ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sütleğen Otunun Semazen Şeklinde açan İlginc çiçekleri.> 7.Eyl.2009 Pzt 12:08:40 | | Kırşehir`de Makine Mühendisi Ömer Çetiner tarafından çekilen çiçek resminde ortaya çıkan semazenler görenleri hayrete düşürüyor. Mühendise Konya`dan telefon yağmuru var..Sütleğen otunun yapraklarının üzerinde görülen semazenler Makine Mühendisi Ömer Çetiner tarafından takvim haline getirildi. Yaklaşık 2 bin adet takvim yaptırarak kişi ve kurumlara hediye eden Çetiner vatandaşların yoğun ilgisi nedeniyle tekrar bir çalışma yapacağını söyledi. Çetiner çektiği resimler içerisinde en fazla yapraklarında semazenlerin görüldüğü Sütleğen Çiçeği`nin ilgi odağını kaydederek "Sütleğen dediğimiz otta görülen semazenler görenleri ve beni hayrete düşürdü. Dünya Semazen Yılı`nda böyle bir resim yakalamak beni gururlandırıyor. Konya`dan çok kişi beni aradı. Özellikle Konya Mevlana Kültür Derneği`nden `Bununla ilgili nasıl yardımcı oluruz ve tanıtırız` diye konuştuk. Ben hiçbir beklenti içerisinde değilim. Bu fotoğrafı istedikleri yerde sergileyebilirler" dedi. Mevlana`nın tanıtımı için yapılacak her türlü faaliyete destek vermeye hazır olduğunu belirten Çetiner "Yapılacak her türlü katkıya hazırım. Mevlana`nın dünyaya tanıtılması noktasında bir faydamız varsa ne mutlu bizlere" diye konuştu. Hazırladığı resimlerin Kırşehir Güçsüzler Yurdu`nun duvarlarını süsleyeceğini vurgulayan Çetiner yakın zamanda sergi açacağını ve sergide satılan fotoğrafların gelirini yine Güçsüzler Yurdu`na bağışlayacağını sözlerine ekledi.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Namaz Vakti,> 7.Eyl.2009 Pzt 12:06:32 | | haydin camiyee
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Altın Araba, Rus Petrol Zenginlerinin Arabası,> 7.Eyl.2009 Pzt 12:05:17 | | Görgüsüzlük sınır tanımaz - Rusya’nın yeni petrol ve doğalgaz zenginleri Arap şeyhlerine gölgede bırakacak şekilde görgüsüzlük de sınır tanımıyorlar.
. . .
.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sallama Çayda Son Trend.Son Moda Çay..Çaylar Buyrun..> 7.Eyl.2009 Pzt 12:02:40 | |
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Annelik Duygusu, İlginç Bir Durum.> 7.Eyl.2009 Pzt 12:00:06 | | | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Pc Başinda ÖLümm...> 7.Eyl.2009 Pzt 11:55:24 | | Her Akşam oLduğu gibi bu akşamda PC başında oturuyodu Her eve geLdiğinde BiLgisayar başına oturur Net`e bağlenırdı Annesi yatağa yoLLayana kadar hep Net başında otururdu Ama Bu sefer herşey farkLıydı Aşık oLmuştu! Bi dakika oLsun akLından hiç çıkmıyodu Sadece Nickini ve kendi hakkında oLan tarifi biLiyodu Hep onun nasıL biri oLabiLeceğini hayaL ediyodu AsLında hiç kendiLerinden bişey konuşmadıLar… ince detaya hiç girmemişLerdi… meseLa diğerinin nerede oturduğunu Sadece onunda kendi gibi Türkiyede oturduğunu biLiyodu ama 400 km gidip görmek için çok fazLaydı Ona günveniyodu..kendini saLabiLiyodu... rahat davranabiLiyodu OnunLa chatLeşirken…asLen yapamadığı birşeydi Gerçekte hiçbirşey yapamayan çekingen biriydi Ama Chat`te...onunLa konuşuyoken herşey koLay geLiyodu Ve HisLerini ortaya dökebiLiyodu Ama yinede ona Aşık oLabiLeceğini hiç tahmin etmemişti Hiç düşünemiyodu biLe Chat`te Aşık oLacağını ama yapcak bişey yoktu...oLan oLdu Buna karşı bişey yapamazdı artık Aradan bikaç gün geçmişti ve her saniye onu düşünüyodu Bikaç kez söyLeyecek oLdu ama sonradan yine yapamadı Ve O Gün geLdi...Kesin söyLeyecekti ona karşı oLan duyguLarını OkuLdan geLdiği gibi hemen Chat`e girdi ama o yoktu Uzun süre bekLedi ama geLmedi...Yoksa herseferinde oLuyodu Her gün aynı saat`te..ama bugün yoktu Araya ne girdiğini biLmiyodu ve akLına hemen en kötü ihtimaL geLiyodu akLına geLen tek şey MaiLLerini gözden geçirmekti Ve evet ondan MaiL vardı BaşLığı okuduğunda fena oLdu Birden ne oLduğunu anLayamadı ve zorLana nefes aLıyodu BaşLıkta şöyLe yazıyodu..: Özür diLerim ama senden hoşLanmıyorum
MaiL`i açtı....
