ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 28.Oca.2009 Çar 12:36:58 |
| fiogf49gjkf0d Zaman zaman anlardın..
Aşk özetini..
Zamanın içinde aşk olmasaydı böyle yanmazdın..
Böyle serzenmezdin..
Aşk özetinde seni..
Seni bulmazdım..
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar, ilk önceleri arkadaşlık olarak devam eder bu durum. Tabi ki zaman lazımdır birbirini tanımak için, gel zaman git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki suya aşık olmuştur. İlk kez aşık olan çiçek etrafa kokular saçar ‘sırf senin hatırın için ey su!’ diye.
Öyle zaman gelir ki artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlar, zanneder ki çiçeğe aşık oldum ama su da ilk defa aşık oluyordur. Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek ‘acaba su beni sevmiyor mu?’ diye düşünmeye başlar. Çünkü su pek ilgilenmez çiçekle. Halbuki çiçek alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz. Çiçek suya ‘seni seviyorum’ der, su ‘ben de seni seviyorum’ der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine suya ‘seni seviyorum’ der, su sabırla ‘ben de’ der. Çiçek sabırlıdır, bekler bekler bekler... Artık öyle bir duruma gelir ki , çiçek koku saçamaz artık etrafa. Ve son kez suya ‘seni seviyorum’ der, su da ona ‘söyledim ya ben de seni seviyorum’ der. Ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek, su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için dostuna. Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki ‘seni ben gerçekten seviyorum’. Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır ‘nedir sorun’ diye, doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Muayeneden sonra şöyle der doktor ‘hastanın durumu ümitsiz, artık elimizden bir şey gelmez’ su merak eder sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora ‘hastalığı nedir?’ diye. Doktor yukarıdan aşağıya bir bakar suya ve der ki ‘çiçeğin bir hastalığı yok dostum, bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için’ der ve anlar ki su artık sevgiliye sadece ‘seni seviyorum’ demek yetmemektedir...
Boğazıma geçirilmiş soğuk iplere..
Aldırış etmeden ölümüne sevdim o sıcak gülüşlerini..
Çünki sen yalnızlığa inat..
Bir ömür boyu beklenilecek sevdanın gözyaşlarıyla yıkanmış kelimeleriydin..
Her gece işgaline uğradığım yalnızlıklarda sevdim..
O Gözlerini..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 28.Oca.2009 Çar 16:30:44 |
| fiogf49gjkf0d Özlem kokar bu şehir,bu topraklar,özlem kokar sensiz,renksiz ve yorgun şafaklar.Seni arar birçare mahsun gözler hasret dolar,özlem kokar ıslak ıslak.
Çoktan uçmuş güvercin tahta masam devrilmiş..
Can dostum çomar uykuda..
Tatlı komşu ayşe teyze Emekli Salih öğretmen hepinize hepinize elveda..
Dostlar elveda..
Gözlerim kurşun gibi ağır ağır kapandı bu gece..
Elveda..
Dudaklarda kalan artık bir GÜLPEMBE..
Sen gülünce güller açar Gülpembe Bülbüller seni söyler biz dinlerdik Gülpembe Sen gelince bahar gelir Gülpembe Dereler seni çağlar sevinirdik Gülpembe
Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin inanamadık Gülpembe Bizim iller sessiz bizim iller sensiz olamadı Gülpembe Dudağımda son bir türkü Gülpembe Hala hep seni söyler seni çağırır Gülpembe
Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin inanamadık Gülpembe Bizim iller sessiz bizim iller sensiz olamadı Gülpembe Gözlerimde son bir bulut Gülpembe Hala hep seni arar seni bekler Gülpembe
Dudağımda son bir türkü Gülpembe Hala hep seni söyler seni çağırır Gülpembe
Sıradışı görünüşü,parmağındaki yüzükleri,uzun saçları,pırlanta gibi yüreği ile girdi hayatımıza..O çocukların sevgilisiydi..Onunla öğrendi çocuklar diş fırçalamayı,onunla sevdi çocuklar sevmediği yemekleri sevmeyi yemeyi..İsmi Barıştı,ama kendisi başlı başına bir barıştı..O öğretti insanca yaşamayı,kardeşliği,paylaşmayı..Gidilmedik yerlerdeki,gezilmedik topraklarda ki kardeşliği,insanlığı gösterdi bizlere..Çocuklar onunla adam oldular kısacası..Şarkılarında öyle düşündüren sözler gizliydiki,dinlerken hem eğlenir hem ders alırdık..Neler neler yoktu ki..Ahmet beyin ceketi dedi..İnsanlara nasiple,kısmeti öğretti..Adem oğlu kızgın fırın Havva kızı mercimek dedi,aşkın doğuşunu anlattı..Ali yazar veli bozar dedi hayatı yaşamayı anlattı..Dağlar dağlar dedi yürekleri dağlattı..Aşkı iki küçük kol düğmesiyle yaşattı..Evet kısa süren yaşamında dolu dolu hayatı yaşayan,arkasında bir ülkeyi değil,bir çok ülkeyi yasa boğan,yaşadığı yerle sevgisi sınırlı olmayıp,en uzak ülkeler tarafından sevilip,değer gören bir Barış Manço geçti bu topraklardan..Sevgiyle,huzurla rahmetle uyuman dileğiyle..Saygıyla anıyoruz seni güzel insan..
