ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
7 Mayıs 2024, Salı 15:27   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...284285286287288289290291292293294 295296297298299300301302303304...400...500...600...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Gerçek Atatürkçülük...>
  15.Ağu.2009 Cmt 19:16:55
Gerçek Atatürkçülük...


Siz Türkiye nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz?

Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz?

Ayrıcalıksız bir toplum yaratabiliyor musunuz?

Amerika ya ikili anlaşmalarla verilen ayrıcalıkları geri alabiliyor musunuz?

Bütün dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve hiçbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika izleyebiliyor musunuz?

"Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı kalabiliyor musunuz?

Yurdumuzun ekonomisini IMF nin ( Uluslararası Para Fonu ) ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının güdümünden kurtarabiliyor ve ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirebiliyor musunuz?

Gerçek çok partili, çoğulcu, özgürlükçü, demokrasiyi benimsiyor ve onu tüm kurumlarıyla işler hale getirebiliyor musunuz?

Emekçi sınıfların da tıpkı kapitalist sınıflar gibi örgütlenmesine ve demokratik yollarla iktidara gelmesine ve kendi düzenlerine kurmalarına razı olabiliyor musunuz?

Her çeşit fikrin açık ve seçik tartışılmasını istiyor, fikirlere copla, silahla, kelepçeyle, zindanla değil, fikirle cevap verebiliyor musunuz?

Ekonominin kilit noktalarını ve yeraltı servetlerini devletleştirebiliyor musunuz?

Sosyal adalete en iyi şekilde gerçekleştirebiliyor musunuz?

Bu yurdun insanlarını insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor musunuz?

Mali güce göre vergi alma ilkesini, yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor musunuz?

Kırtasiyeciliği "Bugün git, yarın gel" i, tembelliği ortadan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor musunuz?

Bütün yurttaşlarımızın geleceğini - doğumlarından ölümlerine dek - güven altına alabiliyor musunuz?

Herkese aynı fırsatı tanıyabiliyor, fırsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde eşitliği gerçekleştirebiliyor musunuz?

Tüketime ve ezberciliğe dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun gerçeklerine uygun, yaratıcı ve üretici yepyeni bir eğitim sistemi yaratabiliyor musunuz?

Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ artığı feodaliteleri, ağaları, beyleri, şeyhleri tarihe karıştırabiliyor musunuz?

Doğu ve Güneydoğu Anadolu yu "üvey evlat" olmaktan kurtarabiliyor musunuz?

Cehalet ve sefalet isimli canavarları öldürebiliyor musunuz?

Kooperatifçiliği geliştirerek üretici ve tüketicilerin aracı ve tefeciler tarafından sömürülmesini önleyebiliyor musunuz?

Sanayileşmeye önem veriyor ve yurdun dört bir yanını fabrikalarla donatabiliyor musunuz?

Kentleşme ve gecekondu sorunlarına bir çözüm yolu bulabiliyor musunuz?

Her çeşit kaçakçılığı (silah, uyuşturucu, madde, gümrük, altın, vergi, döviz vb.), karaborsacılığı, vurgunu, soygunu, sömürüyü, torpili, rüşveti, yiyiciliği, nemelâzımcılığı, vurdumduymazcılığı önleyebiliyor musunuz?

İşsizleri işe, ekmeksizleri ekmeğe, evsizleri eve, yolsuzları yola, susuzları suya, köprüsüzleri köprüye, okulsuzları okula, öğretmensizleri öğretmene, kitapsızları kitaba, deftersizleri deftere, kalemsizleri kaleme, kütüphanesizleri kütüphaneye, ışıksızları ışığa, ilaçsızları ilaca, doktorsuzları doktara, hastanesizleri hastaneye, arabasızları arabaya, tiyatrosuzları tiyatroya, sinamasızları sinemaya, televizyonsuzları televizyona, radyosuzları radyoya, telefonsuzları telefona kavuşturabiliyor musunuz?