SeLam! Özür diLerim, sana daha önce söyLemem gerekiyodu
bunu böyLe bu kadar uzatmamam gerekiyodu
ben senin tanıdığın o değiLim
Basitinden bir insanım ve samimi söyLüyorum senLe ne yapacağımı biLemiyorum
Sana şimdiye kadar hep yaLan söyLedim
AsLında aLayımı geçebiLeceğim birini arıyodum...AsLında seni hiç çekemiyorum
Senin dırdırın ve hayata bakış açından bıktım
Bu Oyunu sürdürdüm çünkü senin istediğin buydu
Ama işte seni çekemiyorum ve seni bundan sonra rahat bırakıcam
Bu benden duyduğun son şey oLucak
oLanLara inanamıyordu Her keLime KaLbine bir hançer gibi sapLanıyordu okurken canı çok acıyordu GözyaşLarına engeL oLamıyordu yanağından aşağı doğru akıyoLardı Sanki diken gibi batıyoLardı yüzüne Allahtan evde yaLnızdı Yoksa odasından çımaya cesaret edemezdi YıLLardır ağLamamış gibi döküLüyordu GözyaşLarı Sanki KeLimeLer içini paramparça ediyodu...yakıyordu Artık istemiyordu...O`na güvenmişti Kendisini anLattığı tek kişiydi…...amahepsi bir oyunmuş hiç bişey gerçek değiLdi...Sevdiği ondan nefret ediyordu Yaşamak istemiyordu...inandığı tek şey koca bir yaLan oLdu En kötüsü de bunu böyLe öğrenmesiydi başka türLüde yapabiLirdi Ama neden? Niye ben...niye başka saf biri değiLde ben düzgün göremiyordu..gözLeri doLuydu Ama hatırLadığı kadarıyLa annesi uyku hapı aLmıştı Banydoda oLması gerekiyodu Tesadüfen buLdu o hapLarı Yeniden gidip biLgisayar başına oturdu, MaiL`in başına -Yeni bir MaiL yok.... Kapağını açar ve içindeki beyaz hapLara bakar o kadar küçük ama bi o kadarda tehLikeLiLer içinden birtane aldı ve yuttu iğrenç bir tadı vardı...acayip acı bir tat ama Hap hemenmiğdemde kayboLdu geriside o kadar kötü oLamaz ya zaten birazdan herşey bitiyor ve hapLarın tamamını yuttu ne kadar orda oturup ondan MaiL bekLediğini kimse biLemez SaatLer oLmaLı… Kafası ağırLaşıyodu, Göz kapakLarı kurşun gibi ağırLaştı Midesi yanıyodu...ama artık hiçbişey hissetmiyordu SesLer çok uzaktan geLiyodu Başı kLavyenin üzerine indi ve gözeLeri kapandı KaLbi gitgide yavaşLıyordu ve herşey uyuyodu...Sonsuza kadar Ertesi kız buLunuyo BiLgisayar başında..öLü...eLindede hapLarın kutusu Ekrandada bi MaiL gözüküyo...aynen şöyLe yazıyodu
SeLam! Allahım, kardeşim neLer saçmaLamış öyLe?
Özür diLerim ama bunu ben yazmadım...
İnan bana Lütfen...
Ben senin kaLbini asLa kıramam...
Çünkü
SENİ SEVİYORUM...!! | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Tarihî Gerçeklerle Çarşaf Açılımı > 16.Ağu.2009 Pzr 22:49:57 | | Gazetelerden öğrendiğimize göre dünyada en çok peruk satılan ülke İsrail miş. Neden acaba diye bilmem merak ettiniz mi? Merak edenlere söyleyelim. Bunun basit bir sebebi var. Yahudi dininde kadınların başını örtmesi mecburidir. Dindar Yahudi kadınları peruk takarak bu emri bir nebze de olsa yerine getirmeye çalışmaktadır. Nitekim Tevrat ta kadınların, kendilerine nikâh düşen erkeklerden kaçması ve güzelliklerini, ziynetlerini onlardan saklamaları gerektiği açıkça yazar. İshak Peygamber in hanımının, karşısına yabancı bir erkek çıktığı zaman, yüzünü iyice örttüğü anlatılır. İslâm dininde de vaziyet çok farklı değildir. Yahudi dininde ayrıca kadınlar havraya gittikleri zaman da, erkeklere karışmayıp, kendilerine tahsis edilmiş ve kafesle ayrılmış yerlerde ibadet ederler. İslâm dininin aksine, Yahudilikte kadınlar toplu yapılan ibadetlerde cemaatten sayılmaz.
