledi isteyerek Sen yine aldirmadin Kelebek öldü bir basina,can çekişerek
alıntıdır
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Kıbele-Doğayı Canlılığı Ve Verimliliği Simgeleyen Ana Tanrıça> 31.Tem.2009 Cum 21:35:22 | |
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Kıbele-Doğayı Canlılığı Ve Verimliliği Simgeleyen Ana Tanrıça> 31.Tem.2009 Cum 21:34:51 | |
Hem ana, hem de bakire olan Kibele, kendi kendine doğurur. Bu nedenle de tüm tanrıların anasıdır. Ana tanrıça Frig kabartmalarında başında kuleye benzer bir taçla canlandırılır. Bu taç onun kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni olduğunu gösterir. Kibele ayrıca genç kızların da koruyucusudur. Kibele nin dağdan doğduğuna inanılır. Doğaya söz geçiren, yeraltından çıkan yılanları havada savuran Kibele, ağaçlıklı doruklarda, mağaraların derinliklerinde oturur.
Ana tanrıça Kibele nin yurdu Anadolu dur. Çatalhöyük ve Hacılar da Cilalı Taş Devri nden kalma ana tanrıça heykelcikleri bulunmuştur. Bu heykelciklerde ana tanrıça geniş kalçalı, göbekli, iri göğüslü bir kadındır. Bazı heykelciklerde ana tanrıça kollarında çok daha ufak boyda bir erkek taşır. Bazılarında ise iki yanındaki iki aslana dayanmaktadır. Kucağındaki erkek figürü Attis adlı sevgilisidir. Kaynağı Anadolu olan ana tanrıçaya tapma Akdeniz, kuzey ülkeleri ve Asya nın içlerine kadar yayılmıştır.
Anadolu da karşılaştıkları ana tanrıçaya tapınmayı benimseyen Frigler, bu tanrıça adına tapınaklar kurup, tapınma törenleri geliştirdiler. Ana tanrıçaya Hurriler Hepat, Hititler Kubaba adını vermişlerdi. Kibele nin Frigya ya Geç Hitit Devletleri nden Tabal Krallığı aracılığıyla geçtiği sanılmaktadır. Kibele nin Frigya daki en ünlü tapınma yeri, Eskişehir in Sivrihisar ilçesinin 16 km güneydoğusundaki Pessinus tu. Kibele nin simgesi olan kara göktaşı Pessinus tadır. Bu kara göktaşına, yapılan dinsel törenlerde ana tanrıçanın kendisiymiş gibi tapılırdı. Bu büyük tapınak dışında Eskişehir ile
Afyonkarahisar arasında birçok açık hava tapınağı da vardı. Lidyalılar ca da benimsenen Kibele ye tapınma buradan Yunanistan a geçti. İÖ 3. yüzyılın ilk yansında Anadolu ya gelen Galatlar da, Kibele ye tapınmayı kolayca benimsediler. İÖ 204 te Kartacalılar karşısında güç durumda kalan Romalılar, Kibele nin Pessinus taki simgesi kara göktaşını Roma ya götürdüler. Roma da bir kurtarıcı gibi karşılanan Kibele, en eski tapınakların bulunduğu Palatium Tepesi ne yerleştirildi. Kartaca ya karşı savaşı kazanan Romalılar, bu tepede Kibele adına büyük bir tapınak yaptılar. Romalılar yeni kurallar koyarak Kibele ye tapınmayı büyük ölçüde Roma göreneklerine uygun duruma getirdiler. Frigya da Kibele ye tapınma, Hıristiyanlık iyice yerleşinceye kadar sürdü.
Çok geniş bir alanda yaygın olmasına karşılık Kibele ye ilişkin söylence tektir. Söylenceye göre Kibele, âşık olduğu Attis adlı delikanlı, Pessinus kralının kızı ile evlenmek üzereyken karşısına çıkarak onu çıldırtır. Attis kendini hadım eder ve ölür. Attis in kendi kestiği erkeklik organından akan kanla suladığı topraktan bitkiler fışkırır. Kendisi de çam ağacına dönüşür.
