ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Temelin bağırsakları> 3.Ara.2008 Çar 21:33:38 | | fiogf49gjkf0d Temel in kötü huylarından biri de her sabah uyanır uyanmaz, gök gürültüsü kadar yüksek sesle gaz çıkartmakmış.
Karısı Fadime de bu densizlige pek içerler,
-"Cözü çikasu heruf, ha pir sabah pöyle fosururken, tüm pagursaklarun donuna dökülsun da cör cünunu" dermiş.
Derken, Kurban bayramının ikinci sabahı, Fadime mutfakta kurban etlerini ayıiklarken ve Temel hâlâ uyurken, Temel i yola getirme niyetiyle, bir gün önce kurban olarak kestikleri koçun barsaklarını toparlayıp bir güzelce Temel in donunun içine koymuş! Az sonra Temel uyanınca, adeti üzere,keyifle ve gök gümbürtüsü timsali, gaz atınca bir de bakmiş ki tüm barsakları donunun içinde. Şaşkınlık ve korku ile rengi benzi atmış aklı uçup gitmiş.
Bir müddet sonra kendine gelmiş, kalkıp tuvalete gitmiş. Epey zaman sonra, sararmış yüzünden soguk terler damlayarak bitap yorgun bir halde mutfaga gelen Temel;
-"Haçan dediğun oldi be Fadime, fosururken tüm pagirsaklarum donuma döküldu da" dediginde,
Fadime:
-"Oh olsun, ama pagirsaklarun çikarken canun da pek yanmiştur be Temel im" diyerekten gönlünü almaya çalışırken;
Temel yanıtlamış hemen :
-"Yok be Fadime, ha çikarken acumadi da, geri sokarken az kalsun ceberiydum" | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Sordum Hayat Nedir? Dediler ki;> 3.Ara.2008 Çar 21:27:37 | | fiogf49gjkf0d Hayat mutlu yaşamaktır Ölüme hazır olmaktır Hayat değer vermektir Dost kıymetin bilmektir Hayat su gibi akmaktır Ve denize kavuşmaktır Hayat bir limandır Kısa bir zamandır Hayat yaşamayı bilmektir Şehadet ederek ölmektir Hayat bir içim sudur Yaşama tutkusudur Hayat ertelemedir Bilinmez neye gebedir Hayat bir tutkudur Allah’ın lutfudur Hayat aşık olmaktır Bir yere tutunmaktır Hayat hep merak etmektir Merakını gidermektir Hayat hazırlanmaktır Birazcık zorlanmaktır Hayat nefes alıp vermektir Ölürken günahsız ölmektir Hayat bilmediğini bilmektir Ve öğrenmeye devam etmektir Hayat elinle kalem tutmaktır Hakkıyla talebe okutmaktır Hayat bir misyon yüklenmektir Sabırsızlıkla beklenmektir Hayat ölümü bilmektir Ölüme gülümsemektir Hayat dimdik durmaktır Haktan yana olmaktır Hayat bir süre yaya yürümektir Yaşlanıp ayağını sürümektir Hayat herkese selam vermektir Tüm insanlara gülümsemektir Hayat günahlara dalmaktır Sonra dönüp pişman olmaktır Hayat yaşarken uyumaktır Ancak ölümle uyanmaktır Hayat bir gaflete dalmaktır Kendinden intikam almaktır Hayat candır canandır Allah’a kul olmandır Hayat yaşamaktır Hep canlı olmaktır Hayat kısa bir çizgidir Ya da yanık bir ezgidir Hayat insanları sevmektir Güzel yaşamak ve ölmektir Hayatın manevi bir yönü vardır Hayat ölümle son bulmayacaktır Hayat yokuşa tırmanmaktır Her şeyi hak edip almaktır Hayat bir alış veriştir Belki karlı bir iştir Hayat belki her şeydir Belki de hiçbir şeydir Hayat zorlu bir imtihandır Ölüm zilin çaldığı andır Hayat sorumluluktur Sosuz bir mutluluktur Hayat yemek içmektir Nefsani bir istektir Hayat yaşamaktır Yaşamak sanattır Hayat bence paradır Parasız hayat çok zordur Hayat sağlıktır, sevgi, saygıdır Yarına duyulan derin kaygıdır Hayat