Ağasız, beysiz, şeyhsiz, kompradorsuz, aracısız, tefecisiz, vurguncusuz, soyguncusuz, sömürücüsüz bir Türkiye yaratabiliyor musunuz?

İşte budur GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK...

Gerisi masaldır, hikâyedir, lafebeliğidir...



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Avcı Venüs Bitkisi>
  15.Ağu.2009 Cmt 00:59:21


En az hayvanlar kadar iyi "avlanan" bitkiler de vardır. Bunlardan "Venüs" isimli bitki üzerinde dolaşan böcekleri yakalar ve bunlarla beslenir. Bu bitkinin avlanma sistemi şöyle çalışır: Bitkiler etrafından gezerek kendine yiyecek arayan bir sinek, birden bire oldukça cazip bir bitki ile, yani Venüs le karşılaşır. Bir çanağı kavramış ellere benzeyen bitkiyi cazip kılan şey, yapraklarının dikkat çekici kırmızı rengi ve daha da önemlisi, bu yaprakların çevresindeki bezlerden salgılanan şeker kokulu salgıdır. Kokunun dayanılmaz cazibesine kapılan sinek fazla terreddüt etmeden bu ilginç bitkinin üzerine konar. Yiyecek kaynağına doğru ilerlerken bitki üzerindeki zararsız görünümlü tüylere de ister istemez dokunur. Kısa süre sonra bitki aniden kapanıverir. Sinek, ansızın üzerine sımsıkı kapanan bir çift yaprağın arasında sıkışıp kalır. Venüs bitkisi biraz sonra "et eritici" sıvısını salgılamaya başlayacak ve kısa süre içinde sineği bir tür pelteye dönüştürecek, sonra da emerek tüketecektir.



Bitkinin sineği yakalamaktaki hızı son derece etkileyicidir. Bitkinin kapanma hızı, insan elinin maksimum kapanma hızından daha fazladır (eliniz açıkken ortasına konan bir sineği yakalamayı denerseniz, büyük olasılıkla başaramazsınız, ama bitki bu işi başarabilmektedir). peki kasları, kemikleri olmayan bir bitki nasıl olup da böyle ani bir hareket yapabilmektedir? Araştırmalar venüs bitkisinin içinde elektriksel bir sistem olduğunu ortaya koymuştur. Sistem şöyle çalışır: Bitkinin tüycüklerinde sineğin çarpmasıyla oluşan mekanik etki, tüycüklerin altındaki alıcılara iletilir. Eğer mekanik itme yeterince güçlüyse, alıcılardan tıpkı bir havuzdaki dalgalar gibi tüm yaprak boyunca elektriksel sinyaller yollanacaktır. Sinyaller yaprakları ani bir biçimde hareket ettiren motor hücrelere ulaşır ve sineği yutacak mekanizma harekete geçmiştir.



Çiçeğin avlanma mekanizmasını harekete geçiren, yapraklarının iç yüzeyinde bulunan birkaç tüydür.



Bitkinin uyarı sisteminin yanında, yapraklarının kapanmasını sağlayan mekanik sistem de son derece mükemmel bir yaratılıştadır. Bitki içindeki hücreler elektriksel uyarı alır almaz bünyelerindeki su dengelerini değiştirirler. Yaprakların oluşturduğu kapanın iç tarafındaki hücreler bünyelerindeki suyu bırakıp çökerler. Bu olay havası alınmış bir balonun sönmesine benzer. Kapanın hemen dışındaki hücreler ise aşırı su alarak şişer. Böylece insanın kolunu hareket ettirmesi için bir kasın gevşerken ötekinin kasılmasına benzer şekilde, kapan kapanır. İçerde hapsolan sinek ise her çırpınmasında tüylere tekrar tekrar değerek, elektriksel itmenin tekrar oluşumuna ve dolayısıyla da yaprağın daha sıkı kapanmasına neden olmaktadır.Bu arada kapanın yüzeyindeki hazım bezleri de uyarılmaktadır. Uyarı sonucunda bezler sineği yavaşça eritecek sıvıyı salgılamaya başlarlar. Böylece bitki, protein bakımından hayli zengin bir çorba haline gelen sineğin peltesini kullanarak beslenir. Sindirimin sonunda ise, tuzağın kapanmasını sağlayan mekanizma tersine işleyerek kapanın açılması sağlanır.



