ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
29 Nisan 2024, Pazartesi 14:21   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...500...588589590591592593594595596597598 599600601602603604605606607608...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Soyu Tükenmiş 10 Muhteşem Hayvan>
  24.Eyl.2008 Çar 01:57:29
fiogf49gjkf0d
1 - Tyrannosaurus Rex / T-Rex (65 Milyon yıl evvel)

13.5 metreye varan uzunluğu, 5 metreye varan boyu ve 6.8 tona varan ağırlığıyla Tyrannosaurus rex yer yüzünde var olmuş en büyük etobur canlıdır. Devasa boyuttaki kafatasını, uzun ve oldukça ağır olan kuyruğu ile dengede durur. Güçlü ve geniş arka ayaklarının tersine, ön ayakları oldukça kısa ve iki parmaklıdır.






İsmi Yunanca “turannos” (zorba) ve sauros (kertenkele) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Kuzey Amerika dolaylarında yaşamışlardır ve bulunan en eski fosilleri 68.5 ila 65.5 milyon yıl öncesine aittir. Dişileri erkeklerinden daha büyüktür ve bir ısırıştır ortalama 250kg kemikli et yiyebilirler. Bugüne kadar yumurta fosillerinin bulunamaması sebebi ile üreme ve gelişmeleri hakkında pek fazla bildi edinilememiştir. Buna rağmen fosil bolluğu sayesinde biyomekanik de dahil olmak üzere biyolojinin bir çok alanında önemli araştırmalar yapılmıştır.




2 - Kuagga: Yarı zebra, yarı at (1883′den beri)








Güney Afrika Cape vilayetinde ve Orange Free eyaletinde bir zamanlar bolca bulunan kuagga, bayağı zebranın bir alt türüdür. Vücudunun sadece ön bölümünde bulunan parlak çizgiler sayesinde diğer zebralardan kolaylıkla ayırt edilebilir. Orta kısımlara doğru çizgiler solar ve koyu renkli çizgiler genişlemeye ve geri kalan kısım tamamen düz kahverengi bir renk almaya başlar. İsmi zebra anlamına gelen Khoikhoi kelimesinin söylenişinden gelir.
Kuagga (Equus quagga) aslında 1788 yılında tamamen farklı bir tür olarak sınıflandırılmışlardır. Kürk desenlerinin çeşitliliği nedeniyle (hiçbir zebra birbirine tamamen benzemez) uzmanlar çok sayıda tanımlanmış tür tanımlamıştır. Hangisinin gerçek tür, hangisinin alt tür ve hangisinin basit doğal varyasyon olduğunu söylemek gerçekten zordur. Bu problem çözülmeden uzun zaman önce, kuaggalar etleri ve kürkleri için soyları tükenene kadar avlanmıştır. Son vahşi kuagga muhtemelen 1970′lerin sonlarına doğru vurulmuş ve son koruma altındaki ise 13 Ağustos 1883 yılında Amsterdam’daki Artis Magistra hayvanat bahçesinde ölmüştür.
Türlerinin sınıflandırılması konusundaki büyük kafa karışıklığı sebebiyle kuagga tamamen ayrı bir tür olduğu fark edilmeden önce yer yüzünden silinmiştir. Kuagga soyu tükendikten sonra DNA’sı üzerinde çalışılmış ilk canlıdır.


3 - Thylacine: Tazmanya kaplanı yada canavarı (1936 yılından beri)




Thylacine modern zamanların bilinen en büyük keseli etoburuydu. Avusturalya ve Yeni Gine’de yaşayan bu canlının soyunun 20. Yüzyılın başlarında tükenmeye başladığı düşünülmekte. Şeritli sırtı ile Tazmanya Kaplanı, Tazmanya Kurdu, Tazmanya Canavarı ve yerli dilde söylendiği üzere Tazzy olarak da bilinmekte. Birkaç akraba türünün fosilleri bulunmasına rağmen, Thylacinus familyasının soyu tükenen en son üyesiydi.
Thylacine soyu Avustralya ana karasında, Avrupalı yerleşkesinin kurulmasından binlerce yıl evvel tükenmiştir fakat Tazmanya adasında birkaç yaygın türü ile beraber hayatta kalmayı başarmışlardır. Soyları daha çok aşırı avlanma sebebi ile tükense de, hastalık, köpeklerin adaya gelmesi ve insanların, doğal yaşam alanlarını bozmaları gibi etkenlerde bu süreci hızlandırmıştır. Resmi olarak soyu tükenmiş olarak sınıflandırılmalarına rağmen haşa görüldükleri rapor edilmektedir.