Osman Hamdi Bey in "feraceli kadınlar" tablosu
JEAN D ARC NİYE YAKILDI? Buna benzer emirlere İncil de de rastlanır. Paulus un Korintoslulara Birinci Mektubu nda, dua ederken kadınların saçlarını örtmeleri veya toptan kesmeleri emrolunur (11. kısım, 5-7 âyetler.) Bu sebeple tarih boyu Hıristiyan kadınları hep başlarını örtmüştür. Son asırlarda baş örtüsünün yerini başı iyice kapatan bone ve şapkalar aldı. Bir kadının başı açık gezmesi ve toplu yerlerde başı açık oturması ayıp karşılanırdı. İtalya, İspanya gibi koyu Katolik ülkleriyle, Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan gibi Ortodoks memleketlerinde bilhassa köylerde başı açık kadına rastlamak neredeyse imkânsızdır. Osmanlılar zamanında da Rum, Ermeni ve Yahudi kadınları, Müslüman kadınları gibi örtülü gezerlerdi. Tevrat, ayrıca kadınların erkek ve erkeklerin de kadın elbisesi giymesini yasaklar. İngilizlere karşı Fransız milletini ayaklandırarak harbi kazanmalarını sağlayan mistik kahraman Jean d Arc ın öldürülmesinin sebeplerinden birisi de devamlı erkek elbisesiyle gezmesiydi.
İPEK ÇARŞAFA İŞLENDİ GÖNÜL İster kendisini meraklı veya kötü niyetli gözlerden saklamak için olsun, isterse yemeğe saç dökülmesini engellemek için olsun, tarih boyu kadın giyiminin mühim bir aksesuarını baş örtüsü teşkil eder. Osmanlı kadınları, ferace adında bugünkü pardösüye benzer bir üst giyimi giyer, başlarına da yeldirme denilen bir eşarp alırlar, yüzlerini de yaşmak denen ince bir tülle meraklı gözlerden gizlerlerdi. Çarşaf İstanbul a Sultan Hamid zamanında Şam valisi Suphi Paşa nın hanımları tarafından getirildi. [Suphi Paşa, meşhur cumhuriyet ideoloğu Hamdullah Suphi Tanrıöver in babasıdır.] Ucuzluğu ve pratikliği sebebiyle hemen moda oldu. Yaşmağın yerini, ince tül peçe aldı. Hükümet, asayiş endişesiyle ne yaptıysa çarşafın önüne geçemedi. Ancak saraya çarşaflı kadın kabul edilmezdi. Saraylılar ile saraya gidip gelenler ferace giymeye devam ettiler. Siyah ipekten çarşaflar, zamanla rengarenk oldu. Çizgili, kareli, nuare desenli çarşaflar çıktı. Kadınlar, bu kıyafetle de şık olmayı başardı. Bir ipek çarşafa işlendi gönül/Yeniden Şişli de şişlendi gönül/İnciden dişlere dişlendi gönül, türküsü meşhur oldu. İki parça pelerinli çarşaflar çıktı. Meşrutiyet ten sonra boyları kısaldı. Yırtmaçlısı yapıldı. Baş örtüsü enseden bağlanan tango-baş moda oldu. Ama kadınlar hiçbir zaman açık gezemedi. Cumhuriyetten sonra kıyafet serbestliği gelince, kadınların bir kısmı Avrupalılar gibi giyinmeye başladı. Muallime hanımlardan bazıları başı sımsıkı örten şapkaları tercih etti.
TÜRBAN MI EŞARP MI? Muhafazakâr kitle bir müddet çarşafla gezdi. Zamanla bunların da bir kısmı manto-eşarbı tercih etti. Bir kısmı türban denilen ve başı örtüp boynu açıkta bırakan sarık-vâri Hindistan orijinli bir baş örtüsüne geçti. Bir kısmı da siyah çarşafta ısrar etti. Anadolu halkı ise başı, hatta bazen yüzü tamamen örten mahallî kıyafetlerini korudu. Öyle ki mesela Erzurum da ehram, Konya da şalvar-atkı, Rize de peştemal, Diyarbekir de car, Bursa da ferace giyilmeye devam etti. Zaten her Müslüman ülkenin halkı, mahallerindeki örfe göre giyinirdi. İslâm dini belli bir kıyafet emretmemiş, sadece vücudun muayyen yerlerinin örtünmesini istemiştir. İran ın çader i, Afganistan ın burka sı (bürgü) meşhurdur. Malezyalı ile Nijeryalı bir hanımın aynı kıyafetle gezmesi elbette beklenemez.
