ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Sevmek Kavuşmaktır! Sevebilseydik!..> 27.Kas.2008 Per 15:26:56 | | fiogf49gjkf0d
SEVMEK KAVUŞMAKTIR! SEVEBİLDİYSEK!..
SÖZLERİ TATLICA DEREBİLDİYSEK HERŞEYİ PAYLAŞIP SEREBİLDİYSEK ŞU CANI SEVDAYA VEREBİLDİYSEK SEVMEK KAVUŞMAKTIR! SEVEBİLDİYSEK!..
GÖNÜLDEN GÖNÜLE OLMUŞŞSA SILA NE ÇIKAR!AYRILSAK BEDENDEN YANA BİZLER AŞKA ETTEN KEMİKTEN SIVA SEVMEK KAVUŞMAKTIR! SEVEBİLDİYSEK!..
BİZ BİZE KÖPRÜYSEK TUZAKLAR YILGIN SABRI ÜZMEDİYSEK DÜŞMANLAR BIKKIN ŞÜKRE KÜSMEDİYSEK UZAKLAR YAKIN SEVMEK KAVUŞMAKTIR! SEVEBİLDİYSEK!..
ÖZLERİ ASLINCA ÇÖZEBİLDİYSEK GAYE İLAHİ AŞK GÖREBİLDİYSEK NUR U MUHAMMED E GİREBİLDİYSEK CEMÂL İ GÖRMEK HAK!.. SEVEBİLDİYSEK! | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Anne Terligi> 27.Kas.2008 Per 01:32:43 | | fiogf49gjkf0d Geldigi yer : Avusrtralyalilarin bumeranginin atasidir, yuksek yuzeyde hedefi vurur , vuramasada sahibine geri doner. Icerigi : radyoaktif madde icermeyen , kimyasal sonuclar olusturmayan ,sadece kisa sureli noktasal fiziki acilar veren , yerden 50 santim ile 185 santim yuksekliginde usma kabiliyeti olan , ayaga giyilen ev esyasi gorunumlu oldugu icin ayrica ruhsat gerektirmeyen kullanimi kolay silah.1400 metre mesafeden nokta atis yapabilen silahlari yaratan insanlarin gecmislerinde olduklarini dusundugum ev esyasidir.
Isin kilicindan daha hizli cekilir ,ehlinin elinde isabet yuzdesi cok yuksektir; terbiye amacliyken aksiyon antremani halini alir. Hayatimda gordugum ilk kirmizi renkteki tomahawk fuzesidir. Kullanimi :Anne teriii aslinda q onun 007 icin yaptigi bir silahdir.Bu silahin turk annelerinin eline ne zaman gectigi tam olarak bilinmemekle birlikte annnelerin bunu James Bond dan daha etkili kullandiklari asikardir.
Soyle ki ; Anne , terligi firlattiktan hemen sonra su sozu sarfeder getir o terligi cabuk ...(atacaksan niye istiyorsun istiyorsan niye atiyorsun degil mi )
Eger annenin gercekten o terligi istedigini saniyorsaniz zaten o terligi yemeyi haketmissiniz demektir.Zira bu cumle tamamen kurban bir ikilemin icine suruklemek icin soylenmistir.Siz kizgin bir anneye silahini teslim etmekle ,istedigini yapmayarak anneyi daha cok kizdirmak arasinda bir secim yapmaya zorlanirken paaatttttt! Ikinci terligi yersiniz . Ve anne son psikolojik darbeyi indirir; getir dedim sana o terlikleri !!!. Terligin verdigi zarar yasadiginiz psikolojik cokuntuye oranla bir hictir... | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sen Sor Ruh Cevaplasın> 27.Kas.2008 Per 01:19:53 | | fiogf49gjkf0d Konuşan Tahta OUIJA ya Sorun
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Gökyüzünde Bir Nokta> 27.Kas.2008 Per 01:13:21 | | fiogf49gjkf0d Aşağıdaki yazıyı yıllarca önce yazmıştım; bayram balonunu yitirmiş bir çocuğun öyküsüdür. Bayram balonunu yitirse bile, o çocuk hâlâ yaşıyor; yazıyı sizinle birlikte bir kez daha okuyacak... ***