hoşgörüdür ve özgürlüktür Hayattan ders almamak bir körlüktür Hayat kimine göre kafayı çekmektir Sarhoş olup demlenip kendinden geçmektir Tiryakiye sorarsan derin bir nefes almaktır Çıkan acı dumanda keyifle boğulmaktır Hayat yerle gök arasında sıkışıp kalmaktır Geçmişten ders alıp, geleceğe uzanmaktır Hayat her gün dikleşen merdiveni çıkmaktır Her gün doğan yeni güne umutla bakmaktır Hayat bize verilen sınırlı bir zamandır Aslında bizim için ÇETİN bir imtihandır Hayat mezardan sonrasını görmektir O günler için bonus biriktirmektir
Muzaffer Çetin | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İstanbulun Fethi> 3.Ara.2008 Çar 21:21:43 | | fiogf49gjkf0d Teşekkür Ederim | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Sahteliklerden Sıkıldım; Gerçeksen Gel> 3.Ara.2008 Çar 19:10:44 | | fiogf49gjkf0d
Sahteliklerden sıkıldım; gerçeksen gel… Ölümlü sevdalardan sıkıldım; sonsuzluğu biliyorsan gel… Bugün sevismek değil isteğim; yüreğime düşüp orada kalacaksan gel! … Tenim tenimde öyle kaybolsun; gel kaybolalım amma… Esas; ruhumu sarabileceksen gel! …
Yaşlandı yüreğim; yoruldu bilinmezliklerde… Bildiğim; bir aşk var… Amma… Kaybolmama az kaldı; aşkı biliyorsan gel…
Bugün sevisip ertesi gün giderler… Aldatırlar sevdiklerini… Kendilerini aldatıp ölürler aslında… Kaybederler kendilerini… Onlardan olma… Benim bildiğim, o en güzel aşkla gel… Kirletme ne ruhunu; ne de aşkı…
Sen bana kendinsen gel… Kendini bulduysan gel… Kim olursan ol hayatta… Sadece kendin olabileceksen gel…
Öyle zor değil yalansız, saf aşk… Aşka cesaretin varsa çırılçıplak bir aşk istediğim… Çırılçıplak bir aşkla gel! …
Ruhum sadece masumiyet istiyor… Masumum diyorsan gel… Aşkla yanmak yetmiyor… Aşkın hakkını vereceksen gel…
Ben buradayım masumum… Ben çok yoruldum… Sen de kollarımda huzuru istiyorsan gel…
Yoruldum… Tek bildiğim aşk kaldı… Onun için çabuk gel! …
Korkuyorum…. Korkuyorum… Kaybolmuş yürekler öyle çok ki.. Onlarla kaybolup gitmekten korkuyorum… Beni içlerine almalarından korkuyorum… Aşka inançsızlıklarda kaybolanlardan olmaktan korkuyorum…
Ruhum sensizlikte ölmeden… Gel… | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Can Anadolum> 3.Ara.2008 Çar 18:44:17 | | fiogf49gjkf0d
Ramazan Kocapınar ile ilgili bilgiler, özgeçmişi: |
Konumu: Sair Ülke/Bölge/Sehir: Almanya / NRW Meslek: iŞÇi Hobiler: Kültürel konular, ŞiiR, ARAŞTIRA; BiLGiSAYAR...vs Son ziyareti: 1 hafta dan fazla Aktivite: 33 Siir Sayisi: 33 Imza: Kimi hayal edip dursada, hepsini bir ele geçirsem diye, Para pul, mal mülk, yeri yurdu, oysa hemde küme küme, Bizlerin hasret ve özlemi ise, orasıdır oysa yalnız sadece,
document.write(unescape( %3Ca%20href%3D%22http%3A%2F%2Fyoutube.com%2Fgizemlikartal1903%22%3EWebsite%3C%2Fa%3E ));
RUMUZ : GiZEMLiKARTAL ( sanal alemde sadece ona has ve ona özgü
ADI SOYADI : RAMAZAN KOCAPINAR
Kendisi 1966 yılının soğuk bir kış ayında Zonguldak - Çaycumada dünyaya geldi ilk ve orta öğrenimini yöresinde tamamladıkdan sonra eğitimine kısa bir dönem Almanyada devam etmekle birlikte Bir Kamu işletmesinde meslek hayatına atıldı... Halen aynı işine devam etmekde olup... kendisi evli ve 4 çocuk babası olarak hayatını sürdürmektedir.
