ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 13.Oca.2009 Sal 13:52:27 |
| fiogf49gjkf0d Düşünürsen;Yalnızlığımın resmi oturmayacaktır gözlerine..
Söz verdiysem bir kere Unutmayacağım diye..
Unutmayacağımdandır..
Görebilseydin keşke..
Vaat..Sana Kan,Ter ve Gözyaşı vaat ettim..
Ucu bucağı tükenmeyen acıların, korkunç kavgaların, anlayışsızlıkların ve İlgisizliklerin kucağında isyanlar vaat ettim.
Sana monotonluk vaat ettim. Her aksam isten yorgun donup pijamalarımızı giyerek televizyonun başında kös Kös oturmayı vaat ettim.
Sana sonsuz çaba vaat ettim.. Hastalandığımda işini gücünü bırakıp sabahlara kadar bana hastanede refakat Etmeni vaat ettim.
Bir kazada bütün vücudum yandığında, ya da felç olduğumda, bir omur boyu Beni sırtımda taşımanı vaat ettim..
Sana yalnızlık vaat ettim... Hayatımı kazanabilmek uğruna seni ihmal edip yalnız bırakmayı, ya da Atlatamadığım bunalımlarda tek başıma kafamı dağıtmaya gidip beni merak Etmeni vaat ettim..
Sana ihanet vaat ettim.. Zaman zaman yanılgılara düşüp bir gençlik hasretiyle başka kadınlara aldanıp Seni aldatmayı vaat ettim..
Sana sıradan bir hayat vaat ettim..
Sana ask, gelecek ve sadakat vaat ettim...
Kavgamız ne olursa olsun yatağa girmeden barışabilmeyi, haklı olsam bile Hiç birşeyin senden değerli olmadığı için kavgaya değer olamayacağını Vaat ettim..
Acın ne olursa olsun asla benimkinden çok olamayacağını, çünkü Benim için en büyük acının senin acı çekmen olduğunu vaat ettim. gerektiğinde Anlamasam bile bana anlatamayacağın hiçbir şey olmadığını vaat ettim..
Bana Öğretemeyeceğin hiçbir şey olmadığını...
Seni daha iyi yaşatabilmek uğruna çalışmaktan bitap düşmüşken sana ilgimi ve şefkatimi gösteremediğim Zamanlarda bile beni senden başka hiç birseyin ilgilendirmediğini ve seni Asla ilgisiz bırakmayacağımı vaat ettim. Tanrıya isyan etmektense bana isyan Etmeni, sana günah yazılmasındansa, senin isyanını sineme gömmeyi Vaat ettim...
Televizyonun başında kös kös otururken bir anda hatamın farkına varıp Seninle gecenin bir yarısı karlarda dolaşmayı vaat ettim... Ve ilgisiz olan Sensen, beni karlarda dolaştırmadığın için sana asla gücenmemeyi Vaat ettim...
Sana senin için yaptığım hiç bir şeyin çaba olmamasını vaat ettim.. Sabahlara kadar başında beklemenin, bütün fiziksel özelliklerini Kaybettiğinde seni taşımanın ya da mahvolmuş vücudunla sevişmenin seninle Karlarda dolaşmaktan farksız olmamasını vaat ettim.
Sana beklemeyi vaat ettim... Beni ne kadar yalnız bırakırsan bırak. Benden ne kadar kaçarsan kaç... Ne Kadar çalışırsan çalış, ne kadar kendi yalnızlığınla baş başa kalabilmek için Gidersen git, seni hep beklemeyi dünyayı sen geri döndüğünde senin bulmak İstediğin gibi toparlamayı vaat ettim...
Sana tutku vaat ettim... Bir gün beni terk etmeden bir başka erkeğin kollarına atıldığında senin için Savaşmayı ve geri döndüğünde seninle karlarda dolaşmayı vaat ettim.
Sana birlikte ölebilmeyi vaat ettim... Ne yaşanırsa yaşansın 50 yıl sonra Birimiz ölürken yanında buluna diğerine "senin yanında ölmekten başka ne Dileyebilirdim ki tanrımdan" deyip huzur içinde ölmeyi vaat ettim.
Sana sadece ikimizin yapabileceği bir şey yapmayı vaat ettim. Neslimizi ve Askımızı devam ettirecek bir insan dünyaya getirmeyi vaat ettim... Sana en Değerli varlıklarına babalık yapmayı vaat ettim...
