ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 01:19:06 |
| fiogf49gjkf0d
Bir Elif Miktarı Yalnızlık...
Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikâyesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında Sınırsız Olan ı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor, hesabı yalnız verilen imtihanımızı. Aksine; her hikâye altını çiziyor yarımlığımızın.
Yalnızlık, yarım oluşumuzdur. Yalnızlık, yalnızlığın mahsus olduğu varlığa duyulan özlemdir. Mecburiyettir. Alnımızda insan olmanın imzasıdır.
Yalnızlık , şaire Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge. Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı.
satırlarını yazdıran o müstearsız histir. O his ki; kalabalıklarda yaşanan bir tenhalıktır. Tenhalığımız, bize güç verebilir, gücümüzü de alabilir. Melankolik hisler içinde arabesk bir yalnızlığı tercih edersek, ruhumuz günden güne zayıflayacaktır. Ama mezarların neden tek kişilik kazıldığını düşünüp yegâne olana inancımız artarsa yalnızlığımız bizi güçlü kılacaktır.
Sevdiklerimiz oldu, sevenlerimiz de oldu. Gidenler, dönenler oldu; gidip de dönmeyenler de. Doğanlar, ölenler oldu. Güneş bir görünüp bir kayboldu. Kayan yıldızlar dileklerimize umut oldu. En büyük hatamız, geçici olana her şeyim demek oldu. Bir insan, bir eşya, bir mekâna her şeyim dediğimizde, onu yitirmekle elimizde hiçbir şey kalmamış oldu. Yürek coğrafyamızda yaşanmış onca devasa sevgi dahi hissettirmedi mi bize yalnızlığı? Bitimsiz bir tat aramadık mı savruluşlarda? Kalbimizde dost yoğunluğunu en çok hissettiğimiz anda bile o anın geçici olduğunu bir an olsun çıkardık mı aklımızdan? Güzel anlar hiç bitmesin diye fotoğraf karelerine sığınmadık mı? Günde beş kez yalnızlığımızı itiraf etmedik mi? Avcumuzu açıp Tek Olan a dua ederken, küçüklüğümüzden büyüklüğüne köprüler kurmadık mı?
Düştüğünde acımadı ki diyen çocuklar gibi gizlemek istiyoruz acılarımızı. Düşlerimiz ipinden kopmuş balonlar gibi kaybolduğunda, bir kez daha anlıyoruz yalnızlık imtihanımızı. Kalbimizin özgül ağırlığını bir başka kalb taşıyamazken ve ancak gölgemiz kadar var olabilirken, bir başka kalbte nasıl beka bulabiliriz? Ve nasıl anlatabiliriz kendimizi, kendini dahi anlamamışlara? Bizi anlamayan insanlar arasında bir hayatın ardına düşerken, onlara kızmak, sınırlı oluşlarını yüzlerine vurmakta değil hüner. Asıl hüner, çaresizliğimizle onların çaresizliklerini birleştirip bir çare bulabilmekte. Hiçbirimizin yağmur u sözcük biçiminde uymuyorken birbirine, hepimizinkinin uyduğu bir üçüncü yağmuru bulmalı. Etrafımızdaki insan yoğunluğuna rağmen, ruhumuzun pergelini tek olanda sabit tutup, insanlar arasında bir sınırlı gibi yaşamalı.
İnsanların bizi anlamadığı anlar olur. Hattâ bizi tamamen yanlış anladıkları zamanlar da olur. En çok emeğimizin geçtiği, fedakârlık kapılarını sonuna kadar araladığımız insanlar, küçük bir noktaya takılıp bizi unutabilir. En çok ihtiyacımız olduğu anlarda en sevdiklerimizi bile yanımızda bulamayabiliriz. Ya da en güvendiklerimiz bizi şaşırtıp, kalbimizde çizikler olmasına sebep olabilir. Her kim, sürekli değişen anlamına gelen kalb e sahipse, sürekli değişecek ve hiçbir zaman tamamıyla güvenli olmayacaktır. Hasılı bu dünyada insana dair ne varsa, hep bir yanı yarım ve bir yanı eksik kalacaktır. İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlam katabilir, muhtaçlığını azaltabilir. Hayatın bütün karmaşası ve kalabalığı arasında hepimiz şahsî menkıbemizi yaşarız. Küçük hayatlarımız ve yalnızlıklarımız birbirine eklendiğinde kanaviçe misali, hal diliyle herkesin her şeyi olan varlığı ifade ederiz.