Bayramlar zaman içinde mevsimlerde gezinirler; yaz bayramları, kış bayramları, güz bayramları, ilkbahar bayramları yaşanır. Güneş kümelerinin, uzay dönencelerinin, gezegen yörüngelerinin, yıldız bulutlarının dört işleminde mevsimler değişir. Bayramlar mevsimlerde salına salına dolaşır. İnsan, ömrünün dört mevsiminde bayramların dört mevsimini görür. Sonra uçar giderler bayramlar... Bayram balonları gibi. Renklidir bayram balonları; limon sarısı, narçiçeği, zümrüt yeşili, deniz mavisi, yosun yeşili, kobalt mavisi, zehir yeşili, fes rengi, cırlak kırmızı, bej, portakal sarısı, alev kırmızısı, kan kırmızısı, küf sarısı, azur mavisi, kızıl kırmızı, çini mavisi, türbe yeşili, aşı boyası, siklamen, çingenepembesi, gülkurusu, şeker pembesi ve tozpembeden bir büyük demettir. Ya da bayram balonlarında bunca renk yoktur da doğanın ışınlarında çeşitlenir, anılarda zenginleşir. Bayram anıları birer balondur çocuğun eline tutuşturulan... *** Çocuk küçüktür. Annesi satıcıdan aldığı balonun ipini çocuğun eline verir, çocuk mutludur, çocuk tedirgindir, yüreği ürpermeye başlar: - Ya balonun ipini elimden kaçırırsam? Çocuk bir balona bakar, bir de sonsuz gökyüzüne. Gökyüzü mavidir, masmavidir, baktıkça derinleşir, çeker insanı sonsuzluğuna. Tanımsız bir duygudur çocuğun gönlünde titreşen. Annesi duyarlıdır: - Ne oldu sana? - Gök çok mavi... - Dur balonu bileğine bağlayalım... - Olmaz. Kırmızı balon, çocukla mavi gök arasında gizli bir uzlaşmadır. Çocukla gökyüzü, paylaşırlar balonu. Bir beyaz bulut uçuşur, atlıkarınca döner, salıncak gider gelir, ipin ucundadır balon. Sakın ipi elinden kaçırma çocuk, sıkı tut emi!.. Çocuk koşmaya başlar. Balon da çocukla birlikte koşar. Vurulmuştur çocuk balonuna; balonunun kızıl rengine, güzelliğine, süzülüşüne, uçuşuna... Balonuna bakarak koşarken çocuğun ayağı takılır bir taşa... Düşer çocuk... Balon kurtulur elinden. Yüreği kalkar çocuğun, ayrılıktır söz konusu ve balonun geriye dönüşü yoktur. Önce bir duraksar balon, başını sallar, sağa sola kıvranır, çocuğa son bir kez bakar, sonra yükselmeye başlar göğe, gökyüzüne, maviliklere, masmaviliklere, bilinmezliklere, yalnızlıklara... Çocuk dişlerini sıkar, tıkanır. Bir damla gözyaşının merceğinden izler uçup giden balonu... Yükseldikçe yükselir balon, uzaklaştıkça uzaklaşır, küçüldükçe küçülür... Güzel balon nerede? Gökyüzünde bir nokta. *** Nerede çocukluk bayramları? Güz bayramları, kış bayramları, ilkyaz bayramları? Nerede renk renk akide şekeri? Nerede armağan mendil, mürekkepli dolmakalem, yeni kundura, lavanta çiçeği kokan mendil, komşunun sarı kızı nerede? Tahta salıncak, atlıkarınca, mavi gök, koşan bulut, evin önündeki ağaç, ağaçtaki kuş, tıp tıp atan yürek, penceredeki çocuk nerede?.. Hepsi gökyüzünde birer nokta. İlhan Selçuk
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Renklerin Bir Ustanın Elindeki Dansı> 26.Kas.2008 Çar 21:16:58 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >İNANIP İNANMAMAK SİZE KALMIŞ...AMA YA DOĞRUYSA...> 26.Kas.2008 Çar 19:31:33 | | fiogf49gjkf0d ***Bir sürpriz, ister inan ister inanma***
Eğer bu mesajı aldınız ise, bilin ki birileri sizi seviyor ve büyük bir olasılıkla sizin sevdiğiniz birileri var. Eğer bu mesajı gönderemeyecek kadar yoğunsanız ve kendi kendinize, nasılsa bir gün -yollarım diyorsanız çok uzak, hiç ulaşmayabilir. Bu Tantra Hindistan`dan geldi. İster inanın ister inanmayın, onu okumak için birkaç dakikanızı ayırın, olur mu? İçinde, ruh için yararlı birçok mesaj var. BU İYİ ŞANS İÇİN BİR NEPAL TANTRA TOTEMİ.