Kaynak: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >İskenderiye Kütüphanesi> 16.Ağu.2009 Pzr 22:39:22 | |
İskenderiye Kütüphanesi, M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Mısır ın İskenderiye kentinde Ptolemaios hanedanı tarafından kurulmuş olan antik kütüphane. İskenderiye Müzesi olarak bilinen araştırma enstitüsünün bir bölümü olarak inşa edildi.[1] İnsanlık tarihinde meydana getirilmiş önemli eserlerden biridir. Eski kaynaklar, burada 150 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder.
Tarihçe İskenderiye şehri M.Ö. 332 yılında, Makedonyalı Büyük İskender tarafından kuruldu. Onun ölümüyle imparatorluğun dağılışı sonunda kumandanlarından Lagus’un oğlu Ptolemaios I Soter in eline geçti. O da Mısır’da krallığını ilan etti. Mısır’da 300 yıl devam eden bu hanedanın ilk hükümdarı olup, 323 yılında 24 yaşında iken 24 yıl hüküm sürmüştür. Savaşı sevmeyen Ptolemaios, hiçbir zaman ülkesinin sınırlarını genişletmek hevesine kapılmadı. Bilim ve edebiyata düşkünlüğüyle, Mısırlılar ın gelenek ve göreneklerini, dinlerini benimseyerek halkın sevgisini kazandı. Eski kanunları, dini törenleri muhafaza etmekle kalmayıp, eski Mısır hükümdarlarının lakabı olan Firavun unvanını aldı ve onları taklit ederek öz kız kardeşiyle evlendi. Bu yeni devletin merkezi İskenderiye şehriydi. Yeni firavun burayı baştan başa onarıp, genişleterek o devrin en meşhur başkenti haline getirdi. Burada meydana getirdiği en önemli eser ise müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı. Ayrıca botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu. Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat, ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı. Müzenin en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır’a giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurt dışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkum durumda olan eserler emin bir yerde toplanmış oldu.
Kütüphanenin yakılışı Genel kanı bu kütüphanenin, çıkan çeşitli fanatik görüşler nedeniyle, antik Pagan tapınakları ve yapıların imhası sırasında Hıristiyanlar tarafından yakıldığı yönündedir. Bu görüşe göre 391 yılında Bizans’ın Mısır Valisi Theophilos, İskenderiye’de Mısır’ın eski din mensuplarına ait Osiris tapınağının yeri olan bir arsayı, kilise inşa edilmesi için Hrıstiyanlara verdi. Burada yapılacak kilisenin temel kazıları sırasında üzerinde eski dine ait yazılar bulunan bir taş çıktı. Hristiyanlar bunu bir alay konusu yaptılar. Bu olay şehirde oldukça kalabalık halde bulunan putperestleri kızdırdı ve sonunda İskenderiye’de dini bir ayaklanma çıktı. İki taraf çarpıştı, insanlar kitle halinde kılıçtan geçirildi. İskenderiye Kütüphanesi’nin olduğu bölge yerle bir edildi. İmparator I. Theodosius, valiye başka büyük şehirlere göre eski dinin İskenderiye’de hala neden bu kadar canlı olarak devam ettiğini sorunca, buna sebep olarak İskenderiye Kütüphanesi’nin eski putperestlik kültürünü devam ettiren kitaplarını ileri sürdü. İmparator, bunun üzerine hepsinin yok edilmesini emretti. İskenderiye Kütüphanesi’ndeki tüm eserler şehrin hamamlarına dağıtılarak yaktırıldı ve böylece insanlık tarihinin bu bilim ve kültür hazinesi yok oldu.
Daha önceleri bu kütüphanenin şehrin Müslümanlar tarafından alınmasından kısa bir süre sonra ikinci İslam Halifesi Ömer’in emriyle Mısır Fatihi Amr İbnül-As tarafından yakılarak yok edildiği ileri sürülmüştür. Bernard Lewis konu hakkındaki makalesinde, kütüphanenin Müslümanlar tarafından yok edildiği hikâyesinin doğruluğunu Alfred J. Butler, Victor Chauvin, Paul Casanova ve Eugenio Griffin gibi Batılı ilim adamlarının reddettiğini yazmaktadır.