Molla Cami: Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever. diyor. Öyle ki, soru sorup cevap verme yeri olan aklımıza ve hissedip duyma yeri olan kalbimize yegane olanı işaret ediyor. Alâka-i kalbe lâyık olmayanlara haddinden fazla bağlanırken, yenilgi üstüne yenilgi yaşadığımızı anlatıyor. Ne nefis sadık bir yâr, ne de dünya kalıcı bir diyarken, tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor. Şu mısralar da bu bağı ne güzel özetliyor: Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi. Kimsesiz kaldım medet, ey kimsesizler kimsesi.
Bu yaşadığımız bir yalnızlık hikâyesi. Elif gibi dik, elif kadar anlam dolu. Yanına gelen her harfe hayat katmasından ziyade, kendi sırlarıyla iç içe... Hüzün dolu ama mağrur bir başı var elifin. Bir başına ama sırtını dayadığı güçten dolayı çok kudretli. Kendi yalnızlığının farkındalığıyla birlikte Tek ve Bir Olan Varlık a ışık tutuyor. Hz. Muhammed (sas) in Hira daki, Gandhi nin Hindistan daki ve Bediüzzaman ın Barla daki yalnızlığı gibi... İnsana düşen; kendi ruh rıhtımına çekilip, dışarıdaki seslerden uzaklaşarak yalnız lığın şuuruna varmak ve içindeki sesleri çoğaltmak. Issız yerlerde kendi için bir evren olabilmek... Ve bütün sözlerin üstündeki o büyük sözü bulabilmek...
Elif olmak doğruluktur yaşadığın her olayda.
Elif olmak dik duruştur olan her yanlışlığa.
Elif olmak adam olmak demektir hakkıyla.
Elif olmak gerilip koşmak olmalı Hayr a..
Elif olan değer katar yanındaki sıfıra.
Elif olmak ister her dokuz doğrula bilse.
Elif gibi ol dokuz doğuruyor olsanda.
Elif gibi dosdoğru heran olamasamda...
Elif gibi doğrula biliyorum nasıl olsa...
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 11:43:03 |
| fiogf49gjkf0d Susarım, içimde bir yangın başlar...
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde onca ayrılığın birinci dereceden failidir denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
Can Yücel | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 12:04:08 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Gerçekten Sevmek
O durmadan kaçıyor; Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir. Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman icin Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir. Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde Ondan birşeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık sacan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşıyan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin icin Herşeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermiyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için herşeyi, Ama herşeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşıisında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hic sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir. O sana sevmeyi, Gercek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın. O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile.... | |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 13:09:32 |
| fiogf49gjkf0d İÇİMDEN AŞK SÖZLERİ YAZMAK GELMİYOR..
Gücümü gücendirdiler güçsüz kaldım..!
Sevgimi gücendirdiler öksüz kaldım..!
Sevgiler ağlıyor..Serçeler misali bugün..Üstüne kan damlıyor..Ve ben bir daha sürgün..
Ve tutmayın beni..!
Ağlayacağım bugün..
Tutmayın beni..Gül üzgün..Gönlüm üzgün..
Varsin YüreGim Ummanlar da KaLsın ... VaRSın iCLi Bir Türkü de agıt yaksın .. Ama Ben Yine Yazacagım .. Ben Yine De SöyLeceGim Mısralarımı ...
Şimdi masamın üzerindeki fotoğraflara bakıyordum da aklıma nedense sevdiklerimin bıraktığı o ilk boşluğu hissedişim geliyor.
Sonuçta nedir yaşamın gerekçesi?...
Hayat bazen yürekten vuruyor insanı; hiç beklenilmeyen bir an da ; Bazı anlarda yaşama gücü bulamıyor insan...
