ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
27 Nisan 2024, Cumartesi 18:53   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...492493494495496497498499500501502 503504505506507508509510511512...600...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Gerçekten Korkunç Bir Şey Bu !!(Genetik bilimi) - Genpets>
  3.Ara.2008 Çar 00:00:25
fiogf49gjkf0d


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Gerçekten Korkunç Bir Şey Bu !!(Genetik bilimi) - Genpets>
  2.Ara.2008 Sal 17:16:39
fiogf49gjkf0d
*Gerçekten korkunç birşey bu!!!!*

Çılgın genetikçiler yeni bir ilke imza attılar.Matrix filminde insanlara yapılan tarzda bir üretimi hayvanlar için yaparak, hayvanları paketler içinde satışa çıkattılar! Yeni çağın evcil hayvanları olarak adlandırdıkları
projede kullanılan hayvanlar da genetik değ
işime uğramış mutant hayvanlar ve içlerinde chip de takılı

Minimal bir hayat destek sistemiyle satılan hayvanların karakterleri de çeşitli. Yeşil, kırmızı, mor gibi renklerde satılıyorlar ve paketlerinde mini bir kalp monitörü bile bulunuyor.Gördüklerinize ve okuduklarınıza inanmayacaksınız....

Bio-genica adlı bir firma, genetik bilimini ticari amaçlar için kullanan firmalar kervanına katıldı.Firma tam bir sebze mantığıyla hayvan klonluyor, genetik kodlarıyla oynuyor, çoğaltıyor ve satıyor.Hayvanlar plastik paketlerin içinde "tüm marketlerde" satışa sunulmaya hazırlanıyor.Markette"raflardaki"hayvanlar, bir boru ile özel yapım raftaki besleme sisteminden besleniyorlar ve sürekli "taze"kalıyorlar.

Raftaki hayvanı beğendiğinizde hayat destek sisteminden çıkartıp paketi açıyorsunuz.Pakette sol altta görülen 4 tane lamba hayvanın"son kullanım tarihini"belirliyor. 1 tane kaldığından artık"değiştirme zamanının yaklaştığını" ifade ediyor.
1 yıl ömürlü ve 3 yıl ömürlü iki ayrı"model" olarak sunulan hayvanların. karakterleri paketteki renklerle ifade edilmiş.Bu renklerin anlamı şöyle:

*Kırmızı:Atletik ve enerjik *
*Yeşil:Yardımsever, uyumlu ve barışçıl*
*Mor:yaratıcı ve ruhsal olarak gelişkin*
*Mavi:iletişimci*
*Turuncu:Maceracı, kendinden emin ve meraklı *
*Sarı:Oyuncu ve eğlenceli*

Zigot Mikro Enjeksiyon sistemiyle elde edilen hayvanlar, birden fazla hayvanın genetik karışımından oluşan, kanlı canlı, yaşayan hayvanlar.Buyöntem ilk olarak 1997 yılında kullanılmış ve parıldıyan bir denizanasının parıldama özelliği bulunan bir fare üretilmiş. 2003 yılında ise tavşan ile insan genleri karıştırılarak yarı insan yarı hayvan bir mutant üretilmişti.

Şimdi ise bu teknolojiyi kullanan firma paket içinde bitkisel hayvan alıcısını bekleyen karışım bu hayvanları üretmiş. Paketlerin içinde sıra sıra asılı olarak mağzalarda duran genpet ler(bu hayvanlara bu isim verilmiş), paketteyken bir hortum vasıtasıyla yavaşça besleniyorlar ve hayatta kalıyorlar. Bio-genica firması bu sistemi evde de kullanabileceğini böylece tatili vs. giderken hayvanı bitkisel hayata yatırabileceğimizi de belirtiyor!
bu hayvanların diğer özellikleri ise şöyle:Büyümüyorlar(zaten en büyük boyutları paketteki halleriymiş), konuşmasalar da sesler çıkarabiliyorlar, duygularını ifade edebiliyorlar, paketten çıkarınca 20 dk. içinde uyanıyorlar ve gözlerini açıyorlar. Haftada bir kere özel yemleri ile beslenmek yetiyor ve sorunuz olduğunda "teknik destek deparmanını"arabiliyorsunuz.
İşte en ilginç yanına gelince... Tüm genpet lerde uzaktan iletişime imkanı veren bir iletişim ve kontrol çipi takılı.Böylece Bio-Genica ağına doğrudan bağlı olarak güncelleme işlemi sizi meşkul etmeden yapılabiliyor.LCD takılı modellerinde hayvanın üzerindeki LCD ekrandan durumunu izleyebiliyorsunuz.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Mutluluğun Evrimi>
  2.Ara.2008 Sal 14:34:35
fiogf49gjkf0d


Bekleyin Ve Değişimi Görün


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Coca-Cola lı İçecek Sanat Galerisi>
  2.Ara.2008 Sal 02:21:42
fiogf49gjkf0d












Coca-Cola lı içecek sanat galerisi, önde olan sanatçılar ve tasarımcılar tarafından tasarlanan şekillerin bir toplamasıdır.

