ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Ara.2008 Pzt 14:11:21 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Yağmurun Altında
Yirminci yüzyılı yaşadım Ertelenmiş bir yüzyıldı bu Yıkık bir sur yazgımızın uydusu Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte Bırakmaz günün adını koyalım.
Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz Herkes içindi ve kimse içindi Okunmamış bir yazı, umudu doyuran, Duaları düşünmek neye yarar Kurgular tutuşturdu bacalardan.
Yirminci yüzyılı taşıdım Tedirginliğimizin zorbalığıdır sanrılar Ve tohumun beklenmedik gürültüsüyle Çıplak su gibi yinelenir zaman Gökyüzünde usumuzun dirliği
Aklın başarısızlığa uğradığı içtenlik Bir şive gibidir insan, ey öldürülmüş insan Bilinmeyen bir hayvana özgü bir ses gibi Sabırsız testi, hep dolar gibi olan Her şeyin sese dönüşeceği bilinemez ki!
Yiminci yüzyılı yaşadım Parlak suyunda boğulmuş sahipsiz İnsan yeryüzünde durur, bulutlar Bulutlar düşümüzde doludizgin Soylu bir çılgınlıktı gündemimiz.
Ellerinde oyuk gözlü idoller Yüreğimin yalanını besler üç güzel Bir dağın tepesinde buldum üç güzeli Ama ses yok, sessizlik yok, önce erte yok.
Yirminci yüzyılı taşıdım Golgota ya dirilemem ki, Taşlar arasında yabanıl erinç Ölümü diriltiyorduk hep Yaşam tabular arasında bir esinti.
Mevsimler kurgularla oyaladı bizi Tarlaya bırakılmış bir at gibi Bağlı, yalnız ve özgür, Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi.
Yirminci yüzyılı yaşadım Dingin karştlıkların adını bulmalı Sel gibi kuruyor yaşlılık, gençlik Sanki melekleri gördük uzun saçları Tanrının unutkan kuzgunu idik.
Nasıl unuturum ey doğa Bana bir diyeceğin vardı, kalakaldım, Vaktim yetmedi, ölüm kalım, Bütün yüzyılları yaşadım Vaktim yetmedi anlamaya.
Yirminci yüzyılı taşıdım Atalardan kalma huysuzluk Kuşku, yeryüzü deliliği, Kıralımız doğuştan yarım Ama tanrımız Ara Ara idi.
Yaşayamadım yirminci yüzyılı Kim yaşadı ki kendi yüzyılını Akarsuyun dilinden sezenimiz yok Orpheus tan sonra ben geldim Giz dönüp baktığımız yerde kaldı.
Görüp de bilenimiz yok.
Ah acımasızdır uykusuz soru Delice zeytin yerdi atamız Homeros Biz yemezdik, aşılı zeytindi bizimki Suskun arpa, uyur uyanık harlı toprak Ama yüzyılımız hamdı, delice idi.
Yirminci yüzyılı yaşadık O çağa bu çağa gömüldük Bir şey var, susar, bakar durur Ölümün soluduğu denizle varolan Gökyüzünden başka çağ yoktur.
Oysa ne cok gecmis var, ne cok zaman Ne cok gelecek, ne az zaman Benzerlikle karşılaştık, susalım, Kapalı bir avuçtur sözcük Neden açıp da sormak ister insan?
Sorup da dönenimiz yok.
Hiçbir yüzyılı yaşamadım
Tüy kuşun ruhudur, ses teni Hep anlar gibi oldum duvara vuran güneşi Nesne ve bilinç birdir, çağ atlattı beni Bir hoş bilmece içinde yaşadım.
dingin ol ruhum, belki uzaklarda Bir yerde nicedir ilk dizeleri Yaratılıyor acıklı destanımızın Çağlar sonra hayranlıkla okunmak için Belki benzer umursamazlığımız kahramanlığa.
Kalk dostum ormana gidelim Geyik sesleri içine çökelim Yeniden doğuş, kıvanç, uyum Kurgular bir yana, biz bir yana İlk kez düşünmeden görelim
Martılar gibi yağmurun altında
Melih Cevdet ANDAY
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Ara.2008 Pzt 21:46:32 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Oraya gitme demedim mi sana? Seni yalnız ben tanırım demedim mi? Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?
Bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma Demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl. Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
Ben bir denizim demedim mi sana. Sen bir balıksın demedim mi, Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın. Senin duru denizin benim demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim, Senin kolun kanadın benim, demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin, Demedim mi tövbeni bozarlar senin.
Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi? Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
Ben bir denizim demedim mi sana. Sen bir balıksın demedim mi, Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın. Senin duru denizin benim demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim, Denin kolun kanadın benim, demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin, Demedim mi tövbeni bozarlar senin.
Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
Mevlana
Dosta dostun zahmeti ağır gelirmi..
Zahmet..İçtir ruhtur..Dostluksa onun derisine benzer..
Dostluk nişanesi,beladan,afetlerden,mihnetlerden hoşlanmak değilmidir..
Dost altın gibidir,belada ateşe benzer..
Halis altın,ateş içinde saf bir hale gelir..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Ara.2008 Pzt 22:36:34 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d AĞLAMAKTAN KORKMA GÖZÜM..
Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tevbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Madem ki gözyaşı bir kutlu demdir, elbette bir erdemdir.
Bir gözyaşı, bir cevherdir ateşten kaynayan ve alev gibi yanan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateş düşünün, dumanı âh ile çıkar da külleri göz yaşına karışır ya…Hayat bir mum alegorisidir hani, mumun başındaki yanış gözde yaş olur da gözyaşı alevle barışır ya…Alev can ipliğini yakınca, acıdır ki, bedenini eritir de mumun, su ile alev birbiriyle yarışır ya… Aşıka göre cennet olur cinnet ve kendi gözyaşında boğulur akıbet…
Gözyaşıdır ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler…Fazilettir, diyettir…Bu yüzden denilir ki gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır.
Tohumu eken bilir, Göz yaşın döken bilir, Gül kadrin diken değil, Çileyi çeken bilir, Ve ey gözyaşım,
Bulutuna sadık yağmurlar gibi gel, ve kadim bir dostu uğurlar gibi git… Bir atımlık mesafede yalnızlığın kurşunlanan coşkusuyla gel, geleceği savaşa mecbur annelerin korkusuyla git…Geceyi içine döken tomurcukların yeşiliyle gel; goncayı açılsın diye bekleyen bülbülün diliyle git…Bülbüller konan dallarda yaprak gibi gel, ve derinlerde bendini yıkan bir ırmak gibi git. Yalınkalem savaşlara meftun acılarla gel, pişmanlık dolu yüreklerden sancılarla git…
Ve ağlamaktan korkma gözüm!…
Yağmurun tenine değmediği bir bebeğin tebessümünde bulmak kendini..
Ve rüzgarın affetmediği ipi kopmuş bir uçurtmanın kuyruğunda yitirmek..
Hayat böyledir hep iki durum vardır bir üçüncüye yer yok…
Ne bulmak, ne kaybetmek ne de başka bir tanıdık sancı…
Sadece bu dünyada;
BEN SENDEN VAZGEÇTİM..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Ara.2008 Sal 10:46:45 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d KANATLARA VEDA..