Sana sıradan bir ask vaat ettim...
...::: İCLÂL AYDIN :::...
Tahta masamda yemeğimi yerken..
İki bardak,iki tabak koyduğumu her vakit görebilseydin..Karşımda duran sandalye de var..Çay demliyorsam iki kişilik..Perondan bilet alıyosam giderken uzaklara iki kişilik..Çınlıyorsa kahkahalarım iki sesle..Ağlıyorsam şarkılarda..Şaşırma!Biri senin içindir..Çiçekler ekliyorsam saksılara,açtığında kanatlanıyorsa yüreğim petunyalarda..İki yürek uçuruyorsam neşemin renklerinden rüzgara..Sevmeyi vefa diye bildiğim içindir..Arıları gözbebeğimin kelebeği yapıyorsam..Bulutları hasretimin şımarık çocukları..Lafımı olur acıların,lafımı olur sensizliğin..Yağmurları sen sanıp ıslanıyorsam eskisi gibi..İki kişilik yaşıyorsam hayatı..
Biri elbet bizim içindir..
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 14.Oca.2009 Çar 01:04:04 |
| fiogf49gjkf0d
Duracaksın...
Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, öfke, kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, keder, yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, duracaksın, durup, gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın, sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın. Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin. Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin.
Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak, bir sevinç arayacaksın. Hayaller kuracaksın. Hatıralarını bir daha gözden geçireceksin. Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri. Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri. Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri. Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına gülenleri. Sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını, sevdalarını, sevişmelerini, özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine, hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları sıkıca kucaklayacaksın. Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.
Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah. Belki bir mektup alacaksın. Sana gülümsemesini çok istediğin gülümseyecek belki sana. Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda, tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin. Gözcünün "kara göründü" diye bağırdığını hayal edeceksin. Kara, hiç görünmese bile, hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin, çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu hedefle mana kazandığını anlayacaksın.
Her şeyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin. Neyi aradığını hiç unutmayacaksın. Sevinçleri ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini o kadar kavrayacaksın. aşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen öfken o kadar keskinleşecek. Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın. Geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı bir uçurum koyduklarında, nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce, geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın.
Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin. Bir çiçek iliştireceksin yakana. Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin. En azgın, en ihtiraslı sevişmelerini. En çılgın hayallerini... En çağıltılı kahkahalarını...
Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, öfke, kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, keder, yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, duracaksın, durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın, sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın. Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin.
Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin. Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin. Onları, şefkatle dinlendireceksin. Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.
Ahmet Altan
Hayallerim olmalı benim Sabahın erkeninde uyandıran Gecenin koynunda uyutmayan İçimi sımsıcak tutan, beni saran Ilık meltemlerle içime dolan Lisanı hafi gibi ,ruhuma abı hayat olan
Huzur limanlarına yelken açtığım Gecenin mavisinde yola çıktığım Hiç gelmediğim ve hiç gitmediğim Limanlar beni beklemeli mütemadi
Ne cihana sığayım; ne cihandan taşayım Hayallerimin ötesinde,kelimelerin fevkinde Bir teselli bu benimkisi Yitirdiklerimi bulduğun mavi düşlerim olmalı Mavi düşlerimi sineme sımsıkı sarayım Enginlere onlarla dalayım.
Denizler, gökler maviye boyanmış bu gece Biraz denize, biraz gökyüzüne En çok mavi ise yüreğime değmiş benim. Hadi yola çık yola; daim açık yol Mavi düşlerin peşininden koşanlara
Ya biterse demiyeceğim mavi düşlerim olmalı Benim dediğim... Dalsın gözlerim ufku seyre yine bu gecede Doymasın sehere kadar esrarına gecenin
Yine tüllensin hülyalarım gecenin ahestesinde Maviye karışınca yer gök ufuk çizgisi Maviye boyansın siluetimi seyrettiğim aynalarım Ne maviden geçeyim, ne mavisiz kalayım. Grubum tulu olsun hayallerim u/mutlu
Bitmesin yudumladığım çayım Yanımda mürekkep, kalemim, kağıdım Kalbime dokundurdukça yazayım Benim yarışım gecenin mavisiyle
Yıldızlar kadar uzak olsun; Güneş kadar da sıcak bana mavi hayallerim.