Alıntıdır...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Coca-Coladan Sinema Tadında Reklam Filmi>
  2.Ara.2008 Sal 02:17:40
fiogf49gjkf0d
Coca-Cola’dan sinema tadında reklam filmi İzleyen Varmı ?


Coca-Cola’nın 3.5 dakikalık yeni reklam filmi “Mutluluk Fabrikası”, yılbaşı gecesi televizyon ekranlarında ve sinemalarda gösterime giriyor.



LONDRA - Coca-Cola’nın bu alışılmadık kampanyası, yeni yılda mutluluk, iyimserlik ve pozitif duygularla dolu bir dünyanın kapılarını açıyor.

Coca-Cola’nın sinema filmi standartlarındaki yeni reklam filmi “Mutluluk Fabrikası” yılbaşı gecesine ve 2008’e renk katacak. Coca-Cola otomatının içindeki sihirli dünyayı ve bir yudum mutluluk için yapılan fedakarlıkları eğlenceli ve heyecanlı bir dille anlatan 3.5 dakikalık animasyon filmin tamamı bir defaya mahsus olarak 31 Aralık gecesi 20:00 ile 00:00 saatleri arasında ekranlara gelecek. Uzun dönemli bir stratejinin sonucu oluşturulan ve alışılmadık bir pazarlama kampanyası olan yapım, eleştirmenlerden de tam not aldı.



Yapımcılığını Amsterdam’daki Wieden & Kennedy ajansının üstlendiği “Mutluluk Fabrikası“ filminde, animasyonları PSYOP şirketinden 50’nin üzerinde çizer hazırladı. TIME dergisine göre 2007’nin en iyi 10 reklam filmi arasındaki yerini alan “Mutluluk Fabrikası”, en ileri animasyon teknikleriyle oluşturuldu. Emmy Reklam Ödüllerine aday gösterilen, Cannes Reklam Ödülleri 2007’den “Gümüş Aslan” ve Epica Awards 2006’dan da birincilik ödülleriyle dönen ilk “Mutluluk Fabrikası” filminin devamı niteliğindeki bu film, Coca-Cola’nın bugüne kadar ki en güçlü global kampanyalarından biri olarak gösteriliyor.



Sadece yılbaşı gecesi tamamının gösterileceği reklam filmini daha sonra izlemek isteyenler, Coca-Cola’nın internet sitesinden (
www.coca-cola.com.tr) bu büyülü dünyaya girme fırsatını yakalayabilecek. Site ayrıca, fabrikayı gezebilme, karakterlere daha yakın olabilme ve en önemlisi Mutluluk Fabrikası’nda birbirinden ilginç karakterlerden biri olarak çalışma deneyimi yaşama şansını sunuyor.



“Mutluluk Fabrikası” reklam filmi çeşitli outdoor ve indoor uygulamalarıyla da destekleniyor. Ayrıca 27 - 31 Aralık tarihleri arasında Bağdat Caddesi, Taksim ve Nişantaşı’nda gezici bir tır, Mutluluk Fabrikası’nı sokaklara taşıyacak. 4 gün boyunca İstanbul’da karnaval etkisi yaratacak mini tırın üzerinde Mutluluk Fabrikası karakterlerini yakından görebilme fırsatı olacak.



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sonunda Bunuda Yaptılar [ Plazma Otomobil ]>
  2.Ara.2008 Sal 01:36:09
fiogf49gjkf0d

Almanya daki Essen Motor Show da otomobilde son trendler görcüye çıktı...


Teknoloji plazma televizyonundan sonra plazma otomobili de yarattı.


"Flat-Mobile" sadece 48,26cm yüksekliğinde...












manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Futbolcuların Kullandıkları Arabalar ...>
  2.Ara.2008 Sal 01:31:30
fiogf49gjkf0d

Fenerbahçeli Milli futbolcu Volkan Demirel ve otomobili...