İyiliğinizi isteyen bir dostunuz günün birinde şunu diyor: “Sen çok düzgün bir adamsın. Bu da insana hüzün veriyor...” Şöyle cevaplıyorsunuz: “Hayatta hata yapma şansın olmayınca düzgün oluyorsun mecburen. Yoksa ben de saçmalamak isterdim. Yanlış kararlar vermek, zamanı boşa harcamak, Amsterdam’a gidip ot çekerek yerlerde yuvarlanmak emin ol pek hoşuma giderdi. Bunları yapma lüksüm olmadı ama. Çünkü tüm mesaimi hayatta kalmaya ve yeteneklerimi geliştirmeye harcamak zorundaydım”. O sırada kocaman köpeği gelip oturmuş oluyor yanına. Küçükken seyrettiğiniz Lassie dizilerinden fırlayıp gelmiş tatlı bir şey. Arkadaşınız bir sigara yakıyor, sadık dostunu okşayarak dinliyor sizi. “En kötü tarafı da ne, biliyor musun?” diyor, elini altın sarısı tüylere bir kez daha daldırarak: “Kendini melek zannediyorsun. Melek olmaya çalışıyorsun. Bu da seni mahvediyor” “Ne yapayım?” diyorsunuz. “Kanatlarınla vedalaş” diyor. Ne var ki zor iş insanın kanatlarına veda etmesi. Kanatlarına ihtiyacının kalmadığını anlaması kolay değil. Ama her zaman daha zor bir şey var hayatta: O kanatları taşımak. Mesele kanatların ağır olması değil sadece. O tuhaf ve tüylü şeyleri omuzlarımızda taşırken iki büklüm olmamız da değil. Asıl sorun, kanatların bizi melek yapması. Yani haklı arkadaşınız. Kanatlar meleğe dönüştürüyor sizi. Temiz, beyaz, masum varlıklar haline geliyorsunuz. İlk bakışta güzel görünüyor tabii; etrafınızdaki halenin herkesin gözünü kamaştırması hoşunuza gidiyor. Caddelerde kanatlarınızı hafif hafif kımıldatarak dolaşmaktan benzersiz bir zevk alıyorsunuz. Sonra sonra anlıyorsunuz, bunun cendere olduğunu. Çünkü melek olunca aşık olmaya, sevişmeye ya da intikam almaya hakkınız yok. Adı üstünde, meleksiniz çünkü. Bir melekten ne bekleniyorsa onu yerine getirmekle yükümlüsünüz. Başkalarının gözündeki melek imajına hizmet etmekle geçmeli hayatınız. Tabii hayat geçip gitmeli bu arada. “O salak kanatları omuzlarıma takanı bir bulursam yapacağımı biliyorum” diyorsunuz arkadaşınıza. Kahkahayla gülüyor. “İnşallah geç kalmamışsındır” diyor sonra. Melek olmak bu yüzden biraz hüzünlü işte. Tatsız bir varoluş biçimi. Etrafınızdaki meleklere dikkatle bakın; başkaları için yaşadıklarını göreceksiniz. Annemiz, öğretmenimiz, babamız ya da kardeşimiz onlar. Cinsiyetleri yok. Cinsellik onların yanında konuşulmaz bile. Başkalarının biçmiş olduğu melek rolünü çıt çıkarmadan oynayarak yuvarlanıp giderler. Onları melek yapınca yücelttiğimizi sanırız. Oysa yaptığımız düpedüz aşağılamadır aslında. Bir insanı melek olmaya zorlamak kadar büyük bir şeytanlık düşünemiyorum İlahi hiyerarşide bile melek insandan sonra değil mi? Melekler başka şansları olmadığı için iyi ve masum. İnsanoğluysa kendi seçimiyle iyi ya da kötü olabiliyor. Onu yaradılış dekorunda başrole çıkaran da bu belki: Işığa olduğu kadar karanlığa da sahip olması. İkisinden de beslenerek bulması, evrenin muhteşem döngüsü içindeki yerini. Yoksa o kadar büyüyor ki kanatlarınız, yürümenizi engelliyor artık. Sürekli başkalarının ne diyeceğini, nasıl göründüğünüzü, töreye uyup uymadığınızı düşünmekten yaşamaya fırsatınız olmuyor ve bu mutsuz ediyor sizi. Oysa mutsuz olmak istemiyorsunuz. Mutsuz bir baba ya da anne olmak istemiyorsunuz. Mutluluk özlemi dolaşıyor damarlarınızda. Melek kanunlarına göre suç işlediğinizi düşünüyor ve suçluluk duyuyorsunuz. Meleklere özgü bu suçluluk duygunuzu kullanarak size istediklerini yaptırabilirler. Suçluluk bir duygudur çünkü. Tıpkı aşk gibi. Aşık oluyorsunuz bu arada. Böylece her şey kendiliğinden çözümlenmiş oluyor. Kanatlarınız derhal alınıyor elinizden. Meleklerin aşık olmaya hakları yok, biliyorsunuz. Aşık olmanın cezası, dünyaya kafa üstü düşmek. Oysa bilmiyorlar: Uçmanızı engelleyen o ağır kanatlardı aslında. Kanatlarınızdan kurtulunca hafifliyor ve özgürleşiyorsunuz. Kendi isteğinizle seviyorsunuz bir çocuğu, başkaları öyle istediği için değil. Kendi isteğinizle kokluyorsunuz bir kadını, kardeşinizin yardımına koşarken işinize yarayan başkalarının taktığı kanatlar değil, insan bacaklarınız oluyor Melek değilsiniz artık. Bu sizi insanlaştırıyor. Hata yapabilir, saçmalayabilir, yanılabilirsiniz. Provası olmayan bu dünyada kusursuz olma mecburiyetinden kurtulabilirsiniz. Kanatlarınızla vedalaşıyorsunuz. Özgürlüğe uçabilirsiniz artık.