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 14.Oca.2009 Çar 13:48:35 |
| fiogf49gjkf0d BOŞ SAYFALARIM..
Kalın bir kitap oluşturdum geçmişimden, dışına bir kapak gerekti ve rengi önemliydi.
Beyaz mı olmalıydı? Ya kırmızı, derken kararımı verdim.
Siyah olacaktı, siyah ve kalın kapaklı bir kitap. “Neden siyah?” diye sordu gözyaşım.
Cevabım hazırdı;
“Çok eskidendi, umutlarım dağılmadan önce havaya, yeşermeye çalışan tohumlarım vardı gelincik bahçelerinde, büyümesine, açmasına izin vermeden soldurdular. Toprağını ise savurdular havaya, belki yeniden filiz verir diye çiçeklerim”.
İnsanlar böyle acımasızdı işte, önce sadakat bağı kurarmış gibi yapıp, sonra yıkarlar tüm bağlarını. Ellerini tam uzattığını sanırken hatta uzatmışken onlar çekiverir ansızın,nedeni bilinmez bu kaçışın.
Gün geldi su içmek istedim eski, yosun tutmuş, yıllara meydan okumuş bir çeşmeden, bir el uzandı ve bir bardak ardından;
“Buradan iç” dedi.
Çeşmeden kana kana su içmek varken, bir bardağa sığacak kadar azdı bana ikram etmek istediği su, bilemedi. Nezaketti oysa yapmaya çalıştığı, ben yanlış anladım karşımdakini, haykırdım; “Bir bardak su bumudur bana layık gördüğün?” Cevabını alamadan uzaklaştım oradan, biliyordum geride kırılan bir kalp bırakmıştım.
Sonra bir ekmeğe uzandı elim, sımsıcak, fırından yeni çıkmış, alıp kopardım. Sıcakken ekmek ne güzel kokardı. Biri geldi; “Benimle ekmeğini paylaşır mısın,bende açım” dedi. Hepsini verdim, bir dilim ekmekle doymasını bilirdim ben. Karnı doyduktan sonra yüzüme baktı, derin, manasız. Boştu bakışları, dudaklarını büzüştürdü; "Biraz sıcaktı ekmek, birazdan kesin karnım ağrır". Sinirlendim yüzüne tokatı atmamak için kendimi zor tuttum.
Ardından başkası, diğerlerinden farklıydı, benden sevgi dilendi. En değerli varlığımdı sevgim, ona nasıl verirdim. Acaba layık olabilecek miydi? Sevgi istedi, sevgi, bir bardak su ile susuzluğu giderebilecek, bir dilim ekmekle karnı doyurabilecek en büyük değerdi sevgi. Benden sevgimi istedi, ben ise beraberinde aşk, sadakat,kocaman bir kalp verdim. Onu kalbime kilitleyip, anahtarını attım uçurumdan aşağıya, bir daha bulmam mümkün olmasın diye. İlk sevgi, ilk aşk, ilk göz ağrısıydı bende. Zaman sonra yüzüme baktı, gülümsedi; "Sevgin yetiyor ama..."
Amasını dinlemedim söylediğinin. Sevgide ama olmazdı, yüzüne kapadım açtığım tüm kapıları.
Sana bakan bir çift güzel göze değiyor gözlerin, sonra elleri ellerine. Aldığın nefesten bile değerli olduğunu sanırken, sevgi cümlesinin sonunda kocaman bir “ama” kelimesini söyleyebilecek kadar cesareti bulabiliyor kendinde.
Yıllar geçti, aynadan baktığımda kendimi görmem gerekirken yaşadıklarımı gördüm. Hep bir yerlerde yanlış yaptım diye düşündüm evet yanlışı ben yapmıştım. İnsanın hatalarını anlaması için neden saçlarına aklar düşmesi, ellerinin üzerinde çizgiler belirmesi gerek hala anlamadım.
Bu yüzden kara kaplı bir kitap, içinde boş sayfalar, yazamadım. Düşündüm, gözlerimi gece nemine sakladım, ağladım, fakat bir kelime dahi yazamadım. Kara kaplı bir kitaba sadece boş sayfalar yakışırdı.
Hayatı kendim için yaşamıyorum..
Ve korkmuyorum hiç bir şeyden..
