ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
29 Nisan 2024, Pazartesi 14:23   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...587588589590591592593594595596597 598599600601602603604605606607...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >İsmin Telafuz Edilmesi Neredeyse İmkansız Olan Göl>
  24.Eyl.2008 Çar 16:28:08
fiogf49gjkf0d


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >İsmin Telafuz Edilmesi Neredeyse İmkansız Olan Göl>
  24.Eyl.2008 Çar 16:27:37
fiogf49gjkf0d


ABD nin Massachusetts eyaletinin Nipmuck Kızılderililerinin yaşadığı orta kesimlerinde bulunan bir gölün 45 harften oluşan ismini telaffuz etmek neredeyse imkansız.

Dünyanın en uzun ve söylenmesi en zor isimlerinden birine sahip olan "Chargoggagoggmanchauggagoggchaubunagungamaugg " gölünün adı zaman zaman değiştirilmek istenmiş, ancak tepkiler nedeniyle bundan her seferinde vazgeçilmiş.

İsminde 15 "g" harfi bulunan göl ile ilgili çok sayıda şiir yazılmış, beste yapılmış. 15 "g" harfinden sadece ikisinin isimden çıkarılması girişimleri 1949 daki kampanyayla engellenmiş.

"Telaffuz sorunu" nedeniyle pek çok kişinin "Webster" gölü diye adlandırdığı Chargoggagoggmanchauggagoggchaubunagungamaugg"un Nipmuck Kızılderililerinin dilinde, "Sen kendi tarafında, ben kendi tarafımda balık avlayalım, ortada ise kimse avlanmasın" anlamına geldiği iddia ediliyor.

Çevre sakinleri, gölün isminin Guinness Rekorlar Kitabı na alınmasını istiyor, ancak rekorlar kitabında "en uzun göl ismi" kategorisinin bulunmadığı belirtiliyor.

Guinness Rekorlar Kitabı ndaki en uzun yer isminin de resmi kayıtlarda bulunan Bangkok taki "krungthephphramahanakhon bowonratanakosin mahintharayuthaya mahadilokphiphobnovpharad radchataniburirom udomsantisug"a ait olduğu bildiriliyor.










manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bu Kasabada Ölmek Yasak - Longyarbyön>
  24.Eyl.2008 Çar 16:20:34
fiogf49gjkf0d


78. paralel üzerindeki Longyarbyön kasabasında bulunan küçük mezarlık bundan 70 yıl önce yeni cenaze kabul etmeyi durdurmuş. Çünkü kasabada cesetlerin, soğuk nedeniyle hiç bir şekilde bozulmadığını keşfetmişler.



Bilim adamlarının yakınlarda 70 yıl önce ölüp buraya gömülmüş bir ceset üzerinde yaptıkları incelemelerde 1917 de çıkan bir salgınla kasaba halkının önemli bir kısmının ölümüne yol açan grip virüsünü capcanlı tespit etmişler.



Norveç in kuzey sahili ile Kuzey Kutbu arasındaki Svalbard takımadalarından birinin üzerinde yer alan Kasabada yaklaşık 1500 kişi yaşıyor.



Kristin Grotting, psikoterapist. Buraya 12 yıl önce yerleşmiş.Açık renk cildi yazları sürekli gökyüzünde parlayan güneşin etkisiyle kızarmış.



Kutup bölgesinde, Mart ile Ekim arası uzun bir tek gün gibi.Güneş hiç batmıyor. Ama hiç bir zaman da pek ısıtmıyor.



Longyarbyön körfezine bakıyoruz beraber. Açıklıyor, eskiden sürekli buz olan bu körfez, artık kış ortasında bile donmuyor.




Çevresindeki buzullar da giderek eriyip küçülüyor.Çok değil on yıl kadar önce, kar motosikletleriyle gezdiklerini anlatıyor körfezin üzerinde.




Şimdi bu mümkün olmuyormuş.Küresel ısınma Kristin Grotting i kaygılandıran tek konu değil. Emekli olduğunda ne yapacağını düşünüyor.



Çünkü bu kasabada yaşlılar ve bakıma muhtaç insanlar için hiç bir olanak yokmuş.Yaşlılar için huzurevi yok ama anaokulu var Longyarbyön kasabasının.Kışları aylar süren karanlık gece boyunca çocuklar yaptıkları kocaman ve sapsarı güneş resimleri ve kabartmalarını asıyorlar pencerelere.





Çocukların bazıları psikoterapi kliniğine geliyor. Kristin sürekli kalın kış giysileri içinde dolaşmaktan çocukların kollarını bacaklarını özgürce hareket ettirmeyi öğrenemediklerini anlatıyor.