Kütüphanenin Sezar tarafından, İskenderiye yi kuşattığı sırada yok edildiği görüşü de çeşitli tarihi eserlerde yer almaktadır. Kütüphanenin varlığını 4. yüzyıla kadar sürdürdüğü bilinmektedir. Sezar ın kuşatmasında sadece bir bölümünün zarar görmüş veya yıkılmış olduğu da düşünülmektedir.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ BAŞ KAHRAMANLARI> 16.Ağu.2009 Pzr 22:09:03 | |
Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK (1881-1938) Başkomutan
Selânik te doğdu. 1902 de Harp Okulunu, 1905 te de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşlarına katıldı. Çanakkale cephesinde büyük başarı kazandı. 1915 te Albay, 1916 da Tümgeneralliğe yükseldi. Mondros Mütarekesi sonrası yurdun işgali üzerine 19 Mayıs 1919 da Samsun a çıkıp Milli Mücadele yi yönetti. 23 Nisan 1920 de Ankara da TBMM yi kurdu. I. ve II. İnönü Zaferlerinin kazanılmasını sağladı. 5 Ağustos 1921 de Başkomutanlığa getirildi. Sakarya ve Başkomutan Meydan Muharebelerini zaferle sonuçlandırdı. 19 Eylül 1921 de Mareşal oldu, Gazi unvanını aldı. 29 Ekim 1923 günü TBMM de cumhuriyetin ilânını sağladı. İlk Cumhurbaşkanı seçildi. Devrimler yaparak Türkiye Cumhuriyeti ni lâik, güçlü, modern bir devlet haline getirdi. 10 Kasım 1938 tarihine değin Cumhurbaşkanlığı yaptı.
Mareşal Mustafa Fevzi ÇAKMAK (1876-1950)
İstanbul da doğdu. 1896 da Harp Okulunu, 1898 de de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 1918 de Genelkurmay Başkanı, 1920 de Harbiye Nazırı (Bakanı) oldu. Milli Mücadele ye katılmak üzere 1920 yılında Ankara ya geldi. Milli Savunma Bakanlığına getirildi. 1921 de Genelkurmay Başkanı oldu. Aynı yıl Orgeneralliğe, 1922 de de Mareşalliğe terfi etti. 1924-1944 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Yaş haddinden emekliye ayrıldı. TBMM de 14 Ağustos 1923 e kadar Kozan Milletvekili olarak görev yaptı. Daha sonra İstanbul Milletvekili seçildi. 31 Ekim 1924 te milletvekilliğinden istifa etti. 1946-1947 yılları arasında İstanbul Bağımsız Milletvekili olarak TBMM de görev yaptı. İstanbul da öldü.
Orgeneral Cevat ÇOBANLI (1871-1938)
İstanbul da doğdu.1891 de Harp Okulunu, 1894 te de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları nda görev aldı. Çanakkale Deniz Muharebeleri nde üstün başarı kazandı. Harbiye Nazırlığı (1918), Genelkurmay Başkanlığı (1919) görevlerinde bulundu. 16 Mart 1920 de İstanbul işgal edilince tutuklanarak Malta ya sürüldü. 1921 yılında yurda dönünce, Elcezire Cephesi Komutanı olarak Istiklal Savaşı na katıldı. Büyük Zafer den sonra bir süre 3 ncü Ordu Komutanlığı yaptı. 1923-1924 yılları arasında Elazığ Milletvekili olarak TBMM de görev aldı. Orgeneral rütbesine yükseldi (1926). Askerî Şura Üyeliği, Generaller Askerî Mahkemesi Başkanlığı görevlerinden sonra 1935 yılında emekliye ayrıldı. İstanbul da öldü.
Orgeneral Yakup Şevki SÜBAŞI (1876-1939)
Harput ta doğdu. 1896 da Harp Okulunu, 1900 de de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşları nda görev aldı. 1916 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. 16 Mart 1920 günü İstanbul işgal edilince tutuklanarak Malta ya sürüldü. 1921 yılı sonbaharında İnebolu ya geldi. 2 nci Ordu Komutanı olarak istiklal Savaşı na katıldı. 1922 de Korgeneral, 1926 da da Orgeneral rütbesini aldı. 1924 yılında Yüksek Askerî Şûra üyeliğine atandı. Bu görevde iken 20 Aralık 1939 tarihinde İstanbul da öldü.
Orgeneral Fahrettin ALTAY (1880-1974)
İşkodra da doğdu. 1900 de Harp Okulunu, 1902 de de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşları nda görev aldı. İstiklal Savaşı na Süvari Grup Komutanı, Süvari Kolordusu Komutanı olarak katıldı. Cumhuriyet in ilanından sonra 2 nci Ordu, 1933 ten itibaren de l nci Ordu Komutanlığı görevlerinde bulundu 1921 de Tümgeneral, 1922 de Korgeneral ve 1926 da da Orgeneralliğe terfi etti. 14 Ekim 1945 te Yüksek Askerî Şûra Üyesi iken emekliye ayrıldı. TBMM de I. Dönem Mersin, II. Dönem İzmir ve VIII. Dönem Burdur Milletvekili olarak yasama çalışmalarına katkıda bulundu. İstanbul da öldü.