Başıma gelecekleride biliyorum..
Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız..
Yarın bizim çünki..
| |
keremcemm46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 14.Oca.2009 Çar 13:50:38 |
| fiogf49gjkf0d
GELDE BOĞ TOMAR TOMAR ŞU BENDEKİ HASRETİ Bir bulantı Bir kasırga el,ayak çekilmiş Ve bu şehir İstanbul sıkış,sıkış ki bende yalnızlık Bir o kadar sessiz çığlıklar canım alırken Bir başkadır aşk sevda ve özgürlük
Ne zaman çiseleyerek bir bulut yürüse Kirpik,kirpik damla kesilse Bir ceviz gelip tıkanmaz mı Nefes kesmez mi sol yanım acısı Ellerimde ayrılıklar figanı Gözlerinde benden kalan şefkat Sürükleyerek maviyi çalan ayak Yırtılır sende üryan,üryan tenim yaprak Yaşam diye baktığın bu toprak Gök kubbe den ayrılıklar Ve düşen can Bir türlü unutamadığımız buseler Yıldızların arasından kaybolup giden
Hatıralarda aramak seni Arayıp sızlamak parmak uçlarımda sancılanarak Can pencerem kıyısından sana papatyalanabilmek ihtimali Sardunyalardan salınıp saçlarını taramak ipil,ipil Bağrında bir zaman uzanmışlığım Ellerin ellerimde uyumuşum Ya şimdi evde yoksan çalıyorsa Orhan babadan Bir başka bu şehir Bir başka nehir O ulu gölgesini ayrık unuttuğu kasem gelinciği Ve çoğaltmak seni çocuksu bakışlarımda mavi,mavi Hiç katıksız aşkını yudumlamak şimdi
Özlemek orada başlarken kan çiçeklerini Orada yatarken aslan payı ayrılık Camlarda asılı kalmış gözlerim sıra,sıra damlalar Sildiğin ömrümü şimdi şimal,şimal Birden,bire bende sen canlanmalar Usumda yeşil,yeşil çoğalmalar başlar hasret
Gözlerimde titreyerek yanan tane Bıçaklanan bir gölge Damlayan kan Eski sevişmelere bükülüp kıvranmalar Hangi ayrılık bizi bıçaklar Hangi sarılıp,sarmalanma hasretin sarkacı Taze biçilmiş bir papatya yüreğimden sayfa,sayfa sağılışı Okuduğun kitaplar arasında beni ansızın hatırlaman Yastığında geçen günlerden kalan kokum Ve iki damla hasret yanak ,yanak Gözlüğünü tak Yorulmasın uzaklar bende Çoğalmasın sensiz yüreğimde sevgi Her akşam bensiz yudumladığın tomurcuk kokulu çayın Ve dalmışlığın bende saklandığım Buruk bir göz yaşı Savruk insan hali Kasemde ilticalar başlar Ellerimde bir mefta nın cansızlığı Bükülürken içimde kirmanlanmış hasret Bilinmezliklerden başlar göz,göz buharlanmalar Soluğan Ve somurtkan dil Bir kadının tarağında dolanmalarım Sesinde uyumalıyım Sen seslensen de ben uyusam Ah hasret Ve sen hasretim yar
Yüreğimi tabak,tabak kırar hasret Bir nehir içimden geçer Ne çok girdaplanır sahan,sahan Vurulur can Kırılır testi Ve şarabında toprağım şimdi İçmeden sarhoş ayyaşım sana hey sevgili Gel de boğ şu bendeki tomar,tomar hasreti YAR.........!!!!!!!!!!!!
