ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
28 Nisan 2024, Pazar 17:31   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...400...491492493494495496497498499500501 502503504505506507508509510511...600...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Temelin bağırsakları>
  3.Ara.2008 Çar 21:33:38
fiogf49gjkf0d
Temel in kötü huylarından biri de her sabah uyanır uyanmaz, gök gürültüsü kadar yüksek sesle gaz çıkartmakmış.

Karısı Fadime de bu densizlige pek içerler,

-"Cözü çikasu heruf, ha pir sabah pöyle fosururken, tüm pagursaklarun donuna dökülsun da cör cünunu" dermiş.

Derken, Kurban bayramının ikinci sabahı, Fadime mutfakta kurban etlerini ayıiklarken ve Temel hâlâ uyurken, Temel i yola getirme niyetiyle, bir gün önce kurban olarak kestikleri koçun barsaklarını toparlayıp bir güzelce Temel in donunun içine koymuş! Az sonra Temel uyanınca, adeti üzere,keyifle ve gök gümbürtüsü timsali, gaz atınca bir de bakmiş ki tüm barsakları donunun içinde. Şaşkınlık ve korku ile rengi benzi atmış aklı uçup gitmiş.

Bir müddet sonra kendine gelmiş, kalkıp tuvalete gitmiş. Epey zaman sonra, sararmış yüzünden soguk terler damlayarak bitap yorgun bir halde mutfaga gelen Temel;

-"Haçan dediğun oldi be Fadime, fosururken tüm pagirsaklarum donuma döküldu da" dediginde,

Fadime:

-"Oh olsun, ama pagirsaklarun çikarken canun da pek yanmiştur be Temel im" diyerekten gönlünü almaya çalışırken;

Temel yanıtlamış hemen :

-"Yok be Fadime, ha çikarken acumadi da, geri sokarken az kalsun ceberiydum"


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Sordum Hayat Nedir? Dediler ki;>
  3.Ara.2008 Çar 21:27:37
fiogf49gjkf0d
Hayat mutlu yaşamaktır
Ölüme hazır olmaktır

Hayat değer vermektir
Dost kıymetin bilmektir
Hayat su gibi akmaktır
Ve denize kavuşmaktır
Hayat bir limandır
Kısa bir zamandır
Hayat yaşamayı bilmektir
Şehadet ederek ölmektir
Hayat bir içim sudur
Yaşama tutkusudur
Hayat ertelemedir
Bilinmez neye gebedir
Hayat bir tutkudur
Allah’ın lutfudur
Hayat aşık olmaktır
Bir yere tutunmaktır
Hayat hep merak etmektir
Merakını gidermektir
Hayat hazırlanmaktır
Birazcık zorlanmaktır
Hayat nefes alıp vermektir
Ölürken günahsız ölmektir
Hayat bilmediğini bilmektir
Ve öğrenmeye devam etmektir
Hayat elinle kalem tutmaktır
Hakkıyla talebe okutmaktır
Hayat bir misyon yüklenmektir
Sabırsızlıkla beklenmektir
Hayat ölümü bilmektir
Ölüme gülümsemektir
Hayat dimdik durmaktır
Haktan yana olmaktır
Hayat bir süre yaya yürümektir
Yaşlanıp ayağını sürümektir
Hayat herkese selam vermektir
Tüm insanlara gülümsemektir
Hayat günahlara dalmaktır
Sonra dönüp pişman olmaktır
Hayat yaşarken uyumaktır
Ancak ölümle uyanmaktır
Hayat bir gaflete dalmaktır
Kendinden intikam almaktır
Hayat candır canandır
Allah’a kul olmandır
Hayat yaşamaktır
Hep canlı olmaktır
Hayat kısa bir çizgidir
Ya da yanık bir ezgidir
Hayat insanları sevmektir
Güzel yaşamak ve ölmektir
Hayatın manevi bir yönü vardır
Hayat ölümle son bulmayacaktır
Hayat yokuşa tırmanmaktır
Her şeyi hak edip almaktır
Hayat bir alış veriştir
Belki karlı bir iştir
Hayat belki her şeydir
Belki de hiçbir şeydir
Hayat zorlu bir imtihandır
Ölüm zilin çaldığı andır
Hayat sorumluluktur
Sosuz bir mutluluktur
Hayat yemek içmektir
Nefsani bir istektir
Hayat yaşamaktır
Yaşamak sanattır
Hayat bence paradır
Parasız hayat çok zordur
Hayat sağlıktır, sevgi, saygıdır
Yarına duyulan derin kaygıdır
Hayat hoşgörüdür ve özgürlüktür
Hayattan ders almamak bir körlüktür
Hayat kimine göre kafayı çekmektir
Sarhoş olup demlenip kendinden geçmektir
Tiryakiye sorarsan derin bir nefes almaktır
Çıkan acı dumanda keyifle boğulmaktır
Hayat yerle gök arasında sıkışıp kalmaktır
Geçmişten ders alıp, geleceğe uzanmaktır
Hayat her gün dikleşen merdiveni çıkmaktır
Her gün doğan yeni güne umutla bakmaktır
Hayat bize verilen sınırlı bir zamandır
Aslında bizim için ÇETİN bir imtihandır
Hayat mezardan sonrasını görmektir
O günler için bonus biriktirmektir