Orgeneral Kazım Fikri ÖZALP (1882-1968)
Makedonya da Köprülü de doğdu. 1902 de Harp Okulunu, 1905 te de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı 61. Tümen Komutanı iken İstiklal Savaşı na katıldı Kocaeli Bölge Komutanı, Mürettep Kolordu Komutanı ve 3 ncü Kolordu Komutanı olarak yararlı hizmetler yaptı. 1921 de Tümgeneral, 1922 de Korgeneral rütbeleri verildi. 1922 yılı başında Millî Savunma Bakanı oldu 1926 da Orgeneralliğe terfi ettikten bir yıl sonra askerlikten emekliye ayrıldı. TBMM de I-VIII, Dönem Balıkesir, IX. Dönem Van Milletvekili olarak görev yaptı. 1924-1935 yılları arasında TBMM Başkanlığı görevinde bulundu. 1935 te tekrar Milli Savunma Bakanı oldu. Ankara da öldü.
Orgeneral Abdurrahman Nafiz GÜRMAN (1882-1966)
Bodrum da doğdu. 1903 te Harp Okulunu, 1906 da da Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp; Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 8 Şubat 1921 tarihinden itibaren İstiklâl Savaşı na katıldı. 1926 da Tümgeneral 1930 da Korgeneral ve 1940 yılında da Orgeneralliğe terfi etti. 2 nci Ordu Komutanlığı (1940-1945). Yüksek Askeri Şûra Üyeliği (1945-1949) yaptıktan sonra Genelkurmay Başkanlığına getirildi (1949). Bu görevinden 6 Temmuz 1950 de emekliye ayrıldı. 27 Mayıs 1960 hareketinden sonra oluşturulan Kurucu Meclise üye seçildi. İstanbul da öldü.
Orgeneral Mustafa İsmet İNÖNÜ (1884-1973)
İzmir de doğdu. 1903 te Mühendishane-i Berrî-i Hümayunu(Topçu Okulu), 1906 da da Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 1920 yılı başlarında Ankara ya gelip İstiklâl Savaşı na katıldı. Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanı olarak başarılı hizmetler yaptı. I. ve II. İnönü Muharebelerini zaferle sonuçlandırdı. 1921 de Tümgeneral, 1922 de de Korgeneralliğe yükseldi. Mudanya ve Lozan Konferanslarında TBMM Hükûmetini temsil etti. Cumhuriyet ilan edilince Başbakanlığa getirildi. 1926 da Orgeneralliğe yükseldi. Ertesi yıl askerlikten emekliye ayrıldı. TBMM de 40 yıldan fazla milletvekilliği yaptı. Başbakanlık (1923-1924, 1925-1937, 1961-1965), Cumhurbaşkanlığı (1938-1950) görevlerinde bulundu. Ankara da öldü.
Korgeneral Nurettin (SAKALLI) (1873-1932)
Bursa da doğdu. 1893 te Harp Okulunu bitirdi. 1897 Osmanlı-Yunan, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. Irak Cephesi nde Basra ve Bağdat Valiliği görevlerini de üstlendi.1918 de Tümgeneralliğe terfi etti. Mondros Ateşkes Anlaşması ndan sonra 1919 yılında kısa süre Aydın ve izmir Valiliği görevlerinde bulundu. Temmuz 1920 de Anadolu ya geçerek Merkez Ordusu Komutanlığı, l nci Ordu Komutanlığı görevleriyle İstiklâl Savaşı na katıldı. 31 Ağustos 1922 de rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. 1924 te Yüksek Askeri Şûra Üyeliğine atandı. Bursa Milletvekili seçilmesi üzerine 1925 yılında askerlikten emekliye ayrıldı. İstanbul da öldü.
Korgeneral Nihat ANILMIŞ (1878-1954)
Filibe de doğdu. 1896 da Harp Okulunu, 1900 de de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev aldı. 1915 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. Elcezire Cephesi Komutanı olarak İstiklâl Savaşı na katıldı. Zaferden sonra Askerî Yargıtay Başkanlığına atandı. 1928 de rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. 1942 yılında emekli oldu. Ankara Milletvekili seçilerek 1942-1943 yılları arasında TBMM de de görev yaptı. İstanbul da öldü.
Korgeneral Ali Fuat CEBESOY (1882-1968)
İstanbul-Salacak ta doğdu. 1902 de Harp Okulunu, 1905 te de Harp Akademisini bitirdi. Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları nda görev aldı. 1917 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. İstiklâl Savaşı nın başlangıcında, Batı Anadolu Genel Kuvâ-yi Milliye Komutanı ve Batı Cephesi Komutanı olarak savaşa katıldı. 1920 yılı sonunda Moskova Büyükelçiliğine atandı. 1922 de TBMM ikinci Başkanı oldu. Korgeneral (1923) rütbesiyle 1927 yılına kadar Ordu Komutanlığı ve Milletvekilliği yaptı. TBMM de I-II. Dönem Ankara, IV-VIII. Dönem Konya, IX. Dönem Eskişehir, X.-XI. Dönem İstanbul Milletvekili olarak görev aldı. TBMM Başkanı (1948), Bayındırlık Bakanı (1939-1943), Ulaştırma Bakanı (1943-1946) olarak devlete hizmet etti. İstanbul da öldü.