| |
keremcemm46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 14.Oca.2009 Çar 13:56:38 |
| fiogf49gjkf0d
Ne zaman bir yıldız kaysa Ne zaman bir yıldız kaysa İnceden ,inceye yol çizgisiyle Bir hüzün çarşaflanır Akşamın serinliğinde Bir hüzün ki
Gözlerimde senden kalan ateş sürükleyerek tenimi Soğuk terleri emzirir Yırtılır sende üryan,üryan Yaşam diye koştuğun gökkuşağı Ve dökülür kirpiklerimden yağmur Hasretin oyalı kaneviçesi O bir türlü unutamadığımız aşk ki Yıldızların arasından dökülür
Hatırlamak bir gece vakti Denizin yosun kokusuyla Dalganın buğusuyla Süzüldüğümüz geceleri Bağrımız da bir zaman sakladığımız aşkı memnun heceleri Aydınlattığı menzilleri O masum ellerimi Ve çoğaltmak seni inci,inci Hiç vukaatsiz sevgini İşte bu noktada ölüp dirilmek var ya Sildiğin göz yaşımı ellerinin Sıcaklığını yaşıyorum şimdi
İnim,inim inleyerek titreyen yel Dudaklarımı çalan Gözlerimi buğulayan gül Eski günlere sürüklerken Hangi sayfayı açsam Hangi bahara baksam sen
Okuduğun kitapların arasında ben Beyninde kim vardır bilemem Yüreğinde kim Her akşam yudumladığın çayın içinde Çektiğin tütünün dilinde Benim yüzüm gözükür Benim sımsıkı tutuğum ellerim sıcaklığım sökülür Ve kıyısındasındır bensiz yalnızlıkların Suskun duvar dibi haykırışların Perdelerin kapıların arkasındaki akşam ve sabahlarında ben varım Soluksuz koşarım seni sensiz mazilere
Yüreğini sil baştan buruşturarak Gözlerini yaşartarak Dilimden dökülen aşkımı hatırlayarak girişirsin incileri inceden kirpiklerinde Vurulursun dağlar kadar zirvelerce rüzgar,rüzgar Ve boğamazsın beni dilinle boğduğun kadar Boğamazsın yar..!
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 14.Oca.2009 Çar 22:01:42 |
| fiogf49gjkf0d Bazan çaldığın kapının arkasında..
O kadar büyük hayal kırıklıkları karşılıyor ki seni..
Keşke..!
Hiç çalmasaydım diyorsun..
Bu Gece ben şarkıların kederleriyle içip..
Duman duman savrularak dağılmak istiyorum..
Bilmediğim sokakların yabancı insanına..
Kaynaşarak efkarımı dağıtmak istiyorum..
Bu Gece ben gerçeğimden uzaklaşıp giderek..Düşlediğim dünyları seyrederek,görerek..Boynu bükük bir köşede kadehiyle yarışan birine..Teselli vermek,onunla gülmek,ağlamak istiyorum..
Bu Gece ben cebimdeki en son kuruşa kadar..
Yiyip,içip,gezip,tozup tükenmek istiyorum..
Gün ışırken yalpa yalpa sallanıpta giderek..
Evin yolunu bile şaşırıp kaybolmak istiyorum..
Ve derin bir sessizlik içinde zavallı bir gecede kaybolmak istiyorum..
Hepimizin hayatında hayal kırıklıkları vardır... Yaşadığımız büyük hayal kırıklıkları... O korkunç gerçekle yüzleştiğimiz anlar… En çok da ilişkilerimizde yaşadığımız hayal kırıklıkları acıtır canımızı…
Ulaşmaya çalıştığın şeyin aslında o şey olmadığını, yıllarını boşa verdiğini anlamak gibi...
Bir şarkıyı söylerken birden artık o şarkıyı kimsenin hatırlamadığını anlamak gibi...
Hayaline dokunup onunla sevişememek gibi...
Bir gece uyanıp yanındaki adama tüylerin ürpererek bakmak gibi...
Ya da sen ona çok alıştığını farkettiğinde onun ‘büyü bitti’ demesi gibi...
Bir adım atabilsen herşey değişeceğini çözdüğün anda artık yürüyemediğini anlamak gibi...
Aniden herkesin içinde birine aşık olduğunu belli eden bir laf ettiğinde herkesle birlikte onunda gülmesi gibi...
Ya da hayatının aşkının gözünün ucunda bir damla olarak durması gibi..
Aşık olduğuna pişman olmak ama bir türlü tüketememek gibi...
Ya da yıllardır baktığın aynanın camının kırık olduğunu anlamak gibi...
Onurlu bir hayat yaşayım derken, bütün eğlenceyi kaçırdığını görmek gibi...
Ya da, onunla konuşmak için can atarken msn de seni blokladığını anlamak gibi...
Kucağındaki kedinini aslında oyuncak olduğunu anlamak gibi...
Gece rüyada tuvalete gittiğini sanırken aslında uykuda yatağa işediğini anlamak gibi...