Ramazan Kocapınar tarafından kaleme alnıp yazılan (manzara resimli) - okunan (mp3) ve (Video) görüntüleri hazırlanan Buram buram memleket kokan hasret, sevinç, özlem, sevda ve bazen de acılarla hüzün dolu olan duygu yüklü ŞiiRLER...
...ve yine 250 den fazla ViDEO GÖRÜNTÜLÜ TÜM YAPITLARIMIZ iCiN :
https://www.gizemlikartal.tr.gg | | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Can Anadolum> 3.Ara.2008 Çar 18:40:52 | | fiogf49gjkf0d HAYIR KIZMADIM SADECE BU ŞİİRİ 7-8 SINIF ÖĞRENCİSİ YAZMADI AYRICA SANA TEŞEKKÜR EDİYORUM | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Can Anadolum> 3.Ara.2008 Çar 14:28:59 | | fiogf49gjkf0d CAN ANADOLUM
Gurbetten yurduma sesleniş
Kartal olup, göklerinde uçsaydım, Kuşlar misali, dallarına konsaydım, Bülbül gibi, O ormanında ötseydim, Sonra balıkla, denizinde dalsaydım, Sendeki doğada olsaydım can anadolum !
Uçaklar olup, tavanlarında süzülseydim, Gemi gibi, engin denizlerde yüzseydim, Kara tren misali, raylarından gitseydim, Sonra, taşıt gibi yollarında sürülseydim, Sende keşke vasıtalarda olsaydım can anadolum !
Gece gündüz, yollarında koşsaydım, Dağ bayırla, ovalarında dolaşsaydım, Birde bir çırpıda, sevgiliye varsaydım, Umutla sevinçle, O yare kavuşsaydım, Sendeki sevdalı kalsaydım can anadolum !
Toprağında çelik, çomaklara vursaydım, Yeşil yamacında, tahta araba kaysaydım, Düz ovalarında, hepten top koştursaydım, Birde tepelerinde, uçurtmalar uçurtsaydım, Sende çocukluğu yaşasaydım can anadolum !
Urfaya, halil ibrahimine gidebilseydim, Konyada mevlanada, dualar etseydim, Ardındanda, yunus emreye erişseydim, Birde, O yedi uyurlarını görebilseydim, Sendeki yatırla türbede olsaydım can anadolum !
Camisi ve havrayla, kiliselerde olsaydım, Sabahın seherinde, ibadete kalksaydım, Hamdü sena, birde şükür edebilseydim, Secdelerde, sel gibi gözyaşı dökseydim, Sende tevbe duaya dursaydım can anadolum !
Oralardaki işçisiyle, esnafından olsaydım, Bağıyla bahçe tarlanda, terleri akıtsaydım, Gelinle güveyin gibi, oyunlarına çıksaydım, Yeterki akşamda eve ekmeğimle dönseydim, Sendeki gururlu insan olaydım can anadolum !
Keşke yavan ekmekle, soğanından yeseydim, Gazoz tatlı meşrubat yerine, suyunu içseydim, Konforlu arabaların diye, merkebine binseydim, Hiç isyankârda olmadan, aza da sabır etseydim, Sende gurbet yerine, bağrında kalaydım can anadolum !
Sakarya kocatepe, çanakkalede bulunsaydım, O topraklar uğruna, cephelerde savaşsaydım, Bayrağım için, şehadet şerbetini içebilseydim, Sonra vatanım namus deyip, oralarda ölseydim, Sendeki şehitle şühedadan olsaydım can anadolum !
Yazan : Ramazan Kocapınar | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Ada Vapuru Yandan Çarklı / Marmara nın Düşü.....ADALAR ||> 3.Ara.2008 Çar 14:21:23 | | fiogf49gjkf0d Uzun kış günlerinde baş başa kalan Adalar, yazın gelişiyle şenleniyor. Denizle kucaklaşmak, yeşilin içinde yürümek, bisiklete binmek, piknik yapmak isteyenler ada vapurlarını dolduruyor.