4 - Steller’ın Deniz İneği: Savunmasız Yaratık (1768′den beri)










Vitus Bering ile seyahat etmekte olan doğacı Georg Steller tarafından Bering Denizi’nin Asya kıyılarında 1741 yılında bulunmuştur. Deniz İneği 7.9 metreye uzunluğa ve 3 ton ağırlığa kadar ulaşabilir. İri bir deniz ayısına benzer fakat farklı olarak iki tıknaz ön ayağı ve balinaların sahip olduğuna benzer bir kuyruğu vardır. Steller’a göre “Hayvan asla kıyıya çıkmaz, her zaman suda yaşar. Derisi kalın ve siyahtır. Kafası vücuduna oranla oldukça küçüktür. Dişeri yoktur fakat birisi altta diğeri üstte olmak üzere iki düz beyaz kemiğe sahiptir. Oldukça uysaldır”. Fosiller kuzey Pasifik sahillerinden güney Japonya’ya ve Kaliforniya’ya kadar yayıldıklarını göstermektedir. Yok olma hızına bakılırsa, yaşam alanlarına insanların yerleşmeye başlaması soylarının tükenmesine sebep olmuştur. Hala Bering ve Grönland yakınlarında görüldükleri ara sıra bildirilmektir ve bu sebeple çok az bir sayıda deniz ineğinin kurtulmuş olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. Bu haberler şimdiye kadar kanıtlanamamıştır.


5 - İrlanda Geyiği: Yaşamış en büyük geyik (Yaklaşık 7,700 yıl evvel)





İrlanda geyiği var olmuş en büyük geyik türüydü. Avrasya dolaylarından İrlanda, oradan Baykal Gölü’nün doğusuna kadar geniş bir alan da Pleistosen döneminin sonlarına kadar yaşadı. Yapılan karbon testleri türün bilinen son kalıntılarının milattan 5700 yada yaklaşık 7700 yıl öncesi ait olduğunu söylemekte. İrlanda geyiğinin ünü 2.1 metreye varan müthiş omuz yüksekliğinden ve bilinen en geniş boynuz aralığı olan 3.65 metreden gelmekte.
Soyunun tükenmesi hakkındaki tartışmalara göre avlanma ve büyük boynuzlarının orman içerisindeki hareketlerini kısıtlaması yok olmalarına sebep olmuştur fakat bundan tam olarak emin olunamamıştır.





6 - Hazar Kaplanı: En büyük üçüncü kaplan türü (1970′den beri)








Batı kaplanının bir alt türü olan Hazar kaplanı (yada bilinen diğer adıyla Pers kaplanı) İran, Irak, Afganistan, Türkiye, Moğolistan, Kazakistan, Kafkaslar, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’da 1970′lerde soyu tükenene kadar görülmekteydi. Kaplan türünün dünyada bilinen en iri üçüncü üyesiydi.
Bu alt türün vücudu tıknaz, bacakları kuvvetli, pençeleri geniş ve tırnakları sıra dışı bir bicimde uzundu. Kulaklar kısa, küçük ve tepeleri tüysüzdü. Yanak bölgesi oldukça tüylü ve vücudunun geri kalan kısmında da tüyleri uzun ve kalındı. Renkleri Bengal kaplanını andırmaka idi. Erkekleri oldukça iri ve 169-240kg arası ağırlığa, dişileri ise daha küçük ve 85-135kg arası ağırlığa sahipti. Hazar kaplanının hala görüldüğüne dair iddialar bulunmaktadır.





7 - Yaban Öküzü: Oldukça iri bir tür sığır (1627′den beri)






Avrupa’nın en meşhur soyu tükenmiş hayvanlarından birisi olan yaban öküzü yada urus (Bos primigenius) oldukça iri bir tür sığırdır. Hindistan dolaylarında iki milyon yıl evvel ortaya çıkmış ve 250 bin yıl önce Orta doğu ve Asya’nın içlerine doğru göç ederek Avrupa’ya varmışlardır.
13. yüzyıl dolaylarında yaban öküzlerinin avlanması Polonya, Litvanya, Moldovya, Transilvanya ve Doğu Prusya’da bu tür iri hayvanların avlanması soylulara ve alt derecelerden, yukarılara doğru yavaş yavaş kraliyet ailesi de dahil olmak üzere yasaklandı. Yaban öküzlerinin popülasyonları azalırken avlanma durdu, kraliyet mahkemeleri av alanı bekçilerinin hayvanların otlanmaları için açık alanlar sağlamaları gerekliliğini getirdi. Av alanı bekçileri bu hizmetleri karşılığında vergiden muaf tutuldular ve yaban öküzünün kaçak avlanması durumunda ölüm cezası verilmesinde karar kılındı. 1564 yılında kraliyet denetimine göre bilinen sadece 38 yaban öküzü hayattaydı. Bilinen son yaban öküzü, bir dişi 1627 yılında Polonya’da Jaktorów Ormanında öldü. Kafatası daha sonra İsveç ordusu tarafından alındı ve şimdi Stockholm’de Livrustkammaren’ın özel malı.
1920′lerde Heinz ve Lutz Heck adındaki iki alman yaban öküzünü torunu sayılabilecek bir yerel sığır türünden yeniden üretmeye (Breeding back) çalıştı. Planları soyları tükenmiş olmasına rağmen, yok olan türün genlerinin hala yaşamakta olan ve alt türleri olan kuşaklarda var olmasına dayanıyordu. Sonuçta yaratılan “Heck Cattle” yada “Yeniden yaratılmış yaban öküzü” adını verdikleri tür, yaban öküzlerine tamamen aynısı olmayan bir benzerlik taşıyorlardı.