Beşiktaşlı Delgado Lamborghini ye biniyor.




GSli Milli futbolcumuz Servet Çetin, Audi Q7 marka otomobili kullanıyor.




Galatasaray ın başarılı oyuncusu Arda Turan ise, Porsche 4S Carrera yı kullanıyor.




Rubin Kazan da forma giyen Milli futbolcumuz Gökdeniz, Mustang GT2 marka otomobile biniyor.




Villareal de forma giyen milli futbolcumuz Nihat Kahveci, Porsche 911 GT2 yi tercih edenlerden.




Fenerbahçe nin milli oyuncusu Tümer ise, Porsche Cayenne yi tercih edenlerden.




Galatasaraylı Hakan Balta, Audi TT yi kullanıyor.




GS nin milli oyuncusu Ayhan Akman, BMW X5 i tercih edenlerden.




İngiliz yıldız David Beckham 104 bin pound fiyatındaki Aston Martin DB7 si ile Los Angeles sokaklarının tozunu atıyor.




Galatasaraylı Sabri nin tercihi Range Rover Sport.




Modern klasik olarak nitelendirilen Aston Martin DB9 kullananlar ise: Frank Lampard, Glen Johnson ve Jeremy Clarkson.




Ferrari 360: Kieron Dyer ve Ian Wright.




Listenin en ucuz aracı Wayne Rooney nin 4 bin pound civarındaki Ford Ka sı




Bentley Continental: Ledley King, Jimmy Floyd Hasselbaink, Kieron Dyer, Gary Neville, Jackie McNamara, John Terry, Michael Ball.




72 bin poundluk Porsche 911: Thierry Henry, Louis Saha, Robbie Keane ve Lee Bowyer.




Aston Martin Vanquish e sahip olan ünlü futbolcular: Thierry Henry, Steven Gerrard, Welsh Wizard ve Ryan Giggs.




57 bin pound değerindeki Range Rover Sport marka otomobili seçen ünlü futbolcular: Michael Essien, Jermain Defoe, Ashley Cole, John Terry, Xabi Alonso, Darren Fletcher, Jeremy Clarkson.




Claude Makélélé ve William Gallas ise Mercedes McLaren SLR yi tercih etmiş


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Zıkkımın Kökü Nerden Geldi>
  1.Ara.2008 Pzt 18:00:20
fiogf49gjkf0d


Romantizmin ve cazibenin simgesi olan zakkum çiçeklerinin öyküsü, Yunan mitolojisinde şöyle anlatılıyor: Leander adındaki genç, Yunan Denizi nin (Marmara) karşı kıyısında oturan genç kıza kur yapmak ve onu görmek için her gece yüzerek karşı kıyıya geçer. Yine fırtınalı bir eylül akşamında, sevgilisinin hasretiyle yanıp tutuşan Leander kendini azgın sulara bırakır. Tam karşı kıyıya varmak üzereyken fırtınanın şiddetine dayanamayan Leander karanlık sularda yorgunluktan can verir. Azgın dalgalar, sevgilisini bir kez daha görebilmek için çırpınan gencin cansız bedenini beyaz kumlara bırakır. Bunu gören genç kız, sevgilisi için topladığı zakkum çiçeklerini Leander in cansız bedenine serer. İşte o günden bu yana, zakkum çiçekleri Leander in sonsuz aşkının simgesi olarak sahilleri süslüyor.


Birçok yabancı dilde " oleander" olarak isimlendirilen zakkumun yaygın adı, sevgilisini görmek uğruna boğulan Leander den geliyor. Ülkemizdeyse, ağu ağacı, ağıçiçeği ve zıkkım ağacı olarak da biliniyor. "Zıkkımın kökü" deyimini bilirsiniz. (Yemeklerine burun kıvrılan annelerin sıklıkla kullandığı "zıkkımın kökünü ye!" ifadesinde çok geçer örneğin!) Buradaki " zıkkım" aslında zakkumun ta kendisi. Çok zehirli bir bitki olan zakkum, eski çağlarda kuvvetli bir zehir olarak da kullanılıyordu. Bu özelliğinden dolayı, bazı bölgelerde hâlâ " eşek öldüren" adıyla da bilinir.


Alıntıdır...