Alt kattaki komşunun kaldırımdaki bir karışlık toprağa diktiği, kimse zarar vermesin diye de telle çevirdiği incecik bir sarmaşıktı. Sabırla büyüdü. Sonra, yavaş yavaş mutfak balkonuma tırmandı. Bu bahar hiç haber vermeden pencereye kadar gelmiş. Neredeyse şeffaf, yemyeşil, minik yapraklarını görünce, aldı beni bir sevinç. Artık, vapura atlayıp adaya gitme zamanı gelmişti. Adada evim, yazlığım olduğundan değil, denizin kokusunu duymak, martıları görmek, yürümek, rezene, ebegümeci, radika toplamak, bisiklete binmek için... Bütün kış ihmal edilen ada kedileri de sevinirdi bu işe. Bir parça taze ekmek bile gönüllerini almaya yeterdi.
Marmara Denizi’nin güneyinde, anakaradan uzakta maviliklerden yükselen bu bir grup yeşil tepecik, günümüzde İstanbullular için önemli bir kaçış noktası. Adalar artık şehrin hayhuyundan uzakta, ama yine de sınırları içinde, mutena bir yazlık ya da halka açık bir piknik yeri olarak düşünülüyor. Bu yüzden yaz ve bahar ayları geçip okullar da açılınca geride bir avuç insan kalıyor. Ancak, eski yerlileri hiç terk etmez, bütün bir kış, bütün bir yaz yaşarmış Adalar’da. Böylece, kendine özgü adetleri, gelenek ve eğlence biçimleriyle zamanında canlı bir ada kültürü oluşmuş.
MAVİ SÜRGÜN
Adaların rutubetsiz ikliminin, kızılçam ormanlarının havasının insan sağlığına iyi geldiği öteden beri bilinir. Günümüzde buna en iyi örnek Heybeliada, Çam Limanı’ndaki sanatoryum. Verem teşhisi konulan anneannem, burada gördüğü tedavinin onu yeniden sağlığına kavuşturduğunu söylerdi. Daha eskiye gittikçe, 16. yüzyılda İstanbul’da veba ve kolera gibi salgınlar çıktıkça insanların kaçıp Adalar’a sığındığı biliniyor. O devirlerde ulaşım sandalla (pazarkayığı) ancak dört saatte sağlanırmış. Adaları tarihte çoğu zaman anakaradan gelen pek çok tehlike, hastalık ve kötülüğe karşı koruyan bu izole konumu, bir dönem hiç de hayırlı olmayan amaçlar için kullanılmalarına da neden olmuş. Gözden düşen saray mensuplarının, prens, imparator ve imparatoriçelerin gönderildikleri bir sürgün yeriymiş Adalar. Bu yüzden halen ‘Prens Adaları’ olarak da biliniyorlar. Hristos Tepesi’nde bulunan Roma devri mezarla çok eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılan Burgazada ise bir zamanlar ününü, Aya Yani Kilisesi’nin -ancak bir mezar genişliğindeki- zindanında Patrik Methodios’un çektiği çileye borçluymuş. Kadın olduğu için imparator olarak kabul edilmeyen ve gözden düşen İmparatoriçe Eirene ise Büyükada’daki Kadınlar Manastırı’na sürgün edilmiş. Bizans devrinde inzivaya çekilmek isteyen keşişler de bu ‘denizaşırı’ konumları nedeniyle Adalar’ı seçermiş. Tepeleri manastır ve kiliselerle taçlandırılmış adalara ‘Papaz Adaları’ denmesinin nedeni böyle açıklanmakta. Günümüzde pek uğrayanı bulunmayan Heybeliada’daki Aya Spiridon (Terk-i Dünya / Tarik-i Dünya) Manastırı ise dünyadan elini eteğini çekmiş insanların sığınağı olarak tarihteki yerini alıyor.
BİR VAPUR UZAKLIKTA
Marmara takım adalarının bu erişilmezliği buharlı vapurların icat edilip de 1846’da İstanbul, Adalar ve Kadıköy arasında işlemeye başlamasına kadar sürüyor. Bugün anakaradan vapurla yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Adalar, artık bize İstanbul’un diğer ilçeleri kadar yakın.