8 - Büyük Penguen: (Great Auk) Penguenlerin en irisi (1844′den beri)





75 santimetre boyu ve yaklaşık 5 kiloluk ağırlığıyla Penguen familyasının en iri türlerinden biriydi. Tüyleri beyaz ve parlak siyah renkdeydi. Eski zamanlarda Kanada, Grönland, İzlanda, Norveç ve Büyük Britanya adalarında bol miktarda bulunan bu türün soyu avlanma sonucu tükendi.


9 - Mağara Aslanı: Yaşamış en iri aslanlardan biri (2,000 yıl evvel)





Soyu tükenmiş bir alt tür olarak da bilinen Mağara Aslanı, Avrupa yada Avrasya Aslanı olarak bilinir. Aslan türünün bilinen en iri türlerinden birisiydi. Almanya, Siegsdorf da bulunan yetişkin bir erkek fosilinin 1.2 metre omuz yüksekliği ve kuyruğu hariç 2.1 metreye varan uzunluk da bir vücudu vardı. Modern zaman aslanlarından yaklaşık olarak %5 - 10 oranda daha iriydi. Aslında soyunun 10 bin yıl evvel tükendiği bilinmesine rağmen yapılan son araştırmalar soyunun 2 bin yıl önce Balkanlar’da tükendiğini gösteriyor.





10 - Dodo: Soyu tükenen hayvanların en ünlüsü (17. Yüzyılın sonlarına doğru)






Dodo (Raphus cucullatus) Mauritius adasında yaşamış uçamayan bir tür kuştur. Güvercin ve kumrularla akrabalığı olan dodo, yaklaşık bir metre boyundaydı, meyveler ile beslenir ve yuvasını yere yapardı. 17. Yüzyılın sonlarından beri soyunun tükendiği bilinmektedir. Soyu kayıt edilmiş tarihlerde ve direkt olarak insan etkeniyle tükendiği için soyu tükenmiş hayvanların en ünlüsüdür. İngilizcede kullanılan bazı deyimler; “As dead as a dodo” (bir dodo kadar ölü), şüphesiz, kesin bir biçimde bir şeyin ölü olduğunu ve “to go the way of dodo” (dodonun yolundan gitmek) ise yer yüzünden yok olmak, silinmek anlamına gelir oldukça eskiden beri.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Tuatara>
  24.Eyl.2008 Çar 01:54:18
fiogf49gjkf0d



Tuatara
kertenkeleye benzeyen ve diğer sürüngenlerle kıyaslandığında oldukça uzun ömürlü olan sürüngenlerin ortak adı.
Tuatara yı diğer sürüngenlerden ayıran özelliği başının üzerinde ince bir deriyle kaplı üçüncü bir göz bulunmasıdır. Tuatara üzerinde araştırma yapan bilim adamları bu üçüncü gözün görme işlevinin olmadığını bulmuşlardır. Tuataralar ın bu gözleri, güneşin pozisyonundan yola çıkarak yön bulmak için kullandıkları bir pusula gibi çalışmaktadır. Bundan başka sürüngenler çoğunlukla hareket edebilmek için en az 20°C lik bir ortam sıcaklığına ihtiyaç duyarlar. Tuataralar ise soğuk havaya pek aldırış etmez, diğer birçok sürüngenin dayanabildiği bir sıcaklık olan 110 °C den çok daha düşük sıcaklıklarda bile rahatlıkla avlanabilirler.







manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Çöl Varanı>
  24.Eyl.2008 Çar 01:50:47
fiogf49gjkf0d
DoĞa Derneği’nin "Hedef Sıfır Yok Oluş" kampanyası kapsamında yürütülen "Urfa’nın Bozkırları" projesinde Türkiye’de ilk defa "çöl varanı" fotoğrafı çekildi. Turan Çetin’in fotoğrafları, Türkiye’nin en çok okunan gezi, doğa ve çevre dergisi Atlas’ın haziran sayısında yer aldı.

Çöl ve yarı çöl alanlarda yaşayan çöl varanı (Varanus griseus), Anadolu’nun soyu tehlike altındaki en nadir canlı türlerinden biri. Arazi çalışmalarında tespit edilen çöl varanlarının boyu 1.30 metreye kadar çıkabiliyor. "Dev kertenkele" de denen çöl varanının korunması çalışmalarına Urfalılar da katılıyor, gönüllüler hayvanı izleyip kayıtlar tutuyor. Nesli tehlike altındaki türün tanıtımı için yöredeki okullarda çeşitli çalışmalar da yapıldı. Doğa Derneği’nin Hasankeyf ofisi ise 14 Mayıs 2008’de açıldı. Dernek Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin korunması için yürüttüğü çalışmaları yeni ofisiyle daha da yoğunlaştıracak

Geçen yıl da Şırnak İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Şubesi ekipleri, Silopi’de köylüler tarafından yakalanıp kendilerine teslim edilen 2 adet varanı, Silopi Belediyesi Veteriner Hekimi M. Emin Güler’in kontrolünde doğal yaşam ortamına bırakmışlardı.






















manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bal Porsuğu>
  24.Eyl.2008 Çar 01:44:02
fiogf49gjkf0d
Bal Porsuğu(Kalahari Porsuğu)

1)Günde 80 km ortalama yol giderler ve bu yol boyunca gördükleri her canlıyı öldürüp yerler.(Büyük kediler hariç, onları da çok zorlarlar)
Gün boyu avlanırlar...