Anaokulunun bahçe duvarı dışında ise çocukları çok daha büyük tehlikeler bekliyor. Öğretmenler bu yüzden sürekli silah taşıyorlar. Çünkü Longyarbyön 1500 insanın yanı sıra, kutup ayılarının da memleketi.Üniversite birinci sınıfa başlayan her öğrenci, ilk öğretim gününde, kutup ayısının nasıl vurulup öldürüleceğini öğreniyor.




İlk tavsiye, "Hayvanın başını vurmak zordur, göğsüne nişan al". "Eğer ayıyla karşılaştığında silahın yoksa dikkatini dağıtmak için eldivenlerini çıkarıp uzak bir yere at, belki dikkatini dağıtabilirsin". "eğer ağzını şapırdatır gibi sesler çıkartıyorsa öldürmeye hazırlanıyor demektir.O zaman, ayıya, Longyarbyön de ölmenin yasak olduğunu hatırlatmayı dene, bakarsın hukuka saygısı vardır".




Şaka bir yana, Longyarbyön de bu tehlikeli hayvanları meşru savunma dışında öldürmek kesinlikle yasak. O durumda bile olayı Svalbard valisine bildirmek gerekiyor.




köpekler körfeze bakan bir merkezde büyük kafesler içinde yaşıyor ve balıkçıların getirdiği fok etleriyle besleniyorlar. Huskilerin (köpek)kampının hemen yakınına kutup ördekleri yerleşmiş. Köpeklerin sesinden ürken kutup tilkileri burada onları rahatsız edip yumurtalarını ve yavrularını çalamıyormuş.



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bir Fili Nasıl Saklarsınız ?>
  24.Eyl.2008 Çar 15:18:20
fiogf49gjkf0d


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sırrı Çözülemeyen Gizemli Bina>
  24.Eyl.2008 Çar 08:51:27
fiogf49gjkf0d
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 1
İngiltere nin en ünlü tarihi yapılarından biri; Stonehenge... Gizemi bir türlü çözülemiyor. Yapının ne amaçla ve nasıl inşaa edildiği hala bir sır...
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 2
Bilinenler buranın MÖ 2300 yıllarında inşa edilmeye başladığı yönünde. Bu yapının esrarı çevresinde bulunan mezarlarda gizli...
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 3
Buranın ne amaçla inşaa edildiği henüz bilinmiyor. İlk tahminler bir tapınak olduğu şeklindeydi. Daha sonra buna gündönümünü işaret eden takvim tahmini eklendi. Son tez ise bu esrarlı yapının bir şifa merkezi olabileceğine yönelik.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 4
Wiltshire yakınlarındaki bu tarihi yapının "mavi" taşları 240 kilometre ötedeki Güney Galler in Preseli bölgesinden getirilmiş.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 5
Son teze göre insanlar bu mavi taşların tılsımlı olduğuna inanıyorlardı. Binlerce kilometre öteden buraya akın akın geliyor ve taşlardan şifa bulmaya çalışıyorlardı.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 6
Esrarengiz binanın etrafındaki mezarlarda bulunan cesetler bunu kanıtlar nitelikte. Zira mezarlarda, "anormal sayıda" fiziki yara ve hastalıkları bulunan ceset kalıntıları teşhis edildi.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 7
Mezarlardaki dişlerin analizi sonucu, cenazelerin "yarıya yakınının" Stonehenge bölgesinde doğmuş insanlardan olmadığının anlaşıldı. Stonehenge in sadece hasta insanları değil, şifa dağıtma özelliği bulunanları da çeken bir merkez olduğu sanılıyor.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 8
Son kazılarda, halen tarihi anıtın altında gömülü bulunan orijinal mavi taş oyuklarında 100 kadar organik materyal de gün yüzüne çıktı.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 9
"ALPLER DEN ŞİFA BULMAYA GELEN OKÇU": İngiliz bilim adamları, tarihi yapıya 5-6 kilometre uzaklıkta ortaya çıkarılan ve "Amesbury Okçusu nun Mezarı" adı verilen yapıda ortaya çıkarılan bulguların ilginçliğine işaret ederek, mezardaki ölü ve buraya bırakılan eşya üzerinde yapılan incelemeler sonucu, bu kişinin Avrupa Alpleri nden gelen, varlıklı ve güçlü, aynı zamanda metal işlemeyi bilen biri olduğunun anlaşıldığını belirttiler.
Sırrı çözülemeyen gizemli bina 10
Bu ölü üzerinde yapılan analizlerde, Amesbury Okçusu nun her iki dizinden de sakat olduğu ve önemli bir diş sorunu olduğu anlaşıldı. Bu okçunun da gizemli binaya şifa bulmaya geldiği sanılıyor.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bir Fili Nasıl Saklarsınız ?>
  24.Eyl.2008 Çar 02:15:42
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d








manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Buldog Karıncası>
  24.Eyl.2008 Çar 02:12:59
fiogf49gjkf0d
Avustralya nın tuttuğunu koparan, yalnız avlanan karıncaları gözlerini, zehirlerini ve zalimliklerini bir arada kullanıyor.