Yıllar aynı devam ediyor derken, elini attığında yüzünde kırışıklıkların varlığını hissedip yaşlandığını anlamak gibi...
Yediğin kuru ekmek içinde en sevdiğin şeyin olduğunu hayal ederken birinin ekmeğinin içinin boş olduğunu söylemesi gibi…
Kimseye kendini anlatamadığın için acı çekerken, kendimi anlatmak zorunda olduğum bu insanların yanında işim ne demek gibi...
Ya da için kan ağlarken gülmeye çalıştığın için aslında hiç üzülmediğini düşünmeleri gibi...
Tatlı uykunda tatlı yerlerde gezinirken karanlık bir odada yapayalnız uyanmak gibi...
Çok şey hissettiğin birinin ardından koşup yetişmeye çalışırken tam yetiştim dediğin anda onun başkasına sarıldığını görmek gibi...
Ya da başını çevirdiğinde hiç kimsenin seni dinlemediğini anlamak gibi...
Sevdiğin adamla konuşabilmek için onu aradığında telefonun hep meşgul çalması ve onun başka biriyle konuşarak mutlu olduğunu anlamak gibi...
Ya da hayatını verdiğin kişinin senin yüzüne gülerken aslında seni o anda aldattığını dakika dakika saniye saniye öğrenip yıkılmak gibi...
Bazı sabahlar uyandığında hala bazı şeyleri unutmamış ve aşamamış olduğunu anlamak gibi...
Ya da aldattığın kişinin, çaresiz sandığın ve ona istediğini yapabileceğinden emin olarak eve girdiğinde artık evde olmadığını anlamak gibi...
Ve yine unuttum sandım dediğin anda bir şeyin sana onu hatırlatması gibi...
Ya da ok sevdiğin hayranı olduğun bir şarkıcının konserine bilet alıp gittiğinde aslında konserin önceki gün olduğunu öğrenmek gibi...
Yıllarca beklediğin kişinin hiç gelmeyeceğinden emin olduğun an gibi...
Ya da eskiden çok üzgün ve kırgın gittiğin evine yıllar sonra ayakta ve dimdik gittiğinde artık bunu göstereceğin annen ve babanın olmadığını anladığın an gibi...
Çok yaşamak istediğin bir ilişkinin boğazında bir düğüm olarak kalması gibi...
Yeter..
Her kelime yalan,her yürek vefasız..Can üzgün perişan,can suskun kararsız..Çek git diyor şeytan..Git sessiz sedasız..Ve gittiğin zaman sanmaki ağlayıp sızlarlar ardından..Ben bu dünyadan,dosttan düşmandan aldım payımı gidiyorum..Günahlarımla sevaplarımla aldım başımı gidiyorum..Git gide yüreğime,ince bir sızı girse,gizli bir ateş beni yaksada gidiyorum..Ben bu hayattan aşktan sevdadan aldım payımı gidiyorum..Her duygu yıpranmış..Her bakış anlamsız..Can bıkmış usanmış..Can çökmüş zamansız..
Sadece acı vardı o anda..Tek hissettiğim derin bir acıydı..
Artık bu yaşadığım son ACIDIR..
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Oca.2009 Per 14:22:16 |
| fiogf49gjkf0d
Damla damla birikti karanlıklar,bitimsiz oldu sonra...Çıkmaya çalıştım bu dipsiz kuyudan.Tutundum yanlara,çekmeye çabaladım kendimi yukarıya
Yapamadım...
Daha düşüşüme anlam veremiyorum,burdan nasıl çıkarım? Çarpıp çıktığın kapı aralığında tutsaktım en son...Mevsim değişti sandım,meğer sana üşümüşüm.Sonra efkar bastı evi,dağıttım biraz ortalığı...Baktım yalnızlık boyumu aşmış,bende anılarla vedalaştım.
Her vedada ölür mü bi parçası insanın? Ölürmüş...
Mevsimlerde hazandı ama yapraklar düşmemişti daha. Ellerimde bir terkediliş,mıhlandım sokağa... Buruk bir gidiş duruyordu orta yerde ve ben kabullenmiyordum.
Koşar adım geçtim ışıklı caddelerden,sokağının dönemecine kadar soluk bile almadım sana gelirken.Kapıyı açınca gördüm seni -belki görmesem daha iyiydi- Gidiyorum diyordu gözlern ve ben durduramıyordum bakışlarını...