2)Bu hayvan en çok balı sever. İsmi de burdan gelir.Arı kovanlarına saldırır. Hem arıları döver hem balı yer.

3)Avları çölde yaşadığından genelde fare,akrep,yılan vs dir.

4)Afrikada yokedilemez olduğuna dair efsaneler vardır.

5)Dünyanın en korkusuz ve en yırtıcı hayvanı kabul edilir.
(Çok zehirli bir engereğin ağzından fareyi alıp bir sokumluk mesafede fareyi yerken engerek bakakalır.Fareden sonra engereğide tatlı niyetine götürür...)











manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sınırda Yaşayanlar>
  24.Eyl.2008 Çar 01:41:52
fiogf49gjkf0d

BUZ MARTISI
Barındığı dünya kadar beyaz olan bir buz martısı, ters dönmüş bir deniz buzuna konuyor. Araştırmalar bu kuşların sayıca azaldığını gösteriyor, ama bunun nedeni açık değil. "Bunun neden olduğunu bilmiyoruz," diyor biyolog Mark Mallory. "Ama iklim değişiminden etkilenen bir kuş varsa, o da herhalde buz martısıdır. Tüm yaşamını Kuzey Kutup Bölgesi nde geçiren tek deniz kuşu o."




GÖZCÜ FOK
Halkalı fok, yüzeye çıkmadan önce çevreyi kolaçan ediyor. Sinsice yaklaşan ayılar, fokları bu buzul çukurlarında avlıyor



YANSIMA
Görüntüsü buzlu suya yansıyan kutup ayısı sualtında ilerliyor. Uzmanlar, küresel ısınmanın içinde bulunduğumuz yüzyılda ayıların soylarının tükenmesine neden olacağından korkuyor




MAVİ CENNET
Deniz kuşu, Svalbard da (Norveç), bir buzdağı üzerinde süzülüyor. Buzdağları, buz tabakaları ve buzul parçaları kuşlar, foklar ve yaban hayatının diğer canlıları için yüzer vahalar oluşturuyor.




YARIKALICI MEKAN
Dişleriyle dikkat çeken bir deniz canavarı olan Atlantik morsu, Baffin Adası açıklarındaki çokyıllık -ya da yarıkalıcı- deniz buzu üzerine çömelmiş




AVLANMA ALANLARI
Dişi bir ayı ve yavrusu, bir buzadasının üzerinde havayı kokluyor. Yiyecek peşindeki ayılar geniş alanlarda geziniyor, sık sık bir buzdağından diğerine atlıyor. Radyo vericili tasma takılan ayılar 240 kilometreye ulaşan uzun mesafeleri yüzerken izlendi.




TEHDİT ALTINDA
Küresel ısınmaya bağlı olarak deniz buzunun çekilmesi, buz üstünde avlanan ve dolaşan ayılar için ciddi bir tehdit. Ayıların yok olmaya yüz tutmasından endişe duyan ABD Balıkçılık ve Yaban Hayatı İdaresi nin yetkilileri, ayıların, tehlike altındaki canlı türlerine ilişkin yasa kapsamına alınmasını önerdi. Bu kuruluş bünyesindeki Deniz Memelileri Yönetim Programı nın başındaki Rosa Meehan, "Kutup ayılarının içinde bulunduğu koşullar ile deniz buzunun çekilmesi arasında gerçekten açık bir ilişki var," diyor. "Ayılar buza muhtaç ve de buz eriyor."




SOĞUK ÖLÜM
Varlık gösterdikleri bazı yaşam alanlarında yok olan buzul alanlar, ayıları denizde daha uzun ve daha tehlikeli yolculuklara zorlamaya başladı bile. Buz üzerinde bir ayı ölüsü ender olarak görülür




EŞİKTE YAŞAM
Amfipodlar, deniz buzunun altındaki alglerle besleniyor. Amfipodlar dışında solucanlar, algler, başka kabuklular ve zooplanktonlar dahil birkaç yüz canlı türü daha buzun içinde ve çevresinde yaşamını sürdürür ve Kuzey Kutup Bölgesi besin ağının temelini oluşturur. Bu küçük yaratıkların yaşam alanlarındaki değişiklikler tüm ekosistemi etkileyebilir.




KIRILAN BESİN ZİNCİRİ
Grönland balinaları, amfipodlar gibi küçük canlılarla besleniyor. Giderek yok olan deniz buzu, amfipodların yaşam alanlarını daraltırken Grönland balinalarının besin kaynaklarını da azaltabilir.