Muzaffer Çetin


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İstanbulun Fethi>
  3.Ara.2008 Çar 21:21:43
fiogf49gjkf0d
Teşekkür Ederim


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Sahteliklerden Sıkıldım; Gerçeksen Gel>
  3.Ara.2008 Çar 19:10:44
fiogf49gjkf0d

Sahteliklerden sıkıldım; gerçeksen gel…
Ölümlü sevdalardan sıkıldım; sonsuzluğu biliyorsan gel…
Bugün sevismek değil isteğim; yüreğime düşüp orada kalacaksan gel! …
Tenim tenimde öyle kaybolsun; gel kaybolalım amma…
Esas; ruhumu sarabileceksen gel! …

Yaşlandı yüreğim; yoruldu bilinmezliklerde…
Bildiğim; bir aşk var… Amma…
Kaybolmama az kaldı; aşkı biliyorsan gel…

Bugün sevisip ertesi gün giderler…
Aldatırlar sevdiklerini…
Kendilerini aldatıp ölürler aslında…
Kaybederler kendilerini…
Onlardan olma…
Benim bildiğim, o en güzel aşkla gel…
Kirletme ne ruhunu; ne de aşkı…

Sen bana kendinsen gel…
Kendini bulduysan gel…
Kim olursan ol hayatta…
Sadece kendin olabileceksen gel…

Öyle zor değil yalansız, saf aşk…
Aşka cesaretin varsa çırılçıplak bir aşk istediğim…
Çırılçıplak bir aşkla gel! …

Ruhum sadece masumiyet istiyor…
Masumum diyorsan gel…
Aşkla yanmak yetmiyor…
Aşkın hakkını vereceksen gel…

Ben buradayım masumum…
Ben çok yoruldum…
Sen de kollarımda huzuru istiyorsan gel…

Yoruldum…
Tek bildiğim aşk kaldı…
Onun için çabuk gel! …

Korkuyorum….
Korkuyorum…
Kaybolmuş yürekler öyle çok ki..
Onlarla kaybolup gitmekten korkuyorum…
Beni içlerine almalarından korkuyorum…
Aşka inançsızlıklarda kaybolanlardan olmaktan korkuyorum…

Ruhum sensizlikte ölmeden…
Gel…



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Can Anadolum>
  3.Ara.2008 Çar 18:44:17
fiogf49gjkf0d

Ramazan Kocapınar ile ilgili bilgiler, özgeçmişi:



Konumu: Sair
Ülke/Bölge/Sehir: Almanya / NRW
Meslek: iŞÇi
Hobiler: Kültürel konular, ŞiiR, ARAŞTIRA; BiLGiSAYAR...vs
Son ziyareti: 1 hafta dan fazla
Aktivite: 33
Siir Sayisi: 33
Imza: Kimi hayal edip dursada, hepsini bir ele geçirsem diye,
Para pul, mal mülk, yeri yurdu, oysa hemde küme küme,
Bizlerin hasret ve özlemi ise, orasıdır oysa yalnız sadece,

document.write(unescape( %3Ca%20href%3D%22http%3A%2F%2Fyoutube.com%2Fgizemlikartal1903%22%3EWebsite%3C%2Fa%3E ));

RUMUZ : GiZEMLiKARTAL ( sanal alemde sadece ona has ve ona özgü

ADI SOYADI : RAMAZAN KOCAPINAR

Kendisi 1966 yılının soğuk bir kış ayında Zonguldak - Çaycumada dünyaya geldi
ilk ve orta öğrenimini yöresinde tamamladıkdan sonra eğitimine kısa bir dönem Almanyada devam etmekle birlikte Bir Kamu işletmesinde meslek hayatına atıldı...
Halen aynı işine devam etmekde olup...
kendisi evli ve 4 çocuk babası olarak hayatını sürdürmektedir.