Öylece oturmuş, kalakalmışken bugüne kadar yaşadığım acı-tatlı tüm an lar gözlerimin önüne geliyor. Ben hayata biraz kırıkça tutunanlardanım; her an vazgeçmeye hazır olanlardan. Ama yine de her şeye rağmen tutunduğum zamanlarda da tutunanlardan.
Belki bunca didinme, bunca emek, bunca koşuşturma hep bu hayata kırıkça tutunmama karşı kendimin kendime açtığı bir meydan savaşı. Biraz kırık da olsa hep o tutunma telaşı. Çünkü bazen yaşamın kendisi ölümle denk olabiliyor. İplerini elinde tutamadığımız hayat denilen bir garip yarışın içinde savrulurken başka hayatları da tanıyıp, kırılabiliyor insan. Bir anda kendini böyle derin düşüncelerde bulabiliyor insan. Çaresizlikten belki Belki de biraz yoğunlaşan özlemlerden
Hiç ağlamadığımdan değil; çok akıttım gözyaşımı içime... Hiç kaybetmediğimden değil birini... Çok yandım ciğerimden; baktığım her yere, sevdiklerimin yüzünü kazıdı hasret... Yıldızlarla doluydu gökyüzüm; kapkara bir boşluk bıraktılar kayanlar... Bir daha asla dolduramadım. Gidene soramadığımdan, kalanın ıstırabı daha çok sandım.
Hiç ihanete uğramadığımdan da değil; yarası her zaman taze, birkaç hançerle dolaştım durdum sırtımda; hem öfkelendim, hem anlamsız geldi kızmak.
Herkesten farklı değildi başımdan gelip geçenler.... Herkes kadar ağladım, herkes kadar yandım. Acısız olmuyordu ki hayat! Ağlamaktaydı bereket, yağmurda ıslanmadan yeşermiyordu ki toprak!
Bakmayın, yazılarıma sinmiş hüzne... Mutlu bir çocuktum ben! Kalabalık bir ailenin sevgisiyle büyümüştüm. Bir sürü arkadaş, bir sürü oyun; kuyruğuna tutunmuştum kırmızı bir uçurtmanın... Hayat hep veriyordu, alacağı günleri hiç düşünmemiştim.
Sancılıydı ilk gençlik! Şimdiki hüzünlerimle, o zamanları karşılaştırdığımda, çocukluk deyip geçiyorum. Ah, nerdesiniz 17’lik dertlerim!
On yedimde başlamıştı hayatla kavgam. Artık sadece, tartışıyoruz.
Acıya alıştığımı söyleyemem hala; hele, nasır tuttuğunu kalbimin... Unutmayı becerdiğimi de söyleyemem; asla unutamadım, kusurluydu hafızam; almayı biliyordu da silmeyi, asla! İyi ki hatırlıyorum!
Yaşamımdan çıkanlara kızmıyorum; öğrettikleri her şey için minnettarım. Bir zamanlar, doyasıya güldüğümüz içindi uğurlarken akıttığım göz yaşlarım... Paylaştıklarımız kadar değerliydiler. Paylaşamayacaklarımızın adıydı hasret! İhanete de alışamadım elbette; ama, edenlere de eyvallah! Kir tutsa da kin tutmaz yüreğimiz. Az şey sayılmaz, utanmayı bilmeyenden öğrendiğim; sırf bu nedenle bile affedebilirim.
Bakmayın, yazılarıma sinmiş hüzne.... Şanslı biriyim ben! Mükemmel bir anne-baba; harika kardeşlerimle; hem büyük, hem mutludur ailem! Eski-yeni fark etmez; hem köklü, hem sınanmıştır dostluklarım! Kolay yere gelmez sırtım; ne yaparsa yapsın, kolay vazgeçmem hayattan!
Kokladığım gülleri, teker teker solduracak biliyorum. Asla hazır olamayacağım acıya; ama, çekmeyi de öğrendim artık. Bütün duyularım açık, elimde suyum, yüreğimde umut, güllerimin yanındayım. Az şey midir, biteceğini bildiğin bir hayatı son nefese kadar paylaşmaya hazır olmak. Ve baş kaldırmak ölüme, sonsuza kadar, sevip hatırlayarak...