Mevsim sana ayazdı,rüzgar birbirine kattı ortalığı... Uğultusu sağır etti kulakları,bense duymuyordum kendi çığlığımı haykırmaktan
Kendime bavulunda yer ararken yakalıyorum beni,ve utanıyorum Firar saatlerime saklanıyorum sonra,usulca alıkoyuyorum bedenimi ayaklar altından... Tek kelime etmesende anlaşılır sözlerin.Bir eksiliş oluyorsun ses etmeden ömrümden... Hadi vedalaş kendinle içimde Bir güle güle yok mu bana Y(Ç)ok mu?
Yaprak misali düştüysem başaşağı, Ve tutunamadıysam Hatta ağladıysam bir yandan Gücüm yettiğince bir hevesle kaldırdıysam başımı Son seslenişiydi bu nefesimin, Sana dairliğimin son perdesiydi...!
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Oca.2009 Per 16:30:55 |
| fiogf49gjkf0d Hayat bana izin vermiyor..
Kalbine bir kilit vur diyor..
Zaman beni avuturken..O bana unut diyor..
Acısız,ağrısız taşınmazki..Bu yürek bu yükü kaldırmazki..Kuytularda,Tenhalarda gizlice yaşanmazki..
Ne zamandır bilmiyorum değdi tenime yağmur..
Ne zamandır uykularım böyle mağrur ve mahmur..
Söz dinlemez Son Bahar bu gelir sırtından vurur..
Ve Diyorumki artık ertelenmiş bir sevgi borçlusun Bana Hayat..!
Ertelenmiş bir sevgi borçlusun bana hayat, sımsıcak kavuşmalar borçlusun.. Hiçbirzaman karşı çıkmadım sana. Yürekleri sararmış insanların içinde yaşadığım acılar var, ve onlar kadar varoldum. Yaşayamadığım acılarıda yaşatacaksın biliyorum zamanı geldiğinde, ama yinede yalnızlığımla yaşıyorum seni..
İşte senin farkında olmadan yarattığın eserim ben. Karşındayım. Desemki terk edip gidiyorum sendeki yaşanmışlıkları, umursarmısın acaba...??
Zaten hep itilmiş duyguların gölgesinde yaşanıyor aşk acısı. İnsan önce beyninde seviyor, önce beyninde haykırıyor sevgi sözcüklerini, sonra , sonrası yok. Hep içinde tutuyor bir ömür boyu...
Anlasana ertelenmiş bir sevgi borçlusun bana hayat. Denizi mavi olarak görmiştim ilk kez, bulutları ise beyaz olarak hatırlıyorum hala. Öptüğüm ilk kişi kayıtlardan silindi, utanarak dokunduğum ilk el ise hala kayıp. Sorgulayamadığım sadece çocukluğum kaldı, birde masumca seven yüreğim ve gecenin karanlığı kaldı ellerimin arasında. Diğer tüm değerler ise kayıp gitti ellerimin arasından.. Şimdi ise hiçbirşeyim yok...
Bana inat tüm yaşattıkların hep şahitsiz, hep soğuk, hep buruk gülüşmelerde kaldı. Tüm geçmişime inat, tüm bu satırlara inat, sakın unuttum sanma..
Ertelenmiş bir sevgi borçlusun bana hayat, sadece bir yudum sevgi...??
Kapatamadık maziden kalan yaraları..
Bundan böyle Hasret olsun en güzel Düş ün..
Benle yaşadıklarınıda unut..Yaşayamadıkarını Düşün..
Biliyormusun..!Rüyamda görsem..
İçim fesatmı diye kendime kızardım belki..
Lanet olsun..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Oca.2009 Per 20:55:24 |
| fiogf49gjkf0d Sevgilim..
Bu ayak sesleri,bu katliamda..Hürriyetimi,ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu..
Fakat açlığın,karanlığın ve çığlıkların içinden güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan..Gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiç bir zaman..
Günde kaç milyon insan ölür yeryüzünde doğar kaç milyon..Kaçı yaşadım diyebilirdi,kaçı yaşadım diyebilecek..Kaçı günde üç öğün ekmek yiyebilirdi,kaçı yiyebilecek..