Bu Totem Tantra size iyi şans için gönderildi. Dünyayı 10 kez dolaştı. YAŞAM İÇİN ÖNERİLER Kepekli pirinçten çok ye. İnsanlara beklediklerinden daha çok şey ver ve bunu zevk alarak yap. En sevdiğin şiiri ezberle. Dinlediğin her şeye inanma, sahip olduğun her şeyi harcama ve istediğin kadar uyuma. Seni seviyorum dediğinde, cidden söyle. Üzgünüm dediğinde, o kişinin gözlerinin içine bak. Evlenmeden önce en az 6 ay nişanlı kal. İlk bakışta aşka inan. Başkalarının düşleriyle asla alay etme. Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan yara alabilirsin belki, ama hayatı komple yaşamanın tek yolu budur. Anlaşmazlık durumlarında, dürüst ol. Kimseyi kırma, hakaret etme. İnsanları akrabalarına göre yargılama. Yavaş konuş, ama hızlı düşün. Biri sana, yanıt vermek istemediğin bir soru yöneltirse, gülümse ve en büyük aşkın ve en büyük başarıların daha büyük riskleri olduğunu hatırla. Anneni ara. Biri hapşırdığında çok yaşa de. Kaybettiğinde, ders al. 3 S yi unutma: Kendine Saygı; başkalarına Saygı; herşeyde Sorumluluk. Küçük bir anlaşmazlığın büyük bir arkadaşlığı bozmasına izin verme. Hata yaptığını farkettiğinde, onu hemen düzelt. Telefona cevap verirken gülümse.Seni arayan kişi bunu sesinden anlayacaktır. Konuşmaktan, sohbetten hoşlanan bir kadın/erkekle evlen. Yaşlandığınızda, konuşma yeteneğiniz her şeyden daha önemli olacak. Biraz yalnız kal. Değişikliklere kucak aç, ama değerlerini yitirme. Suskunluğun, bazen, en iyi yanıt olduğunu unutma. Daha çok kitap oku, daha az televizyon seyret.
İyi ve saygın bir hayat sür. İleride, yaşlandığında ve geçmişi hatırladığında, bir kez daha nasıl zevk aldığını göreceksin. Allah`a güven ama arabanı kilitle. (Deveni bağla sonra tevekkül et). Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir.Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için elinden geleni yap. Sevdiklerinle anlaşmazlığa düştüğünde, o anki duruma önem ver. Geçmişte çok yaşama. Satırlar arasını oku. Bildiklerini paylaş. Ölümsüzlüğü elde etmenin bir yoludur. Gezegenimize karşı nazik ol. Dua et. Duada, ölçülemeyecek bir güç saklıdır.· Sana sevgi gösterisinde bulunan birini engelleme.
Başkalarının işine burnunu sokma. Onu öperken gözlerini kapatmayan bir kadın/erkeğe güvenme. Yılda bir kez hiç gitmediğin bir yere git. Çok para kazanıyorsan eğer, hayattayken, başkalarına yardım et. Bu, Şansın sana verebileceği en büyük tatmindir. Unutma, istediklerini elde edememek, bazen büyük bir şanstır. Bütün kuralları öğren, sonra bazılarına uyma. İki insan arasındaki aşkın birbirine duydukları gereksinimden daha büyük olduğu ilişkinin, en iyi ilişki olduğunu unutma. Başarını, onu elde etmek için vazgeçmek zorunda kaldığın şeylere bağlantılı olarak değerlendir.
Bu mesajı saklama TANTRA TOTEM 96 saat içinde elinden çıkmalı. Bu mesajı en az 5 kişiye gönder ve 4 gün içinde yaşamını gözle. Hoş bir sürpriz yaşayacaksın. Böyle şeylere inanmasan da, gerçek bu 0-4 kişiye gönderirsen yaşamında az değişilik olacak. 5-9 kişiye gönderirsen hayatın istediğin doğrultuda düzelecek. 9-14 kişiye gönderirsen: üç hafta içinde en az 5 sürpriz yaşayacaksın. 15 ya da fazla kişiye gönderirsen hayatın kökten değişecek ve düşlediğin herşey şekillenmeye başlayacak.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >National Geographic Türkiye> 26.Kas.2008 Çar 14:09:53 | | fiogf49gjkf0d
Büyük kentlerin çoğunda artık gökyüzünde yıldız yok.