1- Sinek tüyleri titreşiyor ve reaksiyon başlıyor
2- Kimyasal reaksiyonlarla oluşan elektriksel uyarılar yaprağa yayılıyor.
3-Ve çiçek sineği avlıyor.



Ayrıca sistemin bir ilginç özelliği daha vardır: Tuzağın harekete geçmesi için tüylere üst üste iki kez dokunulması şarttır. İlk dokunma elektrik potansiyelini oluşturmakta fakat tuzak kapanmamaktadır. Tuzak ancak ikinci bir dokunmayla elektrik potansiyelinin belirli bir boşalma düzeyine ulaşması sonucu kapanmaktadır. Sinek tuzağı bu çift hareketli mekanizma sayesinde gereksiz yere kapanmaz. Örneğin bitkinin içine bir yağmur damlasının düşmesi durumunda kapan harekete geçmez.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Kirli Araba Sanatı>
  15.Ağu.2009 Cmt 00:53:44
Teşekkür ederim sağol


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Kirli Araba Sanatı>
  14.Ağu.2009 Cum 22:56:43
Scott Wade’in arabası kirlenince, cama kimse ‘temizle beni’ yazmıyor. Biriken tozları kullanarak, fırçasıyla adeta şaheser yaratıyor. Wade için kirli arbalar, yaptığı tualler için çok uygun. Birçok ünlünün portresini yapan Wade’in ‘eserleri’arasında DaVinci’nin Mona Lisa’sı, Albert Einstein ve ünlü futbolcu Ronaldinho da var. Wade, bir keseresinde karısının arabasıyla kırmızı ışıkta durduğunu ve herkesin arabadan inip, arka camdaki Einstein portresini kamera ile çektiğini söylüyor.




















































 


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Tecumseh>
  14.Ağu.2009 Cum 22:54:33


Tecumseh, Ohio vadisindeki kızılderililerin mistik geleneğini büyük ölçüde oluşturan öğretilerin sahibi, kızılderililer arasında “elçi” olarak bilinen bir bilginin kardeşidir. Kendisi Sahwnee kızılderililerin şefiydi ve güçlü bir konuşmacı, önemli bir askeri strateji uzmanı, başarılı bir müzakereci ve coşkulu bir lider olma özellikleri ile tanınmıştı. Tüm kızılderililerin büyük bir birlik olduğuna inanıyordu ve tüm birliğin onayı olmadan hiçbir topluluğun belli bir toprak üzerinde hak iddia edemeyeceğini veya onu elden çıkaramayacağını iddia ediyordu.
Onun bu birlik düşüncesi ve getirdiği diğer ilkeler Birleşik Devletler tarafından kabul edilmeyince, çeşitli kabileleri toplayarak kızılderili topraklarını silahla savunmaya başladı. Yine de kurduğu planlar, ağabeyinin 1811’deki Tippecanoe Savaşı’nda ölmesiyle birlikte suya düştü. Tarihi kaynaklar, Tippecanoe Savaşı’nda iki tarafın da üstünlük sağlayamadığını yazsa da, kızılderililerin askeri direnişinin çözülmeye başladığına işaret eden ilk olay olarak tanımlarlar.
Tecumseh, Tippecanoe Savaşı’ndan sonra esirleri serbest bırakırken, General Harrison ve Birleşik Devletler başkanları hakkında, daha sonra Tecumseh’in Laneti olarak anılmaya başlayacak bir kehanette bulunur. Der ki:




"Harrison, önümüzdeki yıl Büyük Şef seçilecek ama görevinin başında ölecek. Ondan sonra her 20 yılda bir seçilen Şef de aynı şekilde ölecektir. Onların herbiri öldüğünde, herkes bizim insanlarımızın da ölümünü hatırlasın.”
Gerçekten de Başkan seçilen William Henry Harrison, 1841 yılında, görevi başında zatüreeden ölür. Onun arkasından, 140 yıl boyunca her 20 yılda bir seçilen başkanlar da yine görevlerinin başında çeşitli sebeplerden hayatlarını kaybederler. Bu başkanların tek istisnası, Alzheimer hastalığına yakalanan, toplum önüne çıkacağı zamanları da bir Astrolog’a danışarak seçmesiyle bilinen, ciddi bir suikast girişiminden kıl payı kurtulan Ronald Reagan’dır. Ronald Reagan’dan sonra Tecumseh’in Laneti’nin üzerinde olduğu kişi bir önceki ABD Başkanı George Bush’tur.
Astrologlar binlerce yıldır, 20 yıllık Jüpiter – Satürn döngüsü ile büyük sosyo-kültürel-politik olaylar arasındaki bağı araştırmaktadırlar. Jüpiter ve Satürn, çıplak gözle görülebilen en uzak iki gezegendir. Eskiler, Satürn’ü, Güneş sistemi ile evrenin geri kalanı arasındaki sınır olarak tanımlamışlar ve bu gezegeni zaman zaman insanlık tarihinin önemli dönemlerini zamanlayan kozmik saat olarak görmüşlerdir. Nispeten daha hızlı olan Jüpiter, her 19.8 yılda bir Satürn’ün yanından geçtiğinde yeni bir döngü, çoğunlukla da büyük felaketler veya değişimlerle başlamaktadır.
İki gezegenin bu kavuşumu, 1840 yılından beri başkanların ilk dönem için seçildikleri seçimlerle aynı zamana denk gelmektedir. Jüpiter politikacıları, Satürn de ölümü yönetir ve politik arketiplerin en yüksekte olanı da Devlet Başkanı’dır. 1960 yılına gelene kadar, 120 yıl boyunca hiç değişmeden sürekli Toprak burçlarında tekrar eden bu kavuşum, 1960’da bir Hava burcunda gerçekleşmiştir. Bu değişiklik, birçok Astrolog’a göre Reagan suikastinin başarısız olmasını sağlamıştır. George W. Bush’un seçildiği 2000 yılında ise bu kavuşum tekrar bir Toprak burcunda gerçekleşmiş ancak Tecumseh in Laneti kendisine dokunmamıştır.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Mither Tarabich>
  14.Ağu.2009 Cum 22:52:56