TEHLİKE YENİDEN
Bedeninde olasılıkla keskin bir buz parçasının bıraktığı yara izini taşıyan bir Grönland balinası buz sınırında ilerliyor. 200 yıl kadar yaşayabilen Grönland balinaları, yeryüzünün en uzun ömürlü, en büyük hayvanları arasında. Nesilleri, avlanmanın sona ermesinden yaklaşık yüz yıl sonra bugün hâlâ tehlike altında.





DERİNLİKTEKİ HAYALETLER
Derinliklerde iki hayalet gibi beliriveren bir çift beluga balinası, morina avlarken bir yandan da tiz sesler çıkarıyor.




YERSİZ YURTSUZ
Dinlenmek ve ısınmak için buzun üzerinde olmaya gereksinim duyan bu halkalı fok gibi yavrular, sualtındakilere göre daha savunmasızlar. Bu yavru kaybolmuş bir halde denize ulaşabileceği bir yer bulabilme umudu ile emekliyordu. Fotoğrafçı, onu buz sınırına götürmekten kendini alamamış




BESLENME ZAMANI
Kutup martıları, buz üzerinde jet uçakları gibi süzülüyor. Bu gözüpek kuşlar kıyılardaki kayalıkların tepesine tünüyor, açık deniz alanlarında avlanıyor




AYI KORKUSU
Bu ayı, beş metre kadar ötede buzun üzerine çıktı, silkelendi ve sonra saldırıya geçti.





BELİRSİZ YOLCULUK
Bir diğer gün de, buzda gezinen bir ayı eriyen karda iz bıraktı.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Beyaz Aslan>
  24.Eyl.2008 Çar 01:36:53
fiogf49gjkf0d








manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Tilki Kurnaz Mıdır ?>
  24.Eyl.2008 Çar 01:30:59
fiogf49gjkf0d


Aile yaşantıları, uysallıkları, utangaç hareketleriyle tilkiler, yüzyıllardır insanların zihninde varolan şeytânî, kurnaz imaja taban tabana ters düşüyor.

“Kendisini akıllı zanneden kurnaz, kurnaz olduğu kadar cimri ve bencil olan tilki sinsice zavallı tavuğu yakaladı ve haince…” Haince kümeslerden tavuk kaçıran, zayıf ve güçsüz ama kurnazlığıyla her şeyi elde etmeye çalışan, hiçbir faydası olmayan hayvanlardır tilkiler… Daha ilk okumayı söktüğümüz yıllardan beri masallardan tilkilerin böyle şeytanî hayvanlar olduklarını öğrendik. Yüzyıllardır insanların zihnine yerleşmiş bu bilgiler, aslında masalcıların hayal gücünün ürettiği bir imajdan başka bir şey değildir. Çünkü tilkilerin yeryüzünün en uyumlu ve uysal hayvanlar olduğu artık bilimsel olarak kanıtlandı. Üstelik araştırmalara göre, tilkiler tabiatta insanlar tarafından en çok zulmedilen ve avlanan hayvanların başında geliyor.
Tavuk kümeslerine pek yanaşmazlar



Kuzey Yarımkürede Asya, Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya, kutuplara kadar çeşitli bölgelerde 21 çeşidi bulunan tilkilerin bilindiği gibi tek besin kaynağı tavuk kümesleri değildir. Ve büyük olasılıkla bir tavşanı yahut tavuğu hasta veya yaşlı olmadıkça yemezler. Zaten kümesten tavuk kaçırmak tilkilerin çok nadir yaptığı bir harekettir. Çünkü hem etçil hem otçul olan bu hayvanlar yemek konusunda çok fazla alternatife sahiptirler.
Yazın böcekler, meyveler, kemirgen hayvanlar, çekirgeler, tilkilerin besin listelerini oluştururken, kışın bu listeden meyveler ve böcekler çıkar yerine fareler, kuşlar, kaplumbağalar, yumurtalar ve ölü hayvan etleri eklenir. Çok hassas olan koku alma, görme ve işitme yetenekleriyle en kuytu yerlerdeki avlarını bile rahatlıkla yakalayabilirler. Yakınlarında bir fare yahut başka bir avlarının olduğunu hissettiklerinde anında üzerine atılır ve pençeleriyle kaparlar. Ayrıca kasabalara ve köylere yakın yerlerde yaşayan tilkiler, insanların attığı çöplerle de beslenebilirler.



Çiftçilere yardımcı oluyorlar
Böcekleri, çekirgeleri ve çiftliklerdeki ürünlere zarar veren diğer hayvanları yemeleriyle bir bakıma çiftçilere de yardımcı olurlar. Eskiden tilkileri gördükleri yerde öldüren çiftçiler bu özelliklerini keşfettikten sonra artık dokunmuyorlar. Hattâ çiftliklerinde tilki besleyen çiftçiler dahi bulunmakta. Fakat yine de hâlâ tilkilere düşman olan ve acımasızca öldüren çiftçiler de var. Ama çiftçiler ne kadar tilkilerin sayısını azaltmak için uğraşırlarsa uğraşsınlar, tilki sayısında çok fazla bir değişiklik olmaz. Çünkü tilki ölümleri arttıkça doğumlar da artar. Bu dengeli sistem sayesinde çiftçilerin yaptığı sadece gereksiz yere doğadan hayat çalmak ve vakit kaybı olmaktan başka bir anlam taşımaz.