Eğer biz insanlar ay ışığı ve yıldızların altında kendimizi gerçekten rahat hissetseydik, karanlıkta kolaylıkla hareket ederdik ve geceyarısının karanlık dünyası bizim açımızdan da bu gezegende yalnızca gece aktif olan çok sayıda canlı için olduğu kadar görünür olurdu. Oysa bizler, gözleri gün ışığına uyum sağlamış olan gündüz aktif canlılarız. Bu bir evrimsel gerçek ve aynen çoğumuzun kendini bir primat, bir memeli ya da basit bir fani olarak değerlendirmemesi gibi, yalnızca "gündüz aktif" canlılar olduğumuz üzerinde düşünmüyor olmamız da bu gerçeği değiştirmez. Ve geceye yaptıklarımızı açıklamanın tek yolu da budur: Geceyi aldık ve bizi ağırlasın diye onu mühendislik yöntemlerimizi kullanarak ışığa boğduk.
Bu tür bir mühendisliğin bir nehrin üzerine baraj kurmaktan hiçbir farkı yok. Yararları beraberinde yan etkileri de -ışık kirliliği- getiriyor ve bilim insanları ışık kirliliğinin etkilerini araştırmaya henüz başladı. Işık kirliliği büyük oranda yanlış aydınlatma tasarımından, yapay ışığın aşağıya -istendiği yere- odaklanmak yerine, yukarıyı, gökyüzünü aydınlatmasından kaynaklanıyor. Kötü tasarlanmış aydınlatma geceyi solduruyor ve biz dahil pek çok canlı türünün uyum sağlamış olduğu ışık düzeylerini -ve ışık ritimlerini- kökten değiştiriyor. İnsanın yarattığı ışığın doğal hayata sızdığı her yerde, yaşamın belirli özellikleri -göç, üreme, beslenme- bundan etkileniyor. İnsanlık tarihinin büyük bölümü boyunca "ışık kirliliği" sözü bir anlam ifade edemezdi. 1800 lü yıllarda bir gece, ay ışığında, o zamanlar Dünya nın en kalabalık kenti olan Londra ya doğru yürüdüğünüzü hayal edin. Kentte yaklaşık 1 milyon kişi yaşıyordu ve bu insanlar, o zamana dek olduğu gibi o gece de mumlarla, meşalelerle ve kandillerle aydınlanıyordu. Yalnızca birkaç ev, gaz lambasıyla aydınlatılıyordu, sokak ve meydanlarda gaz lambalarının yer alması içinse yedi yıl daha geçmesi gerekecekti. Birkaç kilometre öteden, Londra nın yerini loş ışığını görerek bulmak ile kenti koklayarak bulmak arasında hemen hiç fark yoktu.
Bugün insanlığın büyük çoğunluğu, aşırı aydınlatılmış kent ve banliyölerden, ışık seli altındaki otoyollar ve fabrikalardan saçılan ışık demetlerinden yansımış, kırılmış ışınların oluşturduğu iç içe girmiş ışık kubbeleri altında yaşıyor. Neredeyse Avrupa nın tümünde geceler bir ışık bulutu oluşturuyor ve bu, ABD ve Japonya için de geçerli. Atlas Okyanusu nun güneyindeki tek bir balıkçı filosunun pırıltısı -kalamar avlayan balıkçılar halojen lambalarıyla avlarını kendilerine çekiyorlar- uzaydan, yakıcı bir parlaklıkta, aslında Buenos Aires ya da Rio de Janeiro dan da daha parlak görülebiliyor.