Kanatsız bir eşekarısı hayal edin; şu anda gözünüzün önünden buldog karıncasına benzer bir görüntü geçiyor ve bu bir rastlantı değil: Karıncaların 140 milyon yıl kadar önce eşekarısına benzer atalarından evrimleştiği düşünülüyor. Uzun süre buldogların en eski karınca soylarından biri olduğu görüşü hakimdi. Ancak kısa süre önce yapılan bazı araştırmalar, 100 milyon yıldan daha eskilere gitmeyen bir tarihte, diğer karınca türlerinde -belki de çiçekli bitkilerin artmasıyla- yaşanan patlamayla aynı dönemde ortaya çıktıklarına işaret ediyor. Ancak uzmanlar, buldogların, tüm karıncaların ilk atalarının sahip olduğu düşünülen anatomik özellik ve davranışları taşıdığına inanıyor: Uzun bacaklar, büyük bir vücut, keskin gözler, zehirli iğneler ve görece yalnız yaşama alışkanlıkları. Fosilleşmiş örnekler bir zamanlar dünyanın dört bir yanında yaşadıklarını ortaya çıkarsa da, günümüzde sadece Avustralya da varlık gösteriyorlar. Buldog uzmanı Robert Taylor, kırmızı buldog karıncalarının izini sürmek üzere beni, Sidney in güneyindeki bir okaliptüs korusuna götürüyor. Onları, arıları ve diğer karınca türlerini, özellikle de marangoz karıncalarını avlarken buluyoruz. Bu tehlikeli bir av; çünkü, marangoz karıncaları gibi daha "gelişmiş" karıncalar, aynı yuvayı paylaşan diğer karıncalara kimyasal sinyaller göndererek acil yardım çağırabilir ve bu, buldog karıncalarının sahip olmadığı bir yetenek. Ancak avcı buldog da, marangoz karıncasının çevresinde daireler çizip, sırtına atlayıp, kurbanına bir karşı saldırı düzenleme şansı dahi bırakmadan ona iğnesini batırabilir. İlkel bulabilirsiniz. Ama kesinlikle işe yarıyor. Buldogları yeraltında görüntülemek için, Taylor la gerçek boyuta uygun yapay bir yuva hazırlamamız ve doğadan -kraliçe dahil- bir koloni alıp, bu yuvaya yerleştirmemiz gerekiyordu. Karıncaları uyutmak üzere yuva ağzından içeri karbon dioksit gönderip deli gibi kazmaya ve karıncaları toplamaya başladık. Ama buldog kolonilerinde kraliçe, en küçük huzursuzlukta yuvanın en derin bölümüne dalıyor. Yüzeyin iki metre altında onu yakaladığımızda karıncalar çoktan uyanmıştı ve biz, sonu gelmeyen karınca sokmaları yüzünden titriyorduk. Önce, koloninin yapay yuvaya yerleşmesi için birkaç gün bekledim ve izleyen birkaç haftayı bu vahşi böceğin daha nazik yüzünü gözlemleyerek geçirdim...



Sinsi Saldırılar


Böcekbilimci Robert Taylor ile kırmızı buldog karıncalarını (Myrmecia gulosa) gözlemlediğimiz bir ay boyunca bu yalnız avcıların balarılarına pusu kurmak için genellikle bir çiçeğin yanında saklandığına ve bazen onları havada yakaladıklarına tanık olduk.



Güçlü Avcı


Avustralya nın 2,5 santimetrelik korkusuz ve kavgacı buldog karıncası, zorlu avının izini sürüp onu etkisiz kılmak için keskin görüş yeteneğini ve zehirli iğnesini kullanır.



Karınca İstilası

Buldog karıncaları davetsiz bir misafiri iki metreden fark edip kovalamaya başlayabilir. Ona yakalanmazsanız iyi edersiniz. Soktuklarında insanın beynini uyuşturan acı saatlerce sürebiliyor. Bu yuvaya büyük bir dikkatle yaklaştım; karıncalar beni fark etmesin diye olabildiğince ileri uzattığım ellerimle fotoğraf makinemi tutarken, vücudumu da olabildiğince geride tutmaya özen gösterdim. İşe yaramadı: Yuvalarından fırlayıp objektifime atladılar. Ben fotoğraf çekerken Robert Taylor da telaşla fotoğraf makinesinden kollarıma tırmanan karıncaları kovalamaya çalışıyordu.