Bir tilkinin ömrü yaklaşık oniki yıldır. Fakat genellikle altı yıla kadar yaşayabilen tilki sayısı etrafındaki düşmanları yüzünden çok azdır. Bu düşmanların başında, her yere üzerinden vızır vızır arabaların geçtiği otoyollar yapan, tarlalarını korumak için, güzel kürkünden faydalanmak için hattâ sırf spor olsun diye onları acımasızca öldüren insanoğlu gelir. İnsanlar dışında diğer düşmanları ise kurtlar, çakallar, vaşaklar, kartallardır. Bu doğal düşmanları onu çoğunlukla yiyecek yüzünden öldürürler. Fakat hiçbirinin tilkilere insanoğlu kadar zarar veremeyeceği kesindir.



Yuvalarını çok severler
Yeryüzünün en akıllı hayvanlarından biri olan tilkilerin yuvalarının şekli genellikle bulundukla yere göre değişir. Kasabalarda yaşayan tilkiler ağaç kovuklarında, çimenlik bölgelerde ve çalılıklarda yaşarlar. Vahşi hayattaki tilkilerin ise yaşamak için büyük alanlara ihtiyaçları vardır. Çünkü yemek bulmaları kasabadakiler kadar kolay değildir. 2-8 kilometre arasında değişen genişlikteki alanlara yuvalarını kurarlar. Kendilerine ait bölgelerini tespit ettikten sonra idrarlarıyla veya vücutlarından salgıladıkları bazı kokularla sınırlarını çizerler. Aynı yöntemi yiyecek ararken aradıkları yerleri işaretlemek için de kullanırlar. Bu yöntem sayesinde daha sonra aynı yere gelip yiyecek arayan tilkilere “kontrol edilmiştir” mesajı bırakılmaktadır.
Bir tilki yuvasının ortalama beş ayrı girişi bulunur. Bazı tilkiler yuvayı sadece bebekleri olacağı zaman kullanırlar, diğer zamanlarda açık alanda dinlenmeyi tercih ederler. Böylelikle avlarını ve düşmanlarını kolaylıkla fark edebilirler. Bu girişler tilkilerin tehlike anında kolayca yuvadan çıkmasını sağlar.



Dominant dişi tilkiler
Tilkiler, yuvalarını kurup yavruları olana kadar yalnız yaşarlar ve yalnız avlanırlar. Bu dönemde dişi tilkiler sosyal hayattaki yerlerini edinmek için diğer dişilerle bir yarışa girer. Yarışı kazanamayan dişiler genellikle ölürler veya sosyal hayatta bir yerleri olamadan yaşarlar. Yarışı kazanan tilki dominant dişi olur. Bölgedeki diğer dişiler arasında anne olabilecek tek tilki dominant dişidir. Erkek tilki eş aramaya başladığında çevresindeki bütün dişi tilkiler onun ilgisini çekmeye çalışır. Dominant dişi tilkinin ilgisini çekmeye çalışan diğer dişi tilkilere acımasızca saldırır ve kurallarını zorla kabul ettirir. Diğer dişiler ne kadar uğraşırsa uğraşsın eninde sonunda erkek tilki eş olarak dominant dişiyi seçer. Ve ömürlerinin sonuna kadar bu çift birlikte yaşarlar.



52 gün süren hamilelik döneminden sonra anne tilki ilk yavrularını genellikle mart ayında dünyaya getirir. Yaklaşık doksan gram ağırlığındaki yavrular ilk iki hafta boyunca kördürler ve her halleriyle anne-babanın yardımına muhtaçtırlar. Bu süre boyunca anne tilki yuvada yavrularla kalır, onları her türlü tehlikeden korumaya çalışır. Baba tilki ise dışarıda avlanarak, yavrulara süt verebilmesi için anneye yemek getirir. Bu düzen ekseriyetle baba tilkinin avlanırken ölmesiyle bozulur.



Yavru tilkilere pratik hayat dersleri
Yavrular altı hafta sonunda yuvanın dışına çıkmaya başlarlar. Bundan sonraki dönemde yavrular arasında geleneksel kavga başlar. Kavga sonucunda kim yenerse o aralarında en güçlü tilki olur. Bu haşin gelenek sonucunda zayıf olan tilkiler ölürler. Yavruların sosyal pozisyonları belli olduktan sonra, üç aylıkken anne-babaları avlanma konusunda pratik yapabilmeleri için yuvaya canlı fare getirir. Altı aylık olduklarında yavrular neredeyse yetişkin bir tilkinin boyutlarına erişirler. Ekim ayında yani yavrular 7-8 aylık olduklarında yuvadan ayrılırlar. Bazen dişi yavrular yuvada kalıp, bir dahaki üreme döneminde doğacak olan yavruların yetiştirilmesinde annelerine yardım ederler.