Kentlerin çoğunda, yıldızlar gece gökyüzünden silinmiş gibi duruyor ve geriye, karanlık korkumuzu yansıtan, içi boş, negatif ütopyalarda resmedilmiş kentlerin gece ışıltısını anımsatan bir pus kalıyor. Bu yaygın turuncu pusu öylesine kanıksadık ki, ışığın gökyüzüne hiç yansımadığı bir gece, deneyimlerimizin, hatta neredeyse anılarımızın bile ötesinde. Ve kentin bu açık renkli kubbesinin ötesinde -boşa harcadığımız ışıktan hiç etkilenmemiş- evrenin geri kalanı yer alıyor -yıldızlar, gezegenler ve galaksiler görünürde sonsuz bir karanlığın içinde parıldıyor. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >İkİ Ayakli Hayvan> 26.Kas.2008 Çar 14:02:50 | | fiogf49gjkf0d Hasta ruhlu kelimeler eşliğinde kime haykırsam mikrop öldüren bu soğukta?
En çok kendimi öldürmeliyim sadist satırlarda.Hayır! önce başlayan hikaye bitirilmeli ki bilinsin bir ölümün düşü.İki ayaklı hayvanın olur mu düşü? Düş dediğin düşünebilen iki ayaklılar içindi,sonradan edinilmiş isim ise sosyal sınıflandırma özelliği.Demem o ki; düş kurmak için düşünceye,düşünebilmek içinde gerekli iki ayağa sahip bir hayvanım.Sosyal statüm gereği iki ayaklıların en aşağılığıyım.Şimdi hikayeyi geliştirme zamanı…
İnsanlar…Doğuşumun şeref pastasından nasiplenen aç varlıklar.Herşey onlarla başlar.İlk tanışma…İçgüdüseldir embriyodaki konaklama.Zamanı gelince çıktığın iç en kutsalındır.İsminden bilinmesede iki ayaklıların en özelidir ve belirleyici özelliği anne oluşudur.Tüm iki ayaklılar arasında doğuşuma merhametli davranan tek varlıktır…Aydınlanma çağında ondan aşılanmış sevgiyle bakarsın dünyaya.Baktığın dünyada çocuk olmak büyümeye programlanmış iki ayaklıya sunulmuş acıtan bir hediyedir.Çocuk olmak kolaydır karmaşık olsada güzeldir dünya…Anne dışındaki iki ayaklıları tanıma evresinde başlar nefret.Her tarafındadırlar;büyümeye devam ettikçe aşı etkisini kaybedip her zerren nefretle dolmaya başlar…Yalnızlık denilen büyülü kelimenin peşine düşüp koparsın iki ayaklılardan.Bütün yüzler yabancısındır artık ve düşünebilen iki ayaklılar sınıfından “hayvan” tanımlamasıyla uzaklaştırılırsın aşağılık mertebesine(!)..İnsanlar…Sevgi verdikçe seni nefrete sürükleyen varlıklar.Mutlu olmak isterken sana mutsuzluğu vadeden yaratıklar.Sizler! bilinki en merhametliniz annemdi;onunda sevgisi sadece banaydı…Ey nefretimin tohumları! Sizi sevmekle başlamıştı hikaye ve size nefret beslemekle bitti payınıza düşenler…
Aşk…Başladığı andan gerisinin nisyanıdır.Yeniden doğuşun embriyosuz evresi…Nefreti süresiz kadro dışı bırakan en pembemsi bulutların adıdır aşk…Bulutlara sürükleyen ise iki ayaklıların en güzelidir.Güzelliği;bir anneyi aldatmanın yürek sancısıdır…Uzaktan bakmalarla başlar güzellik.İlk fark edilen saçlardır;uzun ve siyah…Uzaklar sancıtınca yaklaştırır adımlar…Bir nefes ötede gözler…Derinliği tattırınca bir çift göz;kaybettirir seni kendi kuytularında.Kuytularda içini kemiren;gölgesiz,yer kaplamayan sessiz bir ses..Kuytulardan çıkışı gösteren bu dost sese kulak asmalı ve sıyrılmalı kuytulardan…Gözlerin ve saçların sahibine fısıldama zamanı…İlk fısıldayış.İlk duyuş.Reddediş!!!Kuytudaki ses!ne yaptın bana? Şeytan!!!Anne!beni affet;utancım Adem’den doğma…Artık çok geç! Yalnız bırakıldım…Sığınmalı başka aşklara…Saçlar,gözler ve ses! Reddediş kısır döngüsü!!!Şeytan’da sırt çevirdi…Yalnızlık ve bilince kazınan tanımlama;iki ayaklı hayvanım ben!..