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Zakkum (ağu ağacı)>
  1.Ara.2008 Pzt 17:51:46
fiogf49gjkf0d
Dr. Ziya Özel Tıp Tarihine Geçti Dr. Ziya Özel 46 yıl zakkumun kanseri tedavi ettiğini söyledi durdu. Ürettiği formülün patentini ABD’den aldı. Ama ona kimse inanmadı. 81 yaşındaki Özel, ilaç üretme çalışmalarının Amerika’da sürdürüldüğünü söylüyor. Ama kendisi öyle yılmış ki ‘Artık ne hasta bakmak ne de mücadele etmek istiyorum’ diyor

Dr. Ziya Özel’in adını pek çoğumuz ilk kez bundan 20 yıl önce duyduk. 1988’de katıldığı bir televizyon programında kansere zakkumla çare bulduğunu anlatmıştı. 1962’de Muğla’da tanıştığı bir bitkiyi incelemeye başlayan Özel o yıllarda kendi deyimiyle ‘Türkiye’yi dünyanın en zengin ülkelerinden biri yapacak olan bir buluş’a imza attığına inanmıştı. Çünkü Özel bu bitkinin kanser üzerindeki etkilerini keşfetmişti.

Ne olduysa tam da Özel’in bu bilgileri tıp dünyasının hizmetine sunmak istemesiyle oldu. Onun için ‘Şarlatan’ ve ‘Haddini bilmez’ diyorlardı. Adı artık tedavisinin esasını oluşturan bitkiyle birlikte ‘zakkumcu Ziya’ olarak anılır olmuştu. Çalışmaları uluslararası düzeyde bilinir hale gelse hatta ABD’de ilaç üzerine çalışmalar başlasa da Türkiye’de hak ettiği itibarı bulamadığını söylüyor. Tüm yaşadıklarını yakında yayımlanacak bir kitapta toplayan Özel ‘Tek derdim bu ilacı yaparak Türk insanını korumaktı. Tek başıma bu kadar başarabildim. Artık hasta bakmıyorum’ diyor.

- Neden başka bir bitkiyi değil de zakkumu incelemeye başladınız?

- Ben cerrahım. 1962’de Muğla Hastanesi’ne tayin oldum. Tatil günlerimde civar köyleri geziyordum. Oralarda köylülerin cilt kanseri olan yerlerine zakkum yapraklarını koyduklarını gördüm. Ankara Hıfzıssıhha’da bir araştırma yaptım ve orada Fransızca bir kitap gördüm, içinde şöyle bir cümle vardı: ‘Olaender bitkisinin (zakkum) terkibi tam araştırılsa bir ilaç hazinesi olduğu görülür.’ Acaba bundan ilaç nasıl yapılır diye araştırmaya başladım. O sırada bana cilt kanseri bir hasta başvurdu. Kadını ışın tedavisine gönderdim ancak gitmedi. Zakkumun usaresinden bir pomat hazırladım, yaraları iyileşti. Sonra araştırmaya başladım.

‘SEN KİM OLUYORSUN’ DEDİLER 

- Bu arada hasta kabul etmeye başladınız değil mi?

- Hiç istemiyordum ama akın akın hasta geliyordu. Hatta dönemin Tarım Bakanı İlyas Karagöz’ün bir yakını son umut olarak bana geldi. Midesini açtım ama hemen kapattım çünkü kanser her yerini sarmıştı. Eczacılık ve ziraat fakültelerinde okuyan iki oğlu vardı, onlara babalarının çok kısa bir ömrü kaldığını anlattım. Ama onlar yaptığım çalışmayı babalarına uygulamam için ısrar ettiler. Epey bir iyileşme oldu ama uzunca bir süre hastadan haber alamadım. Aradan bir buçuk sene geçti, bir adam geldi ve ‘Ben mide kanseri olan hastayım’ dedi. Adam sapasağlamdı. Doğru yolda olduğumuzu anladım.

- Bu çalışmaları meslektaşlarını zla ilk ne zaman paylaştınız?

- Bütün hastaları, vakaları topladım ve 1973’te Tıp Günleri Toplantısı Kongresi’nde anlattım. Orada ‘Elimde kansere iyi geldiğini tespit ettiğim bitkisel bir ekstre var. Bu, bugüne kadar kullanılan kanser ilaçlarına benzemiyor. Ne saç döküyor, ne kan değerlerini düşürüyor. Hiçbir yan tesiri yok’ dedim. Yani ilk kez kanserde bağışıklık sisteminin altını ben çizdim. Ama ertesi gün kıyamet koptu. ‘Sen kim oluyorsun?’ dediler.

- Sonra ne oldu?