Kremna adındaki bir Sırp köyünde okuma yazma bilmeyen bir köylü olan Tarabich, 19. yy’ın sonlarında, ülkesinin geleceği hakkında bazı öngörülerde bulunmuştur. İlk olarak Kral ve Kraliçe’nin öldürüleceğini, onların yerine gelen Karageorgeviç’lerin de Türklere savaş açacağını, bu savaşa üç tane daha Hristiyan devletin dahil olacağını ve sınırların Lim nehrine kadar uzanacağını ifade etmiştir. Gerçekten de, 1903’de Alexandar ve Draga Obrenoviç suikaste kurban gitmiş, Petar Karageorgevich Sırbistan’ın yönetimini ele almıştır. 1912’de Osmanlı’ya açtığı savaşta, üç tane daha Hristiyan devletin (Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ) desteği ile sınırlarını Lim nehrine kadar ilerletmiştir.
Bu savaştan sonra, çok fazla kan dökülecek Büyük Savaş’ın başlayacağını öngörmüştür. Nehrin ötesinden bir ordu geleceğini ama siyah bir ata binmiş zeki bir adamın idareyi ele alıp Sırbistan’ı düzlüğe çıkaracağını anlatmıştır. Bahsettiği büyük savaş 1. Dünya Savaşı’dır. Prens Ferdinand’ı öldüren Sırp milliyetçileri, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun gazabını Sırbistan üzerine çekmişlerdir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ilk başta Sırplara karşı büyük üstünlük sağlamışsa da, siyah at üzerindeki zeki adam olan General Alexandar Mishich tarafından Drina Nehri’nin ötesine atılmışlardır. Almanya’nın Avusturya Macaristan İmparatorluğu’na verdiği destek nedeniyle tekrar yenilmişlerse de, çekildikleri yerlerde tekrar gruplaşıp, müttefiklerinin desteği ile ülkelerini ele geçirmişlerdir.
Tarabich, Büyük Savaş’tan sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılacağını ve Sırplar’ın “kuzeydeki kardeşleriyle” birlikte yaşayacağını, Sırbistan’ın da bir krallık kadar büyük olacağını, bir süre huzur içinde yaşadıktan sonra aralarına nifak ve kin gireceğini söylemiştir. Gerçekten de, 1918 yılında Avusturya-Macaristan İmp. Dağılmış ve Yugoslavya Krallığı kurulmuştur. Ancak, 1928’de, Sırp bir parlamenter, 3 Hırvat parlamenteri silahıyla öldürünce karışıklık çımış, askeri diktatörlük rejimi başlamıştır.




Diğer kehanetleri ise şöyledir:
“İlk başta Ruslar savaşa girmeyecek ama kötülük saçan ordunun saldırısına uğradıklarında karşılık verecekler. Rusya’nın yönetimi, bir kızıl çarın elinde olacak. Düşman, bu sırada birbirini yiyen Sırplar’a bakıp gülecek. Daha sonra alnında yıldız olan mavi gözlü bir adam çıkacak. Düşman onu her yerde arayacak ama bulamayacak. Her yerde alınlarında yıldız olan insanlar görülecek. Uzice’yi 73 gün ellerinde tutacaklar ama tutunamayacaklar. Ancak sonunda büyük bir ordu toplanacak ve Belgrad kurtarılacak. O [mavi gözlü adam], düşmanı Sırbistan’dan çıkaracak ve topraklarımız da her zamankinden daha geniş olacak. Rusya, denizlerin ötesindeki ülkelerle anlaşmalar yapacak ve bunlar kötülük saçan orduyu yenecekler. Köleleştirilen Avrupa halkları tekrar özgür kalacak.”
Tarabich’in bu kehanetleri de aynen gerçekleşmiştir. Mavi gözlü adam da, Alman ve İtalyanlar’a direnişi başlatan Komünist Parti’nin lideri Josip Broz Tito’dur. Uzice’yi 73 gün ellerinde tutan, alınlarında yıldız olan insanlar ise Partizanlardır.

Tarabich, Tito’nun Rusya’nın kukla devletlerinden birinin yöneticisi olmak istemediği için Stalin’le bağlarını koparacağını, Stalin’in ölümünden sonra Rusya’yla eskisi kadar sağlam olmayan yeni bağlantıların kurulacağını, Tito’nun ölümünü ve bundan sonra da Yugoslavya’nın dağılıncaya kadar bir “ortak başkanlık” sistemi ile idare edileceğini de öngörmüştür.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Dövmenin Asıl Tutkunu Kadınlar>
  14.Ağu.2009 Cum 22:50:54


Son yıllarda giderek yaygınlaşarak adeta bir tutku haline gelen dövmenin asıl meraklısının kadınlar olduğu ortaya çıktı. Kadınlar daha çok süs motiflerini tercih ederken, tarihteki önemli kişilerin imzaları ile ünlülerin dövmelerinin de büyük rağbet gördüğü belirtildi.
Vücut işleme sanatı olan dövmeciliğe yıllarını veren ve Dövmeciler Derneğinin kurucuları arasında yer alan Cemal Arabacı, çok ilgi gören ve kimi yönleriyle de tartışılan dövmecilik üzerine bilgi verdi.
Asıl mesleğinin heykeltraşlık olduğunu ifade eden Arabacı, O sıralarda ben heykel yapıyordum. Arkadaşımın geçici olarak yardıma ihtiyacı vardı. Birkaç ay yerime bak dedi. Ben başladım ve 12 yıl geçti üzerinden... sözleriyle mesleğiyle tanışmasını anlattı.