Hatırlarım bugün gibi sessiz geçen son geceyi Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi İki küçük kol düğmesi bütün bir aşk hikayesi İki düğme iki ayrı kolda bizim gibi ayrı yolda
Akşam olunca sustururum herkesi her her şeyi Gelir kol düğmelerimin birleşme saati Usul usul çıkarır koyarım kutuya yan yana Bitsin bu işkence kalsınlar bir arada
Heyhat sabah gün ışıldar yalnız gece buluşanlar Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi Bizim gibi bizim gibi ayrılırlar bizim gibi ayrılırlar..
Dün çoktan döndü buralarda Ve ben simsiyah bir gecenin koynunda yapayalnız bekliyorum Duyuyorum, görüyorum bir gün gelecek dönence biliyorum
Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor Biliyorum dönence Kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor Görüyorum dönence Çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefes Uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyor Duyuyorum,görüyorum,biliyorum
Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor dönence Kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor dönence çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefes uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyor dönence Duyuyorum biliyorum görüyorum dönence Dönence gün dönende dönence Bir gün gelecek dönence biliyorum....
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Oca.2009 Per 14:11:05 |
| fiogf49gjkf0d Unutmaya Beş kala gözlerini..
Ve sana dair ne varsa bitmeye yakın..
İşte o gün ben herşeyimi sende bıraktım..
Sırf aşkımı aldım yanıma..Onuda kaybettim..
Hükümsüzdür..!
Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim ben de. Senin kadar endişeli...
Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana Ama inandıramadım seni. Sen, sorgularken beni kafanda Ben, gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, Oysa sen hep susmanın koynunda.
Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku, Teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış ak kaşık değildim Ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza. O dünya ki bazen minicik bir odada Bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl da güzeldi... Zaten varsın diye her şey güzeldi ama Sen buna inanmadın. Ah bu sorular...
Yaşamak varken sevdayı delice, Niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben, aşk dedikçe sen, dur dedin. Ben, seninleyim dedikçe Sen, hayır dedin. Zaten az konuşan sen Olumsuz ne kadar sözcük varsa Bulup çıkardın ortaya. Bense hiç bir şey diyemedim.
Ne kadar zarar vermişim sana meğer. Nasıl değiştirmişim seni. Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem. Ama öyle oldu işte. Demek ki; gitmelerin zamanı şimdi.
Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı. Ne sevişmelerimiz kalır aklında, ne sevda sözlerimiz. Rahat değilim diyordun ya, rahat ol artık. Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan.
Biliyor musun bir tanem! Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma ki, bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım. Sanma ki, benden sakladığın gülüşleri yalancı yüzlerde ararım. Seni de götürürüm yüreğimde. Her zaman yokluğunu taşırım.
Bulup, bulup kaybettim seni bebeğim. Ne yazık ki, tozduman edemedim kuşkularını. Ne yazık ki, kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde. Kokladıkça; bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın.
Eyy gözlerinin rengi bütün ruhumu sarsan..
Kalbimde bugün açtı siyah renkli çiçekler..
Bir gün beni rüzgarlara kalbinle sorarsan.. Can verdi senin ruhuna çoktaan diyecekler..!
Taa kalbime giren gözlerinin şulelerinden..
Gel sevgili gel,sen bana bir semli kadeh sun..
Hiç titrememiş kalbimi titretti yerinden.Oynattı evet sendeki baş döndüren efsun..
Eyy Gözleri bir hançer gibi keskin güzel sevgili..
İster bana aşkın bütün kederini çektir..
İster beni öldürmek için sineme saplan..
Ve o ateş dolu kadehi getirde..Göklerden de,Yıldızlardan da ötede olan o Ay yüzlünün aşkıyla bir hoşça içelim..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Oca.2009 Per 14:51:10 |
| fiogf49gjkf0d Gül artık güle,incinmesin..
Deyin ki..Dikeni saklıdır..
Yüz çevirmesin şu dikenden,Desin ki sinede saklıdır..
Gülsün artık,garip bülbüle..
Deyin ki feryadı haklıdır..
Sunmuyorsa canı,razıyım..Desin ki sinede saklıdır..
Bülbülde feryadi şimdi anladim; Gül sende dediler seni özledim. Sabirla bekledim dertle inledim Bal sende dediler seni özledim.
Bahardir yanakta gül açar her an, Gülistana döner seninle mekân, Sormuşsun "Kim" diye "bana hep yanan?" Kul sende dediler seni özledim.
Başa gelir başa Hakk’ın yazdığı, Bahtiyar etnekte aşkla sezdiği, Mecnun’un bir sevda için gezdiği Çöl sende dediler seni özledim.