- Türkiye’deki şartlar böyle bir bilginin kabul görmesini engelledi. İlk televizyona çıkışım zaten öyle oldu. Orada yaptığım sunumu haberlerde yayınladılar. Bu hakaretlerden sonra yine de çalışmalarıma devam ettim. 1988’de bir haber programa çıkardılar. Birkaç gün sonra da üç saatlik bir açıkoturuma çıktım. ‘Söylediğinizin hiçbir geçerliliği yok’ dediler.

RAPORU AÇIKLAYAMADIK

- Televizyonda tartıştığınız hekimlerin karşı çıktığı nokta neydi?

- Bu kişilerden biri o dönem Türk Tabipler Birliği ikinci başkanıydı. ‘Zakkumun kanser üzerinde hiçbir etkisi yok. Buna ait Hacettepe Tıp Fakültesi’nde Dinçer Fırat’ın bir araştırması var’ dedi. Ben ‘Dinçer Fırat literatürden bulduğu bilgilerle TÜBİTAK’a bir rapor verdi. Benim çalışmamla alakası yok’ dedim. ‘Bilim adamı yalan söylemez’ dedi. Televizyon programında bu şahıslardan biri ‘Bağışıklık sistemine etki eder demek önemli bir iddia. Kim bilir hangi uydurma laboratuardan bu raporu aldınız? Sandoz, Roche gibi önemli şirketlerden alsanız öper de başıma koyarım’ dedi. Programda dönemin Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı da vardı.
Akarcalı’nın çantasında da Sandoz’un bizim ilaç üzerine yaptığı araştırmanın raporu vardı. Ancak üzerinde gizlilik damgası bulunuyordu. Dolayısıyla açıklayamadık. Bir süre sonra bir gazete Sandoz’un raporunu yayımladı. Sonra gazeteciler bu hekime gidip ‘Sandoz bu araştırmayı yaparsa öpüp başıma koyarım demiştiniz’ dediler. Bu kez o hekim ‘Sandoz’a ben kırmızıbiberi yollasam içinde iki tane immün sistemini etkileyen madde vardır diye rapor verir. Onların yaptığı çalışmaya güvenmiyorum’ dedi.

Formülü evinin mutfağında üretti patentini ABD’den aldı 

- Zakkumla ilgili yurtdışındaki çalışmalar nasıl başladı?

- Bu ilacın dünya önüne çıkması için aşılması gereken çok merhaleler vardı. Bunlar benim maddi gücümün çok ötesinde şeyler. Mesela patent konusunu Türkiye’de bilen yok. Patent için ABD’ye başvurduk. Eğer yararı ve kullanılabilirliğ i ispat edilmezse ABD’den patent alamazsınız. Bizim patentimiz altı yılda çıktı.
Oğlum başvuruyu 1986’da yaptı. Patent için yaptığım çalışmayı bir bilimsel dergide yayımlatmamız gerekiyordu. Daha bilgileri bırakır bırakmaz bir dergiden arayıp oğluma ‘Kansere ilaç bulmuş olamazsınız. Böyle bir şey olsa Türkiye köşeyi döner. Böyle bir çalışmaya önce devletiniz sahip çıkar. Siz doğru söylemiyorsunuz’ demişler.
Bu cevap karşısında çok müşkül durumda kaldık. ABD’de yayımlanan yazarını hiç tanımadığım bir kitapta Bitkisel Ajanların Kansere Etkisi başlığı altında zakkumu anlatıyor ve bizim ilacımız olan Anvirzel’den şöyle bahsediyor: ‘25 yıl önce Türk doktor Ziya Özel zakkumdan toksik olmayan Anvirzel’i elde etti. Özel kendi ülkesinde kabul görmedi. Çalışmak için evinin mutfağını kullanma mecburiyetinde kaldı. 1992’de ABD’den patent aldı. 494 hastasını tıp kongrelerinde takdim etti.’

İlacın sahtesini üreten Honduras köşeyi döndü

- Türkiye’de hala çalışmalarınıza ilgi gösterilmiyor mu?

- Dünya tıp literatürüne ismim geçti. Ama Türkiye hala ilgisiz. Memphis’deki Danny Thomas Araştırma Merkezi benim formülümü incelerken Türkiye’den Sağlık Bakanlığı oraya ‘Bu adam sahtekar’ diye yazı gönderdi. 1996’daki bu araştırma kesildi. Bulduğum formülden üretilen Anvirzel adlı ilaç İrlanda’da kullanılıyor. İrlanda beni davet etti, oradaki doktorları yetiştirdim. Honduras’ta bu ilacın sahtesi yapılıp satılıyor, köşeyi döndüler. İrlanda Tıp Birliği’nin şeref üyesi oldum. Ama Türkiye’de mesleğinin 50. yılını dolduran hekimlere verilen Türk Tabipler Birliği plaketini bile bana layık görmediler.