Ramazan Kocapınar tarafından kaleme alnıp yazılan (manzara resimli) - okunan (mp3) ve (Video) görüntüleri hazırlanan Buram buram memleket kokan hasret, sevinç, özlem, sevda ve bazen de acılarla hüzün dolu olan duygu yüklü ŞiiRLER...

...ve yine 250 den fazla ViDEO GÖRÜNTÜLÜ
TÜM YAPITLARIMIZ iCiN :

https://www.gizemlikartal.tr.gg


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Can Anadolum>
  3.Ara.2008 Çar 18:40:52
fiogf49gjkf0d

HAYIR KIZMADIM SADECE BU ŞİİRİ 7-8 SINIF ÖĞRENCİSİ YAZMADI AYRICA SANA TEŞEKKÜR EDİYORUM



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Can Anadolum>
  3.Ara.2008 Çar 14:28:59
fiogf49gjkf0d
CAN ANADOLUM

Gurbetten yurduma sesleniş

Kartal olup, göklerinde uçsaydım,
Kuşlar misali, dallarına konsaydım,
Bülbül gibi, O ormanında ötseydim,
Sonra balıkla, denizinde dalsaydım,
Sendeki doğada olsaydım can anadolum !

Uçaklar olup, tavanlarında süzülseydim,
Gemi gibi, engin denizlerde yüzseydim,
Kara tren misali, raylarından gitseydim,
Sonra, taşıt gibi yollarında sürülseydim,
Sende keşke vasıtalarda olsaydım can anadolum !

Gece gündüz, yollarında koşsaydım,
Dağ bayırla, ovalarında dolaşsaydım,
Birde bir çırpıda, sevgiliye varsaydım,
Umutla sevinçle, O yare kavuşsaydım,
Sendeki sevdalı kalsaydım can anadolum !

Toprağında çelik, çomaklara vursaydım,
Yeşil yamacında, tahta araba kaysaydım,
Düz ovalarında, hepten top koştursaydım,
Birde tepelerinde, uçurtmalar uçurtsaydım,
Sende çocukluğu yaşasaydım can anadolum !

Urfaya, halil ibrahimine gidebilseydim,
Konyada mevlanada, dualar etseydim,
Ardındanda, yunus emreye erişseydim,
Birde, O yedi uyurlarını görebilseydim,
Sendeki yatırla türbede olsaydım can anadolum !

Camisi ve havrayla, kiliselerde olsaydım,
Sabahın seherinde, ibadete kalksaydım,
Hamdü sena, birde şükür edebilseydim,
Secdelerde, sel gibi gözyaşı dökseydim,
Sende tevbe duaya dursaydım can anadolum !


Oralardaki işçisiyle, esnafından olsaydım,
Bağıyla bahçe tarlanda, terleri akıtsaydım,
Gelinle güveyin gibi, oyunlarına çıksaydım,
Yeterki akşamda eve ekmeğimle dönseydim,
Sendeki gururlu insan olaydım can anadolum !

Keşke yavan ekmekle, soğanından yeseydim,
Gazoz tatlı meşrubat yerine, suyunu içseydim,
Konforlu arabaların diye, merkebine binseydim,
Hiç isyankârda olmadan, aza da sabır etseydim,
Sende gurbet yerine, bağrında kalaydım can anadolum !

Sakarya kocatepe, çanakkalede bulunsaydım,
O topraklar uğruna, cephelerde savaşsaydım,
Bayrağım için, şehadet şerbetini içebilseydim,
Sonra vatanım namus deyip, oralarda ölseydim,
Sendeki şehitle şühedadan olsaydım can anadolum !

Yazan : Ramazan Kocapınar


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Ada Vapuru Yandan Çarklı / Marmara nın Düşü.....ADALAR ||>
  3.Ara.2008 Çar 14:21:23
fiogf49gjkf0d
Uzun kış günlerinde baş başa kalan Adalar, yazın gelişiyle şenleniyor. Denizle kucaklaşmak, yeşilin içinde yürümek, bisiklete binmek, piknik yapmak isteyenler ada vapurlarını dolduruyor.