Siyasal güçlerden bağımsız bir din merkezi olarak yönetilen Pessinus taki tapmakta erkekliklerini tanrıya adamış iki başrahip bulunurdu. Bunlardan birinin adı Attis, öbürününse Megabyzos du. Galloi adı verilen öbür rahipler de erkekliklerini tanrıçaya kurban etmişlerdi. Her yıl 1527 Mart arasında Kibele ile Attis in Öyküsünü temsil eden şenlikler yapılırdı. 15 Mart ta bir boğa kurban edilir ve ayin alayı düzenlenirdi. 22 Mart ta Attis in altında erkekliğini kurban ettiği ağacı simgeleyen kutsal çam törenle tapmağa getirilirdi. Böylece üç gün, üç gece uyumadan gözyaşları içinde bir cenaze töreni düzenlenirdi. 24 Mart ta en yüksek noktasına ulaşan yas sırasında rahipler Frigya çalgıları eşliğinde sunağın çevresinde döne döne dans ederlerdi. Bu arada ulur gibi bağırırlar, taş bıçaklarla, uçlarına aşık kemikleri bağlanmış kırbaçlarla vücutlarını kan çıkıncaya kadar hırpalarlardı. Bazen törende coşkunun en yüksek düzeye eriştiği anda bir adam ortaya fırlar taş bıçakla kendini hadım ederek Galloi olurdu. 25 Mart ta yas biterdi. Büyük rahip bütün ışıklan yakardı.
Böylece inanışa göre, Attis yeniden dirilmiş olurdu. Tanrısal çift, ana tanrıça ve Attis, çocuklar ve beyaz giysiler içindeki genç kızlarca coşkuyla karşılanır; herkes dilediği bir kişiliğin biçimine girerek buna göre davranmaya başlardı. Attis in dirilişinin bu coşkulu kutlanmasının ardından 27 Mart ta Kibele nin heykeli suya sokulurdu. |
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Kız Kulesinin Tarihi ve Bu Günü> 31.Tem.2009 Cum 21:33:04 | |
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Kız Kulesinin Tarihi ve Bu Günü> 31.Tem.2009 Cum 21:31:59 | |
Marmara Denizi ni geçip İstanbul Boğazı na girerken ÜsküdarSalacak kıyısı açıklarında küçük, sevimli, beyaz bir yapı göze çarpar. Kız Kulesi olarak tanınan bu yapı İstanbul un simgelerinden biridir. Tarihi çok eskilere giden Kız Kulesi nin adı etrafında birçok söylence oluşmuştur. Bunlardan biri Bizans imparatorunun kızıyla ilgilidir. Söylenceye göre kâhinler imparatora kızının yılanlar tarafından zehirleneceğini söylerler. İmparator bunun üzerine Kız Kulesi ni yaptırır ve kızını yılanların erişemeyeceği bu yerde saklar.
Ama bir gün kuleye götürülen üzüm sepeti içine gizlenen yılan kızı sokarak ölümüne yol açar. Bir başka söylence 8. yüzyılda yaşadığı sanılan Arap destan kahramanı Battal Gazi ile ilgilidir. Buna göre İstanbul önlerine kadar gelen Battal Gazi, Üsküdar tekfurunun kızına âşık olur. İstanbul u almak için yedi yıl bekleyen Battal Gazi, Şam ın fethiyle görevlendirilip kent önlerinden ayrılınca tekfur da kızını saklamak için Kız Kulesi ni yaptırır. Ama bir süre sonra Şam dan dönen Battal Gazi kuleyi ele geçirir, kızı ve tekfurun hazinesini alıp kaçar.
Söylenceler bir yana, tarihlerde bölük pörçük de olsa Kız Kulesi ile ilgili gerçek bilgiler de vardır. Örneğin İÖ 410 da Atinalı komutan Alkibiades boğaza girip çıkan gemileri denetlemek, vergi almak amacıyla burada bir kule yaptırmıştı. İS 12. yüzyılda Bizans imparatoru Manuel ise düşman gemilerinin boğaza girmesini önlemek için burasını küçük bir kale durumuna getirmiş, toplar yerleştirmişti. Osmanlılar da önceleri kulenin bu durumunu koruyup askeri amaçlar için kullanmış, sonra da Marmara Denizi ne bakan yönüne ahşap bir fener kulesi yapmışlardı. Bu kule 1720 de yanınca 1763 te kagir olarak yenilenmiş, 1832 de büyük bir onarım geçirerek bugünkü görünümünü almıştır. Kız Kulesi 183957 arasında karantina hizmetleri için kullanılmış, bu tarihten sonra bir yüzyıl kadar yalnızca fener olarak görev yapmıştır. 1965 te Deniz Kuvvetleri Komutanlığı na devredilen kule günümüzde askeri haberleşme istasyonu olarak kullanılmaktadır |
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Doğanın Tasarımı> 31.Tem.2009 Cum 21:27:51 | |
|
|