Kar yağdırır bazen bakışın bana, Yokluğun ızdırap inan ki cana, Derdimi dökmeye geldim ben sana Dil sende dediler seni özledim.
Mutluluk kaynağı alnımda yazı Seninle diniyor gönlümde sızı Cefaya - sefaya birlikte razı Hal sende dediler seni özledim.
Ressam Halil, gönlü tek sana bağlar Seninle sevinip coşarak çağlar Vuslatın önünde yükselse dağlar Yol sende dediler seni özledim.
Hergün geçtiği o yolda, sayısız güllerin bulunduğu bir de bahçe vardı bülbülün. Kiminle geçse o bahçenin yanından; yanındakiler güllerin büyüsüne
kapılıp, güllerin ne kadar güzel olduğundan bahsederdi. O ise aldırış etmeden "Alt tarafı gül işte" der geçerdi bahçenin yanından. Güllere bakmazdı bile. Sevmek istemezdi gülleri. Solardı çünkü güller, terkederdi bir süre sonra. Ha! Bir de dikenleri vardı güllerin. Batırırlardı dikenlerini sevenlerine hiç acımadan.
Bir gün geçiyorken bülbül yine o bahçenin yanından yalnız başına, gayri ihtiyari dönüp baktı herkesin hayran kaldığı güllere. Evet sayısız gül vardı o bahçede ve güzel bir ahenk oluşturmuşlardı. "Sana ne" dedi kendi kendine.
Sahip olamayacağı güzelliklerden uzak durmaya çalışırdı çünkü. Yüzünü çevirirken bülbül, gözüne bir gül takılıverdi. Onca gülün arasında duruyordu. Gözleri kilitlendi ona görür görmez, "Alt tarafı gül işte" diyemedi dili bu kez. Olduğu yerde durdu, bakakaldı. Korktuğu başına gelmişti. Elde edemeyeceklerinden uzak durması gerektiği aklına geliyor ama bunu kabullenemiyordu.
Neydi farklı olan? Ne vardı ki onda, bülbülü kendisine hayran bırakan? Benzese de hepsi birbirine, gözleri ve yüreği ile ayırabiliyordu onu diğerlerinden. Ama gözlerini ayıramıyordu bülbül, o gülden. O an "Kendine gel" dedi ve istemeye istemeye ayırdı gözlerini. Gözlerine hükmetmişti ama kalbine hükmedemiyordu. Anlam veremiyordu bir türlü. Onca gülün arasından seçtiyse onu bir sebebi olmalıydı. Aşk bu muydu?
Gün boyu onu düşündü. Gece uyutmadı hasreti. Bir daha görememe korkusu büyüdü içinde. Daha fazla duramazdı görmeliydi onu bir kez daha. Yine o bahçenin kenarında uzaktan uzağa seyretti gülünü ertesi gün doyasıya. Evet, onun gülüydü o artık. Bir başkasının olmasına tahammülü yoktu. Her gün
o bahçeye gidiyordu, geceleri ise gülünü hayal ediyordu. Güzel hayalleri güzel planları vardı gülü için. Bir gün sevdiğini söyleyecekti gülüne, gülü de onu sevecekti. Mutlu olacaklardı elbet beraber oldukları sürece. Zarar verebilecek herşeyden koruyordu gülünü. Küçücük vücudunun yettiğince
yardım ediyordu gülüne. Susuz kalmaması için bulutlara, gülünü ayakta tutması için toprağa şarkılar söylüyordu hergün. Bulutla toprak yardım ettiler güle ellerinden geldiğince. Onlar da hayrandı çünkü bülbülün sesine. Bülbülün elinden gelen buydu; yardım edebilecek herkese şarkılar söylüyordu gülü için.
Derken zaman geçti; onsuz olamıyordu artık bülbül, bir an olsun ayrı kalamıyordu. Hasret acısı, sabır taşından ağır gelmeye başlamıştı bülbülün küçük yüreğine. Uzaktan sevmek yetmiyordu artık. Sarılmalıydı ona, en güzel şarkıları söylemeliydi gülüne. Ama sevecek miydi gül onu. Sevgisine karşılık verecek miydi acaba. Çok sevse de, ortada bir gerçek vardı. Habersizdi gül bülbülden. Bülbül onu seviyor, her kötülükten koruyor, hatta yardım etmeleri için hergün, o güzel sesiyle dostlarına şarkılar söylüyordu. Ancak güllerin en güzeli bundan haberdar değildi henüz.