Yiyeceği Kendinden


İşçilerin sıvı besinlerinin arasında, kendi kabuksuz ve kısır yumurtaları da var; bunlarla genel olarak kraliçelerini ve birbirlerini besliyorlar; nadiren de kendileri yiyorlar. Bir işçi karınca ucu siyah karnını bedeninin altına kıvırıp bir yumurta çıkarıyor.



Kraliçeye Yaraşır Yiyecek

Bir işçi karınca, karnından çıkardığı sıvı damla görünümündeki bir kısır yumurtayı kraliçesine sunuyor.



Ganimet Kavgası


Buldog karıncaları takım çalışmasına pek yatkın değildir. Birçok karınca türü avladıklarını yuvaya taşırken işbirliği yapar. Oysa bu karede görülen iki buldog karıncası arasındaki anlaşmazlık, taşımaya çalıştıkları ölü marangoz karıncasını hırpalıyor.



Kısır Döngü

Daha gelişmiş karıncaları yakalamak buldog karıncaları için riskli bir iş. Bir işçi buldog karıncası, marangoz karıncasına saldırırken, marangozla aynı yuvada yaşayan bir karıncanın saldırısına uğruyor.



Ölümüne Darbe

Buldog karıncaları usta avcılardır. Diğer yırtıcı karıncalar gibi çetin avları öldürürler. Bu buldog karıncası bir marangoz karıncasını en zayıf noktasından, kolayca parçalanan boynundan sokuyor.



Sıvı Diyet


Katı gıda yiyemeyen ergin buldog karıncaları, öldürdükleri böceklerin özsularını yalamaktan fazlasını yapamıyor. Avlarının eti, koloninin larvalarını besliyor.



Yavrulara Özen

Ergin işçiler henüz larva dönemindeki şişman, bacaksız kardeşleriyle yakından ilgilenir; onları yaş ve boyutlarına göre ayırıp, doymak bilmeyen yavruları böcek ve yenebilir yumurtalarla besler.



Kumdan Battaniye

Larvalar tamamen büyüdüklerinde işçiler onları kum taneleriyle nazikçe örter ve larvalar da bunu bir yapı iskelesi gibi kullanıp kendi çevrelerinde ipekten bir koza örer. Birkaç gün sonra işçiler, içinde pupaların büyüdüğü kozaları kazıp çıkarır.



Kozadan Kurtuluş


Yeni ergin, birkaç hafta sonra kozadan çıkmaya çalıştığında dişi işçilerden biri, tırtıklı makas gibi testere dişli uzun çeneleriyle kozayı kesip kardeşinin dışarı çıkmasına yardım eder.



Açlık İşareti


Buldog karıncası larvaları koyu bir sohbete dalmış gibi görünüyor; ama başlarını böyle kaldırmaları aslında acıktıklarına işaret. Bu durum çok sık yaşanır ve olasılıkla ergin bir karınca yanlarına gelerek, onları kısır bir yumurtayla ya da ölü bir böcekle besler.



İrili Ufaklı


Ergin karıncalar hiç büyümez; bu nedenle bir karıncanın büyüklüğü, larva döneminde ne kadar büyüdüğüne bağlıdır. Çok belirgin bir ayrım olmasa da, daha büyük buldog karıncaları genelde avlanmak için yuvadan ayrılırken daha küçük olanlar yuvada kalıp yavrulara bakar.

Bunları Biliyor muydunuz?


Karıncaların sayıca insanlardan daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Böcekbilimcilere göre, gezegenimizde bin trilyonu aşkın karınca var. Aslında, dünyadaki karıncaların toplam ağırlığı insanların toplam ağırlığına eşit. Karıncalar yerkürenin her yanında yaşıyor -kütüklerin altında, ağaçlarda, kurbağaların midelerinde ve yeraltında. Karınca familyası 10 binin üzerindeki farklı türüyle büyük bir çeşitlilik gösteriyor. Bazı türler diğerlerine göre küçük; sözgelimi en küçük karınca ancak bir topluiğne başı kadar. Buna karşılık bazı türler bir ceviz iriliğine ulaşabiliyor. Bütün karıncalar son derece örgütlü büyük koloniler halinde yaşıyor. Bazılarının üye sayısı bir milyona kadar varan bu koloniler varlıklarını yüzlerce yıl sürdürebiliyor. - Nora Gallagher