Alt kattaki komşunun kaldırımdaki bir karışlık toprağa diktiği, kimse zarar vermesin diye de telle çevirdiği incecik bir sarmaşıktı. Sabırla büyüdü. Sonra, yavaş yavaş mutfak balkonuma tırmandı. Bu bahar hiç haber vermeden pencereye kadar gelmiş. Neredeyse şeffaf, yemyeşil, minik yapraklarını görünce, aldı beni bir sevinç. Artık, vapura atlayıp adaya gitme zamanı gelmişti. Adada evim, yazlığım olduğundan değil, denizin kokusunu duymak, martıları görmek, yürümek, rezene, ebegümeci, radika toplamak, bisiklete binmek için... Bütün kış ihmal edilen ada kedileri de sevinirdi bu işe. Bir parça taze ekmek bile gönüllerini almaya yeterdi.

Marmara Denizi’nin güneyinde, anakaradan uzakta maviliklerden yükselen bu bir grup yeşil tepecik, günümüzde İstanbullular için önemli bir kaçış noktası. Adalar artık şehrin hayhuyundan uzakta, ama yine de sınırları içinde, mutena bir yazlık ya da halka açık bir piknik yeri olarak düşünülüyor. Bu yüzden yaz ve bahar ayları geçip okullar da açılınca geride bir avuç insan kalıyor. Ancak, eski yerlileri hiç terk etmez, bütün bir kış, bütün bir yaz yaşarmış Adalar’da. Böylece, kendine özgü adetleri, gelenek ve eğlence biçimleriyle zamanında canlı bir ada kültürü oluşmuş.



MAVİ SÜRGÜN

Adaların rutubetsiz ikliminin, kızılçam ormanlarının havasının insan sağlığına iyi geldiği öteden beri bilinir. Günümüzde buna en iyi örnek Heybeliada, Çam Limanı’ndaki sanatoryum. Verem teşhisi konulan anneannem, burada gördüğü tedavinin onu yeniden sağlığına kavuşturduğunu söylerdi. Daha eskiye gittikçe, 16. yüzyılda İstanbul’da veba ve kolera gibi salgınlar çıktıkça insanların kaçıp Adalar’a sığındığı biliniyor. O devirlerde ulaşım sandalla (pazarkayığı) ancak dört saatte sağlanırmış. Adaları tarihte çoğu zaman anakaradan gelen pek çok tehlike, hastalık ve kötülüğe karşı koruyan bu izole konumu, bir dönem hiç de hayırlı olmayan amaçlar için kullanılmalarına da neden olmuş. Gözden düşen saray mensuplarının, prens, imparator ve imparatoriçelerin gönderildikleri bir sürgün yeriymiş Adalar. Bu yüzden halen ‘Prens Adaları’ olarak da biliniyorlar. Hristos Tepesi’nde bulunan Roma devri mezarla çok eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılan Burgazada ise bir zamanlar ününü, Aya Yani Kilisesi’nin -ancak bir mezar genişliğindeki- zindanında Patrik Methodios’un çektiği çileye borçluymuş. Kadın olduğu için imparator olarak kabul edilmeyen ve gözden düşen İmparatoriçe Eirene ise Büyükada’daki Kadınlar Manastırı’na sürgün edilmiş. Bizans devrinde inzivaya çekilmek isteyen keşişler de bu ‘denizaşırı’ konumları nedeniyle Adalar’ı seçermiş. Tepeleri manastır ve kiliselerle taçlandırılmış adalara ‘Papaz Adaları’ denmesinin nedeni böyle açıklanmakta. Günümüzde pek uğrayanı bulunmayan Heybeliada’daki Aya Spiridon (Terk-i Dünya / Tarik-i Dünya) Manastırı ise dünyadan elini eteğini çekmiş insanların sığınağı olarak tarihteki yerini alıyor.


BİR VAPUR UZAKLIKTA

Marmara takım adalarının bu erişilmezliği buharlı vapurların icat edilip de 1846’da İstanbul, Adalar ve Kadıköy arasında işlemeye başlamasına kadar sürüyor. Bugün anakaradan vapurla yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Adalar, artık bize İstanbul’un diğer ilçeleri kadar yakın.