Hayat…Yalnızlığa itilince fark edilen canavar.Anlamsız bakarken dünyaya,pasif cellat…Saplanmışken akıl kaybettiren bataklara,tüm silahlarını çeken aktif yok edici..Şimdi söyle bana hayat! nerene sığdırayım intiharımı? Önce iki ayaklıları sevdirttin sonra nefreti büyüttürdün bana.En sonra aşkı sundun…Bulutlarda gezdirdin yüreğimi…Şeytan ile işbirliği yapıp bir sese gönderdin kulağımı.O sesin,yüreğimde yangın çıkarmak için yol alacağını bilen sendin.Şimdi tüm nefretim sana! Hadi söyle bana;nerene gömeyim leşimi?..
Baktığın dünyada büyümek ne zor iştir.Yeniden çocuk olabilmek mümkün müdür? Çocuk kalabilmek bir düştür.Neyseki her büyüyen iki ayaklı ölmeye programlı…Yeniden bakmak dünyaya…Beklide kaderimdir nefret…Anne! beni embriyona geri al!.. | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sahalara Atılan Yabancı Maddeler> 26.Kas.2008 Çar 13:58:32 | | fiogf49gjkf0d
|
|
|
Motosiklet Almanya da hafta sonu oynanan Hamburg-Werder Bremen maçında konuk ekibin kaptanı Baumann ın başına cep telefonu bataryası fırlatılması tribünlerden sahalara atılan ilginç maddeleri hatırlattı. 90 lı yıllarda da Milano da üst kat tribündeki taraftarlar, alt kattaki seyircilerin üzerine motosiklet atmıştı. Sadece motosiklet mi? Domuz başı Barcelona dan Real Madrid e transfer olan Luis Figo, Nou Camp ta Katalan ekibinin karşısına çıktığı ilk maçta domuz kafasıyla karşılanmıştı
Golf topu Bayern Münih in kalecisi Oliver Kahn ın alnına Freiburg maçında golf topu atıldı
Viski şişesi İspanya da 2006 daki Atletico Madrid-Sevilla randevusunda sahaya viski şişesi fırlatıldı
Meşale İtalya da Milan-Inter derbisinde Milan kalecisi Dida nın sırtına meşale isabet etmişti Davul sopası Hamburg-Köln karşılaşmasında alnına davul sopası isabet eden Alexander Laas yere yığılmıştı
Belirsiz bir cisim Şampiyonlar Ligi ndeki Roma-Dinamo Kiev maçında ünlü hakem Anders Frisk in yüzü kanlar içinde kalmıştı.
Cep telefonu bataryası Bundesliga da hafta sonu oynanan Hamburg-Werder Bremen maçında sahaya fırlatılan cep telefonu bataryasının hedefi Frank Baumann dı | | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Erkeklerin Ayrıldıktan Sonra ilk 60 Saniyesi...> 26.Kas.2008 Çar 13:54:41 | | fiogf49gjkf0d Saniye saniye ayrılık sonrası erkek düşünceleridir.
1- acaba 2- yanlış 3- mı 4- yaptım 5- yoksa 6- doğru 7- mu 8- ulan 9- güzel 10-kızdı
11-allah 12-için 13-iyi de 14-kızdı 15-ama 16-çok 17-kıskançtı 18-yahu 19-her 20-şeyime
21-karışıyordu 22-bir rahat 23-haraket 24-edemiyordum 25-ama 26-gözleri 27-masmaviydi 28-deniz 29-gibi 30-gözleri
31-vardı 32-içinde 33-kayboluyordum 34-huzur 35-buluyordum 36-saçları ipek gibi 37-her dokunuş 38-ayrı mutluluktu 39-simsiyahtı 40-offf
41-kafana s.ç.m olm 42-kaçırdın canım hatunu 43-bunun gibisini bir daha 44-zor bulursun 45-köşeyi dönmeden seslensem 46-seni seviyorum desem 47-inanır mı acaba 48-hadi olm de işte deli gibi seviyorsun 49-nerde sende o cesaret olm 50-senden bir b.k olmaz
51-hadi olm bırak şu inadı 52-bağır avazın çıktığı kadar 53-ya beni terslerse 54-rezil olurum 55-niye terslesin ki ya 56-seni seviyorum derdi bana hep 57-bağır hadi bağır 58-köşeyi döndü hatun allah belamı versin 59- hasss.. ulan maç vardı maçı kaçırıyorum 60- taksiiiiiiii ! | |
| |