...::: İCLÂL AYDIN :::...
Beyaz bir gecede..
Hayal kırıklıklarıyla dolu eteğini toplamış,çıplak ayak dans eden bir kadına dönüşüyor AŞK..
Ve kaç yaşına gelirse gelsin..
Kimin bedenine uğradıysa..
Derin kesikler bırakıp arka kapıdan sessizce çıkıp gidiyor...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Ara.2008 Sal 15:23:30 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
HADİ BULUN EN ZAYIF YERİMİ
İnsan kendisini merak etmeli; hem de ölümüne merak etmeli. Gün bitti işte... Kim farkında bunun senden başka... Herkes bu yenilgiyi nasıl da rahat kabulleniyor...
Vaatlerini tutmadı gün. Kimse kendisini merak etmedi. Sabırsızlığın bundan; bundan çocuksu hasretin... Kabullenince herkes yaşamını sen ortaya kendini koydun... ve bütün suçlarını üzerine aldın sonra
Bundan işte bu çocuksu hasretin Ve ölümcül bir rulet oynadın insanlarla hadi dedin, hadi bulun en zayıf yerimi...
Ve diktin gözlerini gözlerine kastın bedenini yükselttin omuzlarını Öylece kaldın... Baktılar sana... Baktılar... Ama yüreğini bir türlü göremediler.
CEZMİ ERSÖZ
Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Ara.2008 Sal 17:18:59 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim..
Yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar..
Şimdi orda her şey seninle başlıyor..
Şimdi orda hiç bir şey yok senden önceme ait..
Ve sana ait olmayan..
Beş yıldır bir şeyler soluyor içimde..
Güneşi hiç görmedim penceremde Ne ay doğdu geceme ne bir yıldız Hem sıkış sıkış hem çöl kadar ıssız Beş yıldır birşeyler soluyor içimde..
Dal olsun diye kuşa uzattımdı kolumu Omuzlarıma kadar ekmek ufaladımdı Yanılıp ta bir kez bile konmadı İnip üç Adımda bitirdim yolumu..
Evet üç Adımda bir tokat gibi Yüzüme çarptı duvar Dibine çöküp avuçlarımı açtım fakat Hangisine sapsam ne çok yol var..
Beş yıldır birşeyler soluyor içimde..
Sende;Ben,kutba giden bir geminin sergüzeştini..
Sende;Ben,kumarbaz macerasını keşiflerin..
SENDE UZAKLIĞI..
Sende;Ben,imkansızlığı seviyorum..
Fakat asla ümitsizliği değil..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Ara.2008 Çar 11:54:23 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d SEN VURDUNDA BEN ÖLMEDİM Mİ..?
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da.. Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni Sense araya korkular koydun. Yasaklar koydun... Bitmez tükenmez engeller koydun Şimdi nerdesin diye sakın sorma Sen çağırdın da ben gelmedim mi?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara, Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara Sen varken Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına Otobüs duraklarına... Sen varken ayrılanlara ağlamazdım... Yıkılmazdım biten sevdaların ardından Gidenlere küsmezdim Kalanlara acımazdım... Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim Masumdum, çocuklar gibi Böyle delirmezdim-küfretmezdim... Hele ölmeyi hiç düşünmezdim. Şimdi soruyorum sana Adı sevdaysa bu cehennemin Sen yaktın da ben yanmadım mı?