- ABD’deki çalışmalar ne durumda?

- İlacın patentini aldık. Faz I denemeleri tamamlandı. Ama faz II için anlaşacak hastane ve onun imkanlarını karşılayacak bir şirket bulunması için çalışmalar devam ediyor.

İlacımla kanser olan kardeşimi de ve kendimi de tedavi ettim

Türkiye’de olduğu gibi dünyanın her tarafında kanser ilacının bulunmasını engelleyecek karşı teşebbüsler olacağını hesap edebilirsiniz. Kemoterapi sektörü trilyon dolarların döndüğü bir piyasa.

Kız kardeşim tiroit kanseri oldu, teşhisini ben koydum. Ameliyatını ben yaptım. Şu anda hiçbir şikayeti yok. Ben de kanser oldum. Yüzümde bir ben çıktı. Kanserli olabileceğinden şüphelendim. Aldırdıktan sonraki tahlilde cilt kanseri çıktı. Dört buçuk ay kendime iğne yaptım ve iyileştim.

Şu anda televizyonlarda yalan yanlış o kadar çok şey söyleniyor ki bitkilerle ilgili. Türkiye’deki duruma üzülüyorum. Kanserli hasta artıyor. Beyin tümörlerinde artış var, bunu cep telefonlarına bağlıyorum.

Çok sayıda hekim hastam oldu. Ama onlar da seslerini çıkarmadı.

O kadar çok hasta iyileştirdim ki sayısını bile hatırlamıyorum

- Yılmadınız mı hiç uğraşmaktan?

- Bu suali beni gören herkes sorar. Fakat bir hastanızı iyileşmiş sapasağlam görünce size mücadele etmek için yeniden güç geliyor. Size ölüm halinde hastalar geliyor ve siz kendi gözlerinizle onların iyi olduğunu görüyorsunuz. Ondan sonra bu mücadeleyi nasıl bırakacaktım ki... Ama artık hasta kabul etmiyorum.
Bir kişi tek başına Türkiye’ye yetmez. Binlerce kanserli hasta var. Tedavi ettiğim kişilerin sayısını hiç bilmiyorum. İyileştiğinden haberim olmayan onlarca hasta var. Bazen tesadüfen öğreniyorum. Bir kitap yazdım, şu anda yayınevleriyle görüşme halindeyim, yakın zamanda yayımlanacak. Şimdilik adı Dr. Ziya Özel ve Zakkum Gerçeği. Kitapta bütün hayatımı ve yaşadığım her şeyi yazdım.

- Bundan sonrası için beklentiniz nedir?

- Gönül ister ki bir kuruluş bunu sahiplenip, piyasaya çıkaracak hale getirsin. Dünya ne yapıyor en azından bunu incelesinler. Honduras’ta bu ilacın etkileri ne olmuş, İrlanda’da Hepatit C tedavisinde bu ilaçtan nasıl bir netice almışlar. Ona baksınlar. Benden bu kadar; yoruldum ve bıraktım. Günün birinde bu ilaçlar yurt dışından ithal edilecek. Eğer daha evvel harekete geçebilseydik Türkiye’nin kimseye borcu kalmazdı.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Zakkum (ağu ağacı)>
  1.Ara.2008 Pzt 17:49:23
fiogf49gjkf0d
Zakkum ResimleriZakkum (ağu ağacı) : Zakkumgiller familyasından; Akdeniz sahilleri boyunca hemen hemen her yerde yetişen; yurdumuzda Batı ve Güney Anadolu da dere yataklarında bulunan bir bitkidir. Boyu 5 metre kadar uzar. Kış aylarında yapraklarını dökmez. Sık dallıdır. Çiçekleri pembedir. Meyveleri kapsül şeklindedir. Zehirlidir. Yapraklarında reçine, tanen, glikoz, C vitamini ve oleandrin adında bir glikozit vardır. Kabukları ve tohumlarında da etkili maddeler vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaması gerekir.

Faydası : Haricen kullanıldığı takdirde adale ağrılarını giderir. Akrep ve arı sokmasında faydalıdır. Düşük dozlarda kullanılacak olursa kalbi kuvvetlendirir. Bol miktarda idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır.
<<1...100...200...300...400...492493494495496497498499500501502 503504505506507508509510511512...600...700...800...900...983>>