Dövme yapmak, resim yapmak gibi bir şey... Tek bir çizgiyle hatasız olarak bir resmi bitirebilirsin diyen Arabacı, kusursuz bir dövme yapmanın püf noktalarını ise şöyle aktardı: İyi bir dövme yapmak, tamamen hatasız çizgi çekmenize bağlı. Deseni vücuda direkt geçiriyorsun. Profesyonel çizgi atabiliyorsan meslekte çok hızlı bir şekilde ilerlersin. Elin o kadar iyi değilse, gerçekten zor bir süreç yaşarsın.





Bu nedenle benim öğrenmemle ilgili süreç biraz da hızlı bitti. Eğitimli biri bana öğrettiği için bu böyle oldu. Ressam çalışırken nasıl bir çok malzeme kullanıyorsa, bizde de öyle yani... İğnelerin farklı çeşitleri ve her makinenin ayrı bir çalışma sistemi var. O kadar komplike bir iş ki içine bir girdiniz mi çıkamazsınız. Bu işin ustası olmak için en az 4 yılınızı harcayacaksınız, ondan sonra ustası olabilirsiniz.

GELENLERİN YÜZDE 70 İ KADINLAR

Dövme yaparken kişilerin tercihlerini göz önünde bulundurduklarını ifade eden Arabacı, daha önceki yıllarda yaptığı bazı dövmelerden hoşuna gitmeyenlerin olduğunu ancak onları da sahiplerinin zevkle taşıdıklarını söyledi.
Dövmenin önceleri erkekler tarafından tercih edildiğini, zamanla bu tercihte değişikliklerin olduğunu anlatan tecrübeli dövme ustası, Dövme, ilk başlarda gerçekten erkek işiydi. Daha doğrusu, dövme biraz maskülen bir şey olarak görüldüğü için ilk başta genellikle erkekler geliyordu. Zamanla estetik bir olgu haline geldiği için gelenlerin yüzde 70 i kadın, yüzde 30 u erkek oldu dedi.




VÜCUT FORMLARINI GÜZEL GÖSTEREBİLECEK MOTİFLER
Kadınların vücut formlarını daha güzel gösterebilecek motifleri tercih ettiklerini dile getiren Cemal Arabacı, dövme müdavimlerinin tercihlerini de Kadınlar dövmeyi süs gibi düşünüyor. O nedenle de çok sert motiflere gitmiyorlar. Kolye almak, küpe takmak, iyi bir elbise giymek gibi algılıyorlar diye anlattı.
Dövme yapmakla ilgili bazı kriterlerinin bulunduğunu vurgulayan Arabacı, Örneğin, çok ideolojik, bizim kültürümüze uymayan şeyler yapmam. Yüze de dövme yapmam. Çünkü kişilerin ifadesini değiştiren dövmeleri tavsiye etmiyorum diye konuştu.
Dövme tercihlerinin de kişiden kişiye değiştiğini, kendinin, eşinin, sevgilisinin, çocuğunun ismini yazdırmak isteyenler olduğunu belirten Arabacı, tercih edilen dövme motiflerini de şöyle anlattı: Aslında bazen 2 gün önce aşık olduğu birinin ismini yazdırmak isteyenler de geliyor ama anlatamıyorsun. 2-3 gün sonra bunun üzerini kapatabilir miyiz diyerek tekrar geliyorlar. Ben deyince inanmıyorlar, genç olduklarından o yaşlarda aynı duyguyu sürekli yaşayacaklarmış gibi geliyor, onun için gözü kapalı gidiyorlar. Ben, 7-8 yıl kadar önce bir gence Ulu Önder Atatürk ün imzasını dövme olarak yapmıştım. Ondan sonra çok yaygınlaştı. Ünlülerin imzalarını yaptırmak isteyenler çıkıyor. Bertold Brecht, Kafka, Shakespeare in imzasını attım. Bir de ünlülerde gördükleri dövmeleri yaptırmak istiyorlar. Rihanna, Angelina Jolie gibi ünlülerin dövmelerini istiyorlar. Ben, üretken bir insan olduğum için bu bana yaratıcı gelmiyor.
Dövme yaptırmanın sonradan adeta bir tutkuya dönüştüğünü de dile getiren Arabacı, 5-10 yıldır sürekli müşterileri bulunduğunu belirtti.