Tüm cesaretini toplayıp bir gün, gülünün yanına gitti sonunda bülbül. "Ona bu denli yakın olmak... Ne güzel bir duygu..." diye düşündü. Hayallerinden biri gerçek olmuştu. Tüm hayallerini gerçekleştirmek için ise artık konuşmalıydı onunla. Ve sözlerine başladı o güzel sesiyle. Aşkını itiraf etti en güzel kelimelerle. Sesi o kadar güzeldi ki, güllerin en güzeli kayıtsız kalamadı bülbülün aşkına. İlk kıvılcımın çakmasına sebep olmuştu bülbülün sesi. İlk kıvılcımdan sonra, bülbülün o büyük aşkı, sonsuza dek sürecek sevgisi, gülün de onu ölesiye sevmesini sağladı. Her gün buluşuyorlardı. Bülbül gece gündüz, zamanının tümünü gülüyle geçirmeye başlamıştı. İşte hayalleri gerçek olmuştu sonunda bülbülün. Bu durum bülbülün sesine hayran dostlarını üzmeye başlamıştı. Artık onlara şarkı söylemiyordu bülbül. Ve bu durum kızdırdı bulut ile toprağı. Bize değer vermeyene biz hiç vermeyiz dediler. Kestiler güle yardımı. Suyunu kesti bulut, desteğini çekti toprak gülden.
Bülbül ise habersizdi tüm olanlardan. Farkında değildi dostlarının kendisine yüz çevirdiklerinden. Onun gözü gülünden başkasını görmüyordu. O kadar kördü ki artık, gülünün ihtiyacları olduğunu bile göremez olmuştu. Unutmuştu güllerin ömrünün kısa olduğunu. Unutmuştu, gülünün bu kadar uzun yaşamasının bulut ve toprağın sayesinde olduğunu. Günler geçtikçe gül solmaya başladı. Bülbül anlam veremiyordu olanlara bir türlü. Gülü gözlerinin önünde soluyordu ve elinden birşey gelmiyordu. Unutmuştu güllerin solduğunu. Bu acıya hazırlamamıştı kendisini. Gülleri sevmemesinin nedenini unutmuştu. Aşkın gücü bunu unutmasını sağlamıştı.
Kısa süre sonra soldu gül. Bülbül gözü yaşlı, doyasıya sarıldı gülüne son bir kez sıkı sıkı. Ancak unutmuştu... Dikenleri vardı güllerin. Daha önceden gülleri sevmemesine neden olan dikenleri unutmuştu. Batıyordu bülbülün minik vücuduna gülünün dikenleri. Ama o aldırış etmiyordu bile. Küçücük vücudundan sızan kanların ne önemi vardı ki artık sevdiği yanında yokken. Ölüm korkutmuyordu onu. Hatta ölmek istiyordu. Etrafındakilerin yardım etmesine izin vermedi. Gülünün toprağa serilmiş cansız vücudunun yanına uzandı bülbül ve yavaş yavaş kapandı gözleri. Hayatta karşısına çıkan güzellikleri ve aşkı yaşarken, bazı şeylerin ihmale gelmeyeceğini, sadece sevginin yetmediğini, özverinin de gerekli olduğunu anlamıştı artık bülbül son nefesini verirken. Ve her ne kadar bedelini hayatıyla ödeyecek olsada en ufak bir pişmanlık dahi duymuyordu bülbül. Bu aşk ona; sevgiliyi iyisiyle, kötüsüyle sevmesi gerektiğini öğretmişti. Dikene rağmen sevip kucaklamıştı gülünü. İşte o günden sonra bülbül ile gülün aşkı dilden dile dolaşır oldu. Bu aşk ile gülün güzelliği bülbülün sesi efsaneleşti ve geriye iki cansız küçük beden ile insanların alması için birkaç ders bıraktı.
Ellerim uzanırken sonsuz boşluğa,tutarda ellerini yeniden..
Bir hüzzam şarkı boşanır kalbimin en derin yerinden..
Sen Eyy cefada önder Aşk ta sertacım olan garip Bülbül..
Revamıdır söyle bir gül için cektiğim bunca ah derinden..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Oca.2009 Cum 15:22:17 |
| fiogf49gjkf0d Seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü..
Bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin..!
Sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü..Yemyeşil bir adaktı,bir murattı gözlerin..
Acılar uzaklarda,mutluluklarsa yakın..
Bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın..
Gözlerime sevgiyle bakarken,bana aşkın ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin..
İçimde tek sen vardın düşüncemde sen..
Birbirimizden uzak yaşadığımız o en güzel yıllarımızı elemle düşünürken..
Hem Ağlattı Sessizce,Hem Ağladı Gözlerin..
İnsan, güle benzer; gülse insana!..
İnsanların çoğu, diken doludur; Isparta gülü gibi... İnsanların çoğu, az katmerlidir; Isparta gülü gibi... İnsanların çoğu, pembe çiçeklidir; Isparta gülü gibi... İnsan, güle benzer yani; Gülün insana benzediği kadar!
İnsana benzeyen Isparta gülleri gülümserken bahçelerde; birer, onar, yüzer, biner toplanır yaprakları... Binlerce yaprağı bile bir kilo gelmez çiçeklerin... Ama gereken; binlerce kilo gül yaprağıdır... Bunun için toplanır ve toplanır ve toplanır taze çiçekler...
Sonunda büyük imtihan başlar: Kaynayan suyun buharı... Tam dört ton... Yani dört bin tane bir kilo gül yaprağı, buharda damıtılır; bir kilo gülyağı için... Dikeni bol gülün yaprağı damıtılınca, 4 binde bir oranında gül esansı kalır da geriye; ...acaba insandan kalacak olan, nedir?..