Hem de trafik yok, hava kirliliği yok, çarpık kentleşme yok ve serçelerden başka gürültü yapan yok. Buna karşılık Akdeniz iklimi, verimli toprağı, fıstık çamları, erik ve badem ağaçları, akasyaları, ilkbaharda envai çeşit renkte çiçeklenen maki bitki örtüsü, dökme demirin dantela gibi işlenmesiyle yapılan bahçe kapılarından, parmaklıklarından dışarıya mimoza dalları, mor salkımlar, zakkumlar taşan zarif köşkleri var. Çoğunlukla 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak buraya yerleşenler tarafından yaptırılan köşklerin eklektik tarzı biraz gösterişe kaçsa da bu, bizim tasadan uzak yaşanmış hayatlara, içilen ferah kahvelere imrenmemizi, kısacası gündüz düşlerine dalmamızı engellemiyor.




TEMİZ HAVA İŞTAH AÇAR!

Çiçeklerin, çam ağaçlarının kokusu ve denizin iyotuyla yüklü bir havanın iştahı açtığı da bir gerçek. Bu yüzden adada yemek yemenin hep ayrı bir zevki olmuştur. Çocukluğumuzda bahar gelince Büyükada’da Dilburnu’ndaki çamların altına mutlaka piknik yapmaya gidilirdi, yazın da tekneyle sakin koylardan birinde ya da ünlü Yörük Ali Plajı’na ailecek denize girmeye… Evde hazırlanan çıkınlar açılır, içinden çıkan kuru köfteler, dolma ve böreklerle küçük bir ziyafet sofrası hazırlanırdı. Bugün de özellikle Büyükada’ya gidince iskelenin hemen yakınındaki balık lokantalarına, midye tavacılara uğramak ya da adanın en yüksek tepesi olan Aya Yorgi’ye çıkmadan şarküterilerin birinde sandviç hazırlatmak adaya gitme ritüelinin bir parçası oldu. Faytona binmeyip böyle zevkli bir yürüyüşe kalkıştığımızda ikinci durak Dilburnu’nun ötesindeki Lunapark Kır Gazinosu oluyor. İğne yaprakları gün ışığını süzen çamların altındaki masalarda verdiğimiz molanın süresi bir çay içimlik. Bu sakin ortamdan ayrılmak hep zor olsa da asıl amacımız, Aya Yorgi Kilisesi ve manastırına varan o sarp yokuşu tırmanmak. Eski bir inanışa göre, 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde Aya Yorgi Kilisesi’ne yürüyerek çıkanların dilekleri gerçek oluyor. O günlerde tepedeki kilise ve manastır ziyaretçi akınına uğruyor. Yokuşu çıkmak biraz zahmetli de olsa, tepeye varınca ayaklarınızın altına serilen manzara öyle güzel ki, asıl ödülün belki de buraya varmak olduğunu hissediyorsunuz. Aya Yorgi Kır Bahçesi’ndeki lokantada kendinize enfes bir ziyafet çekebilirsiniz.





SAİT FAİK’İN EVİ

Zevkle yürünen parkurlardan biri de Burgazada’da. Sait Faik’in şimdi müze olan mütevazı evini gezdikten sonra hem doğal plajında denize girmek hem de deniz ürünlerinden oluşan bir öğle yemeği yemek için Kalpazankaya Kır Gazinosu’na doğru uzanabilirsiniz. Çam ağaçları, sarı sarı açan katır tırnakları, kocayemişler ve yolcu taşıyan faytonlar yol boyunca size eşlik edecek. Gazinoya vardığınızda sofranızı şenlendirecek bir seçenek de çiroz: En lezzetlisi ve makbulü uskumrudan yapılan, sirkede dinlendirilip, zeytinyağı, limon ve ince ince kıyılmış dereotuyla servis edilen çiroz, eski İstanbul’un vazgeçilmez bir mezesi…

Şairin, “Fırlatıyorum işte ayakkabılarımı bordanın üstünden, gitmek isterdim çünkü sizlere değin” diyerek gönderme yaptığı adalar, bizim evcil Adalarımız olmasa da adaya gitmek İstanbullular için çok özel bir yolculuk olmuştur hep. Marmara’yı ıssız bir deniz olmaktan kurtaran Adalar’a uzaktan bakmanın bile ayrı bir keyfi var, değerini bilemeyip uzun kış günlerinde yalnız bıraksak da...








alıntıdır...


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İstanbulun Fethi>
  3.Ara.2008 Çar 00:16:45
fiogf49gjkf0d




























































































































manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sokak Çocuğu>
  3.Ara.2008 Çar 00:02:42
fiogf49gjkf0d
<<1...100...200...300...400...491492493494495496497498499500501 502503504505506507508509510511...600...700...800...900...983>>