HERKES DÖVMECİ OLMASIN
Dövmeciliğin ciddi bir iş olduğunu ve bu nedenle dernek çatısı altında bir araya gelerek bazı normlar getirdiklerini belirten Cemal Arabacı, yasaklamanın da çözüm olmadığını, yasaklanması halinde bu işin legal olmayan yollarla yapılması sakıncasının ortaya çıkabileceğini söyledi.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvuruda bulunarak dövmeciliğe meslek tanımı getirilmesini talep ettiklerini, bunun da kabul edildiğini anlatan Arabacı, Şimdi de Sağlık Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam ediyor. Dövmenin bilinçli kişiler tarafından yapılması önemli. Bununla ilgili belli kriterlerin göz önüne alınması lazım dedi.
Herkes berber olamaz, herkes gümüş ustası, otomobil tamircisi de olamaz. Dövmecilik de böyle bir şey diyen Arabacı, bilinçsiz kişiler tarafından yapılan dövmelerin sonradan sildirilmesi veya üzerine başka motif yapılarak düzeltilmesi gerektiğini belirtti.
Belli kriterler getirilmesi halinde daha estetik, sağlıklı ve güzel dövmelerin ortaya çıkacağını ifade eden Arabacı, Şu anda belki 2 bin kişi dövme yapıyordur. Belki 600-700 stüdyo var. Bunu geçim kapısı olarak görüp iki makine alan dövme yapmaya başlıyor. Bu çok ciddi bir sorun ve önüne geçilmesi gerekiyor diye konuştu.


















manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Taklit Edilemez Paralar>
  14.Ağu.2009 Cum 22:48:30


10,000 tenge, Kazakistan

Dünyada taklit edilmesi en zor yeni banknot, 2007’de tedavüle çıkan 10,000 Kazakistan Tengesi. İki taraftan da görülebilen şeffaf güvenlik teli ve onun üzerindeki ayırt edici desenlerle kalpazanların işini bir hayli zorlaştırıyor. Kağıdın içine gömülü ve yine iki yüzden de görülebilen başka güvenlik unsurları da mevcut.



50 peso, Meksika

Şampiyonluğu kılpayı Tenge’ye kaptıran 50 Meksika pesosu, değişik açılardan bakıldığında renk değiştiren çok katmanlı plastik polimer kısımlar içeriyor. Paranın üzerindeki saydam pencerecik de taklidi güçleştiriyor. Bu iki özellik, mevcut kalpazanlık teçhizatı ile üretilemiyor. Şimdilik...




1,000 kron, İsveç

Üçüncü sıradaki 1,000 İsveç kronu, benzersiz damga ve şekiller barındırmakla kalmıyor, aynı zamanda mikrolen şerit kullanılan ilk banknot olma ünvanını da taşıyor. Bu teknik, 2008’de dolaşıma çıkarılan yeni basım 100 ABD dolarında da kullanılıyor.




