ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Tek Soruluk Anket> 24.Eyl.2008 Çar 19:41:23 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Hareme e Ait Resimler> 24.Eyl.2008 Çar 19:34:46 | | fiogf49gjkf0d
Kitap Okuyan Kadınlar ...
Değirmen
Gezinti
ORYANTAL DANSSÖZ
Nil i Seyreden kadınlar ...
Harem
Haremden Görünüm ...
Bıçak Atan Kadın ...
Ziyaret
Haremdeki Kız
Harem
Çeşme Önünde
Harem
Berberi Kadın
Safiye
Güzellik
Sultan | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Çanakkale Savaşı Albümü> 24.Eyl.2008 Çar 19:33:09 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Tek Soruluk Anket> 24.Eyl.2008 Çar 19:16:26 | | fiogf49gjkf0d Dünya çapında bir anket yapılmış. Sadece bir soru sorulmuş:
"Lütfen dünyanın geri kalan kismındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile ilgili kişisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz."
anket büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış. Çünkü;
Afrika´da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
Batı Avrupa´da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar Dogu Avrupa´daki insanlar "kişisel görüş"ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
Orta Doğu´da insanlar "çözüm"ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Güney Amerika´daki insanlar "lütfen" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
İsrail´deki insanlar "dürüstlük" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
Ve Amerikada´ki insanlar "dünyanın geri kalan kısmı"nın ne anlama geldiğini bilmiyorlar. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Biraz Daha İnsanca> 24.Eyl.2008 Çar 19:10:45 | | fiogf49gjkf0d Biraz Daha İnsanca Yaşlı adam, bir konfeksiyon mağazasına ait vitrine uzun uzun baktıktan sonra, ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek; "Küçük!..." diye seslendi. "Bana biraz yardımcı olur musun?" Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. Yedi sekiz yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler, tek kelimeyle dökülüyordu. Yaşlı adam, çocuğun saçlarını okşadıktan sonra; "Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim." dedi. "Bakalım üzerine uyacak mı?" Çocuk, bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi. Onunla birlikte mağazaya girerken, ilk önce rüyâda olup olmadığını, daha sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü. Genellikle ailedeki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecekler, elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır, birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine yamanırdı. Ama her zaman hasta dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. Şimdi ise, ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. Üstelik de bayrama üç gün kala... Çocuk, yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde, büyümüş olduğunu ilk defa farketti. Çizgili kadifeden yapılmış pantolon, bacaklarının ne kadar uzun olduğunu ortaya koyarken, yeni ceketi de omuzlarını iyice geniş göstermişti. Fakat hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık üşümeyecekti. Çocuk, biraz önce kazandığı misketleri onun cebine bıraktığında, iyice keyiflendi. İrili ufaklı misketler, gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştı. Demek ki her bir cep, en az elli misket alabilirdi. Yaşlı adam, çocuğu sağa sola döndürdükten sonra, elbiselerin paketlenmesini istedi ve iş tamamlandığında, tezgâhtara dönerek; "Elbiseleri torunuma alıyorum." dedi. "Kendisine sürpriz yapacağım için onları bu çocuğun üzerinde denedim. İkisinin de boyu aynı..." Çocuk, bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi. Ama artık büyüdüğüne göre, bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa baktıktan sonra, üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara fırlattığı eskileri giydi. Adam, elbiselerin torununa uyacağından emindi. Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğinde, onu yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmıştı. Çocuk, arkadaşlarının yanına döndüğünde, bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmıyordu. Arkadaşları; "Niçin oynamıyorsun?" diye sordular. "En güzel misketleri sen kazanmıştın." Çocuk, inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışırken; "Misketlerim, bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi." dedi. "Bu yüzden onları, bayramlık kabanımın cebine sakladım."
ASLINDA HER YAŞTA AMA FARKLI ŞEKİLLERDE HEP BİRİLERİ TARAFINDAN KANDIRILIP SONRA DA BİR KENARA FIRLATILMADIK MI?? İŞİMİZDE - AŞKTA - DOSTLUKTA - ARKADAŞLIKTA - BELKİ DE AİLEMİZDE..
KİMİN UMURUNDA -BİR BAŞKASININ- DUYGULARI, HİSSETTİKLERİ VEYA KANDIRILMASI? GÖZYAŞLARI YA DA KALP KIRIKLIKLARI? BÜTÜN BİR ÖMÜR BOYU KALAN İZLER ?? NE YAZIK Kİ HİÇ KİMSENİN...