Yetişkin bir tilkinin burundan kuyruğunun ucuna kadar olan uzunluğu yaklaşık bir metredir ve en fazla beş kilo ağırlığındadır. Fakat kabarık tüyleri her zaman onu çok daha büyükmüş gibi gösterir. Kürk renkleri bulundukları bölgeye göre değişir. Meselâ kutuplarda yaşayan tilkiler beyaz renkte, Avrupa ve Asya’da yaşayan kızıl tilkiler ise siyah veya kahverengi kürke sahiptirler.



Yeryüzünün en uyumlu hayvanı
Tilkiler, sevimli görünüşleriyle, hızlı ve çevik hareketleriyle, mükemmel işitme yetenekleriyle ve daha birçok eşsiz özellikleriyle yeryüzünün en uyumlu ve en güzel hayvanlarından biridir. Aynı zamanda oldukça utangaç olan bu hayvanları, en güzel kalın kürklerini giyecekleri mart ayından mayıs ayına kadarki zamanda ormanlarda veya kırsal alanlarda seyredebilirsiniz. Çok kısa bir süre de olsa, sizi fark edene kadar yuvalarının önünde oynamalarını seyretmek oldukça zevkli olacaktır.




manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Çölün Gemileri>
  24.Eyl.2008 Çar 01:28:13
fiogf49gjkf0d


Kuma batmazlar. Günlerce su içmeden yürürler. Gözleri ve kulakları kumdan ayrıca korunmuştur. Bir defada 100 litreden fazla su içerek, uzun bir yolculuk için depolayabilirler.
Çöllerde yaşayacak, yol alacak ve iş görecek bir makine için insanlar nasıl bir tasarım yaparsa yapsın, üretecekleri hiçbir şey, bir deve kadar mükemmel olamayacaktır. Sıkıntılı çöl şartlarında yaşamaları için, develerin ayak tırnaklarından göz kapaklarına kadar her türlü ayrıntı mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır.
Sadece deve için değildir bu ayarlamalar; aynı zamanda çöl insanlarının da birçok ihtiyacı böylece karşılanır. Bir çöl insanı için devenin derisi ayakkabı, yünü çadır ve giysi, dışkısı soğuk günler için yakacak, eti ve sütü besin demektir. Tabii, çöllerin gemisi olarak da anılan develerin uzun çöl yollarındaki taşımacılık görevleri en başta gelir. Bir deve yaklaşık 250 kg yükü 45 kilometre boyunca hiçbir şey yemeden içmeden taşıyabilir. Ayrıca bir deve için 43 bin metre uzunluğundaki bir dağa çıkmak hiç de zor değildir.


En sağlıklı süt devenin
Çölün yakıcı sıcaklarında çöl insanlarına serinlik kaynağı olan deve sütü dünyanın en sağlıklı sütüdür. Bazı araştırmalar, deve sütünün şeker hastalarına ve ülserden yakınanlara iyi geldiğini göstermektedir. Deve sütünün diğer sütlere göre yağ oranı düşük; potasyum, demir ve C vitamini oranları yüksektir.
Binlerce yıldır insanoğluna hizmet eden develerin sayısı günümüzde yaklaşık 21 milyon olarak hesaplanıyor. Bunların 19 milyonunu Kuzey ve Batı Afrika’nın çöllerinde yaşayan tek hörgüçlü develer, 2 milyonunu ise Hindistan’da, İran’da ve Kuzey Çin’de yaşayan çift hörgüçlü develer oluşturur. Bütün develerin genel özellikleri birbirine benzemekle birlikte, yaşadıkları bölgelere göre küçük değişiklikler gösterirler. Meselâ, Orta Asya’nın dağlarında yaşayan çift hörgüçlü develerin derileri, tek hörgüçlülere nazaran daha kalındır. Saçları ise kış aylarında uzun yaz aylarında kısadır ve tek hörgüçlülerden daha koyu renktedir. Develer bu şekilde düzenlenmiş olmaları sayesinde -25 dereceden +50 dereceye kadarki sıcaklıklarda rahatça yaşayabilirler.