Zaman bir değirmen; keder girer, hüzün çıkar kapıdan... Ben de toy girip, olgun çıktım içinden.... Bakmayın dertlenip içlenmeme; yağmur yağar, toprak kokarım; güneş açar, çiçek!
GÜCÜMÜ GÜCENDİRDİLER..GÜÇSÜZ KALDIM..
SEVGİMİ GÜCENDİRDİLER..ÖKSÜZ KALDIM..
VE İÇİMDEN AŞK SÖZLERİ YAZMAK GELMİYOR..
| |
0uncaqhadunN
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 15:30:42 |
| fiogf49gjkf0d SaDeCe BiR KeZ anLa....!!
Yıllar almış gitmiş...yüzümdeki o kaygısız buseyi... Acılarını bile kabullenmeyi öğrenmiş o suskun yüreğimi... O yıllar benden bi seni götüremedi.. Gittin...ßak hala ßitmedin...
Gittin... Yüreğimi zamansız hazanlara bırakıp.. Gittinde neoldu sanki Silindinmi sandın unutmak bilmez yüğreğimden... Ağlamazmı şekeri elinden alınmış çocuk hüznünde terkettiğin bu kalp.. Akıtmaz mı yine yaşlarını yüreğine Senide saracak yine bu sevda... Sızıları hapsettiğin o yürek yine soracak seni... Yanında olmadığın...ßakıp yüreğimi anlatamadığım anlarda Sevdam uçup gelecek gönlüne hazan Rüzgarlarıyla Benim sevdam benim hazanım bitmedikçe... acımda deli sevdamda vuracak gönlünün kıyılarına... Sesimi duymamıştın suskunluğumunda farkına varmayacaksın ama duam ulaşacak sana... Kaygısız gönlün bu yüreğin sesini duymadan sebepsiz hüzünler doluşacak kalbine.. ßen bir çift buğulu gözle sevdayı görüp hüzünlendiğimde.. Zamansız yağmurlarla ıslanacak belkide gönlün... ßelki ben sana yanarken...Sen yabancı acılara ağlayacaksın...
ßenim deli sevdam gibi yoracak belkide bi sevda yüreğini... YanabiLirmisin ßenim kadar sevdam.??
Anlayabilirmisin bu yüreğin derdini.!
ßir güLüCüğünLe zafer sevinci yaşayan.. Her vurgununda yenik düşüp yıpranan.. Ve..Sadece kendini yıpratan En kırgın anında biLe hüzünlerini bastırıp ahını susturan bir yürek daha buLursan Unut BEni sevdam...
En içten bedduam bu sana... İnan hiÇ kızmam ozaman vefasızlığına... Ama..O yüreği üzme sevdam..ßana yaptığın gibi yalanlara bağlama... Sadece geçen ortak zamanların hatrına senden tek birşey istiyorum sevdammm Sende O yüreği öyle sev...ve eN önemlisi anla... Ve birgece başını yastığa koyduğunda O yürek için bikaç damla yaş akıtınca o yastığa Neolur kaygısız sevdam ߀ni o an yalnızca bikez anla... Sevdam deyip yara olan o yüreği SADECE BİKEZ ANLA ßen böyle bir acı çektirmişim bir yüreğe de... Neolur söyle ve göm beni gönlünün en kuytu kıyısına Ozaman ...Canımın yarısıda Susar...SevdamDa...
KeşKe cocuk oLSam yeniDen...
Sadecee düşTüqüm içiN acısa içim..!
| |
SuNnShiNee
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 17:01:20 |
| fiogf49gjkf0d
Hasretler ayrılıkla başlar Yanar yürek sessizce ağlar... Bütün anılar canlanıverir Sanki hiç bitmemişler gibi... Yolu gözlenen giden sevgili Geri dönecek miş gibi...
İçin için har gibi Kaplar bütün benliğini Bir garip olursun bunun ardından... Bazı bir rüzgar gibi Eser ayrılık yeli Giden sevgilinin ardından...
Önceleri sessizdir ayrılanlar Mutluluğu başka yerde ararlar Oysa geçen günlere yakınırlar
Ayrılıktır bu çeken anlar ...