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Muhteşem>
  24.Eyl.2008 Çar 02:09:31
fiogf49gjkf0d










































manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Romeo>
  24.Eyl.2008 Çar 02:06:22
fiogf49gjkf0d



















Fotoğraflar:


Mark Boyer


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Dingo>
  24.Eyl.2008 Çar 01:59:48
fiogf49gjkf0d


AVUSTRALYA VAHŞÎ KÖPEKLERİ: DİNGO LAR

«Dingo», bilginleri ilgiç bir bilmeceyle karşı karşıya bırakıyor. Bu kurdumsu köpek bugün Avustralyada yasayan biricik yabani etoburdur. Dünyanın başka hiçbir yerinde görülmez.
Dingo nun, Avustralya nın tek etobur hayvanı olmasının sebebi nedir acaba? Cevap kesin olmayıp daha çok tahminlere dayanıyor. Çok uzun zamanlar önce Avustralya başka kıtalara bağlıydı. O çağlarda dünyanın birçok yerleri, memelilerin, keseliler gibi (örneğin kanguru) daha ilkel türleriyle kaynaşıyordu. Derken jeolojik değişmeler oldu. Avustralya da bu arada öbür büyük kara kitlelerinden ayrıldı. Keselilerin çoğunluğu suyla sınırlanmış bu kıtada kaldılar. Bu sıralarda başka yerlerde daha ileri memeli türleri (örneğin etoburlar) gelişmekteydi. Fakat kanguruyla akrabaları Avustralya yı egemenlikleri altında tutmaya devam ettiler. Bu durumda etoburların burada tutunması imkânsız oldu.
Peki, öyleyse dingo nasıl olup da okyanusları aşıp Avustralya ya gelebildi? Kuvvetli bir ihtimalle Malaya bölgesinden göç eden insanlarla birlikte ve teknelerle bu kıtaya ulaş ti. İlk dingo fosillerine en azından kırk bin yıl öncesinin Buz Devri Pleistosen Çağı nın kalıntıları arasında rastlıyoruz. Bundan önceki kalıntılarda dingo fosili yoktur. Dingo nun o devirlerde evcil bir köpek olması, fakat sonra vahşileşmiş bulunması akla yakındır. Avustralya nın en ücra köşelerinde bile dingo nun garip bir özlemle insanları takip ettiği, en azılı koyun katillerinden bilindiği için görülür görülmez vurulduğu halde da,hi, insanların bulunduğu yerlerden uzaklaşamadığı görülmektedir.
Dingo, Avustralya nın ovalarıyla seyrek ağaçlı ormanlarında dolaşır. Bu orta irilikteki, güzel kurt omuz hizasında 60 santim boyundadır. . Dörtte biri kurdunki gibi tüylü bir kuyruk olmak üzere boyu 120 santim uzunluğundadır. Dingo nun yumuşak kürkü genellikle pas kızılı veya koyu sarı ise de, ayaklan ve kuyruğunun ucu beyazdır. Bazı dingo larınkürkünün rengi de kızılla siyah arasında oynar.
Dingo nun âdetleri aşağı yukarı kır kurdu nunkine benzer. Tek başına veya ailece avlanarak, kurdun-kileri andıran pençelerine karşı koyamayan kanguru ve benzeri hayvanlara pusu kurar. Sayısı dörtle sekiz arasında değişen, yavrular bir yeraltı ininde, kayaların arasındaki bir oyukta veya bir ağaç kovuğunda dünyaya gelirler. Saf kan dingo, köpek gibi havlamaz, bunun yerine kesik havlayışlar salıverir veya inler gibi uzun uzun ulur.
Avustralya dünyanın en fazla koyun yetiştiren memleketi olmuştur. Bu kıtadaki yabani hayvanların birçoğunun soyu tükendiği ve koyunlar da kolay avlanır hayvanlar olduğu için, dingo şüphesiz onlara da-danmıştır. Bu yüzden de bütün bir milletin nefretini kazanmıştır. Öyle iken dingo nun yavrusu köpek gibi yetiştirildiği vakit, yumuşak huylu, sokulgan ve sadık bir hayvan olur. Dingo nun Avustralyalılara bir faydası dahi vardır. Avustralya ılar itiraf etmek istemeseler de şurası muhakkaktır ki, dingo, kıtanın ovalarının otlarım tüketen tavşan sürülerinin hakkından gelen biricik hayvandır.

<<1...100...200...300...400...500...587588589590591592593594595596597 598599600601602603604605606607...700...800...900...983>>