Korgeneral Musa Kâzım KARABEKİR (1882-1948)
İstanbul da doğdu. 1902 de Harp Okulunu, 1905 te de Harp Akademisini bitirdi. Balkan ve I. Dünya Savaşları nda görev aldı. 1918 yılında Tümgeneralliğe terfi etti. 15. Kolordu Komutanı iken Mustafa Kemal Paşayı ve Milli Mücadele yi destekledi. Doğu Cephesi Komutanlığı sırasında Kars, Ardahan, Artvin in işgalden kurtarılmasını sağladı. 1920 yılında, rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. l nci Ordu Komutanlığı yaptı (1923-1924). 1927 yılında askerlikten emekliye ayrıldı. TBMM de I. ve II. Dönem Edirne, V. ve VIII. Dönem İstanbul Milletvekili olarak görev aldı. 1946-1948 yılları arasında TBMM nin başkanlığını yaptı. Ankara da öldü.
Halide Edip ADIVAR (1882-1964)
İstanbul da doğdu.1901 de Üsküdar Amerikan Kız Kolejini bitirdi. Öğretmenlik ve müfettişlik görevlerinden sonra İstanbul Darülfünununda(Üniversitesinde) Batı Edebiyatı dersleri okuttu (1918-1919). İstiklâl Savaşı başlayınca Ankara ya geçti. "Halide Onbaşı" olarak savaşa katıldı. Kadınların savaşa katkısını artırdı. 1926-1938 yılları arasında Avrupa ve Amerika da yaşadı. Yurda döndükten sonra on yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Edebiyatı kürsüsünü yönetti. 1950-1954 yılları arasında İzmir Milletvekilliği yaptı. Roman, hikâye, oyun, anı türlerinde eserler verdi. Türk ün Ateşle imtihanı, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Dağa Çıkan Kurt adlı kitaplarında İstiklal Savaşı nın olaylarını işledi. İstanbul da öldü.
Kara Fatma (Fatma Seher ERDEN) (1888-1955) Erzurum da doğdu. Subay Derviş Beyle evlenip Balkan Savaşı na katıldı. I. Dünya Savaşı nda 9-10 kadınla Kafkas Cephesi ne gitti. Eşleri Ermenilerce şehit edilmiş kadınlarla Ermenilere karşı çarpıştı. Milli Mücadele döneminde oğlu, kızı ve kardeşleriyle beraber Bursa ve İzmit in düşman işgalinden kurtarılması için çalıştı. 300 kişiyi aşkın müfrezesiyle Sakarya ve Başkomutan Meydan Muharebeleri ne katıldı. Üsteğmen rütbesiyle emekli oldu. Emekli maaşını Kızılaya bağışladı. 1954 yılında TBMM ce kendisine tekrar aylık bağlandı. Ertesi yıl Erzurum da öldü. Şahin Bey (1877-1920) Antep te doğdu. Asıl adı Mehmet Sait tir. Şahan Bey olarak da bilinir. Rüştiyeden ayrılıp er olarak Yemen Cephesi ne gitti. Alayını, mahsur kaldığı Aynelcebel Kalesi nden kurtardığı için teğmen yapıldı. Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı nda Çanakkale, Romanya ve Filistin cephelerinde görev aldı. Mondros Ateşkeş Anlaşması ndan sonra, Nizip Askerlik Şubesine atandı. Fransızlar Antep i işgal edince, Kilis Kuva-yı Milliye Komutanı olarak işgal kuvvetleriyle çarpıştı. Uzun süre, Fransızların Antep e destek kuvvet göndermesine engel oldu. Bostancı sırtlarında Fransızları Antep e sokmamak için kahramanca savaşırken şehit düştü. Sütçü İmam (1884-1922) Maraşlı olup asıl adı Ali, lakabı Hacı imam dır.Uzunoluk Mescidinde imamlık yaparken aynı zamanda süt de sattığından "Sütçü imam" olarak da bilinmekteydi. İşgalci Fransız kuvvetleri içindeki Ermeni askerlerin Müslüman kadınlara sarkıntılık etmesi üzerine çıkan olaylarda, bir Fransız askerini öldürüp şehrin dışına çıkarak Maraş ta bağımsızlık mücadelesini başlattı. Fransızlar, Maraş tan kovulduktan sonra şehre döndü. Belediyece kaledeki topun idaresiyle görevlendirildi. Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçilince 101 pare kutlama atışı yaparken barutun ateş alması sonucu yaralandı. 