Hiç yemek ayırt etmezler
Develer genellikle sayısı altıdan yirmiye kadar uzanan gruplar halinde seyahat ederler. Her grubun başında yaşlı bir deve öncülük eder. Yaşlı deve, grubun yolculuk sırasındaki hızını sabitler ve adımların temposunu ayarlar. Bu ayarlama, develerin, kumda batmadan adım atmalarına imkân sağlar.
Develerin yemek zevkleri oldukça ilginçtir. Otçul hayvanlardır ve tercih ettikleri bitkiler dikenli, acı, tuzlu ve kurudur. Bununla birlikte, etrafta yeterli bitki bulunmadığı zamanlarda kemikler, diğer hayvanların derileri veya farklı et çeşitleri de develerin yemek listesine girer. Hattâ, çok ağır şartlarda sandal, çadır, halat dahi yiyebilirler. Develer bu geniş beslenme yelpazeleri sayesinde, bitkilerin az bulunduğu sert çöl ikliminde bile yaşayabilirler.
114 litreyi 10 dakikada içerler



Develerin hörgüçlerini su deposu olarak kullandıkları zannedilir. Halbuki devenin asıl su deposu karnıdır. Develer, suyu karnındaki özel kaslarla çevrilmiş küçük keselerde tutarlar. Su bulmanın imkânsız olduğu çölde develer uzun süre susuz yaşayabilirler. Su bulduklarında ise vücutlarının ihtiyacını karşılayabilmek için içebildikleri kadar içerler. Bir seferde içebildikleri su miktarı ise 114 litredir ve bu kadar suyu içmek sadece on dakikalarını alır. Ayrıca develer susuzluklarını acı veya tuzlu suyla da bastırabilme kabiliyetine sahiptirler. Hattâ kış aylarında sadece bitkilerle su ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Yine su israfından kaçınmak için dışkılarını hep katı şekilde atarlar.



Hörgüçler ise büyük miktarda yağ içerirler ve besin bulunmadığı zamanlarda develerin yiyecek ihtiyaçlarını giderirler. Develer bu özellikleri sayesinde hiçbir şey yemeden, içmeden bütün bir hafta boyu yolculuk edebilirler. Her hörgüç 36 kg yağ taşıyabilir. Hörgüçlerdeki yağ kullanıldıkça hörgüç küçülür ve yumuşar. Böylelikle hörgüçler devenin sağlığının, yiyecek ihtiyacının da bir göstergesi olurlar.



Şeffaf göz kapakları var
Develerin vücutları çöl şartlarıyla mükemmel bir uyum içindedir. Bacakları uzun yolculuklarda devenin bedenini çölün o dayanılmaz sıcaklığından korumak için kalın bir deriyle kaplıdır ve oldukça uzundur. Toynakları, çölde yürürken kuma saplanmamak için ayağın yüzeyini genişleten ve yürürken oluşacak sarsıntılardan bünyeyi koruyan tabanlarla kaplanmıştır. Yine aynı amaçla ayak parmaklarının arasında bir ağ bulunur. Boyunları çöldeki yüksek ağaçların yapraklarına uzanabilecek ve yüksek bacaklarının altındaki otlara eğilebilecek kadar uzundur. Gözleri, kum fırtınalarından korunmak için çift kapağa sahiptir. Bunlardan birisi, yürürken gözünün önünü görebilmesi için şeffaftır. Yine kum fırtınalarından korunmak için kulaklarını ve burun deliklerini özel kasları sayesinde kapatabilirler.



Bebek için her şey ayarlanır
Yavru develer genellikle kış mevsiminde dünyaya gelirler. Anne deve, 13 aylık gebelik evresinden sonra yavrusunu dünyaya getirir. Doğum zamanı öyle ayarlanmıştır ki, yavru, çölün taze otlarla kaplandığı ve birçok su kuyusunun bulunduğu bir dönemde gelir. Yavru yaklaşık 1,5 yıl boyunca annesinin sütüne muhtaçtır. Fakat su konusundaki iktisat bu konuda da kendini göstermiştir. Süt sadece yavruyu emzirme vakitlerinde gelir. Bebek deve beş yaşına kadarki hayatını annesinin yanında geçirir. Daha sonra ise diğer “çöl gemileri”nin arasına katılıp insanlara hizmet görevini yerine getirir.





manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Tavşanlar Piknikte>
  24.Eyl.2008 Çar 01:23:06
fiogf49gjkf0d


























manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Yas Tutan Hayvanlar>
  24.Eyl.2008 Çar 01:16:35
fiogf49gjkf0d

Ağıt...Kenya daki bu fil ailesi, ölen yavrunun etrafında toplanarak adeta ağıt yakarken, sırtlanların saldırısına karşı da önlem alıyor.



Hüzün...İmparator pengueni, ölen yavrusundan ayrılmak istemiyor.



Felaket...Leopar ölen yavrusunu kokluyor. Büyük kediler, ölülerine yas tutmakla tanınan hayvanlar arasında yer alıyor.



Tahammülü zor...Kutup ayısı, yavrusunun ölümüne inanamıyor.



Yetim... Tanzanya nın vahşi hayat parkında çekilen bu etkileyici kare, aslanların saldırıp öldürdüğü annesinin ardından bakakalan yavru zebarnın üzüntüsünü gösteriyor.


Ölümün acı yüzü kuşlar arasında da görülüyor...



Amerikan bufalosu, dondurucu soğukta yavrusunun cesedi yanında bekliyor



Yavrusunu kollarında kaybeden anne goril Gana nın acısı herkesin yüreğini sızlattı
<<1...100...200...300...400...500...588589590591592593594595596597598 599600601602603604605606607608...700...800...900...983>>