KEŞKE.... KEŞKE... FARKLI OLABİLSEYDİ HERŞEY. BİRAZ DAHA İNSANCA, BİRAZ DAHA HASSASCA,DÜRÜSTCE VE BİRAZ DAHA YÜREKLİCE... | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Nefreti Aşmanın Yolu Affetmektir !> 24.Eyl.2008 Çar 19:06:51 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Nefreti aşmanın tek yolu koşulsuz affetmektir. Başkalarını affettiğimiz an özgürleşiriz. Affetmek insanın duygusal bilincini derinleştirir. Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların zaten az olan güzel yanlarını görmemizi engeller. Güzelin önünde gözümüzü
bağlar. Hiç kimse saf iyi, ya da saf kötü değildir. Gerçeğin kendisi kusurludur zaten. ("Dünyada kusursuz iki insan olasılığı vardır. Biri kesin ölüdür, öbürü de henüz doğmamıştır."Çin Atasözü)
Sırf kötülükleri gösterme bilgiçliğiyle bakmak bir süre sonra şüphe, çöküntü ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Üstelik kendimizdeki her kusuru bağışlar, başkalarına gelince pireyi deve yaparız. Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.
Çünkü affetmek, ancak bilinçli bir seçim olduğunda insanı huzur banyosunda temizleyebilir. Kimsenin zorlamasıyla veya rica minnet affetmek mümkün değildir. Öyle laf olsun diye affetmek olmaz. Affetmek, bilinçli bir seçim hazırlığının
karar anı olmalıdır. Koşullu affetme diye bir şey de yoktur; öylesi ancak bir sözleşmedir. Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Affettiğiniz kişinin sizden özür dilemesini, değişmesini veya istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.
Nefret duyduğunuz kişinin uzağınızda veya yakınınızda olması, ya da ölmüş olması sizin affetme karar sürecinizi etkilememelidir; çünkü affettiğiniz acılar gerçekte sizin mülkiyetinizdedir.
Affetmek kolay değildir; hatta çok zordur; bazen insan affetmek yerine ölmeyi bile tercih edecek kadar kinlenebilir. Ancak özgürlüğün kanatlarını açabilmesi için geride affedilecek bir şey kalmamalı. Kin ve öfkenin kafesinde tutsak bir ruhla nereye kadar yaşanır ki…
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişin acıtan anılarının boyunduruğundan kurtulmaktır; bu acıların yaşantımıza kement atıp bizi mutsuzluğa sürüklemesine son vermektir.
Yapılanları zihinsel olarak unutmak elbette ki mümkün değildir; ama zaten....
Affetmek, o kişiyi sevmek değil. Affetmek, o kişiyle muhabbete durmak değil. Affetmek, o kişiyi dost bellemek değil. Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil. Affetmek, o kişiyi haklı bulmak hiç değil; çünkü affetmek pişmanlık değil. Hele ki affetmek o kişiyi esir almak asla değil...
Affetmek, korku sürgülerini kırıp o kişiye kalbini açmaktır. Affetmek, intikam ateşine son odunu atmaktır. Affetmek, kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin gözaltından çıkmaktır. Affetmek, aslında kişinin kendi af fermanını imzalamasıdır. Affetmenin öbür adı, “duygusal onarımdır” Affetmek, "iyilerin intikamıdır".. .
İnsanlar başkalarının kusurlarını görmek hususunda keskin gözlere sahip kartallara benzerler. Kendi kusurlarını görmekte ise başını kuma gömen deve kuşuna. Ey diken arayan kimse! Cennete girsen bile, (bence cehenneme düşse bile), orada senin bu kusurundan büyük diken bulunmaz." (Mevlana)
Bağışlamak güçlülere özgüdür(Mahatma Gandi)
Bağışlamayı yenilgi sananlar kendine güveni zayıf olanlardır; oysa bağışlamak güçlü zaferlerin tacıdır. (MamiDaçka)
Kişi ne kadar bilgeyse, o kadar bağışlayıcı olur. (Konfiçyus) (Yani kişi ne kadar bağışlayıcıysa, bilgeliğe o kadar yakındır)
Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet (Çin atasözü)
“Kin ve öfke kendimizi kaybederek kaybedemeyeceğ imiz tek şeydir.” (Asabiyim filminden)
Kin ve öfke ancak bilge bir bağışlayıcılıkla kaybedilir.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Jindo Denizi Gelgit Festivali> 24.Eyl.2008 Çar 18:51:32 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >İsmin Telafuz Edilmesi Neredeyse İmkansız Olan Göl> 24.Eyl.2008 Çar 18:50:27 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Bir Doğa Harikası Camili Köyü> 24.Eyl.2008 Çar 18:48:58 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bu Kasabada Ölmek Yasak - Longyarbyön> 24.Eyl.2008 Çar 18:46:59 | | fiogf49gjkf0d | |
| |