İşte, aşk; budur! ..... Aşk; sen değilsin, senin kokundur! Sen aşk değilsin, aşk; içinde var olandır... Senden arta kalandır... Damıtılacağın gün, açığa çıkacak olandır!..
Aşk nedir, biliyor musun?.. Aşk; uzun yolculuklara benzeyen bir bekleyiş, hücrelerde beklemeye benzeyen bir yolculuktur... Aşk elle tutulmaz; kalpte tutulur...
Gülyağı... Yani şu soluk sarı renkli, gül kokulu, keskin lezzetli nesne... Biliyor musun; işte bu gül esansı, uçucudur! Açık bırakamazsın; herkese koklatamazsın!.. ..... Gülün esansı kadar azdır insanın içindeki aşk; Ya da insanın içindeki aşk; gül esansı kadar çoğalıcı ve kıymetlidir...
Sen, ne aşksın; ne aşk senin kokundur... Sen, eğer damıtıldığında; gül kokusu çıkacaksa kalbinden, mübarek olsun!
İnsan güle benzer, güleee... Gülse, insana! Aşk ise; başkadır. Görünenlerden başkadır. Ne anlatılır, ne anlaşılır!..
Seni her özlediğimde sevgilim..
Gökyüzüne bakıyorum..
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünki..
Seni her özlediğimde birtanem..
Denizlere bakıyorum..
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünki..
Seni her özlediğimde birtanem..
Kuşlara bakıyorum..
O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünki..
Ve aşkım seni her özlediğimde..
Adında isyan ediyorum..
Seni özlemek istemiyorum ben,seni yaşamak istiyorum..
Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum,Ve seni sende görmek sadece..
| |
MoonRight
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Oca.2009 Cmt 00:06:08 |
| fiogf49gjkf0d HArika şeyLer bunLar emeğine sağlık... | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Oca.2009 Cmt 00:44:24 |
| fiogf49gjkf0d
Uzun uzun yıllar evveldi.... Uzak sahillerin, nemi yaprağı üzerinde, yemyeşil ormanlarında güzeller güzeli bir kız yaşarmış....... Adı yokmuş.. Bir isme de, ihtiyacı yokmuş zaten. Duyamaz ve konuşamazmış, O...... Tüm gün topladığı deniz kabuklarıyla uğraşırmış sadece..... Her sabah uyandığında, “acaba bugün, hangi deniz kabukları bulma şansına sahibim” diye merak duyarmış..... Kime sorsanız, tüm deniz kabuklarının birbirine benzediği o uzun sahillerde, o aylardır yıllardır hep mutlu ve her günü ayrı bir umut ve güzellik içinde, heyecanla yaşamaktaymış..... Çünkü O zamanın, sevenler için sonsuz olduğuna inanırmış...... Çünkü O, zamanın, sevinenler için kısa üzülenler için çok uzun, korkanlar için çok hızlı , bekleyenler içinse çok yavaş olduğunu, bilirmiş...... O, sonsuzu seçen, seven , ama çok seven bir yüreğe sahipmiş...... Topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile, yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş...... O, deniz kabuklarında, kulaklarıyla duyamadığı, bilinmez nice sesleri dinlemekteymiş aslında...... Yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice hikayelerini anlatır durularmış...... Dünya, onun yüreğinde atarmış... Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene...... O, dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış......
Bazen işittiklerimiz, yeter sanırız...bildiklerimiz gerçek sanırız....... Ve bunlar mutlu etmez bizi..... Çünkü mutluluk; duyamadıklarımızda, gidemediklerimizde, fark edemediklerimizdedir.... Oysa, görebildiklerimizden, daha fazlasıdır gerçekler........ Günlük döngüler içinde, Sevdiklerimizle ve kendimizle paylaşabileceğimiz şeylerden uzak kalarak yaşıyoruz hayatlarımızı maalesef..... Hayat bu olmamalı.. Işler hiç bir zaman durulmayacaktır ki, hep yoğun, hep çok olacaktır...... Ama sular bile durulur. Durulur ve durulanır o zaman su; sedeflenir, sakinliğin, dinginliğin tatlı huzuru , derinliği aks olur kumsallarda..... Bu hayattır işte.. Hayat oradadır... Dinlerken, beklerken, izlerken, durulanırken.. Hayat orada yaşanır gerçel anlamda.. Oysa bizler mekanik ve elektronik bir dünyaya hapis vaziyette şuursuz yaşıyoruz, “hayat, bu” diye..... Yaşamımızı, hayata ve kendimize endeksleyebilmeliyiz... Gerçekle, doğru arasındaki farkı