Biliyorsun Bütün acılarına yeşil ışık yaktım olmadı Bütün korkularına arka çıktım olmadı Dağlara merdiven dayadım olmadı Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı Benden artık pes Bu aşkın biletini istediğin gibi kes Nasılsa gidiyorsun Biliyorum git... Ama ardında Ağlayan bir çift göz Paramparça bir yürek Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan Çek silahını-daya sırtıma Titrersem namerdim... Sen vurdun da ben ölmedim mi?
Ahmet Selçuk İlkan..
Bütün sevinçlerim terketti beni..
Arındım bütün hüzünlerimden..
Çektiğim her acı silinip gittide gönlümden..
Bir senden vazgeçemedim..
Bir senden vazgeçemedim,Zeytin Karası Gözlü Kız..
Sen vurdunda ben ölmedim mi.... | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Ara.2008 Çar 15:07:13 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
İyi Düşünün Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı? Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz? Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız? Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız? Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç? Ve siz onu hiç kokladınız mı? Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı? Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız? Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz? Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl? Çimlere uzandığınız oldu mu? Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç? Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl? Kaç kez kuşlara yem attınız? Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı? Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz? Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı? Kaç kez mektup aldınız bu yıl? Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç? Kimseyle barıştınız mı bu yıl? Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl? İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şeye"e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl? Yayılın çimenlerin üzerine..... Acele edin.... Er veya geç... Çimenler yayılacak üzerinize...
ümitlerinin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinin hiç bitmeyeceği, sevgi, huzur ve barış dolu bir yıl dileğiyle...
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Ara.2008 Çar 17:04:30 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d TEBRİKTİR DOĞACAK OLAN YENİ YILA DAİR..
Sabırla çekmekte Zaman lokomotifi , bir bir ardınsıra dizilen katarlar misal Yıllar denen yüklerini... Ve içerilerinde yumak yumak acılar, bulut bulut sevinçler taşımakta irili ufaklı. İstasyonunuzda kalan 2008 katarına nazar eyleyin, ve görün şamatanın, hüznün, curcunanın, sevinçlerin hüküm sürüşünü, katarın çürümüş tahtaları arasından...
2009 senesinin, zamanın size keder, hüzün, üzüntü gibi duyguları getirmekte ketum davrandığı, mutluluklardan, gülmelerden yorgun düştüğünüz bir yıl olması temennisi ile...
Bir düğme kapanmışçasına eskiye ait onca çirkinliğin uçup gitmeyeceğini bilsek te iyi yıllar dostlar... İnadına iyi yıllar...
tebessüm herdem yüzünüzün can dostu olsun...
Sevmekten korkmadığımız..
Söylemekten utanmadığımız..
Saygının değerli..
Düşüncenin önemli..
Umudun sonsuz olduğu...
NİCE YILLARA...
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Oca.2009 Per 14:18:47 |
| fiogf49gjkf0d YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi.. Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten.. Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği..
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne.. Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa.. Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır.. Kopmaz kökler salmaktır oraya..
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını.. Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin.. Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara.. Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin..
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine.. Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına.. İnsan balıklama dalmalı içine hayatın.. Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına..
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar.. Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın.. Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu.. Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın..
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle.. Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.. Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına.. Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına.. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.. VE HAYAT, SUNULMUŞ BİR ARMAĞANDIR İNSANA..
ATAOL BEHRAMOĞLU
Eyy Sevgili..
Dünyadan ve hayattan yararlanmaya bak..
Çünki dünya kalır ama hayat biter..
Hayatı sev..
Mutluluk,bir zaman için vardır..Acele et..
Bir düşünki hayatta aşktan başka geriye kalan bir hiçtir..
Aşkın dışında yeryüzünde,Boşluktan ve ıssızlıktan başka bir şey yoktur..
| |
| |