İçin için har gibi Kaplar bütün benliğimi Bir garip olursun bunun ardından... Bazı bir rüzgar gibi Eser ayrılık yeli Giden sevgilinin ardından...
Aahh Ayrılık
Aaaah Ayrılık
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Oca.2009 Cmt 22:08:51 |
| fiogf49gjkf0d
Hatırlayanımız var mı, sevgi neydi?
Sevgilerinin üstünden baharlar ve kışlar geçenlere!
Hatırlayanımız var mı, sevgi neydi?
İlk sevgi sözcüğünü, ilk kıpırdanışını yüreğinin hatırlayanımız var mı? İlk hüznümüzün adını sevgi koyabiliyor muyuz şimdi geriye dönüp baktığımızda? Derûnî coğrafyamızı kaplayan zifiri bulutların ve üzerimize örtülen maddeci felsefenin ağırlığına ne zaman başkaldırmıştı sevgilerimiz, hatırlayanınız var mı?
Ne zaman sevgilerimiz paralarımızdan önce tartılırdı; ya ne zaman pazar eyledik sevgilerimizi, biliyor musunuz? En son ne zaman bir sevgiyi söyleşmiştik bir sevgiliyle? Her gün bir parçamızı daha tüketen teknoloji çağında sevgiye en son ne zaman yürekten bir merhaba demiştik, hatırlayanınız var mı? Hatırlıyor musunuz, sevgi neydi? Üzüm henüz yaratılmamışken insanları sarhoş eden omuydu acep?!..
O muydu canından ve cihandan geçiren sahip-kıranları?. Bin yıllar ve binlerce yıllar boyunca pervaneyi ateşe düşüren, bülbülü sevdalandıran o muydu? Neydi sevgi?!.. Sevgi bir bakış, bir gülüş müydü bazan; bir akış bir koşuş muydu?. Sevgi gönül kumaşında bir nakış mıydı?!..
Hatırlayan var mı sevgi neydi? Leylaların, Şirinlerin, Aslıların nâzı mıydı o; yoksa Mecnunların, Ferhatların, Keremlerin niyazı mı? Hangisinde belirmişti ilk kıvılcımı sevginin? Neydi sevgi?!..
Açıkken gözbebeğimize yerleşen de, göz yumduğumuzda gönlümüze sızan da sevgi değil miydi bir vakitler? Bir dudağın kıpırdanışından yanağımıza akseden pembelikler, utanmalar sevgi değil miydi yoksa? En son ne zaman kızarmıştı yanağımız, hatırlayanınız var mı? Uykumuzu en son ne zaman terketmiştik sevgiyi düşünmek adına? En son sevgi şiirini hangi gecede okumuştuk? Sahi, neydi sevgi? Bir çuhayı ipek görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sureti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi?
Sevgi bir iyilik miydi, şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi, dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mı; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik; ağlamaya mı; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?!..
Unuttuk, aceb neydi sevgi? Bir yetimin başını okşarken dimağımıza yerleşen tad mıydı o? Bir bebeğin süt kokulu tenindeki su çiçeği miydi? Sabah evden çıkarken özlemeye başladığımız bir ses miydi? Hatırlayanınız var mı, sevgi neydi? Sevgi bir sigara dumanında, bir tren düdüğünde, bir dalganın en son hışırtısında ve bir turnanın kanadında mı kalmıştı? Sevgi Medine de, Semerkand da, sevgi Bağdat ta, Endülüs te, ta caddelerde, sokaklarda, evlerde, kapıların tokmaklarında çınlar durur muydu eskiden? Ya neden şimdi Ayasofya da pito-resk, Divanyolu nda kaldırım taşı, Ankara da ittifak, Yeşil Kubbe de Mevlanâ, Erciyes te kar, Fırat ta bir içim su olup girmiyor dünyamıza?! Neden nefesimiz daralıyor hummalı inatlarımız, kallavi benliklerimiz yüzünden? Neden gönül yuvalarımıza kuzgunlar pikeleniyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder? Sevginin koynunda büyüttüğümüz nazeninlere nazı enîn ile mi unutturdular, semenderlerimiz ateşte niçin yanmaktalar? Soralım ta içimize; neydi sevgi?