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeğe doymak için ete doymak için kitaba doymak için hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak yürüyor ayakları kan içinde.
Açlık ordusu yürüyor adımları gök gürültüsü türküleri ateşten bayrağında umut umutların umudu bayrağında.
Açlık ordusu yürüyor şehirleri omuzlarında taşıyıp daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri fabrika bacalarını paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.
Açlık ordusu yürüyor ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor yürüyor ayakları kan içinde.
Ve dünyayı çocuklara verelim..Verelim ki savaşsız,kavgasız,umutla,aydınlıkla yoğrulmuş güzel bi dünya sunsunlar bize..
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler...
Bir günlüğüne de olsa bu dünyayı verelim çocuklara çünki çocuklar ölebilir yarın..
Çocuklar ölebilir yarın,
hem de ne sıtmadan ne kuşpalazından
düşerek te değil kuyulara filân;
çocuklar ölebilir yarın,
çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın,
çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında,
ne bir santim kemik, ne bir damla kan,
çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında
arkalarında bir avuç kül bile değil
arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan...
Gündüzünü karalamış çığlığı Oturtmuş gemisini karaya / Gözleri yaşlı; / Bir elinde tüfek Diğerinde yüreği... Bu ne sevda savaşı, Ne anne gözyaşı, Bu; Vatanını hiçe sayış... Bazen küçük bir taş; Özgürlük ve acıdır bu taş!
Havaya asın imgeleri Heryerde sallansınlar! Siz sökün tüm düşleri, Yerine; Bir çocuk, bir gözyaşı ve birde silah koysunlar...
İşiten yok ağla bağır..Düşünceler öyle ağır..Deli olmak içten değil..
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2009 Cum 16:00:49 |
| fiogf49gjkf0d İstemeli..Yaşadığı ülkeyi ve ülkesinin insanlarını derinliğine anlamak istemeli..
Bu ülkede bir turist yada bir kedi gibi geziyor olmamak için,bu ülkenin dilini,tarihini ve bilinçaltını anlamayı istemeli..
Türkiye nin ve Türkler in bilinçaltını anlamak için..Sait Faik,Orhan Veli,Yaşar Kemal,Necip Fazıl,Kemal Tahir,Oğuz Atay,Reşat Nuri,Yakup Kadri gibi dil ustası yazarları okumak kaçınılmaz bir gereklilik..
Ama kimin için kaçınılmaz..?Bu ülkede attığı her adımın bilincinde olmak isteyenler için..Bastığı toprağın meyve yada sebzeleri ürettiğini bilmekle yetinmeyip hangi öyküleri ürettiğinide bilmek isteyenler için..Ait olduğu toprağı ve insanları tanımak isteyenler için..Yazarları okumadan insan ve insanlığın evrensel değerleri hakkında fikir sahibi olamazsınız..Yazarlarını okumadan bir ülkeyi tanıyamazsınız.O ülkenin dilini anlayamazsınız..
Kıyısına tuz ileten rüzgarı balıkların yüzdüğünü duyarım Dinlerim yosunların konuştuğunu midyelerin ağladığını. Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır delinir kan akar. Bir kanadı var zehir yeşili...
Sait Faik Abasıyanık
Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik.
Orhan Veli Kanık
Ey tali! Ölümden ne beterdir bu karanlık! Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık! Ey vuslat! O aşıkları efsuna ramet! Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!
Yahya Kemal Beyatlı
ne hasta bekler sabahı ne taze ölüyü mezar ne de şeytan bir günahı seni beklediğim kadar..
Necip Fazıl Kısakürek
Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır Çiftlik değil, yoktur beyi ağası Her köylünün var bir çifti tarlası, Öz evinde o hem bey hem ağa´dır.
Ziya Gökalp
Dörtnala gelip Uzak Asya´dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansın el kapıları bir daha açılmasın yok edin insanın insana kulluğunu Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim!
Nazım Hikmet
Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar... O, rûkü olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid´i... Bedr´in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Herc u merc ettiğin edvara ya yetmez o kitab... Seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu, taşındır" diyerek Kabe´yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya´yı uzatsam oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin´i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki İslam´ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki; a´sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
Unutmaki..
Şairleri haykırmayan bir millet..
Sevenleri toprak olmuş,öksüz çocuk gibidir..
| |
| |