22 Kasım 1922 de öldü. Hasan Tahsin Bey (1888-1919) Selanik te doğdu. Asıl adı Osman Nevres tir. 1916 yılında "Hasan Tahsin" lakabını aldı ve bu tarihten sonra hep bu adı kullandı. Şemsi Efendi ve Feyziye okullarını bitirdi. Paris Sorbonne Üniversitesinde siyasal bilgiler öğrenimi gördü. Bu üniversiteden mezun olup olmadığı bilinmiyor. 1918 yılında İzmir e gelip ticaretle uğraşmaya başladı. 11 Kasım 1918 tarihinde Hukuk-ı Beşer gazetesini yayımlamaya başladı. Sulh ve Selamet Cemiyetinin İzmir şubesini kurdu. Yunanlıların İzmir e asker çıkardığı 15 Mayıs 1919 günü işgal kuvvetlerine ilk kurşunu attı ve orada şehit edildi. Köprülülü Hamdi Bey (1886 – 1920) Makedonya’nın Köprülü kasabasında doğdu. Mülkiye Mektebini bitirdi. Çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. İzmir’in işgalinden sonra Burhaniye Kuva-yı Milliye Komutanlığına getirildi. I. Anzavur İsyanı’nın bastırılmasında görev aldı. 26 / 27 Ocak gecesi Gelibolu Yarımadası’ndaki Akbaş Cephaneliği’ne baskın düzenleyerek buradaki silahları karşı kıyıya geçirmeyi başardı. 17 Şubat 1920 günü, Biga’da Kuva-yi Milliye’yi yok etmek için çalışan Ahmet Anzavur’la giriştiği mücadele sırasında şehit düştü. Yörük Ali Efe (1895-1951) Aydın-Sultanhisar ilçesinin Kavaklı köyünde doğdu. Yunan işgali üzerine, Aydın da ilk Kuva-yı Milliye müfrezesini oluşturarak silahlı mücadeleyi başlattı. Kuva-yı Milliye döneminde Menderes ve Havalisi Komutanlığını yaptı. İstiklâl Savaşı nda, milis kuvvetleriyle, ilk defa düzenli orduya katıldı. Nazilli Cephesi nde Yunan kuvvetleriyle kahramanca çarpıştı. Diğer efelerin, zeybeklerin Millî Mücadele ye katılmasına öncülük etti. 23 Eylül 1951 tarihinde öldü. Yahya Kaptan (1891-1920) Makedonya nın Köprülü kasabasında doğdu. Balkanlarda Bulgar komitacılara karşı savaştı. Balkan Savaşları nda Osmanlı Ordusuna gizli bilgiler sağladı. Teşkilât-ı Mahsusa (Gizli Örgüt) da görev aldı. I. Dünya Savaşı nda Balkan Yarımadası ve Irak Cephesi nde görev yaptı. Ankara da TBMM açılınca İstanbul da Bekir Ağa Bölüğü ne baskın düzenleyerek tutuklu bulunan vatansever ve aydınları kurtarıp Anadolu ya geçmelerini sağladı. Gebze de Kuva-yı Milliye yi oluşturarak komutanlığını üstlendi. İstanbul Hükümetinin gönderdiği kuvvetler tarafından yakalandı. Başı kesilerek şehit edildi. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Beni Bir Gün Sürgün Edersen Kalbinden> 15.Ağu.2009 Cmt 19:19:57 | |
Rüyalarım var uyanmak istemediğim... Düşlerim var her seferinde elimden düşürüp kırıverdiğim... Kabuslarım var hıçkırıklarımla uyanıp kendime kapanıverdiğim... Ve sen varsın ne hissettiğimi anlamadığım bilemediğim...
Her seferinde aynı yere sana dönüyorum. Seni her seferinde başka kollarda buluyorum. Saçımı okşamıyor kabuslarımdan uyandığımda beni teselli etmiyor aşkım demiyorsun! Yalnızca “seni seviyorum” diyorsun. Bu ne kadar doğru bunu bile bilmiyorum. Unutmadan dostluğumuz var bir de. Dostluk dediğimiz ise bizi birbirimize bağlayan bir yağlı urgan... Canımızı acıtan ama yinede öldürmeyen yaşatan... Sığındığımız ve bahanelerle birbirimize koşmamızı sağlayan koca bir yalan!!!
Neden bu urganı çıkarmıyorum boynumdan? Seni niye çıkarmıyorum çıkaramıyorum aklımdan? Bulunmaz hint kumaşı değilsin ama gönlüme söz geçiremiyorum. Seni deli gibi seviyorum işte!
Beni bir gün seversen bekleyeceğim... Beni bir gün ortak etmek istersen yaşantına geleceğim... Beni bir gün sürgün edersen kalbinden benim ipimi o gün sen çekeceksin... | |
| |