görebilmeliyiz...... Hepimiz .... Gerçekten mutlu olmak, sadece yüreğin işidir... Yüreklerimize fırsat vermeliyiz..... Her yeni güne başlarken, hangi deniz kabuğuna dokunarak, bilinmedik hangi yaşama katılacağımız şansına gülümseyerek, umutla uyanmalıyız...... Var olmanın güzelliği bu olsa gerek... Acaba, bugüne kadar, yüreğinizde kaç deniz kabuğu biriktirmişsinizdir ? Sen..., bugün hangi deniz kabuğunu dinledin, ve bugün kaç deniz kabuğu topladın? Insanın yüreği, belki de, deniz kabuklarından örülü olmalı. Her yürek, bir kumsal olmalı belki de...... Kumsal gibi sonsuz olmalı..... Kum tanelerinin kristallerinde, nice deniz çiçekleri, sedefleri açtırmalı her gün için.. Ve, her mevsimde ebruli olmalı o kumsal, her koşulda kumsalda olmalı varlığımız. Mesela, yazı, kumsal mevsimi biliriz sadece. Fakat, kışın da, oradayızdır.. Insanlar nedense, kumsalları, sadece yazın fark ederler...... Ne talihsizlik.! Tıpkı, yüreklerimizi de, aynı talihsizliklerle fark edemediğimiz gibi Belki de, maviyi görmek değildir önemli olan.. Belki, bakışlarımız gökyüzüne yöneldiğinde, Önce, uçurtmayı görebilmeli gözlerimiz.. Önce uçurtmayı görebilirsek, mavileri de yakalarız zaten...... Uçurtma, mavidedir nihayetinde.... Eğer her gün, yeni bir var olma çiçeği açıyorsa gözlerimizde ve Yüreğimizin ebruli kumsallarından, yepyeni deniz kabukları, sedefler toplayabiliyorsak, Yokluk yok demektir, değil mi?
VE, her sabah ya da akşam üstleri, Sulanmalı mutlak o var oluş çiçeklerimiz....... Güne ya da akşama başlarken Yürek su ister......Çiy ister... Şebnem ister...... Insanın en yalnız olduğu zaman dilimlerdir, sabahın eri ve akşamüstleri....... Insanın en çok kendi olduğu, kendinde ve kendiyle olduğu vakitlerdir onlar. Doğrularımızdan, gerçeğe yönelik yolculuğun başladığı vakitlerdir. Sonsuza uzanan, uzanması gereken yürekler yollarını çiçeklendirme ve deniz kabuklarını sevgilendirme vakitleridir. Doğrularınıza sahip çıkın. Kendinizi yakalayın. Sonsuzluğu, kendinizden esirgemeyin. Bakın, dinleyin, dokunun, deniz kabuklarının size söyleyecekleri var.. Yüreğinizin, ebruli kumsalından ayrılmayın...
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Oca.2009 Cmt 12:48:57 |
| fiogf49gjkf0d Hem gözümün içinde..
Hemde dışında bulunan,bir ay yüzlü güzel görüyorum..
Onun güzelliğini ne bir göz görmüştür..Nede bir kulak duymuştur..
Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin..
Yıldızların en parlak olduğu zamansın..
Denizlerim senin kıyılarında sakin..
Bırak ellerimi avuçlarında kalsın..
Yasaklı bir meleğim ben...Yasak yanlarım kırıyor kanatlarımı...Uçmak istiyorum sana. Kanatlarım umutlarım benim. Yolculuğum sana, aşka. Kanıyorum. Sağaltmaya çalışıyorum yaralarımı gözlerinden içtiğim duygu şurubuyla...Olmuyor aşkım. Yasaklıyım ben. Dudaklarım uzansa da şifaya, yasaklar dikiliyor karşıma...Öpüştüğüm hayalinle kalıyorum başbaşa...Kanat çırpamam ben özgürlüğe, bir halkayla bağlanmışım kurallara...Üç oda bir salon ahlak anlayışlarıyla çevrili koca bir boşluk benim dünyam...Kırık benim kanatlarım. . .
Hayallerim bile çevrili tel örgülerle. Çırpınıyorum boğulduğum çaresizlik denizinde. Sanki bir kulaç atsam, atabilsem, kurtuluşum olacak. Sesine sarılıyorum, “gel” diyen sesine...Dokunamıyorum sözcüklerine. Bir yakalayabilsem gözyaşlarını, kağıttan bir kayık yapıp ulaşacağım gözlerine... Yakamozlar dost zannediyorum hayallerime. Ay kaçıp gidiyor ışıklarını çalarak denizimden. . .
Aşk sihirli bir elbise...İki kişinin bir olup içine girebileceği. Özel bir kumaş, özel bir kesim. İkimiz tam geliyoruz o elbisenin içine. Senin üzerine tam oturdu ama ben deneyemem tekrar. Öncem var benim. Geçmişim...Senden önce bir kez daha giydim o elbiseyi...Şimdi dar geliyor, sığamıyorum bir zamanlar tutkuyla girdiğim elbiseme...Ne yazık ki çıkamıyorum içinden. Biliyorum bir yerde, senin yüreğinle kapladığın o yumuşacık yerde olmalıyım. Ben o kumaşa aitim. Ama olmuyor. Yasaklıyım. . .