10 dolar, Hong Kong

Paranın üstü yazı dolu ve bunların bir kısmı kabartmalı. Bu tür baskıların farklı köşelere dağıtılmsı taklidi zorlaştırıyor. Kağıdın çok özel dokusunun yanında, iki yüze de basılı olan at figürünün tam olarak üst üste oturması, bir başka caydırıcı güvenlik unsuru.




10 rupi, Nepal

Hindistan’da basılıp Nepal’e gönderilen 10 Nepal rupisini güvenli kılan iki temel özellik var: Üstündeki keskin hatlı polimer pencerecik ve kağıdın içine gömülü olan çok sayıda ince metalik tel. Bu telleri üretseniz bile paradaki yerlerine tam olarak oturtmanız imkansız gibi.




1,000 dinar, Irak

Savaş mağduru Irak’ta belki de en ciddiye alınan konulardan biri paranın korunması. 2007’de tedavüle çıkan 1,000 dinarın dokusu çok özel ve asimetrik. Ayrıca sadece morötesi ışık altında görülebilen bölümler içeriyor




20 sterlin, İngiltere

Listenin ikinci Avrupalısı. 2008’de tedavüle çıkan 20 sterlinlik banknot, gözle görülebilen holografik bir şerit taşıyor. Paraya farklı açılardan bakıldığında şeridin üstünde sterlin sembolü ve 20 rakamı görünüyor. Elbette hologramda renklerin de değiştiğini ve kağıdın çok özel dokusunu hesaba katmak lazım


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Istiklal Marşi`nin Açiklamasi>
  14.Ağu.2009 Cum 16:04:11

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.


Mehmet Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi Türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden Türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz.
Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!

Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman Türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır.

Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milleti de özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır. Çünkü Türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah’a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Şair “ben” diyor. (Ancak kast ettiği mana aslında bizdir Türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır. Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan Avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında Avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair batıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak Avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken Mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık vermektedir.

Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor. Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah’ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaad ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Şair Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır. Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan topraklar vatanımız üzerindedir.

Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Allah’a şair hitap ediyor. Mehmet Akif’in Allah’tan tek dileği ibadet yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir.

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’aşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizin de ruhları şad olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır. Şehit atalarımızın her şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve dışa yükselecektir.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!

Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Artık onun için yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitlerimizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık Allah’a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal hakkıdır.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >AğLatan BiR Dramın ResimLeri..>
  14.Ağu.2009 Cum 15:50:58
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Bir annenin yaşayabileceği en acı olayın kare kare görüntüleri olayın hikayesini yazan gazeteciye pulitzer ödülü getirdi.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Amerika da Sacramento da yaşayan Cyndie Madsen in 10 yaşındaki oğlu Derek Madsen e ilik kanseri teşhisi konuldu
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Küçük yaşta ilik kanserine yakalanan Derek in durumu diğerlerinden biraz farklıydı.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Küçük Darek bu türün en ölümcül ve en nadir görünen kanser türüne yakalandı.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
En sevdiği varlığın böyle bir ölümcül hastalığın pençesine düşmesi annesi Cyndie nin hayatını kararttı.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Oğlunu kurtarabilmek için insanüstü bir çaba sarfeden annesi yapılacak bütün tedavileri yaptırdı.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Gününün 24 saatini oğluna ayırdı.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Doktorların ve kendisinin bütün çabalarına rağmen küçük Derek günden güne eridi.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
Yapılan tedavi ve verilen mücadele bir işe yaramadı. Küçük Derek teşhisten 1 yıl içerisinde yaşamını yitirdi
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
İşte bu süre içerisinde ailenin bir ferdi gibi evin içerisinde bulunan ve yaşananları kare kare görüntüleyen gazeteci Rene C. Byer çektiği fotoğraf serisiyle Pulitzer ödülü kazandı.
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
AğLatan BiR Dramın ResimLeri..
 
<<1...100...200...284285286287288289290291292293294 295296297298299300301302303304...400...500...600...700...800...900...983>>