Sevgi neydi sahi? Bir mektubun ilk satırı mıydı; bir telefondaki ilk ses mi? İnsanı mutlu eden o ilk satır mıydı defalarca okunan; yoksa ilk satır arayışları mı tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanın bir ömrünü doldursa mı sevgiydi gerçekten; yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömürlerin arayışları mı? Sevgi bir acıydı herhalde, bir kederdi; kâh hüzünle, kâh mutlulukla hatırlanan. Belki de sabırdı sevgi, affetmekti, gelecek günler adına. Sevgi sınanmaktı adl-i İlahîde ve sınavı geçmekti ercesine. Sevgi bir teybeydi, nasûh kisvesinde; bir dirilişti nefsi öldürerek. Sevgi bir iyi ad bırakmaktı fena yurdunda.
Ömür geçer de ad kalır... Sevgi: İki hece. Sevgi, sevmek kelimesinden türetilen bütün öteki kelimelerin en güzeli.
SEVGİ
Sevgi özgürlüktür....
Özgürlük,dağların zirvesinde açan kardelen çiçeğidir...
Sevgi barıştır....
Barış ölüm kusan mermilerin acımasızlığında parçalanan
çocuk bedenlerinin kan gölünden gül yatağına dönüşmesidir...
Sevgi şefkattir....
Şefkat cinnet geçiren bir çağın bilinçleri barışla yıkanmış
anne elinin sıcaklığıdır....
Sevgi gözyaşıdır....
Gözyaşı , gecenin ayazında köprü altında büzülerek uyuyan
tinerci
ve evsiz çocukların,gökyüzünden alınlarına düşen yağmur
taneleridir...
Sevgi özveridir...
Özveri, insanlığı kurtaracak değerlerin,egemenlerin
zorbalıklarına
karşın sıkılmış yumruktur....
Sevgi özlemektir...
Özlemek İsrail sınırında, gözü dönmüş bir subayın sıktığı
kurşunlarla
bedeni parçalanan küçük kız çocuğu Iman ın annesinin çığlığıdır....
Sevgi onurdur....
Onur yüzyıllardır sömürülen emekçi halkın eğilmeyen
başlarının,
dirençle gökyüzüne kaldırdıklarında, duruşlarındaki o
muhteşem görkemdir..
Sevgi kahkahadır....
Derin acılar yaşayan bir halkın,gelecek güzel günlerinin
sonucudur....
Sevgi şiirdir....
Yaşam o kural tanımazlığıyla ne zaman canımızı yakarsa
Nazım ın
Yaşamaya Dair şiirini okuduğumuzda bilincimize süzelen
umuttur....
İnsan olmak kavgamızda ...Toprağa,suya ve yeni doğmuş bir
bebek
çığlığına duyduğumuz saygıyı bir kez daha içselleştirmek
için...
Sevgi sıcaklıktır....
Sıcaklık,hilesiz ve yalansız bir sevgilinin elinden,
dostluğundan,
korkmadan başımızı omzuna yasladığımızda duyduğumuz
güvendir....
Sevgi güçtür....
Güç,bilincin ışıması zalimin öfkesine direnen kaledir...
Sevgi insan olmaktır...
Sevgi inançtır...
Sevgi bazen bir özgürlük türküsü,
bazen dizelerde can bulan umut şiiridir....
Bu gün bir kez daha yaşamın,
direncin ,umudun şiirini okuyalım...
Başımı gökyüzüne kaldırdım...
O sonsuz maviliklerde nazlı nazlı uçan turna sürülerini
saygıyla izledim...
Yüreğim umutla doldu...
Bir kez daha inançla fısıldadım ;
Sevgi kuşun kanadında ....
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Oca.2009 Pzr 16:00:00 |
| fiogf49gjkf0d Bütün renklerimi siliyor dışardaki yağmur..
Derin bir bıçak izi olduğum için..
Artık beyaz bir yumruk gibi kaldım diye hayatın karşısında..
Bütün kurnazlığımı siliyor dışardaki yağmur..