Kaçamak saatlerim var ancak sana adayabildiğim...Akreple yelkovan “senli” saatlerde dost bana. Bazen düşünüyorum da yalnızca o bir saati yaşayabilmek için yaşıyorum onlarca saati. Beni ayakta tutan o yasaklarla çevrili zaman dilimi...Nefes alabildiğim, hissedebildiğim...Rüyaların dokunulabilir olduğu zamanlar. . .
Geride seni, geride beni yasaklı melek yapanı bıraktığım zamanlar adımlarım şaşırıyor. Çarpıyorum beceriksizce sağa sola. Yalpalaya yalpalaya...İleri atılan adımlarım aslında geriye gidiyor. Ve bunu benden başka kimse bilmiyor...Sen bile. Paramparça olup tastamam görünebilmeyi başarıyorum.Bölünüp binlerce acıya, bütünmüş gibi dimdik ayakta durabiliyorum...Sessizliğim en deli haykırışım. Kendimle konuşup ucu sivri dikenlerimi kendime batırıyorum. Bendeki sensizliği anlatmak, sendeki bensizliği anlamak kadar güç. . .
Sen benim eksiğim, eksik yanımsın...Yarım kalmışlığımsın. Bazen kocaman bir gülümseme izin ister yayılmak için yüzümde, veririm o izni ve beklerim. Eksik kalır gülümseyişim. Onu tamam kılacak ruh eşim yoktur. Kaçamak saatlerde beklemektedir beni...Gözlerimin inci taneleri izin istemez, onlar bir parçasıdır yüzümün. Ne çare onlar da hep yarım...Uzanıp onları dokunuşuyla anlamlı kılacak parmaklarını bekler tamamlanmak için...Kaçamak saatleri bekler tıpkı gülüşlerim gibi. . .
Geride bırakamadığım, yarınıma katamadığımsın. Kazanamadığım, yenilgileri zafer, zaferleri yenilgi kılan savaşımsın...Sen yasaklı kadınım, yasaklarınla anlamlı öbür yanımsın. . Sen canımsın. . .
Duman duman yine düştün aklıma..
Seni etrafımda burda aradım..
Sendin ortak olan gizlim saklıma..
Seni içimdeki sırda aradım..
Düştüm sokaklara deli divane..
İzini yağan şu karda aradım..
Ne mekan bıraktı ne de bir hane..
Seni meyhanede,barda aradım..
Bu şehir dar geldi köpürdüm taştım..
Seni otobüste,garda aradım..
Adım adım,diyar diyar dolaştım..
Çayırda,bayırda,kırda aradım..
Hatırladım o veda törenini..
Nerde bıraktıysan orda aradım..
Bulamadım,bulamadım saçının bir telini..
Senden ayrılması zorda aradım..
Mecalim yok hal kalmadı dizimde..
Bilseydin ne halde darda aradım..
Hiç bir şeyin değeri yok gözümde..
Sana İhtiyacım Varda Aradım..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Oca.2009 Cmt 23:13:20 |
| fiogf49gjkf0d Neler yaşadım şu kısa Hayatımda..
Sen benim tek hatıramsın..
Hiç bir zaman doymadım sana doyamam..Bin yıl daha yaşasamda..
Günlerden SEN..
Aylardan SEN..
Yıllar Zaten SENSİN..
Gece, ışıl ışıldı gökyüzü. Önce her yıldıza senin adını verdim, yetmedi. Hiç biri senin gözlerin gibi değildi. Ben yalnız senin gözlerini yıldız bildim. Herkes altında sarhoş olacağı yıldızı ararken, ben senin gözlerinde bitirdim içki kadehlerini. Her şey siyah beyazken, ben mavi bir düşte gizlendim Konuk oldum uykularına, gördüğün her rüyanın içindeydim...
Gördüğün denizmiydi ben o denizin martısıydım.Bir ormanda mı yürüyordun, en ulu ağacıydım. Sen bir dağın tepesinde görürken kendini , ben doruklarında beyazlığıydım. Sonsuz hasret ateşiydim ben her gece kapında yanan. Sen bile söndüremezsin beni. Çünkü hasretin sen varken bile dinmeyenindendi. Kolaydı sevmeler ben imkansızı seçdim. Ne kadar yakınsam o kadar uzaktın bana. Elimi uzatsam tutabilirdim ama bir o kadarda ulaşılmazdın. Kaçanlardan değildim ben, kaçmadım...
Ne zaman vazgeçmeye kalsam yüreğim o kocaman haliyle dikildi karşıma. Ben yüreğimin sesini dinledim. Ve yüreğim aslında sendin. Her sözcüğü denedim aslında seni anlatmak için. Her sözcüğün üzerinde durup bin kere düşündüm. Ya onlar anlatamadı seni ya sen onlara yetmedin. Sözcükler yetmedi ya, renklere sarıldım bende. Bir tek mavi anlattı seni. Maviye yakışan yalnız sendin. Ne kendimi sakladım ne de sözlerimi. Duygularım içtendi. Seni kendimi seve rgibi sevdim. Tutkuyla bağlıydım sana ama sevdam senin tutsağın değildi. Ben özgürlüğüme düşkündüm ve özgürlüğümde sendin...