Hem de trafik yok, hava kirliliği yok, çarpık kentleşme yok ve serçelerden başka gürültü yapan yok. Buna karşılık Akdeniz iklimi, verimli toprağı, fıstık çamları, erik ve badem ağaçları, akasyaları, ilkbaharda envai çeşit renkte çiçeklenen maki bitki örtüsü, dökme demirin dantela gibi işlenmesiyle yapılan bahçe kapılarından, parmaklıklarından dışarıya mimoza dalları, mor salkımlar, zakkumlar taşan zarif köşkleri var. Çoğunlukla 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak buraya yerleşenler tarafından yaptırılan köşklerin eklektik tarzı biraz gösterişe kaçsa da bu, bizim tasadan uzak yaşanmış hayatlara, içilen ferah kahvelere imrenmemizi, kısacası gündüz düşlerine dalmamızı engellemiyor.
TEMİZ HAVA İŞTAH AÇAR!
Çiçeklerin, çam ağaçlarının kokusu ve denizin iyotuyla yüklü bir havanın iştahı açtığı da bir gerçek. Bu yüzden adada yemek yemenin hep ayrı bir zevki olmuştur. Çocukluğumuzda bahar gelince Büyükada’da Dilburnu’ndaki çamların altına mutlaka piknik yapmaya gidilirdi, yazın da tekneyle sakin koylardan birinde ya da ünlü Yörük Ali Plajı’na ailecek denize girmeye… Evde hazırlanan çıkınlar açılır, içinden çıkan kuru köfteler, dolma ve böreklerle küçük bir ziyafet sofrası hazırlanırdı. Bugün de özellikle Büyükada’ya gidince iskelenin hemen yakınındaki balık lokantalarına, midye tavacılara uğramak ya da adanın en yüksek tepesi olan Aya Yorgi’ye çıkmadan şarküterilerin birinde sandviç hazırlatmak adaya gitme ritüelinin bir parçası oldu. Faytona binmeyip böyle zevkli bir yürüyüşe kalkıştığımızda ikinci durak Dilburnu’nun ötesindeki Lunapark Kır Gazinosu oluyor. İğne yaprakları gün ışığını süzen çamların altındaki masalarda verdiğimiz molanın süresi bir çay içimlik. Bu sakin ortamdan ayrılmak hep zor olsa da asıl amacımız, Aya Yorgi Kilisesi ve manastırına varan o sarp yokuşu tırmanmak. Eski bir inanışa göre, 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde Aya Yorgi Kilisesi’ne yürüyerek çıkanların dilekleri gerçek oluyor. O günlerde tepedeki kilise ve manastır ziyaretçi akınına uğruyor. Yokuşu çıkmak biraz zahmetli de olsa, tepeye varınca ayaklarınızın altına serilen manzara öyle güzel ki, asıl ödülün belki de buraya varmak olduğunu hissediyorsunuz. Aya Yorgi Kır Bahçesi’ndeki lokantada kendinize enfes bir ziyafet çekebilirsiniz.
SAİT FAİK’İN EVİ
Zevkle yürünen parkurlardan biri de Burgazada’da. Sait Faik’in şimdi müze olan mütevazı evini gezdikten sonra hem doğal plajında denize girmek hem de deniz ürünlerinden oluşan bir öğle yemeği yemek için Kalpazankaya Kır Gazinosu’na doğru uzanabilirsiniz. Çam ağaçları, sarı sarı açan katır tırnakları, kocayemişler ve yolcu taşıyan faytonlar yol boyunca size eşlik edecek. Gazinoya vardığınızda sofranızı şenlendirecek bir seçenek de çiroz: En lezzetlisi ve makbulü uskumrudan yapılan, sirkede dinlendirilip, zeytinyağı, limon ve ince ince kıyılmış dereotuyla servis edilen çiroz, eski İstanbul’un vazgeçilmez bir mezesi…
Şairin, “Fırlatıyorum işte ayakkabılarımı bordanın üstünden, gitmek isterdim çünkü sizlere değin” diyerek gönderme yaptığı adalar, bizim evcil Adalarımız olmasa da adaya gitmek İstanbullular için çok özel bir yolculuk olmuştur hep. Marmara’yı ıssız bir deniz olmaktan kurtaran Adalar’a uzaktan bakmanın bile ayrı bir keyfi var, değerini bilemeyip uzun kış günlerinde yalnız bıraksak da...
alıntıdır... | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İstanbulun Fethi> 3.Ara.2008 Çar 00:16:45 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sokak Çocuğu> 3.Ara.2008 Çar 00:02:42 | | fiogf49gjkf0d | |
| |