Ve yağmurdan sonra büyük bir fırtına kopuyor..Bulutlardan aşağı..
Sonrası ışıl ışıl bir renk..
Belkide evet belkide fırtınanın özür dilemesidir Gökkuşağı..
Başkalarının aşkı ile başlıyor hayatımız..Hayatımıza kendi aşkımızla başlamak gerek..Aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine..Adımı Aşkın üzerine kendim yazarım..
SEBEB_İ TELİF..
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız yaprakla yağmurun aşkı meselâ kim olsa serpilen coşturuyor bizi imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak Kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur silkiniyor vuran her damlayla.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı ilk önce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını uzak iklimlerin kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz: Bize ait olan ne kadar uzakta!
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız başkalarının düşünceleriyle değil. "Üstümde yıldızlı gök" demişti Königsberg li "içerimde ahlâk yasası". Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa? İster gözünü oğuştur, istersen tetiği çek idam mangasındasın içinde yasa varsa. Girmem, girmedim mangalara Yer etmedi adalet duygusu içimde benim çünkü ben ömrümce adle boyun eğdim. Yıldızlı gökten bana soracak olursanız kösnüdüm ona karşı onu hep altımda istedim.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz siz gidin artık düşman dağıldı dedikleri bir anda anlaşılıyor baştan beri bütün yenik düşenlerle aynı kışlaktaymışız incecik yas dumanı herkese ulaşıyor sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda tek başınayız.
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı hayatımıza kendi aşkımızla başlardık bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine adımı aşkın üzerine kendim yazarım...
İsmet Özel..
Hayal gücü sınırsız bir çocuğun boyalarıyla yağtığı resim gibiyiz..
Etrafınızı saracak renk demedi içinde sizde keşfe çıkın..
Ve gökkuşağının altından geçer gibi bir dilek tutun mutlaka..
Hani gökkuşağının altından geçmek bir sihirdir denirya..
Hayatınızdan Gökkuşağı hiç eksik olmasın..
Ve sakın unutmayın..
Gerçek sihir Hayattır..
| |
LoveStory78
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2009 Pzt 22:55:40 |
| fiogf49gjkf0d
SEN SÖYLEMEDEN DE BİLİYORUM
|
Seziyorum ki kaçacaksın.. Yalvaramam koşamam Ama sesini bırak bende Biliyorum ki kopacaksın Tutamam saçlarından Ama kokunu bırak bende Anlıyorum ki ayrılacaksın Çok yıkkınım yıkılamam Ama rengini bırak bende Duyumsuyorum ki yiteceksin En büyük acım olacak Ama ısını bırak bende Ayrımsıyorum ki unutacaksın Acı kurşun bir okyanus Ama tadını bırak bende Nasıl olsa gideceksin Hakkım yok durdurmaya Ama kendini bırak bende.
|
Aziz Nesin |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| | |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2009 Pzt 23:58:18 |
| fiogf49gjkf0d Eyy..Acılara tat veren güzellik..
Yüreğimize hoş geldin..!
Geldin de..Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi..
Artık ister dolu yağsın ömrümüze isterse kar..Bizki bildikten sonra sevmeyi..
Bütün sabahlar..Acı renginde olsa ne çıkar...
MAHZUN KADIN..
Mahzun bir kadın..
Dağların altında ezilmiş..
Yüreğinden akar nehir,
Gözlerinden süzülmüş..
Öyle bir yürek ki gözlerinde belirmiş..
Türküler söylenir,oyunlar oynanır,
O gene ağlar..
Avuçlarında özlem,
Kime bu efkar,
Kime bu sitem,
Kime bu yas?
Gül ne olur mahzun kadın..
Gülde yürekler dağlanmasın..
Gülde zamansız rüzgarlar esmesin..
Sen yandın,bu dünyada yanmasın..
Sırrı Çınar..
HAYATIN HIZIYLA YAŞADIK O AŞKI..
HER ŞEY BİR ANDA BAŞLADI..
YAŞANDI..
VE BİTTİ..
YAN YANA GİDİP BİR SÜRE..
AYRI YÖNLERDE UZAKLAŞAN..
İKİ TREN GİBİ..
| |
| |