Dinle ey yar, sana bağımlı olmadan büyüttüm ben bu sevdayı içimde. Sen olsanda büyümeye devam edecek olmasanda. Sevmişim bir kere seni kurtuluşun yok sevgimden. Seni özlemeyi en çok ben bilirim. Hiç yakınmadım seni özlemekten. Üsteklik kavuşamama ihtimali işlenmemiş soğuk bir taş gibi önümde dikilip dururken. Sana dokunamamak yüreğimi böyle acıtırken. Bil ki ben yüreğimi kanatan bu acıya inat dokunmadan tenine saatlerçe sevişebilirim.....
Ne soylersen onu yapiyorum elimde değil verdiğin güle dokunmamak gözlerin neredeyse bedenim orada orada olusuyor yeniden ruzgarlarin eğilip kulağıma fisildadiklari oluyor soylediklerin dilim tutuluyor sanki buruk bir yemiş tatmişcasina sessiz bir başina yok olarak yeniden yaşiyorum yaninda hicliğin tadina bakiyorum varligini biraz biraz duydukca bedenim bedenine kapaniyor yavasca sirtinda buyuk sirmali bir harmaniyle karşiliyorsun beni
bir bulut gelir hani kanatlari yağmur rengidir uzun yol yorgunudur sonra başka türlü bir yüzdür gökyüzü onu yaşiyorum yaninda kiş sabahinin açmış tum çiçekleri elinde elimde degil senin yaninda irmaklarin sesini dinlememek birden bire allak bullak oluyorum gelişinle kollarımdan uc veren zeytin dallari ipek bir sedire yatiriyorum duygularimi seni ey yagmur kackini sabah yeli tadi sen güneşin ışıkdamlası ayısığı dansi sen geceyarisi beyazi kasirgada deniz denli tutkunu oldugum sen yemişlerin zehir tadi evrenim tuzum dağyelim yaşamim ve yanıbaşımda soluk alip veren deniz gibi sen.
Nasıl ayrılacağız biz seninle..Ömrüm Bin Yıl olsada doyamam sana..
Ellerim ellerinde olsun daima..
Beni sen uğurla son yolculuğuma..
En kırmızısından bir Karanfil olsun..
Aç perdeleri kalbim ışıkla dolsun..
Gözlerim gözlerinin içinde kalsın..
LÜTFEN..
Söyle karanlığa..Söyle şarkımızı..Ben hiç kıyamam Gözyaşlarına..
MELEKLER AĞLARMI HİÇ BEBEĞİM..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Şub.2009 Pzr 12:09:25 |
| fiogf49gjkf0d Üşüyorum..
İçimdeki hasret bile ısıtmıyor beni..
Demek ki bu kadar hasrette yetmiyor..!
Ne ısıtmaya..Ne kavuşmaya..
Ben hiç Ferhat olmadım oysa sana..
Ve delemediğim dağlar alaylı tebessümle üşütüyor sessiz ve soluk bedenimi..
Ömrün 9 yılı onu sevmekle geçti diyorum bende dağlara..
Ve henüz Yirmibeşindeyim..
Bu karanlık bitse artık,Bir ay doğsa..Bir deli rüzgar çıksa;alıp götürse..
Yılların içimde bıraktıklarını..
(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir; sesi ses, sessizliği sensizlik bilir.)
Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin ellerinden tut! Çok ağrımış kendinin, siyah ve ayaz kendinin. Hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver...
Bak, Palandöken dağlarında karlar erimiş, teknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş; dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Bir gül ver söküldüğüm günler için -ve önce kendinin ellerinden tut.-
Kendimin ellerinden tutunca, içimden nehirler gibi akmak geliyor; yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor. Geberesiye içip salaş meyhanelerde, buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor.
Tutunca kendimin ellerinden, pusulasız gemilerde yatmak; yaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda sabaha dek kıpırtısız susmak geliyor.
Sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden, ömrümün içinden akmak geliyor...
(Sessizlik sensizliği ezbere bilir; sensizlik her şeyi bilir...)
Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin ellerinden tut; sonra bana aşkı öğretmeyen kendimin ellerinden...
Bak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş, günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş; dağlar için, sular için bana bir gül ver. Avuttuğum düşler için bana bir gül. Bir gül pusulasız gemiler, sökülmüş günler için...
(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım; sen kendinin ellerinden tut ve kendine benim için bir gül ver.)
Kendine bir gül(ü) ver...
Yılmaz Odabaşı..
Eyy Sevgili..
Radyoda yanık bir sevda türküsü..Yüreğime yüreğime vuruyor..
Seni getiriyor uykulardan..
Kahve içiyorum sevgili..
Bir ağrı gibi saplanıyorsun sol yanıma..
Aynalarda bakışını arıyorum sevgili..
Simeranyayı düşünüyorum..
Karkent düşleri görüyorum kimsesiz odamda..
Üşüyorum Sevgili..Sen yoksun..
| |
| |